KRT WEB / Berfin BAKAY
Aslı Çeliker, çocuk ergen psikoterapisti olarak çalışmakta. Çelikler, ''çocukların cinsiyetlerinden ötürü farklı muamelelere maruz kalmalarının kök nedeni ‘toplumsal cinsiyet’ kavramıdır'' dedi. Çeliker, KRT'nin sorularını yanıtladı.
- Türkiye'de evebeyn rolleri nasıl şekilleniyor ?
Türkiyede toplulukçu bir kültürün hakim olması, geleneklere bağlılık ve toplumsal cinsiyet kalıplarının oldukça yerleşik olması pek tabi aile yapısını ve ebeveyn rollerini ciddi şekilde biçimlendiriyor. Kadının tabiyatında doğurganlık ve bakım verme olduğu inanışı bir çocuğun dünyaya gelmesinde hem kadın hem erkek pay sahibiyken sanki çocuğun tek sorumlusu anneymiş, özellikle ilk gelişim yıllarında çocuk sanki sadece annenin çocuğuymuş gibi bir tutuma yol açıyor. Baba ise sabah evin kapısından dış dünyaya açılan eve akşam vakti geri gelerek sadece maddi bir kaynak sağlayan işleviyle ön plana çıkıyor. Araştırmalar babaların çoğunluğu çocuğunu hiç tuvalete götürmediğini, tırnaklarını kesmediğini, çocuğuna masal okumadığını, çocuğunun okul etkinliklerine katılmadığını yahut çok nadiren katıldığını gösteriyor…Öte yandan baba, çocuğun disipline olabilmesi için bir korku nesnesi olarak imgeleniyor; ‘akşam baban gelsin de sen o zaman görürsün‘ sözünü işitmeyen kaç kişi vardır? Disiplin ile sevgi kavramsal olarak sanki birbirinin karşıtı şeylermiş gibi algılandığı için de babanın çocuğuna sevgi göstermesinin, yakın ilişki kurmasının disiplin ve otorite kuramama tehlikesi yaratacağına inanılıyor. Günümüzde gelişen bilgi çağı bu tür yerleşik eski kalıp inançların bilimsel karşılıklarının olmadığını ortaya koydukça ebeveyn tutumları da yavaş yavaş da olsa değişip dönüşmeye başladı.
-Geleneksel aile yapısının olumlu ya da olumsuz yanları neler?
Geleneksel yapıdaki babanın otorite işlevinin ön planda oluşu babaların çocuklarıyla aralarına bir mesafe koymaları gerektiği inancınını oluşturmuş ve bu sebeple nesiller boyu pek çok çocuk babasıyla yakın ilişkiden mahrum kalarak büyümüştür. Baba ancak sert, duygularını belli etmeyen, uzak, erkeksi imajıyla var olabilmiştir. Özellikle ebeveyn olmayı ‘soyu sürdürme/ neslini aktarma gerekliliği’ olarak gören gelenekçi kültürlerde babaların çocuklarının büyümesinde pasif konumda kaldığı görülmektedir. Tüm bunlar çocuğun babayla bağ kuramaması, özdeşim figürü olarak sağlıklı bir özdeşim figürü bulamaması, benlik algısı, özgüven gelişimi, cinsel gelişimine ve cinsiyet rollerine dair öğrendikleri vb. üzerinde olumsuz etkiler oluşturmaktadır. Bizler çocukları ile ilgilenen babaların çocuklarının temel zihinsel ve akademik beceriler, sosyal uyum, dil becerileri ve bağımsız davranabilme becerileri açısından etkin katılımı olmayan babaların çocuklarından daha iyi gelişmekte olduğunu artık biliyoruz. İlgili babalık çocuğun gelişimine her boyutta olumlu katkı sağladığı gibi psikolojik sağlıklılığı ve ergenlik yıllarında suça sürüklenme, uyuşturucu madde kullanımı gibi risklerin düşük olmasında koruyucu etkiye sahip.
CİNSİYET AYRIMI BÖLGEDEN BÖLGEYE DEĞİŞİYOR
- Babaların davranışı çocuğun cinsiyetine göre değişiklik gösteriyor'' algısı değişiyor mu? Yoksa hala kız-erkek çocuğu ayrımı var mı?
