Anıl KURTULDU / KRT
Okulların yarıyıl tatiline girmesiyle birlikte çocukların aileleriyle geçireceği zaman dilimi artmaya başladı. Yazarlarımızdan Anıl Kurtuldu, ebeveynler açısından bu sürecin sakin ve sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi adına klinik psikolog Yasemin Meriç Kazdal ile bir araya geldi ve raflardaki yerini alan “Sakin Ebeveyn” kitabını konuştu.
-Yasemin Hanım sakin ebeveyn kitabınız Nemesis kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı ve okuyucuyla buluştu. Ayrıntılarını konuşacağız ancak ilk olarak bu özel kitabın yazarı olarak sizi tanıyabilir miyiz?
Ben Yasemin Meriç Kazdal, Klinik Psikoloğum, 40 yaşındayım, yaklaşık 17 yıldır da psikoterapist olarak çalışıyorum. Biri 13 diğer 3 yaşında olan iki çocuk annesiyim. Aktif klinik çalışmalarımın yanı sıra çeşitli eğitimler ve seminerler veriyorum. Çocuk kitaplarına ve çizgi filmlere içerik danışmanlığı yapıyorum. Zaman bulabildiğim kadar akademik çalışmalar yürütüyorum. Ama işimi yaptığım esas yer terapi odası. Hayatımın büyük bir kısmı terapi odasında geçiyor. İşimin dışında da hareketli bir hayatım var, bambaşka yaşlarda olan iki çocuklu bir hayatın başka türlü olması pek mümkün değil zaten.
-Bu kitabı yazma hikayeniz nasıl gerçekleşti? nasıl karar verdiniz?
Benim psikoterapistlik yolculuğum yoğun olarak çocuklarla çalıştığım bir süreçle başladı. Mesleğe başladığım ilk yıllarda neredeyse her gün 7 – 8 çocuk seansı yapıyordum. O süreçte bir taraftan da yetişkin psikoterapisiyle ilgili süpervizyonlar alıyordum. Sonrasında hem çocuklarla hem de yetişkinlere çalıştığım daha da yoğun bir iş temposunun içine girdim. Bizim mesleğimizde farklı ekoller ve bu ekollerin insan psikolojisine dair farklı yaklaşımları var. Bu yaklaşımlara bağlı olarak da terapilerde kullanılan farklı teknikler... Birçok farklı ekolün eğitimini almış bir terapist olarak yıllar içinde yaptığım binlerce seansta ortak olan bir nokta vardı. Terapi koltuğuna oturan kişi cinsiyet, yaş, sosyo ekonomik düzey ve terapiye başlama sebebi ne olursa olsun mutlaka çocukluğundan getirdiği yaraları taşıyordu terapi odasına. Çocukluktan gelen en derin yaralar da çoğu zaman anne baba ile kurulan ilişki ve ebeveynlerin tutumuyla bağlantılı oluyordu. İşte Sakin Ebeveyn yaklaşımının fikir olarak zihnimde oluştuğu ilk an bu çocukluk yaralarının terapilerde sürekli karşıma çıkan en önemli ortak nokta olduğunu fark ettiğim andı.
Yazmayı çok sevsem de dinlemek ve konuşmak üzerine kurulu bir hayatım olduğu için yazmaya yeteri kadar zaman ayıramadım uzun süre. Sakin Ebeveyn yaklaşımının çerçevesini 6 sene kadar önce zihnimde tamamladım. Sonrasında küçük gruplarla Sakin Ebeveyn atölyeleri düzenlemeye başladım. Aldığım olumlu geri bildirimlerle küçük atölye çalışmalarını daha büyük gruplarla çeşitli kurum ve okullarda seminerler olarak uyuladım. Tüm bunları sürdürürken Sakin Ebeveyn yaklaşımını bir kitaba taşımayı düşlüyordum hep. Geçtiğimiz yaz 17 yıllık meslek hayatımda bir ilki yaşadım. Pandemi nedeniyle seanslarımı online yaptığım için 4 ay boyunca Foça’da kaldım. Oraya gittiğim ilk gece bilgisayarımı açıp yazmaya başladım. Belki de ömrümün en sakin ve keyifli yazını ailemle geçirirken yazın sonunda Sakin Ebeveyn’i de bitirmiştim.
