İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Cuma namazını Ulus'daki Hacı Bayram Camii'nde kıldı. İmamoğlu, cami çıkışında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. İmamoğlu'nun, "Biz, sayın valimizin çağrısıyla, pazartesi günü, Ramazan'ın ilk iftarında, İstanbul'daki şehit aileleriyle buluşma konusunda bizden talepte bulunulmuştu. Biz de memnuniyetle, 'Onur duyarız' dedik ve kendilerine İstanbul protokolü olarak eşlik edeceğimizi söyledik. Şimdi alelacele bize karar bildiriliyor, 'Efendim, 6'sı değil, 7'si olsun.' 6'sı akşamı, yani pazartesi, yani önemli bir toplantının olduğu gün, iftar programının değiştirilip, 7'sine alınmasını ben, manidar buluyorum, sorgulayın diyorum" şeklindeki sözleri dikkat çekti.
Yüksek Seçim Kurulu'nun 6 Mayıs Pazartesi günü, AKP ve MHP'nin İstanbul'da seçimin iptal edilmesi talebine ilişkin karar günü olması bekleniyor. Buna karşın İstanbul Valiliği'nin, İBB Başkanı İmamoğlu'na 6 Mayıs'ta yaptığı daveti erteleyerek 7 Mayıs'a çekmesi, "İstanbul Valiliği YSK'nın kararını mı bekliyor" sorularına neden oldu.
İBB Başkanı İmamoğlu İstanbullulara da indirim müjdeleri verdi. İmamoğlu, "'Öğrencilerimizin kartı 50 TL'ye inecek' dedik. Ne dedik? '0-4 yaş arası bebeklerin anneleriyle İstanbul seyahati ücretsiz olacak' dedik. Ne dedik? 'Aynı şekilde, 12 yaşına kadar çocuklarımız toplu taşımadan ücretsiz yararlanacak' dedik. Vaatlerimiz var bizim. Ne dedik? 'Yüzde 40 ve yüzde 50'lik dilimlerle indirime kavuşacak' dedik. Hem UKOME'ye hem İSKİ'ye yazılarımızı gönderdik. Süreçlerimizi başlattık" dedi.
İmamoğlu'na sorulan sorular ve İBB Başkanı'nın verdiği yanıtlar şöyle oldu:
-Ramazan yaklaşıyor. Sultanahmet Meydanı'na kurulan fuar alanları ve Diyanet Vakfı'yla ilgili bazı haberler yer aldı. Kesin bilgiyi sizden alalım. Nedir durum?
İstanbul'da Ramazan'a dönük çok hassasız. Bir kere onu iletelim. Ramazan da veya her manevi ortamda, sıfır siyaset. Tüm çalışma arkadaşlarım bilir. 5 yıllık belediye başkanlığımda da sıfır siyaset. Ramazan sofrasının siyaseti olmaz. Ramazan'la ilgili ortamların siyaseti olmaz. Bu kadar net. Nokta. Sadece Sultanahmet Meydanı'yla ilgili biz, bütün İstanbul'da, İBB'nin eski yönetimine, şu an mevcutta hala görevdeler, ''Ne yapıyorsunuz'' diye sorduk. ''Nerelerde, hangi uygulamaları yapıyorsunuz'' diye sorduk. Bazı uygulamaları, mevkii ve alan olarak artırdık. Özellikle iftar çadırlarını, insanların gel-geç noktalarında, acil durumlarında ulaşabilecekleri iftar sofralarını artırdık. Epeyce artırdık hatta. İstanbul'un her noktasında yine hassas davrandık. ''39 belediyenin çadır açtığı yerde İBB, ilçe belediyesi ile yarışmaz, siyasi yok'' dedik. Ayrı yerlerde çadır açtık. Bu kadar hassasız. Kimse bu anlamda bizim yol haritamıza siyaset karıştırmaya, öyle manevralar yapmaya kalkmasın, bizde geçmez.
