BIST 100 9.448 DOLAR 34,56 EURO 36,16 ALTIN 2.998,72
12° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Endüstri mühendisi Berdan Ber: Tarım bir ülkenin milli güvenlik meselesidir

Endüstri mühendisi Berdan Ber: Tarım bir ülkenin milli güvenlik meselesidir

Endüstri mühendisi Berdan Ber, ‘Pestisit Sorunun Türkiye Tarımına Etkileri’ başlıklı yazısında tarımın önemine dikkat çekti. Ber, Türkiye’nin yaş meyve sebze üretiminde Avrupa’da birinci olduğunu belirtti. İhracatın 55 milyon olduğunu söyleyen Ber, bu rakamın yüzde 8-9 bandına tekamül ettiğini söyledi.

Berdan Ber, yaş meyve sebze üretiminde Türkiye’nin dünyada dördüncü, Avrupa’da birinci olduğunu belirtti. Aynı zamanda Türkiye’nin başarısına rağmen, Avrupa Birliği’ne (AB) üye rakip ülkerin bu kadar ağır denetimlere tabi olmadığına dikkat çekti.

Endüstri mühendisi Berdan Ber: Tarım bir ülkenin milli güvenlik meselesidir - Resim : 1

İşte endüstri mühendisi Berdan Ber’in yazısı:

Öncelikle pestisit, tarımsal üretimde hastalık ve zararlılarla mücadelede kullanılan kimyasalların bütünü olarak adlandırılır. Günümüzde pestisit kullanımının olmadığı bir tarımsal üretim ise son derece sınırlıdır.

Ülkemiz yaş meyve sebze üretiminde dünyanın dördüncü büyük, Avrupa’nın ise en büyüğüdür. Üretimde Avrupa’nın en büyüğü olan ülkemiz pestisit kullanımında İspanya, İtalya ve Fransa’dan sonra yer almaktadır. Durum böyle iken ilgili konuda en ağır yaptırımlar ve kontrollerle en yoğun baskı altında olan ülkeyiz. Geçmiş yıllarda özellikle ihracata yönelik kontrollerde AB sınır kapısı Bulgaristan’da yapılan analizlerde %0,3 seviyesinde kalıntı sorunu tespit edilmiştir. Bu büyük bir başarı olmasına karşın mükemmel bir sonuç değildir. AB’ye üye ülkelerde bizlere rakip olanlara nazaran son derece güçlü bir başarı olmasına karşın, o ülkeler bizim gibi ağır denetimlere tabi değildir.

“İHRACAT %8-9 BANDINDA”

Ülkemizde yıllık yaklaşık 55 milyon ton yaş sebze meyve üretilmekte ve bunun yaklaşık %8-9 oranındaki miktarı ihraç edilmektedir. Bu durum uzun dönemdir bu aralıklardadır. Ülkemizin sahip olduğu iklimsel özelliklerle birlikte, üretimin desteklenmesi ve çeşitliliğin arttırılması, bunlara ek olarak biyolojik mücadele ve iyi tarım uygulamaları ile güçlendirilmiş bir üretim modeli oluşturulması durumunda, ihracatımızı çok daha iyi seviyelere çıkarabilmek mümkündür.

Üretici gözünde biyolojik mücadele, iyi tarım uygulamaları gibi bilinçli üretim yöntemlerinin, fiyat olarak avantaj yaratması yönünde beklenti oluşturmaktadır. Bir nebze haklılık payları olsa da daha uluslararası pazarlarda rekabetçiliğe aykırıdır. Bunun yerine üreticilerimizin beklentisinin uzun vadede pazar güvencesini yaratabilmek adına ihracatçısıyla birlikte güç birliği oluşturmasıdır. Geçtiğimiz yıllarda Rusya ile yaşadığımız uçak krizi bu pazarda bizleri zaman zaman tarife dışı engellerle karşılaşmamıza neden olmuş ve akabinde 2023 Mart domates ihracatının yasaklanması başta üreticilerimiz ve pazarlarımızda deprem etkisi yaratmıştır.

“YAŞADIĞIMIZ DEPREM BUNA ÖRNEKTİR”

Ülkemizde yaşadığımız deprem de aslında buna bir örnektir. Güvenilir yapı sağlıklı bir mühendislik, kaliteli hammadde, doğru bir jeolojik alt yapıya göre kat izni ve ruhsatlandırmanın bilimsel ve tarafsız olmasıyla başlar, yine tarafsız ve güçlü bir yapı denetim mekanizması ile yönetilen yapılar depremlere dayanıklı olur. Bizlerinde uluslararası pazarlarda bu güveni ve sürdürülebilirliği sağlamamız başlıca görevimiz olmalıdır.

Bugüne kadar yaşanan tarımsal ürün ihracatındaki kısıtlamalar veya yasaklar ya siyasi ya ekonomik veya pandemi döneminde ulusal gıda güvenliğimiz açısından oldu. Dünyanın bu kadar küçüldüğü, lojistik ve teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönemde, dünya nüfusunun artışı da dikkate alınırsa, gıdaya olan talebin artacağı bir gerçektir. Böylesi bir coğrafi konuma sahip olan ülkemiz, kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına var olan pazarlara önemli bir tedarikçi olabileceğinden, üretimde sağlıklı ürün yetiştirme, çevresel bütünlüğü sağlayan politikalara gereksinimimiz vardır.

