Hande Fırat bugünkü "Kritik gün" başlıklı yazısında, "Ankara, Tel Abyad-Resulayn hattı dışında kalan bölge için de 30 km’lik derinlikte güvenli bölge kurmak istiyor. " dedi.
"Rusya, Putin-Erdoğan zirvesi öncesinde masaya koyacağı teklif ve Türkiye’ye vereceği yanıt için bir anlamda Tahran’ın desteğini aldı." diyen Hande Fırat'ın yazısı şöyle:
120 saat doluyor... Çekilme tamamlanırsa Türkiye’nin operasyonu şimdilik devam etmeyecek. ABD yaptırımları kaldıracak. Resulayn-Tel Abyad hattının dışında kalan sınır boyu, özellikle Kobani, Menbiç, Kamışlı için ise Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin bugün bir araya gelecek.
“Türkiye’nin Esad rejimi ile masaya oturmasını isteyen” ve son dönemin tartışmasız “kazananı” olarak kabul edilen Putin’in ne yapmak istediğine geçmeden önce bugüne nasıl gelindiğini hatırlayalım...
GÜÇLÜ AKTÖR RUSYA
“Amerikalılar bize başından beri, ‘Biz çekilirsek onlar (Ruslar) gelir’ diyordu”... Bu sözleri Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Amerika heyeti ile yapılan müzakerelerin ardından düzenlendiği basın toplantısında söyledi. Tam da Çavuşoğlu’nun ya da Amerikalıların söylediği gibi oldu. Ruslar geldi. ABD’nin Suriye’nin kuzeyinden çekilme kararı ile ortaya çıkan alanları Şam rejimi ve arkasındaki Rusya doldurdu. 13 Ekim tarihinde Şam rejimi ile terör örgütü arasındaki uzlaşmayla Suriye ordusunun Derik’ten Menbiç’e kadar sınırı kontrol etmesi öngörülüyor. Daha sonra bu alana Kobani, Kamışlı ve Haseke de dahil edildi.
RUSYA’NIN HAZIRLIĞI
Moskova-Şam-Tahran-Ankara hattında hazırlık trafiği: Putin’in özel temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, 16 Ekim’den itibaren Tahran, Şam, Ankara’da temaslarda bulundu. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile İran Dışişleri Bakanı Zarif telefonda görüştü. O telefon görüşmesinin ardından yapılan açıklamalarda “Şam-Ankara ve Şam-terör örgütü” diyaloğu vurgusu öne çıktı. Açıklamada, “Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliği temel alınarak Ankara ve Şam’ın diyaloğunun gerekliliği, Şam ve PYD/YPG diyaloğunun önemi, Rusya ve İran’ın bu temasları kolaylaştırmaya hazır oldukları” belirtildi.
Rusya, Putin-Erdoğan zirvesi öncesinde masaya koyacağı teklif ve Türkiye’ye vereceği yanıt için bir anlamda Tahran’ın desteğini aldı.
MASAYA NASIL OTURULUYOR?
Şu ana kadar iki ülkenin politikalarını ve başta liderleri olmak üzere yetkililerinin açıklamalarını göz önünde bulundurursak Ankara, Tel Abyad-Resulayn hattı dışında kalan bölge için de 30 km’lik derinlikte güvenli bölge kurmak istiyor. Bunun için YPG/PYD terör örgütü unsurlarının o alanlardan da çekilmesini istiyor. Ankara’nın Şam ile siyasi bir diyaloğu yok. Şam ile Rusya ve İran üzerinden dolaylı mesajlaşıyor, sahada ise güvenlik ve istihbarat birimleri üzerinden doğrudan temas var.
Rusya, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını haklı buluyor, ancak “Şam hükümetini” muhatap almasını istiyor. 30 km’lik derinliği fazla buluyor. 1998 yılında imzalanan Adana Mutabakatı’nın işlerlik kazanarak yeniden hayata geçirilmesinden yana. Mutabakatta yer almasa da Rusya’dan son dönemde Türkiye’ye 5 km, en fazla 10 km hareket serbestliği tanınabileceği açıklamaları geldi.
Süreçte belirleyici olabilecek bazı sorular var. Askerlerini çekme kararının ardından, ABD’nin bölgede YPG/PYD’yi kontrol etmesini beklemek ne kadar gerçekçi olacaktır? Diğer yandan terör örgütü ile geçmişteki angajmanı çok iyi bilinen Şam rejimine ne kadar güvenilir? SDG iddia edildiği gibi sadece üniformayı değiştirirse, Şam’ın üniformasını giyerse ne olur? Uzun vadede Suriye’nin toprak bütünlüğü genel kabulü içinde Rusya ile ABD arasında “Kürtlerin durumuna ilişkin” Irak’takine benzer yapı kurulmasına dair bir uzlaşma var mıdır?
