BIST 100 9.032 DOLAR 34,27 EURO 37,65 ALTIN 2.912,26
21° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

E. Korg. İsmail Hakkı Pekin'den flaş iddialar... Erdoğan ve Trump nasıl anlaştı?

E. Korg. İsmail Hakkı Pekin'den flaş iddialar... Erdoğan ve Trump nasıl anlaştı?

E. Korg. İsmail Hakkı Pekin’e göre ABD, Türkiye’den şunları istedi: 30 kilometre ilerleyin YPG güneyde kalacak örgüte de dokunmayın... Sözcü yazarı Deniz Zeyrek de, Türkiye'nin hazırlıkta olduğu Suriye operasyonunu değerlendirdi. Zeyrek, "Trump tutarsız bir siyasetçi olarak her an karar değiştirebilir." yorumunda bulundu. Çiğdem Toker ise IŞİD tehlikesine dikkat çekti.

Sözcü'den Aytunç Erkin Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin'le, Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yönelik olası harekatına ilişkin son gelişmeleri konuştu.

Erkin Pekinle görüşmesinin detaylarını şöyle aktardı:

Pekin söze, “ABD'nin kafasında kesinlikle bir Kürt devleti var” diye girdi ve sonrasında şu tespiti yaptı: “ABD, Türkiye'den, Fırat'ın Doğusu'na, Irak'ın kuzeyine, içeride de PKK dahil dokunmamamızı istiyor. Ancak Türkiye buna direndi. İktidarın, özellikle sığınmacılar konusunda genel seçimlerden sonra yeni bir yol haritası çizme durumu var!”

Peki Türkiye ile ABD arasında bir mutabakat var mı? Sözü Korgeneral Pekin'e bırakıyorum:

‘TÜRKİYE BİR YERE KADAR İLERLESİN'

“Sayın Cumhurbaşkanı ile Trump arasında geçen pazar günü yapılan telefon görüşmesinden sonra bir mutabakata varıldı. Turmp, Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı ile görüştü ve Türkiye'nin bir yere kadar ilerlemesi konusunda anlaşma sağlandı. Türkiye, Kobani'nin doğusundan Tel Abyad arasında bir bölgeden girecek. Amerika, 30 kilometre ilerlememizi istedi. Bu durumda YGP de güneye inecek. Biz de o bölgede sığınmacılarla ilgili bir alan yaratacağız.”

Bu durumun uzun zamandır savunduğumuz tezlere aykırı olduğunu hatırlatıyorum Pekin'e. (Çünkü, kırmızı çizgimiz PKK/YPG'yi yok etmek) Genelkurmay'ın eski tepe ismi Pekin şu bilgileri veriyor:

‘GERİLA HAREKETLERİ YAŞANABİLİR'

“Amerika, güneye inen YPG'den vazgeçmez. Onları hep canlı tutacaktır. Hem ordu hem de siyasi yapı olarak. Dediğiniz doğru Türkiye terör örgütünü temizlemek istiyor. O zaman da PKK'dan, DEAŞ'tan kaynaklanan gerilla hareketiyle karşı karşıya kalabiliriz. Hatta, Türkiye içinde de PKK, DEAŞ harekete geçebilir. Eğer, YPG'nin üzerine gidersek, Türkiye'ye ekonomik anlamda ambargo gelmesi de muhtemel. Biz sığınmacılar konusunda Batı'dan kredi almayı düşünüyoruz, bunu da engellemek isteyeceklerdir. Çünkü, orada yerleşim olmaması için uğraşacaklar.”

Ankara uzun süredir ABD tarafından ikna edilemedi. Bizim oyunumuzun ne olduğunu soruyorum: “Güneyimizde Arap kuşağı oluşturmak! Biz, etnik temizliği engellemek için uğraşıyoruz. Türkiye sığınmacılardan bu yerleşimi yaparsa 3-4 senedir Fırat'ın doğusunda kurulan siyasi yapı ortadan kalkacak. ABD ‘siyasi yapı kalsın' diyor. Bir de yaşanacak gerilla savaşı tarzı mücadelede de Suriyeliler Türkiye'den dönmek istemeyecektir. Huzursuz bölgeye neden dönsünler ki? İki tarafta oyun kurmuş durumda. İlk ve ikinci safhadan sonra yaşanacakları kestirmek zor!

