755. haftaki eylemde “Diyarbakır'daki ailelerin acılarını en İyi biz anlarız. Onların acılarının araçsallaştırılması, günlük siyasetin bir parçası haline getirilmesi en çok bizi yaralar” ifadeleri yer aldı.
Cumartesi Anneleri 755. hafta eylemlerinde, Diyarbakır’da HDP İl binası önünde oturan “Diyarbakır Aileleri’ne”, ” 12 Eylül’de gözaltında kaybedilenlere ve Kızıltepe Jitem davasındaki adaletsizliğe dikkat çekti. Ellerinde karanfiller ve kayıplarının fotoğraflarını taşıyan Cumartesi İnsanları/Anneleri’ne Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekili Hüda Kaya ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili Sezgin Tanrıkulu da destek verdi.
Eylem, İnsan Hakları Derneği( İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu Çukurluçeşme Sokak’ta yapıldı. Haftanın açıklamasını Cumartesi Anneleri’nden Maside Ocak yaptı. “755 haftadır söyledik, söylemeye devam edeceğiz; evlat acısı her anne için aynı yakıcılıktadır” diyerek sözlerine başlayan Ocak şöyle dedi:
“Evlat yolu gözlemenin ne demek olduğunu bilen aileler olarak, Diyarbakır’daki ailelerin acılarını en İyi biz anlarız. Onların acılarının araçsallaştırılması, günlük siyasetin bir parçası haline getirilmesi en çok bizi yaralar. Her annenin evladına kavuşma talebi bizim de talebimizdir. Yüksek sesle haykırıyoruz; barış olsun anneler evlatlarına kavuşsun! Barış olsun ne asker, ne polis, ne gerilla annesi ağlamasın.”
“12 Eylül Askeri Darbesi’nin üzerinden 39 yıl geçti. 12 Eylül faşist darbesine liderlik eden beş Milli Güvenlik Konseyi üyesi generalden dördü, AKP iktidardayken öldü ve ulusal törenle devlet mezarlığına gömülerek onurlandırıldı, İşledikleri insanlığa karşı suçların hesabını vermeden ölen darbeci generallere karşı iktidar darbeyi meşrulaştıran, insanlık suçlarını normalleştiren, halka karşı suç işlemeyi teşvik eden bir yaklaşım sergiledi. 12 Eylül işkencehanelerinde gözaltında kaybedilen insanlarımızın akıbetleri ise hala karanlıkta bırakılmaya, failleri hala korunmaya devam ediyor.”
’12 EYLÜL BİZİM İÇİN 39 YILDIR SÜRÜYOR’
“Cemil Kırbayır, Hüseyin Morsümbül, Mahmut Kaya, Hayrettin Eren, Nurettin Yedigöl, Zeki Altunbaş, Veysel Güney, Süleyman Cihan, Mustafa Hayrullahoğlu, Maksut Tepeli, Nurettin Öztürk 12 Eylül işkencehanelerinde kaybedildiler. Süleyman Cihan’ın işkence ile öldürülen bedenine 3 ay sonra, Mustafa Hayrullahoğlu’nun işkence ile öldürülen bedenine 5 ay sonra kimsesizler mezarlığında ulaşıldı. Diğerlerinin ise hala mezarları gizleniyor. 12 Eylül darbecilerinin idam ettiği İlyas Has’ın mezarına 28 yıl sonra ulaşılabildi. İdam edilen Veysel Güney’in mezarı İse hala gizleniyor. Tanıklara rağmen, belgelere rağmen, Adli Tıp raporlarına rağmen, TBMM raporuna rağmen 12 Eylül’de gözaltında kaybedilen evlatlarımız için adalet sağlanmıyor. Özetle 12 Eylül bizim için 39 yıldır sürüyor. 12 Eylül’ün milyonlarca kişinin hayatını etkileyerek ağır travmalara neden olan kanlı mirası bugünümüzü de zehirliyor. 12 Eylül’ün gözaltında kayıpları inkar eden ve cezasız bırakan zihniyeti bugün de sürüyor.
