Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

'Cübbeli Ahmet'in suçladığı 'Selefi' isim konuştu

Cübbeli Ahmet'in suçladığı selefi isimlerden Murat Gezenler, "Selefiler kurban edilecek. Zemin hazırlanıyor. Bir ay sonra operasyonlar başlayacak, hepimiz içeriye gireceğiz" dedi. Gezenler, Türkiye'de 20 binden daha fazla selefi olduğunu söyledi.

Kamuoyunca Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün “Selefi dernekler silahlanıyor” açıklamalarının yankıları devam ediyor.

Emniyete konu hakkında ifade veren Cübbeli Ahmet’in hedef aldığı Selefi isimlerden Murat Gezenler, Sözcü gazetesinden İsmail Saymaz’a dikkati çekici açıklamalar yaptı.

Saymaz, Gezenler ile yaptığı röportajdan önce “IŞİD’in Konya lideri” olarak bilinen isimle ilgili şunları yazdı:

“Türk toplumu müşrik bir toplumdur. Çünkü oy atmak ve çocukları okula göndermek şirktir. Askere gitmek küfürdür. Türkler Müslüman değildir.” Bu sözler, Türkiye'deki Selefilerin en şöhretli vaizlerinden biri olan Murat Gezenler'e ait. Gezenler, “Silahlı 150 Selefi dernek var” diyen “Cübbeli Ahmet Hoca” lakaplı Ahmet Mahmut Ünlü'nün, bizzat adını verdiği Selefilerden… Ünlü'nün iddiasını sormak ve Selefiliği anlamak için Gezenler ile konuştum.

46 yaşındaki Gezenler evli ve dört çocuk babası… Konya'da yaşıyor. Şehadet Yayınları yoluyla görüşlerini yayıyor. Yazdığı üç, çevirdiği 20 kitabı var. İmam hatip lisesinde Selefiliği benimsemiş. Harita, maden ve jeoloji mühendislikleri ile uzay bilimi bölümlerini kazanmış. Fakat hepsinden atılmış. 2001'den beri El Kaide ve IŞİD'den dört yıl cezaevinde kalmış. Tüm davalardan beraat ettiğini söylüyor. Kendisini “davetçi” diye niteliyor. Aslında propagandist… 2016'ya kadar IŞİD'i desteklediğini saklamıyor. Zaten MİT raporunda IŞİD'in Konya lideri sayılıyor. Ancak o, “Benim cemaatim yoktur. Liderlik vasfına sahip değilim. Beraber olduğum arkadaşlar var” diyor.

Gezenler’in Saymaz’ın sorularına verdiği cevaplar şöyle:

-Neden IŞİD'in Konya lideri diye nitelendiriliyorsunuz?

Çünkü IŞİD'i ilk sahiplenenlerden oldum. O dönem Suriye'de mücadele eden bir yapıydı. Hak görüyordum.

-Hangi bağlamda?

Diğer grupların derdi sadece Esad'ı düşürmekti. Mesela ÖSO'nun hiç İslami alt yapısı yoktu. IŞİD, çıktığı bölgede İslami hükümler uyguladı.

-MİT raporunda taraftarlarınızın IŞİD'e katıldığı yazılı.

Konya'da herkes IŞİD'e katıldı.

-Bunlar mescidinizin müdavimi miydi?

Tabii tabii.

-Siz gitmeyi düşündünüz mü?

Ben silah kullanmayı bilmiyorum. Teşebbüs etmedim.

-Gidenleri engellediniz mi?

Hiçbir zaman cihat hareketlerini engellemedim.

-IŞİD'in savaşını cihat olarak mı görüyordunuz?

Tabii ki.

- Peki bugün?

Bugün varlığı kalmadı. 2015'ten sonra işler değişti.

-IŞİD'in Türkiye'deki terör eylemlerine nasıl bakıyorsunuz?