DİYALOG FORMÜLLERİ-ADANA MUTABAKATI
Sorular kritik, yanıtları belirsiz de olsa Türkiye ve Rusya masaya “mutabakat” arayışı ile oturuyor.
Rusya’nın Şam-Ankara arasında diyaloğun sağlanması için masaya hazırlıklı oturacağı yönünde iddialar var. Siyasi diyalog yerine bürokratlarla yürütülecek bir diyalog gibi. Temelinde ise Adana Mutabakatı olacak. 20 Ekim 1998 günü imzalanan mutabakat, Öcalan’ın Suriye’nin dışında olduğu ve bir daha asla girmeyeceği, yurtdışındaki PKK unsurlarının Suriye’ye dönmeyeceği, ülke topraklarındaki PKK kamplarının bir daha kullanılmayacağı ve tutuklanan PKK üyelerinin listelerinin Türkiye’ye verilmesi taahhütlerini içeriyordu.
Mutabakata göre Suriye kendi topraklarından Türkiye’nin güvenlik ve istikrarını tehlikeye atacak eylemlere; PKK’nın silah, lojistik ve mali destek sağlamasına ve propaganda faaliyetlerine izin vermeyecek. Aslında mutabakatla Suriye zaten PKK’yı terör örgütü olarak ilan etmiştir, PKK ve uzantılarının topraklarındaki faaliyetlerini ve PKK’nın topraklarında eğitim kampı kurması ile ticari faaliyetlerde bulunmasını yasaklamıştır.
Şimdi bu mutabakatın yeniden hayata geçmesine Türkiye ne diyecek? Kabul eder ise nasıl bir mekanizma kurulacak? Bu soruların yanıtları belirsiz. Ancak göz önünde bulundurulması gereken husus şu: “Mutabakat ile zaten Şam rejiminin topraklarında terör örgütüne müsaade etmemesi gerekiyor. Mesele Şam hükümetinin topraklarına ne kadar hâkim olduğu sorusunda...”
Tablo böyle, ancak 30 Ekim’de toplanması planlanan anayasa komitesi ve iki ülke arasındaki ilişkiler göz önünde bulundurulursa, Putin ve Erdoğan’ın masadan uzlaşma olmadan kalkmaları beklenmiyor.
***
Abdulkadir Selvi, bugünkü "Soçi’den ne bekleniyor, geri çekilmeden sonra ne olacak?" başlıklı yazısında, "Soçi’de Erdoğan-Putin zirvesinde ve 120 saatin sona ermesiyle birlikte Türkiye ile ABD arasında çok önemli bir trafik yaşanacak." ifadelerini kullandı.
Selvi'nin yazısı şöyle:
Türkiye ile ABD arasında varılan 120 saatlik mutabakatta son 12 saate girildi. Bugün gözler Suriye’de, kulaklar ise Erdoğan-Putin zirvesinin yapılacağı Soçi’den gelecek haberlerde olacak.
ABD’yle varılan 120 saatlik anlaşmanın ilk 48 saatinde sahada ciddi bir hareketlilik söz konusu değildi. Ama dünden itibaren geri çekilme başladı. Suriye’nin güneyinden ziyade Haseke’ye doğru çekiliyorlar. Çıkışlarda askerlerimiz ve Suriye Milli Ordusu herhangi bir engel çıkarmadı. Çekildikleri araçların önemli bir kısmının gazete kâğıtları ile kapatıldığı söyleniyor. O nedenle çekilen terörist sayısı tam olarak tespit edilemiyor.
Ayrıca araçların içinin görünmemesi için alınan tedbirlerin bir kısmının yaralı teröristlerden kaynaklandığı söyleniyor. Çekilmenin asıl bugün hızlanması bekleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “120 saate uyulduğu takdirde ne âlâ. Uyulmadığı takdirde 120 saat bittiği anda biz tekrar Barış Pınarı harekâtını bırakılan yerden aynen devam ettiririz” demişti. Bunun bir blöf olmadığı artık anlaşılmıştır. Türkiye, 22 Ekim saat 22.00’ye kadar operasyonları durdurdu. Ancak Amerikalılara “Saat 22.01 olduğunda içeride kalan terörist varsa etkisiz hale getiririz” mesajı iletildi. Son dakikada bir oyun oynar ve çekilmezlerse, harekâtın daha etkili bir şekilde başlayacağından kuşku yok. Böyle bir yanlışı göze alabileceklerini sanmıyorum. Başta ABD buna izin vermez. Ağır silahların toplanması konusunda ABD ile yakın bir koordinasyon içinde çalıştığı söyleniyor. Ayrıca ABD’liler çekildikleri yerlerdeki üsleri imha ediyorlar. ABD’nin bölgede 18 üssü vardı. Şu ana çekildikleri 4 üssü imha ettiler.
