Almanya'da medya ve kamuoyunun gündemi 'savaş'... Savaşa ilişkin tartışmalar, özellikle eski ABD Başkanı Donald Trump'ın, "Tekrar seçilmem halinde Rusya'yı, NATO'ya faturasını ödemeyen ülkelere saldırmaya teşvik edeceğim" açıklamasının ardından iyice ısındı.
Alman medyasında bugünlerde her gün savaşa ilişkin onlarca haber ve makaleye rastlıyorsunuz. Haber ve makalelerin ortak sorusu ise "Almanya savaşa mı hazırlanıyor" oluyor. Aslında bu soru, içinde bulunulan periyotta oldukça anlamlı. Ülkeyi yakından takip eden, biraz da iz sürme yeteneği olan herkes bu sorunun yanıtını aramakla meşgul görünüyor.
Aslında Almanya'da savaş tehlikesi, bir süredir en yetkili ağızlardan işitiliyor. Bu tartışmanın fitilini Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ateşledi. Pistorius, 26 Ocak'ta Bild gazetesine yaptığı açıklamada, "Almanya ve Rusya arasında şu an için bir savaş tehlikesi görmüyoruz ama tespitlerimize göre, Rusya 5 ile 8 yıl içerisinde büyük operasyonlar gerçekleştirebilecek kapasiteye yeniden ulaşacak" dedi. Bunun hemen arkasından 10 Şubat'ta Almanya Genelkurmay Başkanı Carsten Breuer'nın, "Rusya tehdidi nedeniyle ordunun 5 yıl içinde savaşa hazır hale gelmesi gerektiği" açıklaması geldi. Breuer'nın açıklamasına paralel olarak, Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) Avrupa Parlamentosu Milletvekili Katarina Barley de "Avrupa'nın artık kendi nükleer savunma sistemini kurması gerektiğini" söyledi. Barley'in bu önerisi epeyce tepkiye neden oldu ve uzunca bir süre tartışıldı ancak Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, "Şu aşamada Avrupa'nın kendisine ait bir nükleer savunma sistemine ihtiyacı olmadığını" belirterek, tartışmayı kapattı.
Tüm bu gelişmelerin öncesinde, Federal Meclis (Bundestag) ordunun güçlendirilmesi ve modernizasyonu için ekstra 100 milyar avroluk bir kaynağın rezerve edildiğini duyurmuştu.
Savunma bütçesine ayrılan kaynağa ilişkin tartışmalar sürerken Pistorius, "zorunlu askerlik" uygulamasının düşünülmesi gerektiğini söyledi. Yetkili kurumlara askerlik hizmetinin yeniden dizaynı için öneriler hazırlamaları talimatını veren Pistorius, İsveç'in uyguladığı modeli çok beğendiğini ifade etti.
Peki İsveç'in zorunlu askerlik modeli nasıl çalışıyor? 2010'da kaldırdığı zorunlu askerliği 2018'de yeniden uygulamaya başlayan İsveç, 18 yaşından itibaren askere çağrılma kuşağına dahil yaklaşık 100 bin kişiye bildirim yapıyor ve içlerinden seçtiği yaklaşık 5 bin kişiye 12 ay zorunlu askerlik yaptırıyor. Ancak bu sayıyı 10 bine çıkarmaya hazırlanıyor. Askerlikten kaçanlara hapis cezası veriyor. Vicdani retçileri ise alternatif hizmetle görevlendiriyor. İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, bu uygulama için "Yeni topyekün savunmayı adım adım inşa ediyoruz" dedi. Almanya'da da zorunlu askerlik meselesinin İsveç örneği bağlamında gündeme geleceği anlaşılıyor. Bunun yanı sıra, Forsa şirketinin Stern dergisi için yaptığı bir anket, Almanların yarısının zorunlu askerlikten yana olduğunu gösterdi. Ankete katılanları yüzde 52'si askerliğin zorunlu tutulmasından yana görüş bildirirken, yüzde 43'ü zorunlu askerlik uygulamasına karşı olduğunu belirtti.
Bununla birlikte yaklaşık 1 hafta önce Almanya Belediyeler Birliği sahneye çıktı. Birlik'ten yapılan açıklamada, "Ordu mondernize ediliyor çok güzel ama peki ya sığınaklar ne olacak? Sığınıklarımızın da modernize edilmeye ihtiyacı var. Hatta daha büyük sığınaklar yapılmasına ihtiyacımız var" denildi. Bu açıklama kamuoyunda adeta şok etkisi yarattı. Şu ana kadar savaşa yönelik tartışmaları bir masal gibi dinleyen çok sayıda vatandaş için uyandırıcı etkisi oldu. Bir de okullara asker gönderilmesi meselesi var. Son birkaç ayda bizzat okulların talebiyle ordu tarafından görevlendirilen askerler, çocuklara sınıflarda ülkenin "savunma politikaları"nı anlatıyor. Çok sayıda eğitim uzmanı doğal olarak, "Ne işi var üniformalı askerlerin okullarda" sorusunu yöneltiyor.
Aslında savaşla ilgili tartışmaların en yakıcı ayağı Ukrayna'ya Taurus füzesi verilmesi konusu. Şansölye Scholz, Ukrayna'ya füze verilmesine kesin bir dille karşı çıkıyor. Bunu yaparken, "Ukrayna bizim füzelerimizle Rusya'yı vurursa biz de dolaylı yollardan savaşa girmiş olacağız" savunmasını yapıyor. ARD televizyon kanalının konuya ilişkin anketinin sonuçlarına bakılırsa vatandaşlar da Scholz'u destekliyor. Ankete katılanların yüzde 61'i "füze verilmesine karşı olduğunu" ifade etmiş ama sağ kanat muhalefet buna bir türlü ikna olmuyor. Muhafazakâr Hristiyan Birlik, füzelerin bir an önce verilmesi için hükümete baskı uyguluyor hatta bu konuda Bundestag'ta oylama yapılmasını istiyor.
Almanya'da hava böyle puslu işte bu "savaş" meselesinde. Forsa tarafından yapılan bir diğer anket, Almanların savaşa hazır olmadığını gösterdi. Ankette katılımcılara, "Askeri bir saldırı olduğunda elinize silah alıp ülkenizi savunmaya hazır mısınız?" sorusu yöneltildi. Vatandaşların yüzde 60'ı bu soruya "hayır" yanıtını verdi. İlginç olan şu ki görünüşte aşırı vatansever, aşırı milliyetçi ama özünde neonazi olan Almanya için Alternatif (AfD) adlı partinin seçmenlerinin yüzde 55'i de "Elime silah alıp ülkemi savunamam" seçeneğini işaretledi.
Sonuç olarak, Almanya bugünden yarına savaşa girer mi bilemiyorum ama vatandaşların, "her an bir saldırıya uğrayabiliriz" düşüncesine ısındırıldığı görülüyor.