''KURULMASI YANLIŞ DEDİLER, BEN DE KABUL ETTİM''
Sultanahmet Meydanı'nda mevcut yönetim, yani geçmiş dönemden gelen yönetim, itfaiyenin, emniyetin, Sultanahmet Meydanı'nda bu tarz fuar alanının kurulmasına karşı olduğunu söylediler. Özellikle oradaki esnafın, bu tür kurulumların işlerine zarar verdiğini, toplumun orada sağlıklı bir şekilde buluşamadığı konusunda geniş tespitleri olduğunu söylediler. ''Peki, ne ön görüyorsunuz'' dedim. ''Kurulması yanlış'' dediler. ''O zaman kurmayın'' dedim. Ben, o anlamda hiç irade koymadım. Esnaf, emniyet, itfaiye rahatsızsa kurmayın, tamam. Ne diyorlarsa, kabul ettim. Artı, orada kurulacak olan Diyanet Vakfı diye ismi adlandırılıyor ama orası, yazı yazan özel bir fuar şirketidir. Onu da ifade edeyim. Bana da yazısı gösterildi. Ben de, ''Yönetime gönderin. Yönetimin, gerekli ve lüzumlu cevapları var, onlar versinler'' dedim. Onun için biz, Diyanet Vakfı ile her türlü iş birliğini yaparız, Diyanet kurumuyla da her türlü iş birliğini yaparız. Her türlü manevi ortamda oluruz. Aradaki özel şirkettir ve söylediğim gerekçelerden dolayı önceki yönetim, burada kurulmasının kesinlikle yanlış olduğu konusunda bize brifing verdi. Sebebi budur.
''İBB, İSTANBUL'UN BELEDİYESİ''
Kaldı ki, daha özel durumlar söz konusu. Biz, sayın valimizin çağrısıyla, pazartesi günü, Ramazan'ın ilk iftarında, İstanbul'daki şehit aileleriyle buluşma konusunda bizden talepte bulunulmuştu. Biz de memnuniyetle, ''Onur duyarız'' dedik ve kendilerine İstanbul protokolü olarak eşlik edeceğimizi söyledik. Şimdi alelacele bize karar bildiriliyor, ''Efendim, 6'sı değil, 7'si olsun''. Niye? ''6'sında Fatih Belediyesi'nin şehit aileleriyle yemeği var.'' Neyse, ben, bu tür manevi ortamları böyle konuşmayı istemiyorum. Şehit ailelerimizle biz her zaman buluşuruz. Ama 6'sı akşamı, yani pazartesi, yani önemli bir toplantının olduğu gün, iftar programının değiştirilip, 7'sine alınmasını ben, manidar buluyorum, sorgulayın diyorum. Sadece basına duyuruyorum. Sorgulayın. Niçin? Fatih Belediyesi, bizim belediyemiz. Ama İBB, İstanbul'un belediyesi. Sayın valimizin bu konuda bir iradesi olduğunu düşünmüyorum, düşünmek istemiyorum. Bunun, niye oradan oraya alındığı konusunu basın sorgulasın. Medya, internet siteleri bunu sorgulasın. Acaba, niye? Ne var? Niye alındı? Bunlar hep yapılır, algı yaratma vesaire konusunda ama kurumlar böyle süreçlere alet olmamalı. Bu kötü. Biz, bu işlerle uğraşmıyoruz.
''BİZ, VATANDAŞIMIZA HİZMET İÇİN UĞRAŞIYORUZ''
Bakın bugün, UKOME'ye yazılarımızı yazdık. Ne dedik biz? ''Öğrencilerimizin kartı 50 TL'ye inecek'' dedik. Ne dedik? ''0-4 yaş arası bebeklerin anneleriyle İstanbul seyahati ücretsiz olacak'' dedik. Ne dedik? ''Aynı şekilde, 12 yaşına kadar çocuklarımız toplu taşımadan ücretsiz yararlanacak'' dedik. Vaatlerimiz var bizim. Ne dedik? ''Yüzde 40 ve yüzde 50'lik dilimlerle indirime kavuşacak'' dedik. Hem UKOME'ye hem İSKİ'ye yazılarımızı gönderdik. Süreçlerimizi başlattık. Biz, vatandaşımıza hizmet için uğraşıyoruz. Bazıları boş işle uğraşıyor. Millet, hizmet bekliyor. Türkiye'nin, şehrin sorunları var. Bunlara çözüm bulacağız. Hem de milletimizle bir arada bulacağız. Bundan hiç kimsenin şüphesi, endişesi olmasın. İstanbul emin ellerde.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun belediye başkanlarına seslenişini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok güzel. Genel başkanımızın söylediği her söz, bence ders niteliğinde. Aynen uymamız gereken, topluma yakınlığımız, adil ve şeffaf olmamız, herkesi kucaklamamız. Türkiye'de siyasetin dili de-ği-şe-cek. Bitti. Değişmeli. Pozitif dil, güzel dil, gülümseme, kucaklama… Biz, neyiz Allah aşkına? Millet biz yetki verdi, biz de millete hizmet edeceğiz. Tamam, bitti. Biz, kimsenin patronu değiliz. Patron gibi davrananları, kişisel irade kullananların dili değişmeli. Onların süreci artık bitmiştir. Yeni nesil bir siyaset, yeni nesil bir belediyecilik.