Sözcü'den Ruhat Mengi'nin sorularını yanıtlayan ekonomist Atilla Yeşilada, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın ekonomide umudu, elde kalan kamu işletmelerinin satışına bağladığını, Mehmet Şimşek ve Hafize Gaye Erkan'ın bu amaçla göreve getirildiğini söyledi. Yeşilada, ekonomide asıl sıkıntını kış aylarına doğru görüleceğini belirtti.
Yeşilada'ya göre, seçimden sonra göreve getirilen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’a çizilen bir çerçeve var. “O çerçevenin içinde Türkiye'de ekonomiyi, gelir dağılımı adaletsizliğini, refah yoksunluğunu düzeltecek mesafe yok, yer yok. Yani, ellerinde öyle bir araç yok” diyen Yeşilada, Türkiye'nin bir yıl önce yaşadığı derin ekonomik krizin bir benzeriyle kış aylarında yeniden karşılaşacağını söyledi.
Yeşilada, TÜİK'in açıkladığı resmi enflasyonun dahi yüzde 40 olduğu bir ortamda, politika faizini yüzde 8,5'ten yüzde 15'e çıkarmanın bir anlam ifade etmeyeceğini vurguladı. Enflasyonla mücadele edilmek isteniyorsa, faizin enflasyonun üzerinde olması gerektiğini anlatan Yeşilada, üstelik tek sorunun da enflasyon olmadığını hatırlatarak, yüksek cari açık ve eksilerdeki döviz rezervlerine işaret etti.
'ERDOĞAN'IN KAFASINDAKİ PLAN BU'
Erdoğan'ın umudu Körfez ülkelerinin yanı sıra Rusya ve Azerbaycan'dan gelecek yatırımlara bağladığını belirten Yeşilada, şu değerlendirmede bulundu:
"Yani Türkiye'nin varlıkları satılacak, orada da muhatapları 'Bu şekilde bir ekonomi politikası varken biz Türkiye'ye yatırım yapmayız, sen biraz akıllı uslu insanları getir, paranın güvende olacağına emin olalım' dediler, dolayısıyla Mehmet Şimşek geri döndü, Gaye Hanım da Merkez Bankası'nın başına getirildi. Onların göreve getirilme amacının 'Türk milletinin enflasyondan kurtulmasını sağlamak' olduğunu düşünmüyorum, bence onlar eğer buraya para girecekse daha çok döviz piyasasının dengesinin sağlanması amacıyla iş başına geldiler. Biraz da tabii “Batılı görünüşlü” insanlar, sermaye çevrelerinde belli bir itibarları var ya da aynı dili konuşuyorlar, oradan da bir miktar para gelecek, yani Erdoğan'ın kafasındaki plan bu.
İÇERDE ARTIK KAYNAK KALMADI, ANCAK BU PLAN YÜRÜMEZ
İçerde artık kaynak kalmadı, onları tamamen heba ettik, dışardan gelsin. Şu anda bir kısır döngü yaşıyoruz; enflasyon Türk Lirası'nın değer kaybını tetikliyor, o daha fazla enflasyonu tetikliyor, bunun yerine yurt dışından gelen parayla dövizdeki kanamayı dindirelim, faizleri de bir miktar yükselttik, belki insanlar ellerindeki dövizleri satarlar, onu da Türk Lirası'na, krediye dönüştürürüz, bu badireden çıkarız diye düşünüyor. Bence yürümez, iki sebepten dolayı yürümez;
Birincisi; Eminim Azerbaycan, Rusya, Arap şeyhlikleri Türkiye'ye yatırım yapmayı planlıyorlar, niye yapmasınlar ki, her şey çok ucuz Türkiye'de, yani varlık olarak konuşuyorum, bugün Türkiye'deki şirketlerin değeri bu yanlış politikalardan dolayı dünyada benzer şirketlerin yarısına kadar indi. Ama burada bir küçük detay var, 'Hadi satıyorum' deseniz ya da onlar 'Alıyorum' dese teknik nedenlerden dolayı bu işler bir yıl sürer, işin tabiatı böyle.