Türkiye'deki davet ortamında, bırakın silahlanmayı, kötü söz söylemenin bile haram olduğuna inanan bir topluluğuz. Bu eylemleri uygun görmüyoruz.

-Eylemleri kınadınız mı?

O dönemde cezaevindeydim.

İnsan yakmasını, kafa kesip elektrik vermesini nasıl yorumluyorsunuz?

Şeriata göre haram değildir. Ama haram olmayan her şey yapılacak diye bir kaide yoktur. Bunların menfaat getirici olduğuna inanmadım.

Siz de Alevi ve Şiileri İslam dışı görüyor musunuz?

Tabii ki.

-IŞİD türbeleri yıktı. Siz Konya'daki Mevlana Türbesi için ne düşünüyorsunuz?

Türkiye'de İslami idare olsa yapacağı ilk iş bu tip tekke ve türbeleri yok etmek olur.

-Ya tarikatlar?

Onlar Allah'tan başka ilah edinmiştir.

-IŞİD'e neden katılmadınız?

Düşünce olarak yakın değiliz. IŞİD, Sünni toplumları Müslüman kabul ederken, biz müşrik kabul ediyoruz.

-Anlamadım!

Türkler IŞİD için Müslümandır. Ama bizim için değildir.

-Biraz daha açar mısınız?

İnsanların hükmü Allah'tan gayrısına vermesi şirktir. Oy atmak şirktir. Çocuğu okula göndermek şirktir.

-Askere gitmek?

Küfürdür.

-Bu kişiler Müslüman değil midir?

Değildir. Müşriktir.

-Türkler yeniden mi Müslüman olmalıdır?

Hiç Müslüman olmamıştır.

-Sadece Selefileri mi Müslüman sayıyorsunuz?

Evet, bu akidede olanları kabul ediyorum.

-Çocuklarınızı okula gönderdiniz mi?

Hayır, göndermedim. Özel öğretmen tuttum.

-Cemaatiniz ne yaptı?

Uzun süredir Konya, Ankara ve İstanbul'da Müslümanlar 3-5 kişi bir araya gelip çocukların eğitimini çözüyor.

-Nasıl çözüyor?

Ev tutuyorsunuz. Orada ders veriyor, bu işi bilenler. Çok sağlıklı değil.

-Diploma?

Diplomaya ihtiyaç hisseden kim ki? Ya da dışarıdan okutabilirsin.

-IŞİD ile savaşan Türk askerini şehit görmüyorsunuz, yanılıyor muyum?

Yani…

-“Yani” derken?

Yani, şehit görmüyoruz. Kim Allah kelimesinin yücelmesi için savaşıyorsa şehit odur.

-Ölen, Türk Ordusu'ndan ise?

O şehit değildir.

-Türkiye'de kaç Selefi var?

Çok yüksektir. MİT raporunda dediği gibi 10-20 bin değildir. Her ilde 20 cemaat vardır. Biri beş kişi, biri 10 kişi… Tekfir etme düşüncesinden ötürü sürekli ayrışıyoruz. Ancak 2 bin dernek yoktur.

-Cübbeli'nin açıklamalarına nasıl bakıyorsunuz?

Selefiler kurban edilecek. Zemin hazırlanıyor. Bir ay sonra operasyonlar başlayacak, hepimiz içeriye gireceğiz. İkincisi, tarikatlar kan kaybediyor.

-Neden kurban edileceğinizi düşünüyorsunuz?

Sisteme entegre olmadığımız için.

-Silahlı Selefi grup yok mu?

Böyle bir düşüncesi olmadı Selefi yapının. Ben 2001'den beri beş operasyon yedim. Bir kibrit çıkmadı. Belki bir iki kişi silahlanmış olabilir.

***

"CÜBBELİ BİRŞEY YAPMAYA ÇALIŞIYOR YA DA ONA BİRŞEY YAPTIRIYORLAR"

İlahiyatçı Mustafa İslamoğlu ve Nazif Ay, ‘Selefiler silahlanıyor’ tartışmasını değerlendirdi.

