Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz TRT Haber'de gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
"Mayıs ayından sonra Haziran ayı enflasyonundan başlayarak yıllık bazda düşüşleri de göreceğiz" diyen Yılmaz, "Enflasyon bizim temel önceliğimiz. Vatandaşımızın da temel sorunu. Biz hep şunu söylüyoruz hükümet olarak Parti olarak vatandaşın sorunu neyse bizim sorunumuz odur." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle;
"Çok önemli bir döneme girmiş durumdayız. 4 yıl boyunca seçimin olmayacağı bir dönem, bu bir fırsat penceresi.
Bu dönemi biz çok iyi değerlendirmek istiyoruz. Bu döneme dediğiniz gibi geçen yıl hazırladığımız orta vadeli program ve 12 kalkınma planında şekillenen yol haritasıyla başlamış bulunuyoruz.
Orta vadeli programımız üç yıllık bir program. Orta vadeli programımız işliyor, etkilerini gösteriyor, temel büyüklükler itibariyle baktığımız zaman geçen yılı büyümede iyi bir şekilde kapattık.
Yüzde dört buçuk büyüme sağladık. İlk defa ülkemiz 1 trilyonu geçti bir trilyon doları ekonomik büyüklük olarak nominal dolar bazında 1.1 trilyonu aşan bir ekonomiye sahibiz . Dünyanın 17 büyük ekonomisiyiz. Satın alma gücü paritesine göre 11 büyük ekonomiyiz. Burada da daha ileriye gideceğimizi düşünüyoruz.
Bu orta vadeli program çalışıyor, sonuçlarını görmeye başladık. Ama bu program malum bir yıllık bir program değil, 3 yıllık bir program.
Bu yılın ikinci yarısında ve izleyen yıllarda programın sonuçlarını daha net bir şekilde görmüş olacağız. Enflasyon bağlamında özellikle meyvelerini diyelim etkilerini çok daha net bir şekilde görmeye başlayacağız.
Bir defa şunu söyleyelim bu geçtiğimiz 10 ayda ortaya koyduğumuz performans enflasyonla mücadele içinde bize güçlü bir zemin oluşturdu.
Enflasla ilgili etkileri görmeye başladık. Etkileri geçen yıl ortalama aylık enflasyonumuz 4.3 civarında gerçekleşmiş. Son olarak Mart ayında 3.2 enflasyon gördük. Bunun Önümüzdeki aylarda giderek daha ivme kaybetmesini bekliyoruz.
Yani aylık bazda enflasyon oranımız giderek düşüş trendini gösterecek. Yıllık bazda etkiler ise geçen yılın yaz aylarında özellikle çok yüksek çıkan enflasyonun hesaplar içinde yıl boyu taşınmasından dolayı biraz zaman alacak.
Mayıs ayından sonra Haziran ayı enflasyonundan başlayarak yıllık bazda düşüşleri de göreceğiz. Yılın ikinci yarısında özellikle haziran, temmuz, ağustos, eylül bu 4 ayda daha hızlı bir düşüşü hep birlikte göreceğiz.
Yıllık enflasyon bazında söylüyorum mayıs ayı enflasyonuna kadar farklı bir durum söz konusu. Bunun bu düşüşte tabii baz etkisi var. Program etkisi ve baz etkisi var. Programın etkisi olmasa baz etkisi de olmaz zaten.
Yani bir programınız olmazsa enflasyonu aylık bazla düşüremezsiniz. Yine aynı bazda devam ederseniz zaten o baz etkisi de ortaya çıkmaz. Dolayısıyla sanki baz etkisi otomatikmiş gibi bazen söyleniyor, öyle değil.
O baz etkisinin oluşmasını sağlayan da program. Dolayısıyla yılın ikinci yarısında bu etkileri bekliyoruz.
Enflasyon bizim temel önceliğimiz. Vatandaşımızın da temel sorunu. Biz hep şunu söylüyoruz hükümet olarak Parti olarak vatandaşın sorunu neyse bizim sorunumuz odur. Yüzde 20'nin altını hedefliyoruz gelecek yıl ondan sonraki yıl 2026'da ise tek haneli rakamlara yeniden dönecek ülkemiz.
Bu yıl yine depremin çok ağır bir yükü var omuzlarımızda. Deprem yaşandı ama depremin rehabilitasyonu devam ediyor. Belki bu toplumsal farkındalığı da hep birlikte oluşturmamız gerekiyor. Maalesef tarihimizin en büyük felaketini yaşadık.
Bunun getirdiği 104 milyar dolarlık bir yükle devletimiz karşı karşıya kaldı. Bunu da yapıyoruz hiçbir şekilde taviz vermeden bu harcamalarımızı gerçekleştiriyoruz. Bu yıl bütçemizde bir trilyon 28 milyar deprem harcaması ödeneği öngördük. Bunları da gerçekleştiriyoruz. Buna rağmen bütçe harcamalarını bir seviyede tutuyoruz.
