BIST 100 9.338 DOLAR 34,57 EURO 36,28 ALTIN 2.996,01
11° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Emekli yargıç konuştu: Hukukta izahın sonuna geldik

Emekli yargıç konuştu: Hukukta izahın sonuna geldik

Emekli Yargıç Mustafa Karadağ, Türkiye'de geçmişten bugüne gelen yargı sürecini değerlendirerek, "Hiçbir itirazın gelmiyor oluşudur yargının siyasallaşması" ifadelerini kullandı.

Emekli Yargıç Mustafa Karadağ, Türkiye'de yargının siyasallaşmasını, bu sürecin hangi veçhelerden geçtiğini ve yaşadığı deneyimleri anlattı. soL'da yer alan habere göre, yargının Türkiye'de çok eskilerden beri tam manasıyla bağımsız bir organ olduğunu söyleyemeyeceğini ifade eden Karadağ özellikle AKP'li yılların hukuk açısından karanlık yıllar olduğunu söylüyor.

'BAŞA 12 EYLÜL'Ü YAZMALIYIZ'

Sürecin en kritik dönüşümünün 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ile başladığını ifade eden Mustafa Karadağ, öncesi için de pek o kadar iyimser değil. Ancak yine de birçok siyasi müdahalenin AKP öncesi yıllarda en azından göstere göstere yapılamadığını, yargının bağımsızlığının temsil düzeyinde de olsa önemli olduğunu vurguluyor.

Karadağ, 1980'li yıllarda dahi birçok atamada ve görevlendirmede liyakatın ve deneyimin gözetildiğini ifade ediyor. "Örneğin 45 yaşından önce kimse Yargıtay üyesi olamazdı. Ankara'ya gelmek için meslekte en azından 15-16 yılı devirmek gerekiyordu böylesi görevlendirmeler için. Hadi diyelim ki 'torpili' olan bir isim var, o dahi 15 değil de örneğin 12. yılında ancak Ankara'ya gelebilirdi. Fakat deneyim ya da liyakat yok artık. Kura ile gelen Ankara, İstanbul gibi birinci bölgelere hakimler dahi var" cümleleriyle anlatıyor yargının içinden geçtiği süreci.

'AKP'NİN İLK YILLARI KAFALARI KARIŞTIRDI'

AKP'nin ilk yıllarında attığı bazı adımların hukuki açıdan liberallerin kafalarını karıştırdığını ifade eden Mustafa Karadağ, bu süreçteki bazı "pozitif" olarak tarif edilebilecek adımların AKP öncesinde başlayan Avrupa Birliği uyum süreciyle alakalı olduğunu belirtiyor.

"Tutuklamaların zorlaştırılması, cezaevlerinin iyileştirilmesi, toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununun yeniden düzenlenmesi gibi adımlar Türkiye'deki liberallerin kafalarını karıştırdı. Herkes AKP'nin ne kadar demokrat falan olduğundan dem vurmaya başladı. Halbuki bunlar AKP'nin yapmak istediği şeyler değildi. Değildi diye rahatça söylüyorum ama maalesef bunun böyle olduğunun anlaşılması için bugünlere kadar gelmek zorunda kaldık. AKP'nin attığı tüm bu adımlar AKP'nin yapmak istediklerinden ziyade dönemin AB uyum projeleri kapsamında yapmak zorunda kaldığı şeylerdi" diyor.

AKP'nin cumhuriyetin kazanımlarını bir bir tasfiye ettiğini ifade eden Mustafa Karadağ bu sürece en büyük katkının Yetmez Ama Evet'çilerden geldiğini belirtiyor. 12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilen Anayasa Değişikliği Referandumu'nda liberallerin bir araya gelerek AKP'ye destek verdiklerini ve meşruiyet kazandırdıklarını hatırlatan Karadağ, Yetmez Ama Evet'çilerin, yargının AKP'ye teslim oluş sürecine ciddi katkılar sağladığını söylüyor.

Karadağ "Bu referandum neticesinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısının değişmesine ciddi bir katkı sundu Yetmez Ama Evet'çiler. Bu süreçte AKP Anayasa'da, HSYK'da ciddi müdahaleler yapma imkanı buldu. HSYK'nın değişmesi konusunu halka sunmuş oldular" diyor.

'ALNI SECDEYE DEĞEN HSYK ÜYELERİ'

HSYK'da üye belirleme süreçlerinde Erdoğan'ın "Bunlar alnı secdeye değen arkadaşlar, bunlardan zarar gelmez olsun" sözünü hatırlatan Karadağ ince bir noktaya dikkat çekiyor ve "Sadece bu verilerin değil aynı zamanda böyle örneklere hiçbir itirazın gelmiyor oluşudur yargının siyasallaşması" diyor. Karadağ Türkiye'de yargının artık AKP'nin onayı olmadan adım atamadığının altını çiziyor.