-Sakin Ebeveyn kitabını sadece anne babalar için mi yazdınız?
Sakin Ebeveynlik mottosunu anne babalara bir yol haritası olabilmesi için hazırladım ama bu kitabı sadece ebeveynler için yazmadım. Her birimiz çocukluğumuzda bazı ebeveynlik tutumlarına maruz kaldık ve maruz kaldığımız ebeveynlik tutumu kendilik algımızın, kendimizle ve başkalarıyla kurduğumuz ilişkilerin temelini oluşturdu. Bugün kendini daha iyi anlamak isteyen her kişi mutlaka çocukluğunu derinlemesine gözden geçirmeli.
Kitabımı okurum için, hem çocuğuyla hem de kendi çocukluğuyla olan ilişkisini gözden geçirebilmesine yardımcı olacak bir rehber olarak hazırladım. Çocukluk yaralarını fark edemeyenler o yaraların acısını hem hayatları boyunca yaşar, hem de ilişkilerine ve çocuklarına aktarırlar.
-Okulların tatil dönemine girmesiyle birlikte çocukların aileleriyle geçireceği zaman dilimi artmaya başladı. Bu süreçte sakin kalabilmek adına ailelerin izlemesi gereken yollar nelerdir?
Çocuklarımızın onlarla kuracağımız keyifli ve huzurlu ilişkiye çok ihtiyaçları var. Anne babaların bunu kendilerine sıklıkla hatırlatmalarını istiyorum hep. Hepimiz ebeveynlik yolcuğumuzda bazen doğru bazen de hatalı tutumlar sergileyebiliyoruz. Ama günün sonunda çocuğumuz bizimle huzurlu mu, güvende hissediyor mu ve eğlenebiliyor mu? Bunlar çok önemli. Çocukların böyle hissedebilmesi için ebeveynlerinin hiç kızmayan, sinirleri alınmışçasına tepkisiz olan yetişkinler olmaları gerekmiyor. İster tatil günlerinde ister en yoğun zamanlarda olsun, çocuğunuzun duygularını önemseyen, kabul eden ve kapsayan bir yaklaşımda olursanız hem siz sakin kalırsınız hem de çocuğunuz kendisini güvende hisseder. Bu da birçok sorunun üstesinden gelebilmeniz için ihtiyacınız olan kapıları aralar.
Kitapta Sakin Ebeveynliğin 7 basamağını detaylı olarak okuruma aktarmaya çalıştım. Bunların her birini hayatınıza geçirdiğinizde Sakin Ebeveyn olduğunuzu fark ediyorsunuz ama sadece bir basamağı bile hayata geçirirseniz ebeveynlik deneyiminizin olumlu yönde değişmeye başladığını görebilirsiniz. Önümüzdeki tatil günlerinde çocuğunuzla mümkün olduğunca çok ilişkide kalın, gözlerine bakın, onları dinleyin, zaman ayırın.
-Kitabınızda şöyle bir cümle kurmuşsunuz. “kim ne derse desin bugün çok rahat bir şekilde çocuk büyütüyoruz.” bu cümleyi biraz açar mısınız?
Yaşadığımız dönemde eğitime, bilgiye çok daha kolay ulaşabiliyoruz. Çocuğumuzun bir hastalığı ile ilgili ya da bir sıkıntısının altında neler yatabileceğine dair sorularımıza daha hızlı yanıt bulabiliyoruz. Daha çok bilgi sahibiyiz, daha çok kaynağa ulaşabiliyoruz, İdeal bir zamanda ve ideal koşullarda olduğumuzu savunmasam da en azından kadın ve çocuk haklarını, özel gereksinimli çocukların eğitimini, medeniyete giden yolun gerekliliklerini konuşabildiğimizi düşünüyorum. İnsan psikolojisine dair çok daha büyük bir farkındalık var eski dönemlere nazaran. Bu nedenle artık çocuklu hayatın üstesinden gelmenin ötesinde ebeveynliğin tadını çıkarmayı planlayabiliyoruz.