Hatırlarsanız geçen yıl başladığında hükümetin bütçe açıkları yüzde 10'ları aşacak gibi söylemlerde bulunanlar vardı. Bunun gerçek olmadığını görüldü. Etkili politikalar uygulandı.
Geçen yıl erken tedbirler aldık. Belki o aldığımız tedbirler bir miktar enflasyonu olumsuz etkiledi ama bütçe mali zeminimizi güçlendirdik. Bu da enflasyonla mücadelede bizi içinde bulunduğumuz yıl ve önümüzdeki döneme ilişkin daha güçlü hale getirdi.
Bütün dünyada da şu bir gerçek, serbest piyasa kuralsız bir piyasa değil. Serbest piyasa aksine kuralların çok daha hakim olduğu, etkin olduğu bir piyasa. Burada piyasa aksaklığı dediğimiz bir kavram var. Piyasalarda tam rekabetçi bir çalışma yoksa, piyasalarda aksaklıklar varsa buralarda kamusal mutlaka politikaların devreye girmesi gerekiyor. Bunun bir ayağı ve en önemlisi belki rekabet politikaları.
Son dönemlerde rekabet politikalarımız konusunda çok daha kararlı adımlar atılıyor. Çok daha kısa sürede, incelemeleri uzun sürüyor biliyorsunuz. Bu rekabeti bozucu bir takım faaliyetlerin bu son dönemlerde bu konulardaki süreçlerin çok daha hızlı işlediğini görüyoruz. Bu konuda Rekabet Kurumumuza, Ticaret Bakanlığımıza ben teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten çok daha etkili hareket ediliyor.
Önümüzdeki dönem bu rekabet hukukunun çok daha hızlı, etkin çalışması için bir gayret içindeyiz. Belki bazı düzenlemelerde yapılacak. Bu çerçevede sürelerle ilgili söylüyorum daha etkin bir reaksiyon göstermek bakımından, diğer taraftan fahiş fiyat çok çok önemli. Maliyetten kopuk gerekçesiz bir artış. Bununla ilgili olarak da Ticaret Bakanlığımız ve Meclis grubumuz bir çalışma yürütüyor.
Ben de bu çalışmada koordinasyon anlamında katkıda bulunmaya gayret ediyorum. Buradaki amacımız da şu, yaptırımları daha etkili hale getirmek, daha caydırıcı hale getirmek ve bu şekilde de piyasada vatandaşımıza tüketicilerimize haksız bir takım fiyat uygulamalarının oluşumunu engellemek.
Bu konuda bir yasal düzenleme ihtiyacı görünüyor, uygulama ile ilgili yapılacaklar var. Yakın bir zamanda ben meclisimizin gündemine bu tür tekliflerin geleceğini düşünüyorum. Meclis grubumuz son halini vererek, bunu meclisimizin takdirine sunacaktır.
Biz kesinlikle bu konularda topyekün bir anlayış birliğinden yanayız. Bir dayanışma olması gerektiğine inanıyoruz. Enflasyonla mücadele ederken bir takım çevrelerin aşırı kar hırsıyla fırsatçılıkla hareket etmelerini hiçbir şekilde mazur göremeyiz. Bu konuda da gerekli adımları kararlı bir şekilde atacağız.
Sayın Cumhurbaşkanımız biliyorsunuz, kamuda harcamalar konusunda bir çalışma yapılacağını, kamu tasarrufları ile ilgili daha etkili adımların atılacağını kendisi ifade etti.
Bundan sonra Cumhurbaşkanımızın bu talimatıyla birlikte ciddi bir çalışma başladı. Bir taraftan Hazine ve Maliye Bakanlığımız Diğer taraftan yine Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığımız geniş kapsamlı çok maddelerden oluşan çalışmalar yaptılar.
Bu çalışmalar bittiğinde Sayın Cumhurbaşkanımıza arz edilecek. Genel politikamız şu aslında, bugün tüketimin daha uygun diyelim bir artış düzeyine gelmesi iç tasarrufların artması gerekiyor. Makro politikalarımız açısından gerek kamuda gerek özel kesimde daha fazla tasarruf. Bu artan tasarrufları da daha üretken alanlara kanalize etme işin ana felsefesi.
Verimliliği arttırıcı konuları da ele alıyoruz. Yani tasarruf ve verimlilik. Tasarruf derken geçmişte belki gerekliydi bazı harcamalar bazı kalemler vardı. Şimdi yeniden onlara bakıyoruz. İşte araç kullanımından tutun, kamu binalarına sarf malzemelerinden, törenlere bir takım döküman çalışmalarına varıncaya kadar çok ince bir çalışma yapılıyor.
Bittiğinde bunlar kamuoyuyla paylaşılacaktır. Yeni çalışmamızın şöyle bir boyutu da var. O da bence yeni bir boyut olarak "izleme ve denetim". Kamuda Tamam tasarruf genelgeleri geçmişte de vardı ama yeterince uygulanmadığına dair kamuoyunda bir eleştiri de var.
