CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, AKP tarafından kaldırılmasına yönelik adımlar atılan İstanbul Sözleşmesi ile ilgili dikkat çeken bir açıklama hazırladı.
Gamze Taşcıer, İstanbul Sözleşmesi’nin Kasım 2011’de TBMM’den geçtiğini belirtirken, Meclis’te sözleşmenin konuşulduğu günleri hatırlattı.
Meclis tutanaklarından örnekler veren Taşcıer, AKP Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın sözleşmeyi olanca heyecanıyla desteklediğini ve Türkiye’nin ilk onaylayan ülke olması gerektiğinin altını çizdiğini söyledi.
Öznur Çalık’ın “Ben baştan sona okudum, merak etmeyin, hem tasarıyı okudum, hem sözleşmeyi” sözlerine dikkat çeken Taşcıer, “AKP içinde sözleşmenin içeriğinin imzalanırken gayet iyi bilindiğini gösteriyor” dedi.
Gamze Taşcıer’in hazırladığı açıklama şöyle:
“Kadınlar olarak yıllardır İstanbul Sözleşmesi’nin tam anlamıyla uygulanması için çaba gösterirken, AK Parti tarikatların ve çocuk istismarı sabıkalı vakıfların isteklerini karşılamak için sözleşmeden çıkılması için adım atacağını açıkladı. AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın şubat ayında ‘revize edeceğiz’ demesi üzerine geçtiğimiz ay da Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un ‘Nasıl usulünü yerine getirerek bu sözleşme imzalanmışsa, aynı şekilde usulü yerine getirilerek bu sözleşmeden çıkılır.’ ifadelerini kullanması, bu yönde hazırlıkların hızlandığını işaret ediyordu. Halbuki sözleşmenin hazırlanması ve imzalanması AK Parti döneminde gerçekleşmişti. Alakalı alakasız her konuda, suçlanacak birileri arandığında tek parti dönemini işaret eden Saray hükümetinin bu sefer sözleşme için çıkışabileceği başkaları da yoktu. Çünkü sözleşme AK Parti hükümeti döneminde, 11 Mayıs 2011’de imzalandı, Kasım 2011’de TBMM’den geçti ve 1 Ağustos 2014’te de onay yeter sayısı olan on ülkeye ulaşılmasıyla birlikte yürürlüğe girdi. Türkiye ayrıca sözleşmenin hem ilk imzacısı hem de parlamentosunda ilk onay veren ülkesi oldu.
İstanbul Sözleşmesi öyle bir metin ki, Türkiye gibi kadınların her gün öldürüldüğü, ikinci sınıf insan haline getirilmeye çalışıldığı, çalışma hayatından dışlandığı bir ülkede hava kadar, su kadar hayati. İşte bu nedenle, sözleşmenin imzalandığı ve parlamentodan geçtiği dönemi hatırlamak pek çok açıdan önemli. Gelin sizleri 22 Kasım 2011’e, 23’üne ve 24 Kasım gecesine götüreyim. Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında söylenenler, yaşananlar, görülmemiş bir uzlaşıyla kalkan eller bizlere çok şey anlatacak.
KADIN ERKEK FIRSAT EŞİTLİĞİ KOMİSYONU 22 KASIM 2011
İstanbul Sözleşmesi imzalandıktan sonra her uluslararası anlaşmada olduğu gibi hükümet tarafından tasarı olarak Meclis’e gönderildi. Kasım ayında ilk olarak Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’na gelen tasarının bir an önce parlamentodan geçmesi için büyük çaba sarf ediliyordu. Çünkü Türkiye’nin tam da 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü öncesi parlamentodan geçirmesi tüm Avrupa’ya bir mesaj daha olacaktı.
- Sözleşme KEFEK’te görüşülürken her parti birbirine gayretleri için teşekkür ediyordu. Belki de son yıllarda Meclis’te gerçekleşen en büyük uzlaşılardan biriydi. Dışişleri Bakanlığı bürokratı sözleşmeyi anlatırken, Türkiye’nin müzakere sürecinde çok aktif rol oynadığını, ilk imzacı olduğunu ve henüz onaylayan başka ülke olmadığını, Türkiye’nin onaylayan ilk ülke olması için çaba göstermesi gerektiğini ifade ediyordu. İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye’nin öncelikleri ve hedeflerine uygun bir sözleşme olduğunu da ekliyordu.