ÜLKEMİZDEKİ DOMATES ÜRETİMİ 13,2 MİLYON TON

Yakın zamanda domates ihracat yasağına farklı açıdan bakarsak;

Dünya domates üretimi yaklaşık olarak 190 milyon ton, Türkiye domates üretimi yaklaşık olarak 13,2 milyon ton

Dünya domatesinin %6,9 civarında bir kısmı ülkemizde üretilmektedir.

Ülkemizdeki (salçalık hariç ) sofralık domates üretimi yaklaşık 9 milyon tondur!

Gelelim son on yılın domates ihracatına

Son on yılda 2013-2023 yılları arasında 450.000 ton - 650.000 ton arasında inişli çıkışlı ama yakın bir seyirde giden domates ihracatımız vardır.

Güncel 2022 ihracatı 526 bin tondur.

Tabi burada Rusya ile olan uçak krizi bize şunu gösterdi, kazanılmış bir pazar bir günde kaybedilip, alternatif tedarikçi ülkelerin hemen pozisyon almalarını ve o pazarların bir daha kazanılmasının güçlüğünü gördük. Ayrıca Rusya gibi ülkeleri de gıda krizi anında (ithalat kısıtlaması, Corona virüs gibi krizler) tarım üretimine yönelik yatırımlara yönlendirerek ithalatını azaltma stratejileri oluşturdu. Sonra kaybedilen pazarların yerine Balkanlar ve AB ülkeleri ile yeniden eski ihracat rakamlarını yeni yeni yakaladık. Tarım Bakanlığının son kısıtlama kararı ile bu durum tekrarlanacaktı ki son anda karar geri alındı.

“EN KOLAY YOL İNSANLARI ZAYIF TARAFINDAN VURMAK”

Gerek politik, gerek ekonomik, gerek bölgesel işbirliği olan tedarikçi ülkelerin korunması (AB’nin İspanya, Belçika, Yunanistan ve İtalya gibi üretici ülkeleri koruması ) gerekse diğer sebeplerden oluşabilecek sorunların her an bu kadar büyük bir sektörü nasıl risklere koyabileceğini görerek yaşadık.

Bu konuda da en kolay gerekçe doğrudan insanları zayıf tarafından vurarak, sağlık konusunu gündeme getirmeleri en kolay argümandır.

Yani pestist (ilaç kalıntısı ) sorunu!

Tarımsal üretimde pestisit sorunu da depreme dayanıklı yapı inşasına benzer; doğru toprak, doğru ürün, doğru yetiştirme yöntemleri, doğru besleme, doğru zirai mücadele (ruhsatlı kimyasallar, uygun dozaj, doğru kullanım teknikleri ) işte tam da bu noktada devletin yetkilendirdiği tarafsız ve etkin bir “Üretim Denetim Yetkili Firmalar” yapılarının oluşması önemlidir!

Bakanlığın eğitimlerinden geçmiş, model sertifikasyonları ile ruhsatlı üretim denetim şirketlerinin olması elzemdir.

Olası bir pestist sorununa bağlı yasaklamada başta ülkemizin güvenilirliğini kaybedilmesinin yanında, bu konuyla iştigal eden tohumcusundan fidecisine, üreticiden komisyoncusuna, ihracatçıdan lojistikçisine bir çok alanda milyonları ilgilendiren soruna döneceği aşikardır.

Sağlıklı, pestisit sorunu olmayan ürünü üretmek, bir TL fazlaya satmakla teşvik edilmekten daha önemli, nesiller boyu üretebilmenin ve satabilmenin garantisini sağlamaktır!

“MEMLEKET İHRACATLA KALKINIR”

Unutulmaması gereken nokta şudur ki;

Özellikle domates ihracatı yalnızca toplam sofralık üretimin yaklaşık %6 lık bir kısmıdır! Örtü altı dönemde maliyetlerin yüksek olması ve ayrıca son yıllarda artan girdi maliyetleri ile birlikte fiyatlardaki artışa sebep olarak ihracatın gösterilmesi son derece yanlıştır.

Bu durumda devletin amacı üretimi geliştirmek, desteklemek, biyolojik ve iyi tarım uygulamalarını güçlendirmek olmalı, ihracatçının amacı da daha fazla ürün ihraç etmek olmalıdır.

Bu bağlamda üretici, komisyoncu, üretici birlikleri, ziraat odalarının da asli görevi planlı, sağlıklı, doğru zirai mücadele ile verimi yükseltip, pestisit sorununu tam çözüme kavuşturmak olmalıdır. Ayrıca AB iklim-nötr programına uyumlu, karbon ayak izlerini takip edebilen ve minimize edecek sıfır pestisit, minimum azotlu gübreler kullanarak pazar payının artmasında üst rol üstlenmelidirler!

Bu durumda özellikle AB ülkelerine ihracatın zincir marketlere tam donanımlı ürün temini ile ihracatımızın her yıl %1 artarak güçlenmesi kaçınılmazdır.

Memleket ihracatla kalkınır sloganıyla yola çıkarsak, tarım bir ülkenin milli güvenlik meselesidir. Ülkemiz tarımını yükselterek, inovasyon gücümüzü ortaya koyma zamanıdır!

- Tarımsal ürün yetiştirmede “ Yetkilendirilmiş Üretim Denetim Firmaları”

- Üretici hallerinde, komisyonculara Ziraat Mühendisi çalıştırma (Bakanlık eğitimi ile sertifikalı ) zorunluluğu

- Ziraat odalarının üretim bölgelerinde eğitim programları

- İç piyasa pestist (ilaç kalıntısı ) kontrollerinin, ihracatla aynı oranda yapılması

Hızla alınabilecek önlemlerin ilk adımları olacaktır.