Bayramdan önceki hafta sonunu, “baba ocağım” Kırşehir'de geçirdim. Çocukluk hatıralarımda önemli bir yer tutan bu küçük ama dik kafalı Anadolu kentinde, yeni seçilen CHP'li Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu'yla da bir röportaj yaptım.
Doğrusu CHP'nin bir türlü giremediği bu coğrafyada, hayati bir başarı kazandı Ekicioğlu. 80'li yıllarda girdiği siyaseti tam da bıraktığı bir dönemde gelen bu Başkanlık onu da heyecanlandırmış.
– Tam 25 yıl sonra Kırşehir'de belediyeyi nasıl kazandınız?
Aslında başarı bizim değil, toplumun başarısı. Toplum hoşgörüye, kavgasız bir ortam yaşamaya susamıştı. Dürüstlüğe hasretti… Son 25 yıldır da bunlara özlem duyuyordu. Kırşehir farkında olmadan bir kardelen çiçeği Anadolu'da.
– İl baskı altında mıydı gerçekten?
Kırşehir gergindi. Aslında Türkiye gergindi. Mahalle baskısından söz etmiyorum, demokrasinin, hukukun askıya alındığı bir ortamın baskısıdır bu. Kırşehir kendi kimliğini unutmuştu, vatandaş Kırşehir'in bir “muhalif kent” olduğunun farkında değildi. Yüzlerce yıllık bir muhalif tarihtir bu; Moğol istilasına karşı Ahi Evran'ın halkı örgütlemesiyle başlayan bir hikayedir. Moğollar “kırın bu kenti” demiştir ve Ahi Evran'ı katletmişlerdir. Kırşehir zulme karşı durduğu için yağmalanan, “kırılan bir şehrin” adıdır.
“BURASI ZULME KARŞI…”
– Belediyeyi de muhalif bir yaklaşımla mı yöneteceksiniz?
Elbette, israfa biz karşıyız, müsrifliğe karşıyız. Ülkede insanlar çöpte yemek ararken kimsenin lüks içinde yaşama şansı yok, olmaz yani bu.
– Yoksulluk var mı Kırşehir'de?
Hem de nasıl var… Yoksulluğun temel nedeni şu; üretemeyen bir toplum olduk biz. Türkiye Köy Enstitülerini kapatmakla üretimden düştü, 80 darbesi ile üretimden düştü. Tarım ülkesiydik, Anadolu coğrafyasında herkes kendi ihtiyacını karşılayacak kadar ekip biçebiliyordu. 2000 yılına kadar kooperatifler vasıtasıyla kendini doyuran dünyanın 8 ülkesinden biriydik. Ama bu bitti artık. Oysa ki dünya, üretici birliklerine, kooperatiflere geri dönüyor şu anda…
‘Cumhuriyet’e borcumu ödemek için başkanlığı kabul ettim'
Yoksulluktan geldiğini belirten CHP'li Ekicioğlu, başkanlığı neden kabul ettiğini şöyle özetledi: “Makama ihtiyacım yok ama Cumhuriyet'e borcum var.”
125 ülkeden 130 tarım ürünü
– Kazanacağınızı hissettiniz mi?
Hissediyordum. Çünkü dünya coğrafyasında eğitimli evlatlarımız var. Avrupa'dan Amerika'ya kadar onlara da sorduk. Ne yazık ki bizde kooperatifler 80 darbesiyle “hainlik kültürü yayıyor” denilerek yok edildi. Bugün 125 ülkeden 130 çeşit tarım ürünü satın alıyoruz. Bu Türkiye'nin ayıbı, utancı. Bunu değiştireceğiz. Eskişehir'de, İzmir'de olduğu gibi, sosyal belediyeciliği getireceğiz. Halka anlattık, anladılar.
“BAKKAL DAHA KURUMSAL!”
– Kırşehir'de Belediye nasıl yönetiliyormuş? Bütçesi nasıl kullanılmış?
Bakkal dükkanı bile bu belediyeden daha kurumsaldır. AKP'nin bütün siyasi çalışmalarını Belediye'nin iştirakleri üzerinden yapmışlar, bütçeyi de oradan kullanmışlar. En çok tuhafıma giden de şu; bütün belediye bütçesinin yüzde 1'ini özel kaleme ayırmışlar. Bakıyoruz şimdi faturalara, kayıtlara. 2 milyonluk bir bütçe bu. Eşe dosta yemekler var, bazı geziler var. Borçlanmaya baktığımızda da gereksiz yatırımlara girilmiş. Kırşehir'in son 3 ayda 7-8 milyon TL fazla harcaması var.
