Yazarlarımızdan Anıl Kurtuldu, ilk kitabıyla büyük beğeni toplayan yazar Aslıhan Dağıstanlı Aysev ile “Cesur Kızlara Yol Arkadaşları 2” kitabı kapsamında bir araya gelerek merak ettiklerini sordu.
“Cesur Kızlara Yol Arkadaşları” kitap serinizin ikincisi ‘Asla Pes Etmeyenler’, Nemesis kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı. Hem size hem de okuyucuya uğur getirsin ve okuyucusu bol olsun. Öncelikle sizi tanıyarak röportajımıza başlamak istiyorum. Kitabın yazarı Aslıhan Dağıstanlı Aysev kimdir ?
Çok teşekkür ederim. Ankara’da doğdum. Toplumun kızlara ve erkeklere biçtiği rolleri sorgulayan bir çocuktum. Prensesler gibi bir prens beklemek yerine beyaz ata atlayıp dünyayı gezen bir kadın olma hayalleri kuruyordum. Bu hayalimi gerçekleştirdim ve sürekli seyahat eden bir iş insanı oldum. ODTÜ İşletmeyi bitirip, University of Manchester’da yüksek lisans yaptım. Ardından global marka yönetimi konusunda kariyer yaptım. 2001’de ilk defa bir kadına teklif edilen kurumsal bir pozisyonu kabul ederek Cenevre’ye yerleştim. 20 seneyi aşkın bir süre milyar dolar cirolu markaların yönettim. Bu sırada dünyaca önemli sanatçılar ve kanaat liderleri ile çalışma fırsatı yakaladım. Turkishtime’in 500 Global Türk’ü arasına girdim. Birçok ülke ile iş yaptığım için istisnasız her toplumda kadının önüne erkeklere oranla iki-üç kat daha çok engel çıktığını fark ettim. İki kız çocuk annesi olduğumda, kızların önündeki engelleri kaldırmak için çalışmayı önceliklerimden biri yaptım. Yazarlık ve resim ise kariyerim boyunca faydasını gördüğüm çocukluk hobilerimdi. Bunları profesyonel olarak yapmaya kırkımdan sonra başladım. Kitapların yanı sıra Cumhuriyet gazetesi ve çeşitli yayın organlarına makaleler yazıyorum. Cesur Kızlar Sosyal Girişiminin ve İsviçre’deki Brave Girls of the World Association’ ın kurucusuyum. Bir sorunla karşılaşınca çözüm odaklı harekete geçen, çocukları, doğayı, sanatı ve gülmeyi seven biriyim.
“Cesur Kızlara Yol Arkadaşları “ kitabınızın hem ilkini hem de ikincisini yazmaya nasıl karar verdiniz ?
Dikkat ederseniz çocuk kitaplarında ana kahramanların çoğunluğu erkek. Hatta klasik prenses masallarında bile rolü çalan esas kahramanlar aslında prensler. Yani kızlar kendi hikâyelerinde bile geride. Ben kızlarıma özdeşleşebilecekleri, onları daha özgür ve güçlü kılacak rol modelleri ile tanıştıran hikayeler yazmaya ve anlatmaya uzun yıllar önce başlamıştım. Cesur Kızlara Yol Arkadaşları serisini yazıp, yayımlamamın nedeni ise kızımın sorduğu sorular oldu. Prenseslerin neden meslekleri yok anne ? ve Türk kadınları neden kitaplarda yer almıyor ? Onlar bir şey başaramadı mı ?
Bu soruların cevabını vermek, ‘Ben de yapabilirim’ özgüvenini ve cesaretini aşılamak için kızlara rol modeli olacak güçlü Türk kadınlarının biyografilerini kaleme aldım.
Kitapta ilgimi çeken noktalardan biri de okuyucunun gözünden kaçmasının mümkün olmadığı, kitabın bir sayfasını tamamen kaplamış olan “Cici Değil Cesur” cümlesi oldu. Bu cümleye kitapta bu kadar büyük yer vermenizin sebebi nedir ?
Bu cümle aslında işin özünü anlatıyor. Biz kızlarımızı cici, uslu, uysal kalıplarıyla yetiştirdiğimizde, onların büyüdüklerinde boyun eğen, kaderine razı, pasif kişilere dönüşmesini normalleştiriyoruz. Erkek çocukları içinse onları lider pozisyonuna hazırlayan ‘aslan, cesur, yiğit, mert , tuttuğunu kopartan’ gibi sıfatları kullanıyoruz. Dünyanın erkekler tarafından yönetiliyor olmasına bu durumda şaşmamak gerekir öyle değil mi?
Oysa kızların ‘ben de lider olabilirim’ inancıyla yetişmeleri gerekir. Dilde eşitlik tohumlarının küçük yaşta atılması gerektiğine inandığım için artik ‘Cici değil Cesur Kızlar zamanıdır” diyorum.
Kitabın bir yerinde “Prensesler gibi bir prens tarafından beğenilmeyi beklemek yerine.” cümlesini kullanmışsınız. Kitapta böyle bir cümleyi kullanmanızın sebebi nedir ?
