Pazartesi akşamı Ekşisözlük’te bir başlık açılmıştı. Adı “18 Nisan 2022 TUS Kadroları Rezaleti”ydi.
Uzman doktor kadroları için açılan kontenjandaki artışa dikkat çekiyordu. Ertesi gün Hürriyet’te Nuray Babacan imzalı bir haber yayımlandı. Haberde hastanelerdeki yoğunluğu azaltmak için uzman doktor kadrolarının iki katına çıkartılacağı bilgisi vardı.
Kısacası iktidar yine bir sorunu temelinde çözmek yerine yan yollara sapıyor.
Son yazımda iktidarın ekonomideki sorunlara nasıl yaklaştığını ele almıştım. Krizin temelindeki yargı bağımsızlığı, şeffaflık ve demokrasiden gibi problemlerini çözmek dışındaki yer yolu mübah gördüğünü söylemiştim.
Şimdi yine aynı durumla karşı karşıyayız.
Sorunu Çözmek Yerine Gizlemek
Sağlık çalışanları bir süredir 5 dakikalık muayene sürelerinden, düşük maaşlardan, düzeltilmeyen özlük haklarından, ceza yönetmeliğinden, KOVİD-19’un meslek hastalığı sayılmamasından ve sağlıkta şiddetten şikayetçi. Liste daha uzatılabilir.
Doğal olarak birçoğu Türkiye’de ne mesleğine devam etmek istiyor ne de bu şartlarda çalışmak. Özel sektöre geçmek bir yana yurt dışına göç de arttı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da zaten “Varsın gidiyorlarsa gitsinler. Bizler de üniversiteleri yeni bitiren doktorlarımızı istihdam ederiz. Asistan doktorlarımızla yola devam ederiz” demişti.
Sadece 2021’de 1.405 doktor yurt dışında çalışmak için başvurdu. 2021’de bu sayı 59’du. 2022’nin sadece ilk iki ayında 354 doktor yurt dışına gitti. Sağlık Bakanlığı bu yüzden 65 ila 72 yaşındaki doktorları göreve çağırmak zorunda kaldı.
Ama iktidar çözümü buldu: uzman doktor kadrolarını artırmak. 2020’de 5 bin 977 olan kadro kontenjanı, 2022’de 12 bin 294’e çıkarıldı. Kadroların çoğu da vakıf üniversitelerinde. Ancak eğitmen kadrosunda bir değişiklik yok.
Sürümden Kazanma Stratejisi
Doktor sayısının artması hem göçe hem de uzun çalışma saatlerine karşı bir çözüm gibi gözükebilir ama değil. Sadece sektördeki çalışan sayısı artırılarak ucuz iş gücü yaratılıyor.
TTB de dün yaptığı açıklamada buna tepki gösterdi. TTB’ye göre eğitim kadrolarının mevcut hali yetersiz. Ucuz iş gücü hamlesine TTB de dikkat çekti ve açıklamada “Her ne kadar hekimler arasındaki eşitsizlikleri kısmen gideren bu düzenlemeyi olumlu bulsak da gerçek niyetin uzman hekim kadrolarını arttırarak ucuz iş gücü yaratmak olduğunu anlamak güç değildir.” dedi.
Yani iktidar sağlık çalışanlarının sorunlarını çözmek için çalışmıyor. Kendi yönetememe sorununu şimdilik görünmez kılmaya çalışıyor. Çünkü temeldeki göçe neden olan koşullar değişmedikçe oluşturulan doktor enflasyonunda yine aynı şeyler yaşanacak. Yurt dışına gidebilen gidecek, özel sektöre geçebilen geçecek, geriye de bunları yapamayan ve bu şartlarda çalışmak zorunda olanlar kalacak.
Bu aslında iktidarın temelde iş gücüne yaklaşımının bir uzantısı. Zaten “Yeni Ekonomi Programı” çerçevesinde de açıkça Türkiye’yi ucuz iş gücü merkezi haline getirmek istediklerini de açıklamışlardı.
Erdoğan Yine “Kurtarıcı” mı Olacak?
Bir başka konu: emekliye bayram ikramiyesi. İktidara yakın medya bir süredir ikramiyelerde zam yapılacağına dair haberler yayımlıyordu.
Beklentinin temelini oluşturan şey yüzde 60’ı geçen enflasyon... Çünkü Haziran 2021’de emekliye yaklaşık yüzde 8,45 oranında zam yapıldı. Bir sonraki zam dönemine de daha 2,5 ay var. Hem muhalefet hem de emekliler için bayram ikramiyesi en azından enflasyona karşı bir telafi imkanıydı. 2018’de 1000 lira olarak belirlenen emekli ikramiyesi 2021 yılında 1100 lira yapıldı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin ise “Konu gündemimizde yok” dedi. Hatta “Eşel artış enflasyon sarmalına düşürecek olaylara yol açar. Tüm dünyanın gündeminde enflasyonu yok etme amacı varken, hiperenflasyon tehlikesini çağrıştıracak söylemleri doğru bulmuyorum” da dedi.
Yani faizi zorla düşürürken veya kur korumalı mevduat sistemine geçilirken (KKM’nin mart ayı ödemesi en az 11,7 milyar liraydı) akıllara gelmeyen enflasyon, emekliye ikramiye verecekken bir anda hatırlandı.
Ancak Bilgin bir açık kapı da bıraktı: “Sayın Cumhurbaşkanımızın gündeme getirebileceği şeyler olabilir.”
Belli ki tepkilere göre Erdoğan yine son anda bir kurtarıcı olarak ortaya çıkabilir ve herkesin yüreğine “su serpecek” o açıklamayı yapabilir. Zaten artık kötü haberleri bakanlardan, iyi haberleri de Erdoğan’dan almak gibi bir devlet politikası oluştu.