Cübbeli Ahmet olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü’nün yeniden gündeme getirdiği “Türkiye’de Selefi örgütlerin silahlanması” tartışması sürüyor.

Cumhuriyet'ten Zehra Özdilek'in haberine göre, tartışmayı değerlendiren ilahiyatçı Mustafa İslamoğlu, “Cübbeli, burada ne yapmaya çalışıyor, onu bilmiyorum. Birileri onu kullanıyor olabilir. Kimin kullandığını kendisi daha iyi bilir. Tarikatları işin içine katmıyor. Oysaki teröre bulaşmışlık selefilik ile sınırlı değil” dedi.

İlahiyatçı Nazif Ay, “Mahalle aralarında kermes düzenleyen, küçük çocuklara ve gençlere yönelik kurs ve konferanslar tertip eden selefi dernekler, aslında göstere göstere resmi kurumlara alternatif olduklarını ispat etmektedirler. Selefiler, daha çok İstanbul’un geri kalmış ilçelerinde örgütlenmektedir” ifadelerini kullandı.

NAZİF AY: ‘BELEDİYELERE YAPIŞMIŞLAR’

İlahiyatçı Nazif Ay, konuşmasına şöyle devam etti:

Yazılarımda, kitaplarımda hem tarikat ve cemaatlerin hem de selefi örgütlerin siyasal iktidarı ele geçirme ideallerinin olduğunu ve bir gün mutlaka darbeye kalkışacaklarını örneklerle açıklıyordum.

Cihat argümanıyla İslam dünyasını terörize etmeye çalışan Siirt merkezli Selefi gruplardan Hizbullah, sırf onların içyüzünü deşifre ettiğim için beni ölümle tehdit etti. Selefilerden bir kısmı silahlı mücadele yöntemini benimsemiş olsa da diğer bir kısım selefiler ise laik düzene sert bakışın dışındaki vahşet yöntemlerini onaylamazlar. Ama selefiler genel yönelimle seküler anlayışa karşı tahammülsüzdürler. Önceleri, camilerde resmi görevli hocalara uyarak namaz kılmayan selefiler, son dönemlerde menfaatları gereği, genel kabullerinden görünürde uzaklaşmışlardır. Şimdilerde İslamcı politikaların propagandasını ve reklamını yapmakta, belediyelere yapışmış asalaklar olarak yaşamlarını sürdürmektedirler.

Bazı belediyelerin çay bahçelerindeki bölüşümün paydaşlarıdırlar. Türkiye’de kurucu lideri Salih Mirzabeyoğlu’nun olduğu İBDA-C de bir selefi örgüttür. İBDA-C’nin silahlı mücadele anlayışıyla ne kadar paralel olduğu ancak istihbarat birimlerince tespit edilebilecek birçok dernek ve vakıf faaliyetlerine devam etmektedir. Uluslararası alanda İsrail ile yaşanan Mavi Marmara meselesinin altında selefi radikalliğinin bulunduğunu söylersem konunun ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılır.

İLAHİYATÇI MUSTAFA İSLAMOĞLU: NE YAPMAYA ÇALIŞIYOR?

İlahiyatçı Mustafa İslamoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:

Selefilik deyince bir çuval açıp tümünü doldurmak hakkaniyetli ve doğru değildir. Selefiliği bir düşünsel tercih olarak seçen barışçıl selefiler de var. Bunun yanında cihatçı terör örgütlerinin birçoğu selefi örgütlerdir. Selefilik özü itibarıyla Kuran’ın yanına hadisi de koyan, hadis ne dediyse onunla hareket eden bir akıl.

Özü itibarı ile siyasete ve güce talip. Güce talip olduklarında çıldırıyorlar. Cübbeli, burada ne yapmaya çalışıyor, onu bilmiyorum ama bir şey yapmaya çalışıyor ya da ona bir şey yaptırıyorlar. Çok zaman olduğu gibi. Birileri onu kullanıyor olabilir. Kimin kullandığını kendisi daha iyi bilir.