Pekin, “Türkiye, ABD ile anlaşacağına Suriye devleti ile anlaşsaydı daha kolay olacaktı” dedi ve şöyle devam etti: “Operasyon sonrasında YPG, Esad'la anlaşabilir. Esad ile YPG arasında özerklik konusunda sorun var! YPG diyor ki ‘Suriye ordusuna katılalım ama sadece kendi bölgemizi savunalım'. Esad bunu istemiyor, ABD ise istiyor. Bu Kürt devleti demek!” Trump'la Washington'da görüşen YGP'li Ahmed yeniden sahne aldı

PKK'nın işgal ettiği Fırat'ın Doğusu'nda kurduğu Demokratik Suriye Meclisi'nin (DSM) Yürütme Kurulu Başkanı İlham Ahmed'in Washington'da yaptığı konuşma da çarpıcı! Çünk… Ahmed, IŞİD'in, Türkiye'nin Rojava'ya (Suriye'nin kuzeyi) yönelik tehditlerinden istifade ettiğini iddia etti. İlham Ahmed, ABD'nin başkenti Washington'da Rudaw TV'ye konuştu. ABD kamuoyuna yönelik algı yürüten İlham Ahmed, “IŞİD'in uyuyan hücreleri var ve bölgede bir seviyeye kadar etkileri halen var. Örgütlenip ara ara eylemler de yapıyorlar. Özellikle Türkiye'nin bölgeye yönelik tehditlerinden istifade ediyorlar. Uyuyan hücreleri hemen harekete geçerek planlarını uyguluyorlar” diye konuştu. Biraz geriye gidelim…

31 Ocak 2019'da, ABD Başkanı Trump, Washington'da, kendi otelinde bir davet gerçekleştirmişti. CNN International'ın haberine göre, basından saklı tutulmaya çalışılan etkinliğin davetlileri arasındaki İlham Ahmed de vardı.

Görüntülere de yansıyan o temas sırasında Ahmed, ABD ordusunun Suriye'den çekilmesi halinde PKK kontrolündeki bölgelerin ‘tehlikeye gireceğini' anlattı. İddialara göre Trump da Ahmed'e güvence verdi.

***

TÜRKİYE 4 YIL SONRA YENİDEN BÜYÜK BİR IŞİD SORUNU İLE KARŞI KARŞIYA

Sözcü gazetesi yazarı Çiğdem Toker de, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna düzenleyeceği operasyonu yazdı.

Yarın 103 kişinin öldüğü Ankara Gar Katliamı’nın yıl dönümü olduğunu anımsatan Toker, “Türkiye dört yıl sonra yeniden büyük bir IŞİD sorununun kıyısında. Trump yönetiminin Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna askeri operasyon düzenlemesine 'IŞİD'li tutuklulardan Türkiye sorumlu olacak' koşuluyla onay vermesi birçok soruyu gündeme taşıdı” dedi.

Toker yazısında şu ifadeleri kullandı:

Yarın Ankara Gar Katliamı'nın dördüncü yılı. IŞİD'in, barış talebi için buluşan insanlara Ankara'nın göbeğinde yaptığı korkunç saldırıda 103 yurttaş yaşamını yitirdi. Demokrasiden yana iyi yürekli, vicdanlı, aralarında güzel gözlü bir çocuğun, aydınlık yüzlü gencecik insanların yer aldığı 103 yurttaş.

Yaralıların hastaneye götürülmesi ve ilk yardım çabalarının güvenlik güçlerinin gaz müdahalesiyle karşılaştığını bir daha kayda geçirelim. Katliamdan dakikalar sonra Gar'daydım. Orada karşılaştığım manzarayı, tanık olduklarımı, beş duyuma birden hücum edenleri, günışığının güpegündüz nasıl söndüğünü, yaşadıkça unutmam imkansızdır. Birçok Ankaralıyla birlikte 10 Ekim Katliamı'yla kalbimizin, belleğimizin hastalandığını, gerçek bir iyileşmenin mümkün olmadığını düşünenlerdenim.

★★★

Türkiye dört yıl sonra yeniden büyük bir IŞİD sorununun kıyısında. Trump yönetiminin Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna askeri operasyon düzenlemesine “IŞİD'li tutuklulardan Türkiye sorumlu olacak” koşuluyla onay vermesi birçok soruyu gündeme taşıdı.

Trump yönetiminin son çıkışı IŞİD'i yeniden hatırlamamıza vesile olmalı: Askerlerimizi yakan, kafa kesen, katliam düzenleyen, Ezidi kadınları köle pazarında satan, bütün bunları yaparken petrol kuyuları işleten pragmatist bir barbar yapı olduğunu yeniden hatırlamamıza.

Bu nedenle iktidar, Beyaz Saray'dan yapılan açıklamadaki “Türkiye bundan böyle, ABD'nin son iki yıldır bölgede yakaladığı IŞİD'cilerden sorumlu olacak” ifadesinin ne anlama geldiğini, sonuçlarının ne olacağını, “uyuduğu” söylenen IŞİD hücrelerinin şehrileri yeniden kana bulayacak biçimde uyanıp uyanmayacağı sorularını yanıtlamak, toplumu bilgilendirmek zorunda.

