BIST 100 9.377 DOLAR 34,58 EURO 36,21 ALTIN 2.995,51
9° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Erdoğan, enflasyon için yine tarih verdi

Erdoğan, enflasyon için yine tarih verdi

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan; TİSK Genel Kurulu’nda, “Ekonomimizi faiz, kur, enflasyon şer üçgeninde teslim alma girişimlerinin yol açtığı sıkıntıların da farkındayız. Bu sıkıntıların sonuçlarını önce hafifletmek ardından da tamamen ortadan kaldırmak için yoğun ve kararlı bir çalışma içindeyiz. Dün açıklanan Kasım ayı enflasyon verileri iyileşmenin sürdüğünü gösteriyor. Yılbaşı ile birlikte bu iyileşme hızlanacak özellikle önümüzdeki şubat ayından itibaren daha makul ve kontrolü kolay bir yere gelecektir” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, bugün Ankara’da ATO Congresium’da düzenlenen TİSK’in 28. Genel Kurulu’na katıldı. Erdoğan burada şöyle konuştu:

'SOSYAL BARIŞI TEHDİT EDEN GERİLİMLERİN YOL AÇTIĞI SIKINTILARI EPEYCE YAŞAMIŞ BİR ÜLKEYİZ'

İşçi-işveren kesimi arasındaki diyalog güçlü olmadığı, ilişkiler sağlıklı yürümediği zaman sosyal huzursuzluk yaşanması kaçınılmazdır. Çünkü çalışma hayatının bir tarafında işçiler, diğer tarafında işverenler bulunmakta, devlet de her iki tarafın beklentilerini ve çıkarlarını gözeten bir konumla bu denklemde yerini almaktadır. Geçmişte sosyal barışı tehdit eden gerilimlerin yol açtığı sıkıntıları epeyce yaşamış bir ülkeyiz. Kuruluş amaçlarının dışına çıkarak ideolojik kavgaların bayraktarlığını yapan tarafların çekişmelerinin, ülkemize ağır maliyetleri olmuştur. Bunun için biz iktidara geldiğimiz günden beri ülkenin ve milletin çıkarlarını en üstte tutarak, tüm kesimlerin hassasiyetlerini dikkate alan politikalar geliştirmeye ve uygulamaya özel önem verdik. Çalışma hayatını tüm taraflarıyla dinledik, adaleti ve hakkaniyeti asla elden bırakmadan orta yolu bulmaya, sorunlara gerçekçi ve sürdürülebilir çözümler üretmeye gayret gösterdik. Tıpkı çalışanlarımız gibi işverenlerimiz de bunun en yakın şahididir. TİSK, temsil ettiği işverenlerin milli gelirimize, ihracatımıza, istihdamımıza katkılarıyla bu tabloda kritik bir komuma sahiptir. Son dönemde asgari ücret tespitinden vergi dilimlerinin belirlenmesine kadar her konuda işverenlerimizle yakın mesai yaptık, anlayış birliği içinde hareket ettik.

Makro ekonomik göstergeleri, ülkemizin hangi alanlarda 3 kat, 5 kat, 10 kat büyüdüğünü sizler zaten yakından takip ediyorsunuz. Burada dikkat çekmek istediğim husus, Türkiye'nin bilhassa son 10 yılda maruz kaldığı siyasi ve ekonomik engellemelere, tuzaklara, saldırılara rağmen, bölgesel ve küresel liderlik seviyesine ulaşmasıdır. Asıl hedeflerimize yönelmek için daha büyük atılımlar yapmaya hazırlandığımız bir dönemde, ardı ardına yaşadığımız hadiselerin hepsinin gerisinde, ülkemizi belirli bir çizginin altında tutma niyeti vardır. Cumhuriyet tarihi boyunca defalarca tecrübe ettiğimiz bu senaryo, milletimizle birlikte verdiğimiz kararlı mücadele sayesinde ilk defa işe yaramamış, çeyrek asır geriye gidişimizle sonuçlanmamıştır. Bu süreçte elbette bedeller ödedik, kayıplar da verdik. En basitinden, dünya milli gelir sıralamasında bugün bulunduğumuz yerin 2 kat üzerinde bir yere ulaşabilecekken biraz daha sabretmek mecburiyetinde kaldık. Milli gelirin satın alma paritesine göre 11. sıraya yükseldik. Ama biz bunu yeterli görmüyoruz.

Uyguladığımız ekonomi programını başarıya ulaştırarak, küresel krizleri fırsata dönüştürerek ve hep birlikte daha çok çalışarak ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına çıkartacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. İş dünyamız da vatandaşlarımız da müsterih olsunlar. Vesayete, darbecilere, terör örgütlerine, ekonomik tetikçilere karşı verdiğimiz mücadele asla boşa gitmemiştir. 20 yıl önce Doğu'nun, Güneydoğu'nun halini düşünün. Yatırımlar Doğu’da, Güneydoğu’da var mıydı? Yok. Ama şimdi Doğu'da, Güneydoğu'da yatırımlarımız devam ediyor. Orada istihdam yatırımla beraber arttı. Üretim arttı, ihracat arttı. Cari fazla yoluyla da büyüme başladı. Şimdi Türkiye dünyada büyüyen ülkeler arasında ilk 3'te, ilk 5'te yerini alıyor. Ama kimse Türkiye’nin bu büyümesine bakmıyor. Hâlâ onlar başka yerde geziyorlar.

