Pandemin sanatla imtihanı mı, sanatın pandemiyle imtihanımı desek bilemedik.
Covit salgını ile birlikte alınan en sıkı önlemler kültür ve sanat alanında oldu. Sinema, tiyatro ve konser alanlarına yasak getirildi. Hayatın geri kalanı normal seyrinde devam etti.
Mitingler, davetler, kalabalık düğünler normalleşirken gece 24.00’ten sonra müzik yasağı devam ediyor.
Gece 24:00’ten sonra müzik yasağına karşı taviz vermeyenler, söz konusu müzisyen intiharları olunca 3 maymunu oynadı.
Özel tiyatroların bazıları kapandı, açık kalanların bu elektrik zamlarıyla birlikte ne kadar direnebilecekleri muamma. Moda Sahnesi’nin kurucusu Kemal Aydoğan aralık ayında 7 bin TL olan faturanın bu ay 20 bin lira geldiğini söyleyerek, “Bu faturaları ödeyecek gücümüz ve gelirimiz yok. Ödememiz mümkün değil, kimse tiyatroların kapanma tehdidini algılamıyor” diyerek sorunun büyüklüğüne dikkat çekti.
Cihangir Atölye Sahnesi'nden Muhammet Uzuner ise “Son elektrik zamlarıyla birlikte zaten durumu pek de parlak olmayan tiyatroların hali günden güne karanlığa doğru ilerliyor.” dedi.
Devlet yardımından umudu kesen özel tiyatrolar biletlerden KDV’nin kaldırılmasını istiyor. Yine duyan yok!
Özel tiyatrolar yüksek enflasyonun altında ezilirken, ödenekli tiyatrolara baktığınızda ise Devlet Tiyatroları bir karar alıyor: 65 yaş üstü oyuncular sahneye çıkmayacak!
Yahu dünyanın neresinde böyle bir karar var. Al Pacino 81 yaşında ve sahnede ‘Salome’yi oynuyor.
Anthony Hopkins, kelimenin tam anlamıyla ‘döktürdüğü’ son filmi “The Father” (“Baba”) filmdeki oyunculuğuyla Oscar aldı, 84 yaşında.
Devlet Tiyatroları’nın bu karara dair açıklaması var mı bilemiyorum? Bir açıklama yada röportaj talep ettiğinizde “Genel Müdürlüğü yazı yazmanız gerekiyor “ yanıtını alıyorsunuz. Talebinizi yazıyla yetkili makama iletiyorsunuz ancak olumlu ve ya olumsuz yanıt veren yok.
Şöyle gerekçeler dolaşıyor. “Yaşlı oyuncular emekli olsun ki, genç oyunculara yer açılsın”
Bizde sorulularımızı buradan yöneltelim yetkililere!
Devlet Tiyaroları’nın bütçesi nedir?
Kültür Bakanlığı’nın yeni oyuncuları kadroya almasının başka bir çözümü yok mu?
Emekli olan oyuncuya, sahneye çıkma yasağı gerekçesi nedir?
Emekli bir oyuncunun konuk oyuncu olarak yer almasının Devlet Tiyatroları’na çok büyük bir külfeti mi var?
Kültür Bakanlığı’nın bütçesine baktığımızda 7 milyar 109 milyon 129 bin Türk Lirası olduğunu görüyoruz.
Bu bütçeden Devlet Tiyatroları’na aktarılan pay çok cüzi midir ki 65 yaş üstü oyuncuların sahneye çıkmasına yasak getirilerek, bütçe yapılıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’na 2022 için 2021’e oranla yüzde 24 artışla 16 milyar 98 milyon 580 bin lira bütçe ayrılmış. Aradaki fark neredeyse iki katı.
Neyse bunun aradaki uçurumun mücadelesini Kültür ve Turizm Bakanımıza bırakıyorum(!). Ve 65 yaş meselesine geri dönüyorum.
Meclise baktığınızda 65 yaşın üstünde çok sayıda siyasetçi var. Aktif olarak siyaset yapıyorlar.
Siyaset sahnesindeki yerleri her platformlarda alıyorlar. Peki 65 yaşın üzerindeki sanatçılara neden yasak var. Eğer sorun pandemi ise siyasetçilerin de sağlığı tehlike altında değil mi?
Son 20 yılda sanat üzerindeki baskılar bazen bir kültür sanat mekanın kapatılması, bazen bir sanatçıya verilen ceza bazen de 65 yaş olabiliyor.
Yoksa 65 yaş sahne yasağı ve içerisinde müzik, eğlence olan bir program ( Maske Sensin) niye yasaklansın…
Minür Özkul, Cem Karaca, Tarık Akan ve Cihat Tamer gibi ünlü isimlerin ruhunu taşıyan içerisinde 500 öğrencinin eğitim gördüğü yeni sanatçıların yetiştiği Bakırköylü Sanatçılar Derneği (BASAD) tarihi binasından neden çıkarılsın.
Çağdaş sanat Müzesi Arter’in kurucu Direktörü Melih Fereli 700 bin TL elektrik faturası ödediklerini söyledi. Sanatın kendisine alan bulmakta zorlandığı, enflasyonun altında ezildiği şu gülenlerde sanat üretimi için bu rakamlar harcansa daha doğru olmaz mı?
Melih Fereli elektrik faturaları ile ilgili şu açıklamayı yaptı:
Bir sokak röportajında iki vatandaş tartışıyor. “Karnımı doyurabiliyorum” diyen vatandaşa diğeri “kuru ekmek ile de doyarsın, önemli olan beslenmek” diyor. Tiyatroya, sinemaya ve konsere gidemediğini söylüyor.
Sanat ve toplum iç içedir, birbirinden ayrılamaz gerçekliklerdir. İnsanın bilincini belirleyen onun toplumsal varlığıdır. Bu neden yokmuş gibi davranmak, lüks ihtiyaçmış gibi görmek ve buna dair politika yürütmek beyhude bir çabadır.
Bireyselliğinin farkında olan, hayatını sorgulayan herkes sanata ihtiyaç duyar, bu bilinçle “doymak değil beslenmek ihtiyacımızı dile getirmeye davam eder…