Tarikatları işin içine katmıyor. Oysaki teröre bulaşmışlık selefilik ile sınırlı değil. Mesela Türkiye’de Selefiler beni de kâfir ilan ettiler. Nedeni, hadise eleştirel yaklaştığım için. Hadis kültüreldir, dinin bir parçası değildir. Kuran’ın paraleli ilan edilemez. IŞİD, 3.5 yıl önce benim gibi eleştirel yaklaşan yazar ve akademisyenin fotoğrafını internete koyarak altına da bir yazı döşemişti.

İBDA/C, IŞİD, El Kaide gibi 6 örgüt beni tehdit etti. İnsana yönelik şiddet kullanımı selefilerle sınırlı değil. Sufilerin şiddet yanlısı grupları da var. Hatta Türkiye’de silahlı mafyatik tarikatlar da var. Devlet arada operasyon düzenliyor ama al al bitmiyor. Arada kulağıma geliyor, farklı illerde dernek adı altında örgütleniyorlar. Bunların içinde şiddete bulaşanları da var bulaşma yanları da var.

ANKA'YA DA RÖPORTAJ VERDİ

IŞİD’in Türkiye’ye saldırılarında onun ismi emniyet fezlekelerinde ve iddianamelerde yer aldı. Murat Gezenler grubu olarak biliniyordu. IŞİD üyelerinin yakalandığı evden kitapları çıktı. IŞİD’e katılmak üzere Suriye’ye gidenlerin onun grubunda olduğu belirlendi. El Kaide ve IŞİD davalarından 4 yıl cezaevinde kalan Murat Gezenler en son hakkında konuşulanlarla ilgili kendisine soru sorulmamasından şikayetçiydi. ANKA, Gezenler ile söyleşi yaptı. ANKA'nın Ankara’da yüz yüze gerçekleştirmek istediği söyleşiyi Gezenler başkente alınmadığı için çevrimiçi olarak yapmayı istedi. ANKA, Türkiye’nin merak ettiği soruları Gezenler'e sordu.

-Ankara’ya giremediğinizi söylediniz. Neden giremiyor sunuz? Ankara’ya sizi almıyorlar mı?

Ankara’ya birkaç kere gittiğimde istihbarat girmemem gerektiğini söyledi. Birisi tehdit variydi, ikincisi daha güzel bir ifadeydi. Kimseye rahatsızlık vermemek adına Ankara’ya gitmiyorum. Sadece düğün, dernek olursa gidiyorum.

-“İstihbarat” dediniz? Kimi kastediyorsunuz?

Sivil vatandaş. Karşınızdakinin kim olduğunu bilmiyorsunuz. Emniyet mi, MİT mi? Başka bir şey mi? Gerekçesini de söylemediler.

-Babanızın savcı olduğu yönünde bir iddia var. Babanız savcı mı?

Bu iddiayı ilk ortaya atan Cumhuriyet yazarlarından birisi. Sizinle görüşmemizin sebeplerinden birisi de bu. Adam hakkımda hiçbir şey bilmiyor, hakkımda internetten bilgi topluyor. Kitap yazıyor. Benim babam savcı değil. Adliyede katipti. Yalnız uzun süre önce emekli oldu.

-Eğitim durumunuz nedir?

İmam hatip lisesinden mezun oldum. Sayısalcıydım. Farklı 4 mühendislik fakültesinde okudum. Üçünde birer sene, diğerinde 3 sene okudum. Ama hiçbirini de bitirmek nasip olmadı. 3’ü Konya’daydı, biri Ankara’da. Ankara’daki uzay bilimleri ve astronomi. Konya’dakiler harita, makine ve maden.

-Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz?

Pazarlamacılık yapıyordum. Daha sonra Arapça tercime yaptım. Kitap satıyorum. Son 2 yıldır yayınevimiz var. Hamdolsun şu an durumumuz iyi.