‘HAKİKAT VE ADALET ZAMAN AŞIMINDA YOK EDİLDİ’
“1992-1995 yılları arasında 12 kişinin gözaltında kaybedilmesi ve 10 kişinin infaz edilmesi ile ilgili yürütülen Kızıltepe JİTEM davası, delillere rağmen, tanıklara rağmen 9 Eylül’de beraatle sonuçlandı. Mahkeme JİTEM’in varlığını inkar etti. JİTEM’in Bıçak Timi aklandı. Mahkeme eliyle hakikatin üzeri kalın bir örtüyle kapatıldı. Hakikat ve adalet zaman aşımında yok edildi. Bin bir zorlukla yargıya taşınan bu dava da cezasızlık geleneğinin bir parçası oldu. Cevap verin o zaman; Gözaltına alındıktan çok uzun yıllar sonra ölüm kuyularında kemiklerine ulaştığımız evlatlarımızı davanın sanıklarından Albay Hasan Atilla Uğur ve diğer 8 kişi öldürmediyse, onları işkenceyle öldürüp kuyulara kim gömdü? Cevap verin o zaman; devletin güvenlik güçlerince gözaltına alınan, devletin resmi binalarında işkenceyle öldürülüp kuyulara gömülen evlatlarımız için adaleti mahkemelerde değilse nerede arayalım? Devlet eliyle işlenen ve cezasız bırakılan cinayetlerden kimi sorumlu tutalım? 2015 yılında ‘Biz siyasiler, ülkemizde işlenen cinayetlerden sorumluyuz. Tavrımızı ortaya koymak zorundayız.’ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan cevap ver; bu topraklarda devlet eliyle işlenen ve cezasız bırakılan cinayetlerden kimi sorumlu tutalım? Zübeyir Birlik, Abdulbaki Birlik, Kemal Birlik, Zeki Alabalık, Menduh Demir, Nurettin Yalçınkaya, Necat (Şemsettin) Yalçınkaya, Mehmet Emin Abak, Hıdır Öztürk, Abdulvahap Ateş, Mahmut Abak ve Yusuf Tunç güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınarak kaybedildiler. Şeyhmus Kaban, İzzettin Yiğit, Yusuf Çakar, Abdurrahman Öztürk, Mehmet Ali Yiğit, Abdulbaki Yiğit Abdulvehap Yiğit, Süleyman Ünal, Mehmet Nuri Yiğit ve Tacettin Yiğit güvenlik güçleri tarafından infaz edildiler. 12 Eylül ‘de ve Kızıltepe’de kaybedilenleri unutmayacağız.”
‘GALATASARAY’DAN VAZGEÇMEYECEĞİZ’
Ocak son olarak şöyle seslendi:
“Onları kaybedenleri, katledenleri cezasızlıkla koruyanları unutmayacağız. 56 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz. Bir gün mutlaka ama mutlaka hakikat kazanacak, hak yerini bulacak, adalet sağlanacak. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir Türkiye için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz.”
Kızıltepe JİTEM davasının Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen karar duruşmasında, mahkeme heyeti davanın gözaltında kaybetme ve yargısız infaz suçları yönünden zamanaşımından düşmesine, örgüt yöneticiliği ve üyeliğiyle suçlanan sanıkların da beraatına karar verdi. Karara dair Cumartesi İnsanları/Anneleri’ne mektup gönderen ailelerin avukatı Erdal Kuzu şunları belirtti:
“Kızıltepe JİTEM Dosyası’nda bizzat aileler tarafından, kuyulardan çıkarıldı. Resmi prosedürler uygulanarak, bunların kaybedilen insanlar olduğu çok net bir şekilde açığa çıkarıldı. Bu suçları işleyen failler de ortaya çıkarıldı.
“Gözaltına alınıp, kaybedilen insanları kuyularda bulmamız aslında ‘zorla kaybettirilmenin’ somut hale gelmesidir. Ancak devlet bilinen refleksi yine gösterip kendi adına suç işleyenleri koruma altına aldı. Bu yargılama ile Devlet bir daha suçüstü Halinde yakalanmıştır.
Kızıltepe JİTEM dosyasmın tamamı Devletin bilgisi dahilinde yapılan yargısız infaz,’zorla kaybettirme’, İşkence, Zorla köy boşaltmanın belgesidir.
“Sanıkların beraat etmiş olması onların toplum vicdanında aklandıkları anlamına gelmemektedir. Türkiye halkları kendi vicdanlarında bu suçları işleyenleri çoktan cezalandırmıştır. Annelerin onurlu mücadelesi ile ortaya çıkan Kızıltepe Davası yine onların mücadelesi ve desteği ile hak arayışımız devam edecektir. Mahkemenin kararı da bu ülkenin tarihinde kara bir leke olarak kalacaktır. Cumartesi annelerinin mücadelesini saygı ile selamlıyoruz.Unutmayacağız, Unutturmayacağız…”