İkincisi; Bahsedilen rakamlar çok büyük, hani deseler ki yurt dışından 5-10-15 milyar gelecek -Türkiye'nin rekoru zannederim 20 milyar dolardı, o da 2010'larda- onları daha inandırıcı bulabilirim ama böyle 30-40 milyar, 'Bu daha işaret fişeği, arkası gelecek' filan, bu biraz hayal kokuyor bana. Gelen paralarla tamam, belki kışı rahat geçiririz, yerel seçimlere giderken TL güçlü olur, Erdoğan'a bir avantaj kazandırır ama onun dışında Türkiye'nin sorunlarını çözmez. Eğer o yaklaşımla Türkiye'nin sorunları çözülecekse o zaman bu iş ortamı dediğimiz yapının değiştirilip mafyadan, kankacılıktan kurtulmak, yargının üstünlüğünü tesis etmek, Merkez Bankası başta olmak üzere SPK, BDDK hepsinin hepsinin bağımsızlığını sağlamak gerekir. Niye bunlar önemli? Çünkü bunu yaparsanız Batı'dan sermaye gelir, Avrupalı ve Çinli şirketler gelip Türkiye'de fabrika kurar, üretimlerini buraya kaydırırlar.
Özetle söylemek gerekirse, nedenleri ne olursa olsun “rasyonele dönüş” olarak tabir ettikleri şey Türkiye'ye zaman kazandırdı ama sorunların hiçbiri geçmedi ve muhtemelen (zaman vermek güç ama) kış aylarında Türkiye yeniden bir sene önce yani yine 2022'yi 2023'e bağlayan aylarda yaşadığı rahatsızlıkları, huzursuzlukları yeniden yaşayacak.
GELECEK SENE BUGÜNLERDE ECEVİT GÜNLERİNE GERİ DÖNECEĞİZ
Biz gelecek sene bu zamanlarda öteki bütün badireleri atlatsak da Ecevit günlerine geri döneceğiz. O zaman çok meşhur bir laf vardı, Demirel sık sık söylerdi; “Kamu finansman gereksinimi” diye, yani Türkiye bankacılık sisteminde artık bütçe açıklarını finanse edecek para kalmamıştı, o yüzden de zaten IMF filan çağrıldı, çok iyi hatırlıyorum, Hazine'nin topladığı vergi faize yetmiyordu, şimdi o noktaya gidiyoruz. Yarın değil ama gelecek sene bu günlerde “nereden para bulacağız, nasıl ödeyeceğiz” diye bütçeyi konuşuyor olacağız.
SEÇİMDEN ÖNCE DAĞITILAN 20-25 MİLYAR DOLAR GERİ TOPLANACAK
Seçimden önce neredeysek bugün de buradayız, ben seçimden önce bunu anlatmaya çalıştım, yani Erdoğan'a oy verirsiniz, Kılıçdaroğlu'na oy verirsiniz ama en azından sonuçlarını anlayın diye ama şimdi herkes 'Allah razı olsun, Erdoğan cebimize para koydu, bizi aç bırakmadı' diye oy verdi ama 6 ay sonra 'Keşke vermeseydik, elimiz kırılsaydı' diyecekler, çünkü hiçbir devlet -eğer sonsuz doğalgaz ve petrolünüz yoksa- vergi toplamadan harcama yapamaz. Ben seçimden önce Erdoğan'ın 20-25 milyar dolar para dağıttığını hesaplıyorum, o parayı da yeniden geri alacak, çünkü başka çaresi yok. Türkiye o anlamda zengin değil ki, altınımız yok, gümüşümüz yok, petrolümüz yok, o zaman ne yapacaksınız; bir elinizle sol cebe koyduğunuzu, öteki elinizle sağ cepten alacaksınız.