- AK Parti Genel Başkan Yardımcılığı yapan Malatya Milletvekili Öznur Çalık da sözleşmeyi olanca heyecanıyla destekliyor, Türkiye’nin ilk onaylayan olması gerekliliğinin altını özenle çiziyor ve sözleşmede şiddetin sebepleri arasında toplumsal cinsiyet eşitliğindeki rollere vurgu yapmasının öneminden bahsediyordu. Sözleşmenin yaptırım unsurları içermesinden övgüyle bahsettikten sonra yine teşekkürlerle konuşmasını sonlandırıyordu.
- Öznur Çalık’ın ‘Ben baştan sona okudum, merak etmeyin, hem tasarıyı okudum, hem sözleşmeyi.’ cümlesi AK Parti içinde sözleşmenin içeriğinin imzalanırken gayet iyi bilindiğini gösteriyor.
- Öznur Çalık tekrar söz aldığında, CEDAW komitesinin Türkiye’yi toplumsal cinsiyet eşitliği ulusal eylem planı çıkardığı için takdir ettiğini ve kadın erkek fırsat eşitliğinde kat edilmesi gereken daha çok yol olduğunu, yasal düzenlemelerin zihinsel değişimle tamamlanması gerektiğini ifade ediyor. Yani bugün AK Parti içerisinde anlaşılmaz bir şekilde tüyleri diken diken eden ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ ifadesi, o günlerde AK Partililer tarafından son derece sahiplenilen bir ifadeydi.
- KEFEK’ten sözleşme tüm partilerin desteği sonucu oy birliği ile geçti.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU 23 KASIM 2011
Tasarı KEFEK’ten oybirliği ile geçtikten sonra Dışişleri Komisyonu’na gelmişti. Bu toplantıya sözleşmenin hazırlanmasında ve imzalanmasında büyük emeği olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin de gelmişti.
- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in şu ifadesi belki de en önemli cümleydi; ‘Özellikle, yaklaşık dört ay önce İstanbul’da toplanan Avrupa Konseyi bu anlaşmayı imzaya açtığı zaman Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu Hükümet adına ilk imzayı koyan ülke Türkiye oldu ve bir şey daha başarıldı, birçok ülke buna çekince koyarak sevk etmesine rağmen, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti buna hiçbir çekince koymadan Bakanlar Kurulundan Meclise sevk etti.’. Bu ifade dünle bugün arasında derin bir farklılığı ortaya koyuyor. Dün sözleşmeye hiçbir çekince koymamakla övünen AK Parti, bugün sözleşmenin içeriğinden rahatsız olduğunu açıklıyor.
- Fatma Şahin konuşmasının devamında Sözleşmenin parlamentodan partilerle işbirliği içerisinde ve hızla geçmesini önemsediklerini ifade ediyor.
- Komisyonun AK Partili Başkanı Volkan Bozkır da sözleşmenin geciktirilmeden benimsenmesi gereken bir metin olduğunun altını çizerek, Bakan Şahin’e ve milletvekillerine teşekkür ediyor.
- Bakan Şahin kadına yönelik şiddetin partiler üstü bir mesele olduğunu söyledikten sonra, sözleşmenin 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü öncesi parlamentoda onaylanması için tüm partilerin Grup Başkanvekilleri ve Meclis Başkanı ile görüştüğünü, olumlu dönüş aldığını belirtiyor.
- KEFEK’te olduğu gibi Dışişleri Komisyonu’nda da sözleşme tasarısı tüm partilerin desteği sonucu oy birliği ile kabul ediliyor.