Yüzyıllardır masallarda anlatılan, günümüzde de filmlerde, dizilerde ve günlük hayatta kendini sıkça gösteren bir klişe var: Güzel prensesler için mutlu son başarılı, varlıklı bir erkeğin (prensin) onları seçmesiyle geliyor. Seçimi yapan erkek, seçilen kız. Seçilme nedeni de çoğunlukla kızların fiziksel özellikleri. Ben bu tür klişelerin hem çocukların hayal dünyasını sınırladığına hem de kızları geri plana ittiğine inanıyorum. Çünkü mutluluk da başarı da başkalarının gözünde ne olduğumuzdan daha çok kendi gözümüzde ne olduğumuzla ve kendi seçimlerimizle ilgili. Hayallerini bir başkasının beğenisi üstünden kurgulamaya alışan çocukların öz güvenli olmaları zor. Başarıyı insanın kendi potansiyelini keşfedip, hayallerine ulaşması olarak tanımlıyorum ben. Kızlarımızı prensesler gibi bir prens tarafından beğenilmeyi beklemek yerine kendi hayallerinin peşinden koşan, çözüm üreten, engel tanımayan, cesur kızlar olmaya davet ediyorum.
Kitabı okurken ailenizin davranış biçimi ve hayata pozitif bakış açısı dikkatimi çekti. Bunun size nasıl bir katkısı oldu ?
Ben sevgiden torpilli bir evde yetiştim. Ailecek bir sürü badire atlattık ama asla neşemizi ve coşkumuzu kaybetmedik. Annem bu konuda cesareti ve güçlü duruşuyla rol modelimdir. Hayatın ekşi limonlardan limonata yapma sanatı olduğuna inanan bir babanın kızıyım. Bizim ailede, evin en küçüğü olmama rağmen seçimlerime saygı duyulur ve aileyi ilgilendiren kararlarda benim de fikrim alınırdı. Bu da özgüvenime ve liderlik vasıfları geliştirmeme katkı sağladı. 8 yaşımdayken babamın hediye ettiği iki kitap ‘Onlar da Çocuktu’ ve ‘100 Ünlü Türk’ ise Cesur Kızlara Yol Arkadaşları kitaplarının yazılmasına ilham oldu.
Kitabınızda keman virtüözü Suna Kan’dan dünyaca ünlü Türk müzisyen Karsu Dönmez’e, aramızdan ayrılan önemli yazarlarımızdan Halide Edip Adıvar’dan, dünyanın ilk kadın askeri pilotu Sabiha Gökçen’e kadar 30 benzersiz kadının hikâyeleri yer alıyor. Bu isimleri hangi kriterlere göre belirlediniz ?
Harika işlere imza atmış, pek çok ilham verici kadın arasında seçim yapmak kolay değil. Seçtiklerimin ortak noktaları cesaretleri, hayallerinin peşinden gitmeleri ve asla pes etmeyen kararlı yapıları. Önlerine farklı engellerin çıkmış olması, onların bu engelleri yılmadan aşmaları. Sınırlarını zorlamışlar, toplumun dayattığı cinsiyet kalıplarını da yıkmışlar. Aralarında köyden kente, azınlıklara, göçmenlere, bilimden sanata geçmişten günümüze farklı yaşamlardan gelen kadınlar olmasına da özen gösterdim. Kitabın tüm ülkeyi kucaklamasını istiyorum.
Kitapta, hayatı korkusuz ve cesur yaşayan kadınların başarı hikayelerine tanıklık ediyoruz. Bu isimler arasında sizin hikayenizle benzeyen bir hikaye var mı?
Herkesin hikayesi biricik tabi ki ama beni şahsen etkileyen hikayeler var. Mesela Halide Edip Adıvar yazarlıktan çavuşluğa pek çok farklı alanda çalışmış. Ben de hiçbir şey için geç değil diye düşünen biriyim ve yepyeni meslekleri ilerleyen yaşlarımda deneme cesareti gösterdim. Kız çocukları için yaptığım çalışmalarda da Türkan Saylan’ın yol arkadaşlığı benim için çok kıymetlidir.
Kitapta aynı zamanda “Çocuktan Al Cesareti “ diye bir bölüm yer alıyor. Buna nasıl karar verdiniz ?
Bu kitap kızlarımdan aldığım cesaretle, çocuklar için yazıldı. Bu yüzden içinde çocukların sesi de olmalı diye düşündüm. Çocuklarımızın sözleri kıymetli, onlara kulak vermeliyiz. Bunu da sadece lafta değil somut bir şekilde göstermek lazım diyerek, okurlarımdan gelen mektuplardan bir kısmına 2. kitabımda yer verdim.
Türkiye’nin dört bir yerinden okurlarımdan gelen, beni çok duygulandıran, umutlandıran, ‘iyi ki bu kitapları yazıp bunca güzel kalbe dokunabilmişim” dedirten bu mektuplardan anlıyorum ki vermek istediğim mesajlar, kız erkek tüm çocuklarda karşılık buluyor.
Son olarak kitap kapsamında eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Kitaplarla başlayan Cesur Kızlara Yol Arkadaşları yolculuğum sayesinde, Mardin’den Mersin’e, Hakkari’den Eskişehir’e harika insanlarla tanıştım. Her hafta farklı bir yöreden çocuklarımızla söyleşiler yapıyorum. Bir gönüllü ağı ile internet erişimi kısıtlı olan köylere kütüphaneler, kitap ve hayal dünyaları kurmaya başladık. Üçüncüsünü tamamlamak üzereyiz. Bir yandan da dört köye gönüllülerle uzaktan İngilizce eğitimi veriyoruz. Cesur Kızların hem hayalleri büyüyor hem de köylerine umut getiriyorlar. Umutlu yarınlar cesur kızların omuzlarında yükseliyor.