İstanbul Barosu eski Başkanı, Avukat Turgut Kazan ve İstanbul Üniversitesi Kamu Hukuku Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Sözüer, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası ile siyasi yasak kararını değerlendirdi.
Turgut Kazan, "3 günde istinaf, 3 günde Yargıtay kararı çıkabilir, bu bir siyasi plandır" derken; Adem Sözüer de, "bu karar kesinleşinceye kadar hiçbir yasak söz konusu olamaz. Hiç mahkûm olmamış gibi davranılır. Yasaklar ancak kesinleştikten sonra gündeme gelecektir. Asıl mesele burada, hiçbir şekilde hızlı hareket etmeyen yargı İmamoğlu söz konusu olunca hızlı hareket ettiği zaman asıl sorunu o doğuruyor. Kurallar her ceza davası için aynı uygulanmalı. Ama belli bir kişi söz konusu olduğu zaman her şey hızlıca hareket edildiği zaman, bu da zaten yargılanmanın adil yürütülmediğine ilişkin kuşkuyu güçlendirir" dedi.
Sözcü'de yer alan habere göre, Turgut Kazan bundan sonraki süreci şöyle değerlendirdi:
“Bu ifade özgürlüğü kapsamında bir tartışmadır. O yüzden ‘ifade özgürlüğü mü, hakaret mi’ tartışması istinaftan sonra Yargıtay’a gider. İfade özgürlüğü kapsamında bir tartışma olduğu için, Cumhuriyet Gazetesi davası sırasında kanun değişikliği yapıldı ve istinaftan sonra Yargıtay yolu açıldı. Ama Yargıtay'a gidecek diye ‘altı ayda bitmez’ demiş olmayayım… Türkiye'de yargı kalmadığı için istinaf da istinaf değil, Yargıtay da Yargıtay değil. O nedenle oralarda ne yapılacağını bilmiyorum.
Bu planlı bir iş, belli ki siyaset yasağı için amaçlandı. Sonuçta hem İstanbul Belediyesi ele geçirilecek hem de İmamoğlu için siyaset yasağı gelecek. Onun için planlandı. Bakın istinafta 3 günde onaylanabilir, ‘3 günde onaylanacak’ demiyorum. Onaylanabilir. ‘Neden 3 günde onaylandı…’ diye bir itiraz yapamazsınız, tartışamazsınız bile. Erdoğan, ‘Kardeşim davalar uzun sürüyor diye eleştiriyordunuz, bakın kısa sürdü’ diye konuşur. Düşünün Yargıtay Möntrö açıklaması için bildiri yayınlamıştı. İfade özgürlüğüyle ilgili bir tartışmada emekli amiralleri bir çeşit suçlayıcı bildiri yayınlayan bir Yargıtay olabilir mi… Soma olayında hâkimi değiştirerek, daire kararı değiştirilmedi mi… O nedenle Yargıtay margıtay yoktur. Bu bir siyasi plandır. Plan tek adam rejiminin planıdır. Hepsi de tek adam rejiminin önündedir.”
'KESİNLEŞİNCEYE KADAR YASAK SÖZ KONUSU DEĞİL'
İstanbul Üniversitesi Kamu Hukuku Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Sözüer’in bundan sonraki sürece ilişkin tespit ve değerlendirmeleri şöyle:
“Bir kere bu karar kesinleşinceye kadar hiçbir yasak söz konusu olamaz. Hiç mahkûm olmamış gibi davranılır. Yasaklar ancak kesinleştikten sonra gündeme gelecektir. Ne zaman kesinleşecek bunu tahmin etmek mümkün değil. Kesinleşmeden önce görevlerine devam edecektir. Bunda şüphe yok. Bütün mesele ne zaman kesinleşeceğiyle ilgili…
53. madde sadece siyasi yasaklarla ilgili değil kamu görevleri bakımından da bir yasak getiriyor. Ancak bu yasaklar karar kesinleşince devreye girecek yani süreçte değil.
Peki karar ne zaman kesinleşir. Birincisi istinaf yolu var. İstinafa girecek. Sonra temyiz yolu var. Aslında hakaret suçu temyize tabi bir suç değil. Fakat bu hakaret suçunun daha ağır ceza verilmesini gerektiren nitelikli bir hal olduğu için burAda istisna var. Bu suç bakımından temyize gitmek söz konusu. Bu da sürecin daha da süreceğini gösterir.
Peki bu nitelikli hal nedir? Neden dolayı mahkûm oldu? Kararı görmedik lakin iddianamede, açıkça yazılan maddelere baktığımızda 125. maddenin birçok fıkraları iddianameye yazılmış. Mahkeme de buna göre savcının mütaalasını kabul ettiğine göre, hakaret suçunun cezasının ağırlaştırılmış, nitelikli halinden dolayı bu karar verildi.
125. maddenin 3. maddesi de temyize tabi… Bu da Ceza Muhakemesi Kanunu’nda açıkça yazılıyor. 286. Madde diyor ki; hakaret suçunun bu hali, nitelikli ağırlaştırılmış hali bakımından temyiz yoluna başvurulabilir. Böyle olunca dolayısıyla iki aşama daha var. Bu aşamalar bittikten sonra kesinleşecek. Bu aşamalar ne kadar sürer bir tahmin yapmak mümkün değil.
Asıl mesele burada, hiçbir şekilde hızlı hareket etmeyen yargı İmamoğlu söz konusu olunca hızlı hareket ettiği zaman asıl sorunu o doğuruyor. Kurallar her ceza davası için aynı uygulanmalı. Ama belli bir kişi söz konusu olduğu zaman her şey hızlıca hareket edildiği zaman, bu da zaten yargılanmanın adil yürütülmediğine ilişkin kuşkuyu güçlendirir.
Hakim değişikliği sonrası böyle gelişmeler olursa. Adil yargılanma olmadığına ilişkin kuşkular daha da güçlenecektir.”