Buradaki ayrım farklı farklı şekillerde karşımıza çıkabiliyor. Türkiye coğrafyası kendi içinde de bölgeden bölgeye farklı kültürel kodlara sahip haliyle bu da ebeveynlik modellerini biçimlendiriyor. Kimi yerde erkek çocuk özellikle biraz büyüyüp belli bir yaşı geçtiğinde baba ve ailenin diğer erkek üyeleriyle daha fazla zaman geçirmekte beraber oturup beraber kalkmakta fakat bu sosyal düzendeki bir aradalık duygusal bir yakınlıktan uzak olup sadece çocuğun görgü, usül-adap, gelenek- görenek aktarımı işlevi taşımaktadır. Kimi yerde babalar kız çocuklarına daha çok duygusal yakınlık gösterirken erkek çocuklarına karşı otoriter bir soğukluk kurmaktadır. Kimi yerde ise erkek çocuğuna ‘soy sürdürme işlevi’ olarak bakıldığından daha çok ilgi ve değer gördüğü gözlemlenebilmektedir.
Cinsiyetçi yaklaşımın kız ve erkek çocuğa farklı özellikler atfetmesiyle kızlar kırılgan, narin, korunması gereken erkek çocuk ise hareketli, haşarı, mutlaka disipline edilmesi, dizginlenmesi gereken bir bakış açısıyla görüldüklerinde ebeveynlerin farklı cinsiyetteki çocuklarına farklı tutumlar göstermesi şaşırtıcı olmamaktadır.
- Tüm çocukların cinsiyetlerinden ya da başka nedenlerden ötürü hiçbir ayrımcılığa uğramamalarını nasıl sağlayacağız?
Çocukların cinsiyetlerinden ötürü farklı muamelelere maruz kalmalarının kök nedeni ‘toplumsal cinsiyet’ kavramıdır. Toplumsal cinsiyet kadınlık ve erkeklikle ilişkilendirilen toplumsal ve kültürel cinsiyet normlarının tümünü ifade eder. Erkeklerin sağlam ve cesur kadınların narin ve kırılgan olduğuna inanılması gibi pek çok örnek toplumsal cinsiyet kalıbıdır. Bu kalıplar doğal (natüre) değildir, insanların ve toplulukların tarihsel süreçte adım adım inşa ettikleri yargılardır; öyleyse bunlar sabit, mutlak gerçek yahut değişmez şeyler değillerdir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin daha ilk çocukluk yıllarından itibaren zihinlerimize yavaş yavaş girdiğini, maruz kaldıkça içselleştirdiğimizi ve çocukluktan ergenliğe, ergenlikten yetişkinliğe tüm hayatımızı nasıl sınırlandırdığını; toplumca yargılanmamak ve kabul görebilmek için sunulan cinsiyet kalıbının içine sığmaya çalıştığımızdan ötürü kendi potansiyelimizin tamamını ortaya koyamadığımızı, yarattığı baskı ve stresi fark etmek ve dönüşümü için önce kendimizden başlamamız gerekir. Örneğin ağlayan bir çocuğa ya da yetişkine ‘erkek adam ağlar mı hiç ne ayıp’ dememek, ‘adam gibi yap’, ‘kız gibi davranma’ vb. cinsiyetçi ya da ayrımcılık içeren sözleri dilimizden arındırmak, kız çocuklarının dış güzelliklerine değil içsel özelliklerine övgüde bulunmak, çocuklara kıyafet satın alırken mavi-pembe gibi cinsiyetlere atfedilmiş renkleri seçmemek, kız çocuklarına bebek, mutfak eşyaları gibi erkek çocuklara ise uçak, lego vb. oyuncaklar vermekten kaçınmak, bir şeyleri sadece erkek olduğu için yapamayacağı ya da sadece erkek olduğu için yapabileceği gibi inançlar geliştirmesinin önünde durmak, bir çocuğun yahut yetişkinin sadece cinsiyetleri farkından ötürü eşit olmayan bir muamele gördüğümüz her yerde buna karşı sesimizi çıkartmak…gibi yapabileceğimiz pek çok, küçük gibi görünen ama esasında çok değerli, şey var.
ÇALIŞMA HAYATINDAKİ KOŞULLAR BABAYIDA KAPSAMALI
- Hala ebeveyn demek 'anne demek' mi?
