Diyarbakır'da Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünün bünyesinde oluşturulan hasar tespit komisyonlarının sahadaki incelemeleriyle az, orta ve ağır hasarlı yapıların sayıları sürekli değişiyor.
Bir yandan sisteme hasarlı yapıların girişi yapılırken, diğer yandan vatandaşların hasar tespitlerine karşı itirazları da devam ediyor.
Son olarak 414 kişinin hayatını kaybettiği Diyarbakır'da, 10 bin 299 bağımsız bölümden oluşan 4 bin 611 yapı ağır hasarlı olarak belirlenirken, 14 bin 13 bağımsız bölümden oluşan 3 bin 428 binaya da orta hasarlı raporu verildi.
Sözcü'den Özgür Cebe'nin haberine göre, 449 bağımsız bölümden oluşan 21 binanın yıkık haldeyken, 67 bina hakkında ise acil yıkım kararı alındı.
Toplam 6 bin 699 yapı içindeki 45 bin 246 bağımsız bölüm hasarlı olarak kayıtlara geçti.
CEZAEVİNİ ÇEVRELEYEN BÖLGENİN NEREDEYSE TAMAMI
Hasarlı yapıların yüzde 90'ının merkez Bağlar ilçesinin 5 Nisan, Şeyh Şamil ve Mevlana Halit mahallelerinde yer alması ise dikkat çekti.
1980 askeri darbesinden sonra adı işkence, kötü muamele ve yoğun insan hakkı ihlalleriyle gündeme gelen ve kısa süre önce Adalet Bakanlığı’nca müzeye dönüştürüleceği açıklanarak kapatılan E Tipi Kapalı Cezaevi bölgesini çevreleyen bu 3 mahalledeki ağır ve orta hasarlı yapıların tamamının 1990'lı yılların başında inşa edildiği belirlendi.
Terörün zirve yaptığı 1990'lı yıllarda kırsal alanda yaşanan yoğun çatışmalardan dolayı başta Kulp, Lice, Silvan, Hazro, Hani ve Dicle ilçelerine bağlı köyler olmak üzere Diyarbakır'a Bingöl, Muş, Siirt, Batman, Mardin ve Şırnak'tan da güvenlik nedeniyle yoğun göç yaşandı.
ANAP, SHP VE REFAH PARTİLİ BELEDİYELER DÖNEMİ
Bu yıllarda kentin gelişime açık olan yeni yüzü ise ağır hasar gören bu üç mahalleydi.
Cezaevinin çevresi boş arazilerden oluştuğu için imar, mevzuat ve yönetmelikler hiçe sayılarak ruhsatsız kaçak yapılar inşa edildi.
Birçoğu ağır hasarlı olduğu için yıkılacak olan, dönemin ANAP'lı Belediye Başkanı Nurettin Dilek, SHP'li Belediye Başkanı Turgut Atalay ve Refah Partili Ahmet Bilgin döneminde inşa edilen üç mahalledeki binaların geriye dönük kayıtları incelendiğinde vahim tablo da gün yüzüne çıktı.
Yapıların yüzde 90'ının ruhsata aykırı inşa edildiği, zemin +5 kat ruhsat verilen binanın 9 katlı olduğu, bazılarının ruhsatlarının sonradan değiştirildiği, bazılarında ise ruhsat kayıtları olmadığı tespit edildi.
GÖÇ SONRASI TALEP ARTINCA DENETİM YOK SAYILDI
Bu binaların bir kısmının da son imar barışından yararlanarak yapı kayıt belgesi aldıkları, bazılarının ise bundan da yararlanmayıp binanın olduğu arazide yapı görünmediği, hisseli arsa paylı tapu göründüğü belirlendi.
Köyden kente yoğun göçle birlikte konuta olan talebin artması nedeniyle gelişigüzel hatır, rica veya rüşvetle birçok ruhsat işlemlerine imza atılarak mevzuatın hiçe sayıldığı, binaları inşa edilen yüklenici müteahhitlerin ise birçoğunun müteahhitlik belgesi olmadığı ve müteahhitlik kriterleri taşımadıkları belirlendi.
SULANMAYAN BETON YANMIŞ DEMİRLER İKİ KATLI EVE UYGUN
Yıkık veya ağır hasarlı olan yapıların tabliyelerinden, kolon ve kirişlerinden alınan beton numunesi ve karot örneklerinin incelenmesinde ise betona su verilmediği için ‘yanma’ adı verilen küçük küçük dağılmalar, derin çatlaklar, ceviz büyüklüğünde ufalanmalar meydana geldiği belirlendi.
Bu yapılarda kullanılan demir örnekleri de incelendi. 9 katlı bina olmasına rağmen, kullanılan demirin çap ve kalınlıklarının incelenmesinde, müstakil tek veya iki katlı evlere kullanılacak mukavemette demirler olduğu anlaşıldı.