-Evli misiniz, çocuğunuz var mı?

Evliyim. 3 oğlan, bir kız. 4 çocuğum var.

-Sizin cemaatiniz ve siz tartışılıyorsunuz. Murat Gezenler grubu kaç kişi ve hangi illerde örgütlü?

Örgütlü ifadesi uygun değil. Bizim açımızdan ifadelerin şerri boyutu önemli. Cemaatleşme. Benim böyle bir grubum yok. Böyle bir cemaatleşmem yok. Ankara’da uzun zamandır beraber olduğumuz ama yanlarına gelip, gitmediğim arkadaşlar var. Konya’da var. Onun dışında Türkiye’nin hiçbir yerinde yok.

-Sizin görüşünüz nedir? Neden size bağlı hareket ediyorlar?

Bir görüş sahibisiniz ve bu konuda kendinizi yakın hissettiğiniz birisine kendinizi yakın hissediyorsunuz. Bağlılıksa bu bağlılık var. Ama evleneceği, düğün yapacağı zaman benden izin alan bir yapılanmamız yok bizim.

-Kendinizi ne olarak konumlandırıyorsunuz, insanlar sizi neden takip ediyor?

Şerri anlamıyla hoca konumunda, benim kendi ifademle abi konumundayım.

-Selefi bir inanca sahip misiniz?

Tabi. Selefi bir düşünce yapısına sahibim.

-Selefilik nedir?

Selef kelimesi, önce geçen demektir. Mesele bir iş yapıyorsunuz, sizin yaptığınız işi sizden önce yapan kişi emekli oldu veya vefat etti. Yerine siz geçtiniz. O sizin Selefiniz oluyor. Kur’an-ı Kerim’de 8 yerde geçer. Selefilik demek dini anlarken, sahabe yani ilk 3 nesil gibi anlamaktır.

-Selefi inancına sahip insanlar silahlanıp, bir yere cihada mı gidiyor?

Aslında hiç kimsenin ciddiye almaması gereken bir konu. Şu anda Türkiye’deki Selefiler arenaya atıldı parçalanacak. Bunun zemini oluşturuluyor. 2 bin derneğin silahlanması ve devletin budan haberdar olmaması mümkün mü? Diyelim ki mümkün, Cübbeli Ahmet Bey bunu biliyor. Bunu televizyondan söylemesi mi daha uygun, yoksa gidip gizli gizli devlete bildirmesi mi? Yani bu çok komedi. Ciddiye alınacak iddia değildi. Ama devlet ciddiye aldı. Adam karısını kesecek, yetişin dediğimizde gelmeyen devlet 2 bin devlet silahlanıyor sözünü ciddiye aldı. İçişleri Bakanı, emniyet ciddiye aldı ifadeye çağırdı.

Tarikatlar şu anda ciddi anlamda kan kaybediyor. Yıllarca insanları kandırdılar, din diye hurafe anlattılar, yanmaz kefen sattılar. Selefi davet güçlendikçe, bu menzildir, cübbelinin tabi olduğu tarikatlar kan kaybediyor. Bu anlamda iftiralarla üzerimize geliyorlar. Kendisi baş edemediği zaman devletle baş etmeye çalışıyor.

‘BİZDEN BİR TANE BİLE MANTAR TABANCASI ÇIKMADI’

-Size bağlı silahlı bir grup var mı, silahlanıyor musunuz?