– Neler yapacaksınız?
Tarımla hayvancılık üzerine bir araştırma geliştirme, innovasyon merkezi kuracağız. Kooperatiflerle üretime geri döneceğiz. Türkiye Bulgaristan'dan saman, Belçika'dan Fransa'dan hayvan ithal ediyor. Afganistan'dan da çoban…
Makam arabasını satmama plakası AK diye karşı çıktılar
– Bankamatik memurlar var mı?
Biz belediyeye başladığımızda bazı odalarda 3 kişi sandalyede oturuyordu, 2 kişi ayakta duruyordu. Demek ki o 2 kişi daha önce işe gelmiyordu, bizden sonra gelmeye başladılar. 1168 personel var, oysa ki 800 kişiyle yönetilecek bir şehir burası.
– Ne yapacaksınız peki?
Alınmış artık o insanlar, onlar da bizim çocuklarımız. Onları çalıştıracağız, iş üreteceğiz. Çalışan çalışacak, çalışmayan önceki gibi bankamatiğe alıştıysa mecbur gidecek…
– Bu sefer diyecek ki “ben müdürdüm, şimdi yaprak mı süpüreyim?”
Diyemeyecek. Çünkü özleşmesinde belediye elemanı yazıyor misal, ama daire müdürü yapmışlar. Yani hukuken de doğru değil. Zaten hep geçmiş döneme zimmet çıkıyor paralar, çünkü hukuka uygun değil. Bu yöneticilere de zimmet çıkacak hep, göreceksiniz. Çünkü liyakat da bitmiş. İhtiyaç olmadığı halde bir sürü kameraman alınmış. Bunlar tek tek çıkacak ortaya. Belediye Meclis'inde bunun tartışmalarını yaşıyoruz şimdi…
– Belediyenin makam aracını da sattınız…
Sattım ama nasıl sattım; “Ben kendi aracımı kullanıyorum, buna gerek yok” dedim Belediye Meclisi'nde. Hemen karşı çıktılar. Neden biliyor musunuz?
– Neden?
Plakası AK imiş! ‘Onun için karşı çıktık' dediler. Neyse ki çoğunluk bizde de aşıyoruz bu saçmalıkları.
Anadolu'da değişim Kırşehir'den olacak
– Sizin CHP hikayeniz de biraz sarsıntılı…
Valla gel diyorlar geliyorum, git diyorlar gidiyorum. Partiye barajın altında kaldığı 1999 yılında üye oldum. Sonra bir yıl kaldım, sen git dediler, gittim. 2011 gibi geri gel dediler, geldim. Bir kaç ay sonra yine geri gönderdiler… Ben artık siyaseti gençler yapsın diyordum, zorlan beni bu göreve ikna ettiler. Cumhuriyet'e borcumu, burada ödeyeceğim.
– Kemal Bey mi buldu sizi?
Yok, değil. Buradaki kanaat önderleri önerdi Genel Merkez'e. Bir araştırma da yapmışlar, Kemal Bey ikna etti beni. Seçim gecesi de çok sevindi. Doğrusu ben oy oranımızı az buluyorum, ama yine de 25 yıl sonra gelen bir başarıdır bu.
– CHP için Kırşehir'den Orta Anadolu'ya bir yol var mıdır?
Özlem Hanım, biz 80 öncesinde dünyayı değiştirmeye adaydık. Eğer Kırşehir'i değiştiremiyorsak, belediyeyi kazanamıyorsak bu bizim eksikliğimiz. O yıllarda “değişim kırdan mı olacak, şehirden mi” diye tartışırdık. Anlaşılan Kırşehir'den olacak. Biz başarılı olmak zorundayız, 89'daki hatalara düşmemeliyiz. Türkiye'nin gözü üzerimizde.
– Neydi o hatalar?
89'da yönetemedik biz. Hazır değildik. 80 darbesi sosyal demokrat beyinlerin üzerinden geçmişti, ekip kuramadık. Ve başarısız olduğumuz için Türkiye çok şey kaybetti. Bir kez daha o hataları yapamayız. Başaramazsak, umutsuzluk geri döner. Buna kimsenin hakkı yok. Başaracağız…