Yargının adım adım AKP eliyle düzenlenmesinin bir anda olmadığını ifade eden Mustafa Karadağ tüm bu süreçler için AKP'nin yeterince ciddiye alınmadığını ve muhalefetin de üzerine düşeni yapamadığını belirtiyor. Karadağ "AKP kendisine yarayacak kişileri bulmak konusunda çok mahir" derken aynı zamanda bu sürecin üç kritik dönemden geçtiğini belirtiyor.

İlkinin 12 Eylül 2010 referandumu olduğunu belirten Karadağ, bu süreçte AKP'nin anayasa değişimi ve HSYK konusunda değişiklikler yapmak için ciddi mevziler kazandığını belirtiyor. Karadağ ikinci evrenin ise 2013 yılı olduğunu ifade ediyor. 17-25 Aralık 2013 sürecindeki cemaate karşı yapılan operasyonlarda AKP'nin bu süreci yargıya müdahalede bir fırsata dönüştürdüğünü belirten Karadağ, "O dönem cemaat düşmanlığı üzerinden Yargıda Birlik Platformu kuruldu. AKP bu dönem o platform üyelerinden kendisine demokratım, milliyetçiyim, Aleviyim, diyen üyelerle çalıştı özel olarak. Bu da tabii yine insanları manipüle etti ve cemaat karşıtlığının bir yapıda, Yargıda Birlik Platformu adı altında toplanmasına hizmet etti. Ama az evvel dediğim gibi AKP kendisine yarayacak kişileri seçmek konusunda çok başarılı. O dönem herkes AKP'nin gerçekten cemaatlerle hesaplaşacağını falan düşündü. Ama Adalet Bakanlığı'nı bir cemaatten alıp bir başkasına vermekten başka bir şey yapmadılar" diyor.

Karadağ'ın son işaret ettiği dönem ise 15 Temmuz 2016 darbe girişimi. Bu süreçte AKP'nin artık yargıya müdahale ederken hiçbir kaygısının kalmadığını ve dilediği tüm adımları atmakta meşruiyet kazandığını ifade ediyor.

'ORTADA ADAY YOKKEN KİMLERİN SEÇİLECEĞİ BELLİYDİ'

Adayların belirlenmesi sürecinde bir dizi soru işareti olduğunu ifade eden Karadağ, "TBMM'deki 9 adayın olduğu HSK üye seçimlerinde belirlenecek 3 kişinin önceden belli olduğu örnekler mevcut. Nasıl oluyor da meclis seçimden çok kısa bir süre için önce belirlenen isimler arasında hemen mutabık kalıyor, nasıl oluyor da tüm meclis üyeleri bir anda bu üyeleri tanıyor, biliyor da karar veriyor anlamış değilim. Kimsenin de anlayabildiğini düşünmüyorum. Bu kadar tesadüf ancak delil olur!" diyor.

Bu süreçlerin neticesinde birçok yargıcın sürgün ve benzeri nedenlerle istifaya zorlandığını ifade eden Karadağ, stajı yeni biten hakimlerin önce saraya götürülüp, Cumhurbaşkanını ayakta karşılattırılıp, alkışlattırılıp daha sonra göreve başlamalarına dikkat çekiyor. Karadağ "Kadir Mısırlıoğlu'nun cenazesine gidenleri eleştirdiği için sürülen savcı bir yanda, 'Sana aşığım uzun adam' diyen Hakim ise Yargıtay üyesi yapılması diğer yanda. Bu örnekler AKP Türkiye'sinde yargının geldiği yerin özetidir" diyor.

'ARTIK HER ŞEY POLİTİKTİR'

Birçok yargı kararına saygı duymadığını ve uygulamayacağını ifade eden Erdoğan'ın kimi demeçlerinde "Bağımsız yargı gereğini yapar" ifadesinin dahi yargıya müdahalenin bir göstergesi olduğunu belirten Karadağ, artık ortada bir hukukun kalmadığını, delile ihtiyaç duymadıklarını ve kendileri açısından ilan edilmiş düşmanların cezalandırıldığından söz ediyor.

Karadağ yaşanan gelişmeleri "Dünya tarihinde benzeri yoktur. Bir komutanın hem beraat hem de tutuklama kararı var. Türkiye'de bunlar yaşanıyorken hiçbir şey yokmuş gibi davranamayız. Hukukta izahın sonuna geldik. Artık her şey politiktir" ifadeleriyle özetliyor gelinen süreci.