-Çok insan hikayesi dinliyor ve bu hikayeleri mutlu sonla bitirebilmek için büyük mücadele veriyorsunuz. Bu süreçte sakin ve sağlıklı biri kalabilmek adına siz nasıl bir yol izliyorsunuz?
Aslında bir terapist olarak hiçbir zaman mutlu son hedefim yok. Danışanlarımın kendilerini anlamak için çıktıkları yolda onlara eşlik eden ve insan psikolojisine dair bilgi sahibi olan biriyim sadece. Direksiyon onlarda. Ben çoğu zaman yan koltukta bile değil, arka koltukta oturup onlara doğru soruları sormaya çalışıyorum. Onlar kendi yollarını belirliyorlar. Mutluluk ulaşılacak bir nokta, bir hedef değildir. Bir hedef varsa -ki her zaman olmak zorunda değil-, fark etmektir, anlamaktır. Terapistlerin danışanları için mücadele verdiği düşüncesine pek katılmıyorum. Terapist; sınırları, yolu, tekniği belli olan işini yapar. Tabi bu iş insan insana ilişkiyi tam merkezine aldığı için zaman zaman etkilenebilir ki biz buna karşı aktarım diyoruz. Böyle durumlar için de yine mesleğimizin vazgeçilmezi olan süpervizyon denilen yola başvurulur. Bu da işin ehli olan başka bir psikoterapistten destek almaktır.
Ben terapi odası dışında hiçbir yerde hiçbir şekilde terapist şapkamı kullanmamaya özen göstererek sakin ve sağlıklı kalmaya gayret ediyorum. Binlerce seanslık deneyim kazandıktan sonra seans bittiği anda, o seansa ait tüm duyguları orada bırakmayı büyük ölçüde öğreniyor terapist. Tabi yine de üst üste depresyon çalışmak ruhumu ve bedenimi yoruyor bazen. Genelde müzik dinleyerek duygularımın yatışmasına zaman tanıyorum. Çocuklarımla zaman geçirmek, tamamen onlara odaklanmak da zihnimin temizlenmesi için bana çok yardımcı oluyor.
-Kitabı okuduğumda bir çocuğun hayatının sağlıklı ilerleyebilmesi için öncelikle anne ve babanın kendisini keşfetmesi gerektiği hissine kapıldım. Bununla ilgili neler söylersiniz?
Kendini keşfetmek biraz iddialı olabilir belki çünkü kendini keşif sanıldığı kadar kolay değil ama en azından bazı soruların cevabını kendinde aramaya cesaret göstermek gerekiyor. Bana çocuğu için destek almaya gelen anne babaların çocuklarında şikayet ettikleri ve değişmesini istedikleri tutumun ya da davranışın aslında anne babanın yaklaşımıyla çok ilişkili olduğunu gözlemliyorum. O nedenle de daha çok anne babalarla çalışıyorum. Çocuklarımıza karşı tutumlarımızın geri planında yatan öyle çok dinamik var ki. Kendi çocukluk travmalarımız, hayallerimiz, keşkelerimiz, hırslarımız, korkularımız ve daha birçok duygu… Bir anne ya da baba kendi tutum ve davranışlarının geri planında yatan kendi gerçeklerini sorgulama cesaretini göstermezse çocuğuyla kurduğu ilişkide sorunlar yaşaması ya da çocuğunun duygusal ve davranışsal sıkıntılar yaşaması çok olasıdır.
-Son olarak kitap kapsamında söylemek ve eklmeke istediğiniz bir şey var mı?
Hikaye çocukken yazılıyor. Kendimizle ilgili birçok sorunun cevabı çocukluğumuzda saklı. Çocuklarımızı yaralamamak ve kendi yaralarımızı anlayıp kapsamak için Sakin Ebeveyn’nin okurlarına bir yol açmasını umuyorum.