Bunu da dikkate alarak bu dönem özellikle kurumların bu yasal ve idari düzenlemeler arasındaki uygulamalarını çok dikkatli bir şekilde izleyen denetleyen bir mekanizmayı da eş zamanlı olarak devreye sokmayı planlıyoruz.
Böylece kağıt üstünde kalmasın diyoruz. Bunlar hayata geçmiş olsun bunu yaptığımız zaman hem kamuda verimli çalışmış olacaktır hem de vatandaşımıza hizmetler aksamadan eksilmeden bunu başarmış olacağız.
Bütün dünyanın gözleri önünde maalesef insanlık katlediliyor. Suçlar işleniyor. İşte soykırım suçundan İsrail uluslararası mahkemelerin önünde uluslararası Adalet Divanı'nın ve maalesef uluslararası kurumlar yetersiz, birçok ülkede kayıtsız bu yaşananlara Türkiye olarak biz başından beri bu konuda en yoğun çabayı sarf eden ülkelerden olduk.
Sayın Cumhurbaşkanımızın zaten hayatı bu davayla geçmiş. Dolayısıyla ilk anından itibaren diplomaside olsun, diğer alanlarda olsun her konuda yoğun bir çaba içinde olduğu ülkemiz burada başından itibaren bir defa bir takım askeri malzemeler savaş malzemeleri hiçbir zaman bunun ticareti yapılmadı.
Ama şu da bir gerçek İsrail'le 14 Mart 1996 yılında bir STA imzalanmış. Bu da 1 Mayıs 1997 yılında yürürlüğe girmiş. Bizim dönemimizde ise AK Parti dönemindeyse Filistin'le bir STA imzalanmış. 20 Temmuz 2004'te. Bu da Haziran 2005'te yürürlüğe girmiş. Şimdi İsrail dediğimizde o coğrafyada işgal altında bölgeler var elbette yedi küsur milyon Yahudi nüfus var. 8 milyondan fazla Müslüman Filistinli nüfus var. Bunun 2 milyonu İsrail vatandaşı işte, 4 milyon civarında Batı şeriata da yaşayanlar var. 2 milyon civarında da Gazze bölgesinde yaşayan insan var. Dolayısıyla oradaki ticaret aynı zamanda oradaki Filistinlilerle de ticaret. Dolayısıyla bu bir taraftan da özel sektöre odaklı büyük oranda yürüyen bir ticaret.
Ama buna rağmen oradaki Filistinli kardeşlerimize de belki bir miktar olumsuz etkisi olacak. Bunu da bilerek İsrail'i bu insani yardımlar ve ateşkes konusunda zorlamak için Türkiye Cumhuriyeti olarak Yeni kararlar aldık. Biliyorsunuz burada 7 Ekimde bir koordinasyon toplantısıyla bir devlet kararı olarak ilgili tüm kurumlarımız bir araya gelerek kararlar aldık. Orada da ilave bir takım yaptırımlar söz konusu ve biliyorsunuz ticaret kısıtlamaları söz konusu. 54 kategoride ilk aşamada 1019 ilave ürününe ticari kısıtlama getirdik. Niye yaptık bunu Türkiye'nin havadan yardımına engel oldu İsrail hükümeti. Biz de en fazla yardım yapan ülkelerden biri olarak bu bardağı taşıran son damla oldu. Uluslararası Hukuk çerçevesinde tabi ki bunları yapıyoruz. Bir taraftan BM'nin kararları var. Bir taraftan Uluslararası Adalet Divanı'nın ihtiyati tedbir kararları var. işte Bu çerçevede ilk adımı atan Türkiye oldu.
Irak bizim komşumuz, tarihi bağlarımız olan kültürel bağlarımız olan çok önemli bir coğrafya gerçekten ve çok boyutlu bir ilişkiye sahibiz.
Cumhurbaşkanımızın bu ziyareti tarihi önemli bir ziyaret oldu. 12 yıldan sonra işin bir ayağında tabi güvenlik politikaları var. İlk defa biliyorsunuz Irak PKK'yı yasaklı örgüt ilan etti.
Diğer yandan ekonomik ilişkilerimiz var Irak'la. 20 milyar dolar civarında Ticaret hacmimiz var. Enerjide yine çok önemli bağlarımız var. Yeni projeler söz konusu ama en kritik gündem bu ziyarette "Kalkınma Yolu" dediğimiz program oldu.
Bu konuda da önemli gelişmeler sağlandı. Biz şuna inanıyoruz kalkınmada bölgesel bir dinamik var. Bakın Avrupa'da bütün ülkeler iyi kötü belli bir standarda sahipler. Hepsi iyi yönetildiği için mi böyle oldu? Ben öyle düşünmüyorum işbirliği var belli ülkeler sürükleyince bir bölgesel dinamik harekete geçiyor. Ve o bölgedeki bütün ülkeler daha ileriye gidiyorlar, kalkınıyorlar.
Bizim bölgemizde de bu anlayışla bakmamız lazım çatışmalar kavgalar etnik bölünmeler mezhebi çatışmalar bunların hiç kimseye faydası yok.