Evet ne yazık ki yukarıda da bahsettiğim gibi aslında geçmişten gelen ve nesilden nesile aktarılan bu anlayışın yarattığı zincir etkisi söz konusu olmakla beraber sosyal bilimlerin ebeveynlik ve babalık üzerine araştırma eğiliminin artmasıyla, cinsiyetçiliğin kadın hareketi karşısında etkisini yitirmeye başlayıp cinsiyetler arası eşitlikçi bir anlayışın sosyolojik ve politik görüngülerinin ortaya çıkışıyla, kadının ekonomik hayata eskisinden daha aktif katılımıyla değişim ve dönüşümü yavaş yavaş gözlemlemeye başladık. Çocuğun fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının karşılamayı (alt değiştirmeyi, beslemeyi, sevgi göstermeyi, sarılıp öpmeyi vb.) feminen özelliklerle eşleştirdiği için çocuklarının bakımına katılmayan babaların oranı %78; yani gördüğümüz üzere cinsiyetçi bakış açısı babaların babalık yapmasının önündeki ciddi engellerden biri, bu madalyonun öteki yüzünde kadınların da aynı bakış açısıyla erkek anlamaz, beceremez gibi düşüncelerle babanın çocuğun bakımında rol alabilmesine alan açmadığını görebilmekteyiz. Öte yandan gerçekten çok uzun mesai saatleri çalışmak zorunda olmak çocuğa yeterince zaman ve enerji ayırabilmelerinin önünde durmakta; çoğu kişi yasal olarak babalık izni hakkı olduğunu bilmemekte yahut bunun kullanmaktan çekinmektedir. Çalışma hayatındaki koşullar sadece kadına annelik konusunda birtakım haklar sunmamalı aynı şekilde babaların da babalık yapma hakkını gözetmelidir. Hem iş verenler hem de çalışanlar haklar konusunda daha duyarlı olmalılar. Yanı sıra sosyal çevrenin destekleyici rolünü atlamamak gerekir; Afrika atasözünün de söylediği gibi ‘Bir çocuğu büyütmek için bir köy gerekir’; çocuk büyütmek çok katmanlı, oldukça zahmetli ve bitmeyen bir mesaidir…akrabalar, arkadaşlar ve okul desteği anne babanın ebeveynliğini güçlendirir. Ayrıca yukarıda bahsettiğimiz gibi toplulukçu bir kültüre sahibiz ve birbirimizden oldukça etkileniyoruz, ilgili babaların çevrelerine bakıldığında ilişki içinde oldukları sosyal ağlarındakilerin de ilgili babalar olduğu görülmektedir. Öyleyse erkekler ilgili babalık konusunda birbirlerine destek ve rol model olmaktadırlar diyebiliriz.
-İlgili anne baba nasıl olur?
Kültürümüzün yansımalarından biri olan ‘yemeyen yediren, içmeyen içiren’ ebeveyn yüceltmesi çocuğun temel haklarından olan barınma, beslenme, sağlık haklarının sağlanmasının iyi ebeveynlik ibaresi olarak algılanmasına yol açabiliyor fakat çocuğun sadece fiziksel değil duygusal ihtiyaçları da vardır. Fiziksel ihtiyaçlarının yanı sıra duygusal ihtiyaçları da karşılanan bir bebek-özellikle yaşamın bu ilk yıllarında- var olduğu haliyle değerli olduğu, koşulsuz sevildiği ve korunacağı, güvenli bir çevrede olduğuna, çevresindeki insanların onu gözettiğine dair temel bir inanç geliştirir. Anne babanın ilgisi ve sevgisi bu inancın çekirdeğidir. Bu temel inancın sağlıklı şekilde oluşabilmesi çocuğun tüm yaşamı açısından çok kıymetlidir. Bağlanma sadece anne ile gerçekleşir diye bir şey günümüzde geçerli bir bilgi değildir, baba da bir bağlanma figürüdür;öyle ki doğum anında anneye temas eden bebeğin mutlaka babanın da teniyle temas etmesi, bir süre babanın kucağında göz göze bir ilişki kurması sağlanmaktadır. Buradan hareketle babalara önerim eşlerinin hamileliğinden itibaren aktif rol almaları, çocuğun anne karnındaki gelişimini gözlemlemeli, doktor kontrollerinde bulunarak bebeğin hareketlerini ve seslerini duymalarıdır. Böylece erkenden bağ kurmak ve çocuğun büyümesinde etkin rol almak için motive olacaklardır. Eşler bakım verme sürecinde birbirine yer açmalı, babalar sadece ‘yardımcı’ olarak değil ebeveynlik partneri olarak görülmelidir, işbirliği ve uyum içinde ebeveynlik yapabilmek çocuğun gelişimini pozitif yönde etkileyecektir. Çocuğa yumuşak dokunuşlarla banyo yaptırmak, vücuduna masaj yapmak, altınını değiştirmek, yumuşak ses tonuyla ve göz teması kurarak onunla konuşmak, ayına ya da yaşına uygun oyunlar oynamak, beslenme, uyku ve eğitim konularıyla yakından ilgilenmek, çocuğu bize ait bir mülk gibi değil adım adım yetişen bir birey bakış açısıyla görmek, sosyal duygusal gelişimini takip etmek, olağan dışı tepkilerini dikkate almak ve ihtiyacının ne olduğunu anlamaya çalışmak ilgili anne babalığın genel bir tanımı sayılabilir.
Aslı Çelikler