★★★

Savaşın ya da yaklaşan savaş ihtimalinin kendisi dışındaki konulara odaklanma imkanını daralttığı doğrudur. Düne kadar milyonlarca insanın olası bir Marmara Depremi kaygısıyla günlerdir uykusuz geceler geçirdiği bir ülkeydik değil mi? Doğalgaza, elektriğe, köprülere, PTT hizmetlerine yapılan zamlardan bükülüyordu belimiz. Daha düne kadar.

Peki ekonomideki kötü gidiş, büyük deprem ihtimali Trump'ın tivitleriyle ortadan mı kalktı? Kışa girerken doğalgaza, elektriğe, köprülere, PTT hizmetlerine yapılan zamlar; açlık sınırında yaşayan milyonlarca dar gelirli, işsiz, yoksul insan için yok hükmünde mi olacak? İktidarın kötü dış politikası ve bu kötü dış politikanın sonuçları yüzünden hiçbir dahli olmadığı halde durmadan vatanseverlik sınavına tabi olan halk yoksulluğun, bütçe açığının zamlarını hesabını sormak yerine yine mi ne kadar vatansever olduğunu kanıtlamaya çalışacak?

★★★

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin kısa süre önce düzenlediği “Uluslararası Suriye Konferansı”nda şu mesajı vermişti:

“Türkiye'nin kendi güvenliğini sağlamak amacıyla Suriye toprakları üzerinde sürdürdüğü terörle mücadelenin meşruluğuna inanıyoruz. Ancak terörle mücadelenin Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygı gösterilerek ve doğrudan Şam yönetimiyle ilişki kurularak sürdürülmesinin en doğru yol olduğu inancındayız.”

Kılıçdaroğlu dün Suriye ile Irak'a sınır ötesi operasyon konusunda verilen yetkinin bir yıl daha uzatılmasına ilişkin tezkere için “Oradaki askerlerin burnu kanamasın diye tezkereye içimiz yana yana evet diyeceğiz” dedi.

CHP'nin bugüne kadar sınır ötesi operasyon tezkereleri ve uzatma tezkerelerine hayır demediğini bilirseniz bu son tutumu da şaşırtıcı bulmazsınız. Ne var ki keşke Kılıçdaroğlu, HDP'li milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasıyla sonuçlanan Anayasa değişikliği sürecindeki “Anayasa'ya aykırı ama evet” tutumunu akla getiren bu yaklaşımı biraz daha açsa.

CHP liderinin halkın bilgilenmesi adına çok kritik bir dönemdeki bu tercihi anlaşılır bir biçimde halkla paylaşması yararlı olacaktır.

Şu soru hep meşru: İktidarın, Suriye konusundaki kötü politikalarının bedelini daha ne kadar sorumluluğu bulunmayanlar ödeyecek?

***

HER AN KARAR DEĞİŞTİREBİLİR

Sözcü yazarı Deniz Zeyrek de, Türkiye'nin hazırlıkta olduğu Suriye operasyonunu değerlendirdi. Zeyrek, "Trump tutarsız bir siyasetçi olarak her an karar değiştirebilir." yorumunda bulundu.

Deniz Zeyrek, bugünkü "Konjonktür Türkiye’den yana" başlıklı yazısında, "Her ne kadar Rusya ve İran ABD'nin çıkmasını destekliyor gibi görünse de Türkiye'nin girmesine karşı çıkabilir ve BM Güvenlik Konseyi Türkiye'ye karşı harekete geçebilir." dedi.

Zeyrek, "Binlerce IŞİD teröristinin sorumluluğunun Türkiye tarafından alınması fikri size de ürkütücü gelmiyor mu?" diye sordu.

İŞTE ZEYREK'İN YAZISI:

WASHINGTON- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasındaki telefon görüşmesinin ardından başlayan süreci Washington'dan izleme şansı buldum.

Türkiye zaten Suriye'de Fırat Nehri'nin kuzeyindeki bölgede güvenli bölge oluşturma, gerekirse YPG'ye karşı askeri operasyon düzenleme konusundaki kararlılığını her fırsatta dile getiriyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “bugün-yarın” diyerek gün dahi veriyordu. O nedenle telefon görüşmesinden sonra yaşanan gelişmeler Türkiye açısından rutindi ve “düğmeye basma” aşamasındaydı.

TRUMP HEDEF TAHTASINDA

Ancak ABD'de yaşanan gelişmeler olağanüstüydü. Fırtınalar kopuyordu ve Trump bir gün içinde bir taraftan diğerine savruluyordu.