TBMM GENEL KURULU 24 KASIM 2011
Sözleşme tasarısı Genel Kurul’a tam da istendiği gibi, 25 Kasım’dan önceki gece gelmişti. Genel Kurul’da hem heyecan hem de partiler arasında büyük bir uzlaşı olmasının yarattığı pozitif hava hissediliyordu. Uzunca zamandır hiçbir konuda böylesi bir uzlaşı yaşanmamıştı. Tüm partiler birbirine teşekkür ediyor, sözleşmenin imzalanmasından dolayı iktidar partisi tebrik ediliyor, kadına yönelik şiddetin son bulması için birlikte daha çok adımlar atılmasından bahsediliyordu.
- CHP grubu adına söz alan Ayşe Gülsün Bilgehan CHP’nin sözleşmenin kabulü yönünde oy kullanacağını açıklıyor.
- BDP Grubu adına söz alan Pervin Buldan da, Meclis’te oluşan pozitif atmosferden bahsederek emeği geçenlere teşekkür ediyor ve BDP’nin tasarının kabulü yönünde oy kullanacağını ifade ediyor.
- MHP Grubu adına söz alan Mehmet Şandır da Meclis’te böylesi uzlaşı örneklerine daha çok ihtiyaç olduğunu ifade ederek, MHP grubunun tasarıyı desteklediğini belirtiyor.
- AK Parti Grubu adına söz alan Nurettin Canikli de Meclis’teki uzlaşıdan duyduğu memnuniyeti dile getiriyor, Türkiye’nin sözleşmenin hazırlanmasında ve imzalanmasında öncülük ettiğinin altını çiziyor, ilk yasalaştıran ülke olmanın onur olacağını ifade ediyor, CHP’ye ve özellikle Gülsün Bilgehan’a teşekkür ederek sözlerini tamamlıyordu.
- Sözleşme 24 Kasım gecesi TBMM’den bir çekimser oy hariç, katılan tüm Milletvekillerinin oybirliği ile geçiyordu.
Dün yaşananlar böyle…
Peki dokuz senede ne değişti? AK Parti’nin hazırlamasında ve imzalanmasında büyük çabası olan bu sözleşme bugün neden şeytanlaştırılıyor?
Türkiye 2011’de sözleşmeyi imzalarken Avrupa Birliği ile ilişkileri geliştirmeye çabalıyordu. Ama bir yandan da Opuz davası ile AİHM’de, aile içi şiddete karşı vatandaşını koruyamadığı gerekçesiyle ceza alan ilk ülke olmanın utancı içerisindeydi. Böyle bir ortamda AK Parti Türkiye’nin Avrupa’nın bir parçası olduğunu ve kadına yönelik şiddet gibi bir konuda önleyici bir adımda öncü olarak tüm kıtaya bir mesaj vermek istiyordu. Bugün sözleşmeden çıkılmak istenmesinin nedenlerinden biri de aslında tam da burada yatıyor. Sözleşme imzalanırken ihtiyaç vardı, artık bu ihtiyaç yok. Zaten AK Parti bu sözleşmeyi, kadın haklarının savunucusu olduğu için değil, o gün Avrupa Birliği ile yakınlaşması işine geldiği için imzalamıştı. Bir anlamda sözleşmeyi kullanmıştı. Geldiğimiz noktada ise AK Parti için Avrupa Birliği ulaşılmak istenilen bir hedef değil, bir düşman. Dolayısıyla Avrupa Birliği hedefi kalmadığı için, bu amaçla imzalanan sözleşmeye de ihtiyaç kalmadı.
AK Parti ileriye doğru atılacak adımlara ihtiyacı kalmadığında özüne dönme adımlarını sıklaştırdı. Sembolik olarak çabaladığı Avrupa hedefinin üzerine toprak atıldı. Artık Türkiye’yi her alanda medeni dünyadan koparma çabaları hızlandı. Ancak kadın hareketi de bugüne dek gerici olan çok girişim durdurdu; yine durduracak. Kadınların örgütlü gücünün, birçok konuda olduğu gibi, örneğin iktidarın çocuk istismarcılarına af teklifinde nasıl bir set olduğunu ve geri adım attırdığını hepimiz yaşadık. Kadınlar olarak bir kez daha gerici saldırıları püskürteceğimizden hiç şüphem yok.
Söyledik, söylüyoruz. Daha da yüksek sesle söyleyeceğiz;
İstanbul Sözleşmesi Yaşatır!”