Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

Çıplak ayıplar...

Yaşadığımız toplumun ve maalesef faşizmin kol gezdiği tüm yaşam ortamlarının belki de yüzlerce, binlerce ayıbı var.

Mesela emek sömürüsü.

Mesela ırkçılık, din-mezhep ayrımcılığı.

Mesela cinsiyet ayrımcılığı.

Mesela kadına şiddet.

Mesela çocuğa şiddet.

Mesela hayvan haklarını yok saymak.

Saymaya kalksak, zaten ortaya tam teşekküllü bir "Faşizm Ansiklopedisi" çıkıverir.

Ama özet geçmek gerekirse, ilk sıralardan birini "İşkence ve kötü muamele" işgal eder, herhalde. Gerek toplumsal olayların bastırılması sırasında, gerek gözaltı ve tutuklama esnasında, gerekse ceza infaz kurumlarında kaba dayaktan başlayarak, aşağılamanın, kötü muamelenin ve insanlık onuru ile bağdaşmayan her tür davranışın sıradanlaştığı bir toplumdan söz ediyoruz.

Faşizmin alametifarikası niteliğindeki bu eylemlerin en "aşağılayıcı" türlerinden biri de "Çıplak arama"dır. Konuşurken, yazarken ne kadar kolay geliyor değil mi? Örneğin benim gibi (çok şükür henüz) başından böyle bir deneyim geçmemiş insanlara? Şekilsel bir eylem gibi geliyor. O yüzden de son günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsü de dahil olmak üzere, sıkça konuşur olduk bu "Alçaklığı".

Evet!.. Adlı adınca yazıyorum: Alçaklığı.

Bir insanı, sırf "şüpheli-zanlı, tutuklu ya da hükümlü olduğu" için, ya da kısaca "sizden olmadığı, sizin çizdiğiniz çizginin dışına çıktığı için" aşağılama hakkını, bedenin mahremiyetini ve dokunulmazlığını ihlâl etme hakkını kendinde bulabiliyor Devlet, ya da Devlet adına hareket eden bir kamu görevlisi.

"Çıkar üzerindekileri. Vücudunu görmek istiyorum" deme hakkını vermişiz çünkü o insanlara (lâfın gelişi 'insan' yazdım).

Bundan daha alçakça bir hareket tarzı olabilir mi? Yönetmelik ve tüzüklere yazılmış o vicdansız maddeler, sana giydirilmiş o üniforma, elindeki silah (cop, sopa, ateşli silah vs.) üzerinden elde ettiğin güç ile, bir kadının ya da erkeğin bedenini temaşa edebilmek ve hatta ona dokunmak hakkını elde edebilmenin dayanılmaz iğrençliğinden söz ediyorum.

Açıkça yazılı çünkü ilgili tüzükte: "Çıplak arama ya da beden çukurlarında........" diye yazılı. İnsan okurken yüzü kızarıyor. Ama bu konuda tüzük yayınlayanlar, imzalayanlar, emredenler ve göz yumanlar bu utancın zerresini bile hissetmiyorlar. Aynı tüzükte, sözüm ona "insancıl" görünmek adına "Bedenin önce üst tarafını soyup. Orası giyindikten sonra alt tarafını soyarak..." gibi aşağılık ifadeleri saymıyorum bile. Ben yazarken bile midem bulanıyor.

Çıplak ayıplar... - Resim : 1

Hattâ, bir sayın milletvekili çıkıp, milletin gözünün içine baka baka "Yok öyle bir şey. Uyduruyorsunuz" mealinde açıkça, utanmadan, sıkılmadan, inkar edebiliyor. Bunları dile getirenleri de (malum klişe liste) terör örgütleri ile irtibatlandırma iftirasını yelteniyor. Yok efendim FETÖ, yok efendim PKK.. Bilmem ne...

İnsan hakları ile ilgili evrensel beyanname ve antlaşmaların, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi metinlerin ayaklar altına alınıp çatır çatır çiğnenmesidir bu ayıbın icrası ve dahi inkârı. Yarın, iktidarı başka bir özgürlük düşmanı klik ele geçirirse, sanki kendisine yapmayacağının garantisi varmışçasına da bir pişkinlik içinde davranıyorlar.

Soruyorum o sayın (iktidar partisi) milletvekiline:

Eskaza, Fetullah Gülen adındaki hain Ağlak Vaiz'in eli kanlı çeteleri 15 Temmuz günü başarılı olabilseler, hepimize (mevcut iktidar sahiplerine dahil) aynı şekilde davranmayacaklar mıydı? Belki daha da vahşisini yapacaklardı. Üstelik, hâlâ yargılama ve başka düzlemlerde bunların korunduğu kollandığı iddialarının bir an için gerçek olduğunu düşünürseniz, bu korkunç olasılık hâlâ capcanlı değil mi?

Bugün, "görmezden geldiğiniz" ve ortadan kaldırmak için adım atmayı reddettiğiniz bu aşağılık muameleyi, yarın (maazallah) kendinize yönelse kabul edebilecek misiniz? Geçmişte, bırakınız bir kadını çırılçıplak soyup aramayı, "başörtüsünü çıkartmasını istemeyi" bile en ağır insanlık suçu olarak görüp meydanlara dökülen, sizler değil misiniz muhterem hanımefendi?

Cumhuriyet tarihi boyunca, hangi dönemde kim yapmış olursa olsun; 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül dahil, bütün olağanüstü dönemler, FETÖ kumpas yargılamaları dönemi de dahil, bugün de dahil, kim yaparsa yapsın, kime yapılırsa yapılsın, en ufak bir istisna tanımadan, en ufak bir taviz vermeden ve en ufak bir tereddütte bulunmadan, ama, lakin, ancak, fakat demeden kınıyor musun? Kınamıyor musun?

Al sana "İnsanlık Turnusol Kağıdı"

Bu kadar net.

Kendine ya da herhangi bir yakınına yapılmasını istemediğin bir şeyi "O bizden değil nasıl olsa" diye mazur görebilmenin, yüz çevirmenin ve hatta alkışlamanın ayıbı ile nasıl yaşayabildiğinizi aslında merak bile etmiyoruz.

Çünkü sizi iyi, çok iyi tanıyoruz.

- - - - -