'İYİLEŞME YILBAŞI İLE BİRLİKTE HIZLANACAK ŞUBAT AYINDAN İTİBAREN DAHA MAKUL BİR YERE GELECEK'

Çevremizde siyasi ve insani krizler kol gezerken, biz güven ve istikrar içinde geleceğimize bakabiliyoruz. Ekonomimizi faiz, kur, enflasyon şer üçgeninde teslim alma girişimlerinin yol açtığı sıkıntıların da farkındayız. Bu sıkıntıların sonuçlarını önce hafifletmek ardından da tamamen ortadan kaldırmak için yoğun ve kararlı bir çalışma içindeyiz. Dün açıklanan Kasım ayı enflasyon verileri iyileşmenin sürdüğünü gösteriyor. Yılbaşı ile birlikte bu iyileşme hızlanacak özellikle önümüzdeki şubat ayından itibaren daha makul ve kontrolü kolay bir yere gelecektir.

'BİZİM RAFLARIMIZ BOŞ DEĞİL, AMA AVRUPA'DA RAFLAR BOŞ'

Türkiye’yi diğer yöntemlerle dize getiremediklerini görenler son olarak ekonomi silahını çektiler. Şu andaki gidişte ellerinde 4 tane silah var, eğer başarabilirlerse. Birisi ekonomi, birisi diplomasi, bir diğeri özellikle yatıyorlar kalkıyorlar mülteci sorunu. Bütün bunlarla beraber ‘Acaba biz bu 4’ten neyi nereye çekeriz de bu iktidarı, bu Erdoğan’ı nasıl indiririz?’ Erdoğan fani ya. Bugün varız yarın yokuz. Herkes ne yaptığına baksın ne yapacağına baksın. Hatırlayın 2018 Ağustosu’nda ülkemiz ekonomiyi yok etme tehditleriyle karşı karşıya kaldı. Yaklaşık 1 yıl önce kur dengesizliğiyle zirveye çıkan hadiseleri akıl ve vicdan sahibi hiç kimse iktisat biliminin kurallarıyla izah edemez. Velev ki, kimi noktalarda bizim eksikliklerimiz olsa bile hiçbirinin böyle bir sonuç vermesi mümkün değildir. Ekonomi diyorlar, ekonomide işte şu anda Avrupa'nın haline bakın. Türkiye olarak bizim raflarımız boş değil, ama Avrupa'da raflar boş.

'KOBANİ BİTTİ'

Bunlarla beraber, terörle mücadelede şu anda Batı’nın terörle mücadeledeki hâli ortada. Türkiye ise terörle mücadelede şu anda bütün engelleri aşmış ve terörü yerinde, yani bu terör eğer Suriye’nin kuzeyinden kaynaklanıyorsa biz onları içeri sokarak değil, Suriye’nin kuzeyinde bitiriyoruz. Mücadelemiz bu. Şimdi çıkmış birileri diyor ki, ‘Kobani’yi şöyle yapamazsınız, böyle yapamazsınız.’ Kobani bitti ya. Neyi yapamazsınız? İdlib’te, Kobani'de bütün buralarda gereken tedbirlerimiz neyse bu tedbirlerimizi her an alıyoruz, aldık ve bundan sonra da alacağız. O terörist dostlarınıza söylesin, Türkiye onlar için artık öyle bereketli bir yer değil. Buraya girmeye kalktıkları anda burası onlar için boğulacakları bir yerdir.

Mermisini üretemeyen bir Türkiye varken, bugün artık mermisini bırakın, bütün mühimmatını kendisi üreten bir Türkiye var. İHA’sıyla, SİHA’sıyla, Akıncı’sıyla, F-16’sı ile bütün savaş uçaklarının mühimmatını kendisi üreten bir Türkiye var. ‘Ne olur bize gönderin’ diyen bir Türkiye yok. Şimdi artık bütün bu mühimmatını üretmek suretiyle gerek teröristlere karşı gerek dışardan, dışarda dediğimizde, bakın Karabağ'da mıydık, Karabağ’daydık. Niye, Azeri kardeşlerimizle beraber olduk. Libya’da mıydık, Libya’daydık. Orada da gerekenleri yaptık mı, gerekenleri yaptık. Bize kardeş olanlarla biz kardeş olmaya devam edeceğiz. Dostlarımızı artıracağız ama düşmanlarımız da hadlerini bilecek.

Güney sınırları terör örgütleriyle kuşatılan, AB’den tamamen siyasi sebeplerle dışlanan Batı’nın örtülü teknoloji ambargosuna maruz bırakılan, doğusunda ve kuzeyinde fiili savaşlar yaşanan, Akdeniz ve Ege’de suni krizlere sürüklenmeye çalışılan bir Türkiye. Bırakınız diz çökmeyi, tam terine, yeni bir şahlanış içine girmiştir ve bu şahlanışımız devam edecektir.

Sığınmacı krizinde insani yardım altyapımızı, Covid-19 salgını krizinde sağlık ve sosyal destek altyapımızı, küresel emtia ve tedarik krizinde üretim altyapımızı, Rusya-Ukrayna krizinde diplomasi altyapımızı, kur ve enflasyon krizinde ekonomik potansiyelimizin gücünü biz bu sıkıntılı dönemde dünyada ispatlayan nadide ülkelerden biri olduk. Güya bizi bunlarla köşeye sıkıştırmaya çalışanların hepsi de şu anda bizden çok çok kötü durumda. Dün Türkiye’yi boğmaya çalışanlar bugün pek çok konuda umutlarını bize bağladıklarını ifade ediyorlar. Biz kendi gücümüzle, kendi politikalarımızla ayakta kaldığımız, kendi hedeflerimize göre yol yürüdüğümüz için herkesle konuşmaya, herkesle çalışmaya devam ediyoruz.