KARA PROPAGANDAYA DİKKAT!
Barış Pınarı harekâtı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin dünyanın en önemli ordularından biri olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Tek bir sivilin burnu kanamadan, bölgede varlığı bilinen Hıristiyanlara ait tek bir ibadethane zarar görmeden başarılı bir operasyon yürütüyorlar. Bu arada psikolojik savaş unsurları da boş durmuyor. Suudi Arabistan ve BAE tarafından beslenen trol ordusu, Suriye Milli Ordusu’nu hedef almış durumda. “Türklerle birlikte savaşıyorsunuz. Siz de Müslümansınız ama sizi şehit saymıyorlar” diye sosyal medyadan yoğun bir kampanya yürütüyorlar. Bir defa adı üstünde Suriye Milli Ordusu, öncelikle kendi vatanları için savaşıyorlar. Vatanı için savaşan her Müslüman şehittir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belirttiği gibi Suriye Milli Ordusu şimdiye kadar 76 şehit verdi. Amerika ile işbirliği yapanlar özgürlük savaşçısı olarak gösterilirken, Türkiye ile işbirliği yapanlar kirli kampanyalarla yıpratılmak isteniyor. Zaman zaman bizim içimizdeki ırkçı kafalar da benzer yanlışları yapıyorlar. Ama bu Suriye Milli Ordusu’na karşı değil, öncelikle Türkiye’ye yönelik bir operasyon. Bu tuzağa düşmemek lazım.
ABD İLE KRİZ BEKLENİYOR MU?
Bugün 22 Ekim 2019...
Bu tarihi bir yere kaydedin.
Çünkü bugün Türkiye, ABD ve Rusya arasında çok önemli gelişmelere sahne olacak.
Soçi’de Erdoğan-Putin zirvesinde ve 120 saatin sona ermesiyle birlikte Türkiye ile ABD arasında çok önemli bir trafik yaşanacak.
Peki böylesine kritik bir süreçte Ankara’daki beklenti ne yönde?
Bir kriz beklenmiyor.
Önce ABD cephesine bakalım.
120 saatin sonunda çekilmenin tamamlanması bekleniyor. Bu durumda Türkiye, Barış Pınarı harekâtını bitirdiğini açıklayacak. ABD ile varılan mutabakatın 11. maddesine göre Türk askeri güvenli bölgede kalmaya devam edecek.
Yine Türkiye ile ABD arasında varılan anlaşmanın 12. maddesine göre ise ABD eşzamanlı olarak yaptırımları kaldırdığını açıklayacak.
Son bir soru. Peki 13 Kasım’daki Erdoğan-Trump görüşmesi gerçekleşecek mi? Çok olağanüstü bir durum yaşanmadığı takdirde yüzde 99.9 oranında bu görüşme gerçekleşecek.
SOÇİ ZİRVESİNDEN NE ÇIKAR?
Rusya cephesine bakınca, Soçi zirvesinden çok önemli sonuçlar bekleniyor.
Türkiye ile Rusya, Fırat’ın doğusunda Rusya ile rejimin kontrol ettiği bölgeyi ve Menbiç’i masaya yatıracaklar. Türkiye, Suriye üniforması altında korunan bir YPG varlığı istemiyor. Putin’in buna imkân vermeyeceğine inanıyor. Putin Türkiye ile Suriye’yi yakınlaştırma peşinde. Türkiye ile Suriye arasında sınır güvenliğini kontrol eden bir mekanizmanın kurulmasını istiyor. Putin’in çabalarıyla Türkiye ile Suriye arasındaki duvarlar aşılıyor.
Johnson mektubunu aldığında İsmet Paşa, “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır” demişti. O zaman yeni bir dünya kurulmadı ama Barış Pınarı harekâtıyla Suriye’de yeni bir denge oluştu. Türkiye de ABD ve Rusya’yla birlikte o dengeyi kuran ülkelerden biri oldu.