Öyle ki Beyaz Saray, Erdoğan-Trump görüşmesi hakkında açıklama yaptığında neredeyse bütün TV kanallarında birinci haber Trump'ın Ukrayna liderinden askeri yardım karşılığında muhtemel rakibi Joe Biden hakkında bilgi istemesiydi. Yeni kayıtlar ortaya çıkmıştı ve senato o kayıtların kaynağını korumak için olağanüstü güvenceler vermeye hazırlanıyordu.

Trump-Erdoğan görüşmesinin ayrıntılarının ortaya çıkması, Trump'ın bu konuda “tvitlemesi” anında ikinci haber oldu.

Trump'ın mesajları ABD Kongresi'nde hem demokratları, hem cumhuriyetçileri şok etmiş ve çok kızdırmıştı.

Sadece Trump'ın partisine mensup (Cumhuriyetçi) kongre üyelerinin kullandığı şu ifadeleri okumanız bile tepkinin büyüklüğünü anlamanıza yetebilir:

“Büyük hata”, “Müttefike ihanet”, “Yıkıcı”, “IŞİD'in geri gelmesini garanti ediyor”, “Miyop ve sorumsuz”, “Amerika'nın onuruna bir leke”, “Feci hata”, “Ahmakça bir karar”, “Muhtemelen en kötü sinyali gönderdi”, “Büyük hata” ve “Ölümcül hata”.

GENEL KANI: “İÇ POLİTİK MANEVRA”

Ekranlara çıkan yorumcuların genel görüşü, Trump'ın azil sürecini gölgelemek için bu adımı attığı yönündeydi. Trump yanlıları dahi bu tartışmanın, azil süreciyle çok sıkışan Trump'a nefes aldıracağı görüşünü dile getiriyordu.

Ancak, Trump'ın bu adımı atmasına vesile olan bir başka gerçek daha vardı ki son dönemde yapılan kamuoyu yoklamalarına yansıyordu. O da Amerikan toplumunun (Afganistan, Irak, Suriye gibi) Güney Kore ve Almanya gibi ülkeler dışındaki Amerikan askerlerinin ülkelerine dönmesini destekliyor oluşuydu.

Trump, bu kararının (eğer başarabilirse) bir yıl sonra gireceği yarışta oy olarak geri döneceğine inanıyordu ve haliyle Kongreden ve Pentagon'dan gelen salvolara direniyordu.

KONJONKTÜR UYGUN AMA DEĞİŞEBİLİR

Trump'ın içinde bulunduğu bu siyasi konjonktür çok önemli ve Fırat'ın doğusu konusunda Türkiye'nin elini güçlendiriyor.

Ancak bu konjonktürün şu beş nedenden dolayı sürekli olmayabileceği ihtimalini de hesaba katmak gerek:

1- Trump tutarsız bir siyasetçi olarak her an karar değiştirebilir.

2- Trump, hem Mümbiç konusunda hem bir yıl önceki asker çekme kararında içerideki rakiplerine yenildiği gibi şimdi de yenilebilir.

3- YPG, ABD'ye tepki için Esad rejimini, haliyle Rusya ve İran'ı kontrol ettiği bölgeye davet edebilir ya da elinde tuttuğu IŞİD mensubu teröristleri ABD'ye karşı koz olarak kullanabilir. Bu da ABD'ye geri adım attırabilir.

4- Sürecin sonunda Trump'ın istediği olsa dahi, ABD YPG'yi karşısına almamak için kontrol ettiği bölgede Suriye hava sahasını Türk jetlerine açmayabilir. Bu da kara operasyonunda sıkıntılara neden olur. (Zira yaptığı görüşmelerde bu konuda ayak dirediklerini, hatta IŞİD karşıtı koalisyon bünyesinde zaman zaman Türkiye'yle de paylaşılan hava kuvvetleri verilerini kestiğini öğrendim.)

5- Her ne kadar Rusya ve İran ABD'nin çıkmasını destekliyor gibi görünse de Türkiye'nin girmesine karşı çıkabilir ve BM Güvenlik Konseyi Türkiye'ye karşı harekete geçebilir.

Trump yanlıları iki gündür Suriye'de tutuklu binlerce IŞİD mensubunu ABD'ye transfer etmek zorunda kalacaklarını bir “felaket senaryosu” olarak anlatıyorlar ve “Suriye'de tutuklu IŞİD teröristlerinden artık Türkler sorumlu olacak” mesajını veriyorlar.

Binlerce IŞİD teröristinin sorumluluğunun Türkiye tarafından alınması fikri size de ürkütücü gelmiyor mu?