2001’de bir operasyon yedim. Hizb ut-Tahrir operasyonuydu. Örgütün ismini bilmiyordum. 2008, 2013, 2015… Selefi dediğiniz yapılalar 3-4 ayda bir operasyon yer. Bir tane bile mantar tabancası çıkmamıştır bizden. Hiçbir iddianamede bizim, silah geçmemiştir. Sadece benim değil. Türkiye’de farklı farklı selefiler var ve hiçbirinde mantar tabancası çıkmadı. 2019’un sonunda Aralık’ın 25-26’sında Konya’da bütün hocalara operasyon yapıldı. Hatta bizim aramızda şakalaşma oldu. Hani mafyalara operasyon yapılır, ‘Babalar operasyonu’ derler ya. Konya’daki kısmen Selefi yapıya ait bütün hocalara silahla ilgili bir tane şey sorulmadı. Bir taraftan insanlara çıkıp kitap dağıtacaksınız, dersler yapacaksınız, ideolojik bir söylemde bulunacaksınız, diğer taraftan belinizde silah olacak. Bu ikisi bir arada yürümez. Bunu yapabilen başka bir örgüt de yoktur. Bunu Selefi, Hanefi de yapamaz sol örgüt de yapamaz. Örgütlenmenin ve cemaatleşmenin tabiatına zıttır bu. Bizim hiçbir zaman böyle bir gündemimiz olmadı.

‘TIRLARLA SİLAH SOKMA İMKANIMIZ VARDI YAPMADIK'

Mesela 2010-11 yıllarında Suriye’de iç savaş çıktı biz yardım götürdük. Bu devletin gözetimi ve bilgisi altındaydı. Hatay Valiliği, Reyhanlı Kaymakamlığı’nın tamamen bilgisi altında vakıflar ve dernekler aracılığıyla insani yardım götürdük. Emin olun Türkiye’ye tırlarla silah sokma imkanımız vardı. Bunu yapmadık. Kibrit çöpü sokmadık.

‘SİLAHLANMA MESELESİ GÜNDEMİ SAPTIRMAK’

Silahlanma meselesi gündemi saptırmaktı. Uşşaki Tarikatı’nın bu pislikleri açığa çıkıp, tarikatlar ve cemaatler tartışılmaya başlayınca gündemi değiştirmek ve bir taraftan de hakim güçlere bizi şikayet etmekti.

‘DEVLET BİZE GÜVENİYOR’

-Suriye’ye yardımı kime götürdünüz? Devlet size operasyon düzenlerken neden yardım götürmenize izin verdi?

Türkiye Cumhuriyeti her döneme sınır kapılarına kapılarını açtı. Bosna Hersek’de de Çetenistan’da da böyleydi. Bunlar legal faaliyetlerdi. Vakıf ve dernekler vasıtasıylaydı. Devlet buna ne için izin vermesin. Devlet bir de bize güveniyor. Bize yapılan operasyonun sebebi fikirlerimizdir. Bana 5 kez operasyon yapıldı ama hepsinden beraat ettim. Çünkü fikirler suç değildir. Mesela 2014 yılında beraat ettiğim bir dava vardı. Savcı mütalaası “Tamam bu adam Türkiye’yi kafir bir devlet görüyor ama fikir özgürlüğüdür. Çocuklarını okula göndermiyor fakat bu terör vasfıyla alakalı değildir” diyor.

Biz gariban çocuklar mıyız, yaramaz çocuklar mıyız? Bilemiyorum. Devletin ne zaman operasyona ihtiyacı olsa, bize operasyon yapar. Gideriz 8-10 ay yatar, çıkarız. Uzun süre operasyon devam eder. İnceleyin 2005-2012 El Kaide operasyonu vardır. Gözaltına alınan her 100 kişiden sadece 2’si hüküm yemiştir.

-Kime yardım götürdünüz?

Telin arkasında kim varsa ona götürdük. O zaman silahlı gruplar vardı. Biz birebir halka dağıttık. Hiç kimse şu gruba götüreceğiz, şu gruba götürmeyeceğiz demedi.

-Tarikatlar dediniz. Tarikat deyince toplumun aklına “Bunların malı mülkü, okulları, camileri vardır” diye geliyor. Sizin maddi olarak gücünüz nedir?

Mesela bu ay ev kiramızı daha ödeyemedik. Youtube’den canlı yayın dersleri yapacağız, aparatlar için 5 bin lira lazım. Daha alıp da canlı yayın dersi yapamadık. Bizim gücümüz bu kadar.

