BIST 100 9.550 DOLAR 34,54 EURO 36,01 ALTIN 3.005,46
17° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Dere yatağı

Aslında çözüm formülü ya da çaresi ne kadar basit değil mi?

Her şey bu iki kelimede gizli.

  1. Dere
  2. Yatağı

Buralara ev, işyeri, kamu binası yapmayacaksın, olup bitecek.

Ya da başka bir yönden okursak, “Buralara ev, işyeri, kamu binası” yaptırmayacaksın.

Ne kadar basit değil mi?

Aynı, depreme karşı kendimizi güvenceye almak için “Sağlam ve dayanıklı (misal: en büyük beklenen 7.4’ten daha güçlü bir depreme, belki de 9 şiddetinde bir depreme dayanıklı) yapılar yapmak” gibi.

Ya da, orman alanlarını akıllıca tasarlayıp, gereken önlemleri alıp, yangın vukuunda da hızla müdahale edebilecek bir yangın filosu bulundurmak gibi.

Peki bunları yapmak çok mu zor?

Tabii ki değil.

Mesela olası sel felaketlerini önlemek söz konusu olduğunda, “sıfır maliyet”ten söz ediyoruz. Gerçekten de sıfır maliyet. Ne gerekiyor? Yapılaşmanın yerini farklı saptayacaksın. Bu kadar.

Depreme karşı önlemler söz konusu olduğunda, belki biraz daha malzemeye “cömert” davranacaksın. O kadar.

Yangın söz konusu olduğunda, belki biraz daha (birkaç milyar TL – Saray’ın 2 yıllık örtülü ödeneği mesela) elinimizi cebimize atacağız. O kadar.

Peki, bunları neden yapmıyoruz? Mesela “Dere yatağı” konusunda niye bu “sıfır maliyetli çözüm”e başvurmuyoruz? Nedeni basit:

Bunun için, irade ve yönetici dirayeti lazım. O da, “Bizim yaşadığımız topraklarda” ara ki bulasın.

Neticede “Seçmen kitlesi”nden söz ediyoruz. Oy verecek insanlardan. O yerecek insanları ürkütmeyeceksin. Üzerlerine gitmeyeceksin. Rahatlarını bozmayacaksın. Keyiflerini kaçırmayacaksın. Sonra “Başımıza iş çıkardı” diye oy vermezler.

Ama, burada “insan hayatından” söz ediyormuşuz. Kimin umurunda? Maksat oy kaçmasın, değil mi? Sel afeti potansiyeli olan bölgelerdeki insanları “yerlerinden yurtlarından (ama kaçak, ama riskli, ama kuraldışı ev yapmış) etmenin ne alemi var” değil mi?

Depreme dayanıklı binalar yapılması için “masraf çıkarmanın” ne alemi var değil mi? Yangın söndürme filosu için para harcamanın (kendimize yeni Audi A8’ler filoları kurmak varken, saraylar yaptırmak varken) ne alemi var? Değil mi?

Buradan, muhalefet partilerine de, özellikle Ana Muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve son dönemlerde dikkat çekici biçimde akıllı ve yerinde hamleleri ile öne çıkan, iktidarı her alanda terse düşüren ve puan toplayan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na da önemli bir ders çıkıyor.

Lütfen, halkın önüne çıkıp açıkça ilan edin:

“Biz gücü, iktidarı, mührü elimize aldığımızda, sellere karşı, depreme karşı yangınlara karşı, tüm öngörülebilir felaketlere afetlere karşı önlem alma konusunda tavizsiz olacağız” deyin.

“Sadece ve sadece bilimi ve aklı selimi esas alacağız” deyin. “Kimseye iltimas geçmeyeceğiz, tüm kaynaklarımızı kullanarak herkesin güvenli bir şekilde yaşaması ve olası afetlerin kurbanı olmaması için, gerekirse birilerinin rahatını bozacağız” deyin.

“Oy kaygısı” gözetmeden. “Kaçak yapıları, gerekirse yıkacağız. Güvenli yerlere yaptıracağız” deyin. Depreme ve yangınlara karşı devletin tüm olanaklarını seferber edeceğinizin sözünü verin. Bunu belediye başkanlarınıza da yaptırın. Halkı ikna edin, bakın oylarınız da bir yere gitmeyecektir. Mesele ikna edebilmekte.

Gerçekten “halkın hizmetinde olmak” gibi bir kaygısı olanların yapması gereken budur. Yönetici olmak budur. Oysa bugün memleketimizde “Site yöneticileri bile” insanlara ek ödeme, ya da geçici olarak da olsa “insanların rahatını kaçıracak, birilerinin keyfini bozacak” kararlar almaktan korkuyorlar. “Aman kötü olmayalım abi. Birileri ile papaz olmayalım boş yere” diye, sorunların çözümünü öteliyorlar. Erteliyorlar. Bu da, olası sorunlara ya da mağdurların daha da mağdur edilmesine, kuralları çiğneyenlerin de hak etmedikleri halde ödüllendirilmesine yol açıyor.

Oysa, en başta da ifade ettiğim gibi çözüm ne kadar yalın ve basit, değil mi?

İki kelime:

  1. Dere
  2. Yatağı.

Çık git oradan, sele teslim olma.

Dayanıklı yapı.. Yap bunu depremden zarar görme.

Al yangın sördürme uçağını, yangına anında müdahale et, en az zarar kurtul.

Bunun için de yönetenlerin iradesi yeterli.

Tek kelime: İRADE!..