Diş beyazlatma işleminin son yıllarda neden bu kadar popüler bir hale geldiğini anlamak oldukça kolay. Sonuçta, kim daha beyaz ve daha parlak dişlerle göz kamaştırmak istemez ki? Diş beyazlatma ofis tipi, ev tipi ve kombine uygulamalarla dişlerinin daha beyaz görünmesini isteyen kişilere etkili çözümler sunan bir estetik diş hekimliği prosedürüdür. Bu kapsamda diş beyazlatma İstanbul ve diğer illerimizde hastaların sıklıkla talep ettiği bir tedavi yöntemi olmaya devam etmektedir.
Diş beyazlatma, dişlerin daha beyaz ve parlak görünmesini sağlama amacıyla genellikle hidrojen peroksit ve karbamid peroksit içeren beyazlatma ürünlerini kullanan yaygın bir kozmetik diş hekimliği prosedürüdür. Diş beyazlatma ofis tipi diş beyazlatma kapsamında diş hekimi tarafından yapılabilir. Ev tipi diş beyazlatma yönteminde diş hekiminin planlamalarıyla hasta tarafından ev ortamında uygulanabilir. İhtiyaç halinde her iki yöntemin kombine edilmesi de söz konusu olabilir.
Diş beyazlatma bir gülümsemeyi iyileştirmek için hızlı, invaziv olmayan ve uygun maliyetli bir yol sunan en popüler kozmetik diş hekimliği tedavilerindendir. Hem erkekler hem kadınlar arasında ilgi gören diş beyazlatma tedavileri her kişiye özel olarak planlanır.
Diş beyazlatma tedavisi uygulanan hemen herkes gülümsemesinin beyazlığında ve parlaklığında orta ila önemli düzeyde iyileşme ile karşılaşır. Bununla birlikte diş beyazlatma dişlerdeki renk bozulmalarına karşı kalıcı bir çözüm değildir. Uzun süreli bir etki için dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır.
Zamanın kısıtlı olduğu durumlarda etkili bir çözüm olan ofis tipi diş beyazlatma yönteminde çoğu zaman güçlü ve hızlı etkili hidrojen peroksit kullanılır. Diş beyazlatma yönteminde kullanılan hidrojen peroksit konsantrasyonları %9 ila %40 arasında değişir. Buna karşılık ev tipi diş beyazlatma yönteminde daha yavaş etkili karbamid peroksit tercih edilebilir.
Genellikle pek çok kişinin doğal dişleri beyaz ya da beyaza yakın tonlardadır. Mikroskobik kristal çubuklardan oluşan diş minesi; çeşitli gıdaların tüketiminden kaynaklanan çiğneme, gıcırdatma, travma ve asit saldırılarının etkilerinden dişleri koruma amacıyla tasarlanmıştır. Ancak yıllar geçtikçe çeşitli nedenlere bağlı olarak diş minesi aşınır, daha şeffaf bir görünüm kazanır ve dişin çekirdek malzemesi olan dentinin sarı renginin görünmesine izin veren bir hal alır.
Rutin çiğneme işlemi sırasında dentin bozulmadan kalırken diş minesinde milyonlarca mikro çatlak meydana gelir. Bu çatlaklar ve mikroskobik kristal çubuklar arasındaki boşluklar yavaş yavaş lekeler ve çeşitli kalıntılarla dolar. Sonuç olarak dişler cansız ve donuk bir görünüm kazanır.
Diş beyazlatma, lekeleri ve kalıntıları gidererek mine çatlaklarını açıkta bırakır. Bazı çatlaklar tükürük tarafından hızla yeniden mineralize edilirken diğerleri yeniden organik artıklarla doldurulur.
Dişlerdeki renklenmeler içsel ve dışsal nedenlerden kaynaklanabilir. Dışsal lekeler; koyu renkli içeceklere, yiyeceklere ve tütüne maruz kalma, rutin aşınma ve yıpranma sonucu diş yüzeyinde oluşur. Yüzeysel dış lekeler küçüktür. Fırçalama ve profilaktik diş temizliği ile çıkarılabilir. İnatçı dış lekeler ise diş beyazlatma gibi daha kapsamlı uygulamalar sonucunda giderilebilir. Kalıcı dış lekeler erken müdahale edilmemesi halinde dentine nüfuz ederek kökleşebilir.
İçsel lekeler, dişlerin iç kısımlarında meydana gelir. Travma, yaşlanma, dişin oluşumu sırasında tetrasiklin gibi minerallere maruz kalması ve/veya aşırı florür alımı gibi nedenlere bağlı olarak oluşabilir. Geçmişte intrinsik lekelerin ağartma ile düzeltilemeyecek kadar dirençli olduğu görüşü hakimdi. Günümüzde kozmetik diş hekimliği uzmanları, derinlere yerleşmiş içsel lekelerin dahi kişi özelinde planlanan diş beyazlatma yöntemlerinin uygulanmasıyla giderilebileceğine inanmaktadır.
Diş rengi ile yaş arasında doğrudan bir ilişki vardır. Yıllar içinde aşıma, yıpranma ve leke birikimi sonucunda dişler koyulaşır. Yirmili yaşlarda dişlerde hafif sararma başladığında diş beyazlatma uygulanabilir. Kırklı yaşlarda sarı renk yerini kahverengiye bırakmaya başlar ve daha fazla bakım ihtiyacı oluşabilir.
Tüm dişlerde bir miktar yarı saydamlık olsa da opak ve kalın olanlar daha avantajlıdır. Çünkü daha açık renkli görünürler, ışıltıyı daha fazla yansıtırlar ve beyazlatma işlemine karşı daha duyarlıdırlar. Daha ince ve şeffaf olan dişler özellikle de ön dişler beyazlatma için ihtiyaç duyulan pigmente daha az miktarda sahiptir.
Kırmızı şarap, kahve, çay, kola, havuç, portakal ve diğer koyu renkli içecek ve yiyeceklerin alışılmış şekilde tüketilmesi, yıllar içinde önemli ölçüde lekelenmeye neden olur. Ayrıca turunçgiller ve sirke gibi asitli yiyecekler de mine erozyonuna katkıda bulunur. Sonuç olarak, yüzey daha şeffaf bir hal alır ve sarı renkli dentin daha fazla görünmeye başlar.
Nikotin, diş yapısına yavaşça nüfuz eden ve içsel renk bozulmasına neden olan kahverengimsi tortular bırakır. Diş oluşumu sırasında tetrasiklin kullanımı, çıkarılması çok zor olan koyu gri veya kahverengi şerit lekeleri oluşturur. Aşırı florür tüketimi, florozise (dişlerde soluk beyaz işaretlerin görülmesiyle belirgin renk değişikliği) ve buna bağlı beyaz benekli alanlara neden olur. Düşmeler ve diğer yaralanmalar, dişlerde büyük miktarda leke ve döküntü toplayan büyük çatlaklar oluşmasına yol açabilir. Ayrıca blog bölümünde paylaşılan, diş beyazlatma ne kadar sürer gibi içeriklerimiz için sitemizi ziyaret edebilirsiniz.