-Cihat sizin için nedir?

Kelime olarak gayret etmektir. Genel anlamda ikiye ayrılır. Ya davet cihadıdır. Ya da rital cihadıdır, insanlarla savaşırsınız. Cihat Allah’ın kelimelerinin yücelmesi için yapılan her türlü çalışmanın ismidir. Bu çalışma ya kalemle, sözle olur. Bir de Allah yolunda savaştır. Bu da rital, kılıç cihadıdır.

-Siz hangisini benimsiyorsunuz?

İkisinin de benimsenmesi vaciptir. İkisi de Kur’an’da geçer. Her Müslüman’a vaciptir ama bazen dilledir, bazen malladır, bazen kalemledir ve bazen de saldırı olduğu zaman silahladır.

-Savaş cihadı sizin için hiç söz konusu oldu mu?

Türkiye’de nasıl olacak ki? Türkiye’de bize karşı silahlanan, malımızı gasp eden kimse var mı? Türkiye’de böyle bir durum yok?

- Sizce Türkiye ‘kafir bir devlet’ mi?

Laik bir devlet değil mi? Türkiye İslam devleti, şeriat devletidir demek suç. Türkiye Anayasasına göre suç. Devlet kafir olmaz. Çünkü devlet canlı değildir. Ama bu devlet bir İslam devleti değildir. Zaten Türkiye Cumhuriyeti’nin de böyle bir iddiası yok. (Siz yani yönetime kafir diyorsunuz.) Kafir, Türkiye Cumhuriyeti idari olarak Allah’ın iznine hükmetmeyen, beşeri esaslara hükmeden bir yapıdır. Bu yapının Kur’an-ı Kerim’deki karşılığı tağuttur ve Müslüman değildir.

‘İÇİNDE YAŞADIĞIMIZ TOPLUM MÜŞRİK’

-Devletin imamlarının bulunduğu camiye gitmediğiniz biliniyor. Devlet imamlarının ardında saf tutmak sizin için günah mı?

Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan toplumun İslam’ı din olarak terk ettiğine inanıyoruz. Sadece isim kaldı. İçinde yaşadığımız toplum Müslüman olarak kendisini isimlendirse de Müslüman değildir. Müslüman toplum olmayışının sebebi ise İslam’ı fersah fersah terk etmeleridir. Biz içinde yaşadığımız toplumu umumen müşrik kabul ediyoruz. Cami imamları da bunların içine girdiğinden dolayı, Müslüman olmayanların arkasında namaz kılmıyoruz.

‘CÜBBELİ AHMET 3 KERE MÜŞRİK’

-Sizin söylediğinizden Cübbeli Ahmet’e de 'müşrik' dediğiniz anlaşılıyor...

O çok daha müşrik. Bu toplum bir kere müşrikse o üç kere müşrik.

-Vergi veriyor, oy kullanıyor ve askere gidiyor musunuz?

Benim işyerimin önüne yol dökmüş devlet. Buraya böyle bir yol açmış olmasa, kargo firmalara giremez. Vergi vermek devletle yapılan bir anlaşmadır. Haksız bir anlaşma, çok fazla vergi alıyorlar. Ama istersen yapma. Bundan dolayı biz vergi veriyoruz.

Askerlik yapmıyoruz. Askerlik neyi koruyor? Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasasını koruyor. Biz bu Anayasayı şirk Anayasası kabul ediyoruz. Ben nasıl koruyayım orayı. (Asker kaçağı olanlar) Kaçıyor, zorlanıyor, hapse düşüyor. Allah’a dua ediyoruz, gösterme bizi diyoruz. Görmüyorlar. Türkiye’de askerlik yapmamak hukuki olarak suç değil ki zaten.

Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir değil mi? Demokratik yapılarda hakimiyet, kayıtsız şartsız milletindir. Oy atmak hakimiyet yetkisini seçmenler vasıtasıyla yöneticilere devretmektir. Yönetim sizin elinizde, 50 milyon kişi yönetim işine giremeyeceğinden. Jan Jak Russa bunu böyle anlatıyor. Bu insanlar yönetim haklarını birine devreder. Biz de diyoruz ki hakimiyet ve hüküm Allah’ındır. Bu hak sadece Allah’a verilir. Allah’tan gayrisine verilirse bunun ismi şirktir.

‘İLAHİYATÇILARIN TAMAMI BİLİYOR’

Benim bu söylediklerimi Türkiye’deki ilahiyatçıların ve tarikat liderlerinin tamamı biliyor. Bunların doğru olduğunu hepsi çok iyi biliyor ama bunları dile getirdikleri zaman tutuklanırlar, 250 bin liraya televizyon kuramazlar. Mesela Cübbeli Ahmet Hoca’nın kitaplarına bakın. Kim böyle böyle yaparsa kafirdir, ona kafir demeyen de kafirdir diyor.

-Dernek ve vakfınız var mı?

Derneğimiz, vakıfımız yok. Selefiler dernek adı altında çalışma yapmayı kabul etmezler ki. Yaptığımız illegal bir şey yok ki. Bir isim kullanmıyoruz. Bizim cemaatimizin bir ismi yok.

-Türkiye sizin için Dar-ül Harp ülkesi mi?

Dar-ül Harp savaş devleti demektir. Türkiye Dar-ül Harp dediğiniz zaman savaşacaksın, malını alacaksın, kadınlar da cariye olacak demektir. Bundan dolayı bu ifadeyi kullanmak doğru değil. Çünkü Türkiye savaşılacak bir ülke değil. Bizim savaş alanımız değil, davet alanımız.

-AKP iktidarının yönetimini nasıl buluyorsunuz?

Bu soruya vereceğim cevap büyük ihtimal ile suç olacak. Daha önce başbakanken suç olmuyordu, cevap verebiliyorduk. Şimdi Cumhurbaşkanı olunca suç olacak. Recep Tayyip Erdoğan değil de başka biri olsun. Bu insan sabahlara kadar namaz kılsın, her gün oruç tutsun. Bütün malını mülkünü Müslümanların faydası için harcasın Allah’a şirk koşarsa, Allah bütün amellerini iptal eder.

Bugünkü idarecilerin hepsi hakimiyet konusunda Allah’a şirk koşuyor. Hüküm Allah’ınken hüküm yetkisini kendilerine tahsis etmişler.

AKP’nin 2001’den beri büyük hizmetleri de oldu. Havaalanına gittiğinizde eşinizin yüzü peçeliyse kadın bir görevli gelsin diyebiliyorsunuz. Daha önce başında başörtüsü olan kadın askeriye oğlunu ziyarete gidemiyordu. İslami alanda ve özgürlükler alanda ciddi kazanımlar sağladı.

‘ŞEYHİN HUZURUNDA DURMAK MI MAKBÜL’

-Silahı benimsemediğinizi, çağrı yaptığınızı ifade ettiniz. Bu çağrıyla insanlar geliyor mu?

Ben bu çalışmaya başladığımda 14 yaşındaydım, 1982’di. O gün bizim gibi düşünen insanlar var mı? Van’da bir kişi, İstanbul’da bir kişi diyorduk. Ne bileyim Gebze’de ilahiyat fakültesinde 2 tane arkadaş varmış filan diyordum. Bugün aradan 30 sene geçti. İstihbarat raporlarına göre 10-20 kişiden bahsediliyor. Demek ki bir yerlere gelinmiş. İnsanlar tarikatların “Ete kemiğe bürüdüm, Mahmut diye göründüm” ifadesini kabul ediyorlar da bizim davamızı niye kabul etmesinler. Dünyayı yöneten Allah görüşü mü daha makbul yoksa şeyhin huzurunda 1 dakika durmak mı daha makbul.

İlginizi Çekebilir
SONRAKİ HABER