BIST 100 9.550 DOLAR 34,54 EURO 36,01 ALTIN 3.005,46
17° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Deliller kararmadan...

Ortada büyük bir “suç mahalli” var.

Evet, ağır bir kıyıma neden olacak şekilde, binlerce (belki on binlerce) insanın aynı anda öldüğü, yüz binlerin yaralandığı, on binlerce yapının yerle bir olduğu ya da hasar gördüğü, sadece günlük hayatın değil, bölge ekonomisinin de belki yıllarca belini doğrultamayacak ölçüde çöküntüye uğrayacağı bir “suç mahalli” bu.

Düşünün bir kez: En basit bir trafik kazasında bile, kimi zaman saatlerce araç ya da araçlara dokunulmaz; polis ekiplerinin gelmesi, eğer ölümlü bir vakaysa, savcının gelmesi filan beklenir. “Olay yeri inceleme – Kaza mahalli” gibilerden bir kordonla çevrilir.

Neden?

Suç unsurları araştırılıp kayda geçsin ve olası bir yargılama (şikayete bağlı ya da değil, ya da kamu adına açılabilecek bir dava) durumunda, dosyada yeterli detaylı belge olsun. Olsun ki suçlular cezasız kalmasın. Çünkü suçun ve suçlunun cezasız kaldığı bir toplumda, bu “suça özendirme” anlamına gelir.

Gelelim bugün tam orta yerinde bulunduğumuz deprem felaketine.

Suçlunun “deprem” yani “doğa” olmadığını hepimiz biliyoruz. Ya da bilime inanan insanlar olarak biliyoruz. Ortada ağır bir ihmal, göz yumma, insanların canına kast derecesinde bir umursamazlık, hatalı yapı inşaatı, malzemeden çalma vb. çok sayıda kalemden oluşan bir kolektif suçlar manzumesi var.

Bu suçların neden olduğu on binlerce ölüm ve yaralanma var.

O halde bunun belgelenmesi ve olası bir yargılamada bu belgelerden yararlanılması çok önemli. Ölen öldüğü ile yaralanan yaralandığı ya da sakat kaldığıyla, ekonomi gördüğü zararla kalmamalı. Yok öyle yağma!

Ne yapmak lazım?

Enkazdan canlı insan kurtarma ve cenazeleri kaldırma aşaması tamamlandı denilen noktadan itibaren, “Buldozerlerle dalıp, enkazı kaldırmadan” önce delil tespiti yapmak lazım. Bu da savcıların gözetiminde, uzmanların (mühendisler) marifeti ile binalardan örnek almak, (betonarme kalıntıları, demir örnekleri vs.) temeli incelemek, çöken yapıların ayrıntılı fotoğraflarına ve orijinal plan-projelerine erişmek ve bunları da dosyaya eklemek, inşaat , ruhsat, imar izinlerinin altındaki imzalar dahil, her türlü detayı tek tek dosyalara dönüştürmekle mümkün.

O halde Adalet Bakanlığı’na, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na Altyapı Bakanlığı’na, İçişleri Bakanlığı’na, sivil topluma, TMMOB’a, üniversitelere büyük görev düşüyor. Kamunun tüm ilgili kurumları, meslek odaları işbirliği ile bu “delil saptama harekatını” sonuçlandırmadan, “Haydi dozerler, saldırın enkaza, bir an önce kaldırın şu taş toprak ve moloz yığınını da, TOKİ girsin yeni evler yapıversin” diyen bu suça ortak olur.

Bugün estirilen havaya bakılırsa, “Tamam abi. Ölüleri çıkardık. Sağ kalanları da kurtardık. Artık yaraları sarmanın zamanı. Bir an önce TOKİ göreve. Gelsin inşaatlar, gelsin paracıklar zengin olsun insanlar. Hazırlansın videolar. Gösterilsin seçim propaganda çalışmalarında. Gelsin oylar” müziği çalmaya başladı bile.

İzin vermeyelim.

Benden söylemesi.