CHP Genel Merkezi tarafından CHP İzmir İl Başkanlığı koordinesinde Seferihisar ilçesinde düzenlenen iki günlük "Meclis Üyeleri Kampı" sona erdi. Seçim süreci, parti çalışmaları gibi konuların ele alındığı kampın sonuç bildirgesi; CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, ilçe belediye başkanları, meclis üyeleri ile partililerin katıldığı bugünkü toplantıda açıklandı.
'İKTİDARA HEP BİRLİKTE YÜRÜYECEĞİZ'
İki günlük sürede çok faydalı bir çalışma yaptıklarını vurgulayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun şöyle konuştu:
"İki gün boyunca son derece faydalı bir çalışma yaptık. Karşılıklı görüş alışverişinde bulunduk. 'Daha iyisini nasıl yapabiliriz?' bunları değerlendirdik. Kıymetli düşünceler ortaya çıktı. Buradan çıkacak sonuç hem İzmir'imize hem Türkiye'mize yayılacaktır. Büyükşehir Belediye başkanımın ifade ettiği gibi, Hasan Tahsin 'Sen başla, bitiren bulunur' dediği gibi, İzmir başladı, inşallah ülkemizde de bitireceğiz. İzmir'den yaktığımız bu çoban ateşi Türkiye'ye yayılacak. Yaşasın Cumhuriyet Halk Partisi ve kuracağımız iktidara hep birlikte yürüyeceğiz. Yolumuz açık olsun."
'TOPLANTILARDAN UYUM VE ORTAK AKIL ÇIKTI'
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ise şunları kaydetti:
Cumhuriyet Halk Partisi tarihinde ilk kez İzmir'de hatta Türkiye'de böyle bir toplantı gerçekleştirildi. Büyükşehir belediyesi ve ilçe belediyeleri meclis üyeleri ve başkanlarla birlikte olağanüstü anlamlı bir toplantı gerçekleştirdi. Bu toplantılardan uyum çıktı. Bir ortak akılla geleceğin Türkiye'sini nasıl inşa edeceğimize dair ortak akıl çıktı. Şahsen geleceğin Türkiye'sine dair umudum bir kez daha katlanarak büyüdü. Bu organizasyonu yapan, içinde emeği olan herkese minnettar oyduğumu ifade etmek istiyorum. Büyük mutluluk ve gurur duyduğumu bir kez daha hissettirdiğiniz için ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
SONUÇ BİLDİRGESİ AÇIKLANDI
CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel'in okuduğu sonuç bildirgesi ise şöyle:
29 Ekim 1923’te saygın, özgür ve bağımsız bir devlet olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tarafından kurulan cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı yaklaşırken, devletimizin sosyal, idari ve ekonomik olarak büyük bir çöküşü tecrübe ettiğini, 85 milyonun bu çöküşün ağır sonuçlarına maruz kaldığına hep birlikte tanıklık etmekteyiz. Dünya siyasi tarihinde, tüm mazlum milletlere ilham kaynağı olan, müstesna bir kurtuluş mücadelesi neticesinde, kendi kaderini tayin etme iradesini, kendi eline alan milletimizin hak ettiği; insan onuruna yaraşır bir yaşamı kurma görevini, Cumhuriyetimizi kuran milli gücün tüm mensuplarına karşı büyük bir sorumluluk olarak görüyoruz. Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'ni içine sindiremeyen saltanat düşkünü kafalar, devletimize ve devletimizin kurucu devrimlerine saldırıyı her dönem gerçekleştirmiş, ancak başarılı olamamışlardır. Kendi aklını ve iradesini saraya ve sarayda oturana teslim eden zevat ve kendisine adeta padişah arayan yeni nesil saltanat düşkünlerinin dönemi, pek yakında cumhuriyet ve demokrasimizin gücüyle kapatılacaktır.
Milletimizi vatan sevgisi, millet sevgisi, akıl ve bilim etrafında örgütleyen Mustafa Kemal Atatürk'ün aksine, devletimizi siyasi, ekonomik ve sosyal çöküntüye sürükleyen mevcut iktidarın gayesi; toplumu yoksullaştırarak kendi saltanatlarını, zenginliklerini ve iktidarlarını muhafaza etmek ve idame ettirmektir. Bilgiyi değil cehaleti öven, demokrasiyi değil tek adam yönetimini tercih edenler daha önce de olduğu gibi kaybedecek, sandıkta milletten hak ettikleri dersi alacaklardır. Totaliter ve otoriter karışımı, monarşi ve demokrasi arası, ne olduğunu siyaset biliminin de çözemediği mevcut sistemsizlik hali, uygar bir devletin temeli olan yasama, yürütme ve yargı erklerini birbirinden etkilenir hale getirmiş, egemenliğin dayanağı olan iç cepheyi kutuplaştırmış ve ülkemizi kırılgan ve dışa bağımlı ekonomiyle tipik bir müstemleke devlet haline getirmiştir. Mevcut düzen, ülkemizin stratejik öneme sahip birçok kurum ve kaynaklarını ya yabancı sermaye guruplarına ya da kendi işbirlikçisi oligarklara peşkeş çekmiş, ekonomik olarak bağımlı hale getirmiştir.
Ülke tarihimizin en ağır ekonomik buhranının yaşanıyor olması yetmezmiş gibi bir de terör belasıyla karşı karşıyayız. 2023 seçimleri yaklaştıkça taksim saldırısı gibi benzeri menfur vakaların yaşanabileceği ihtimali, ülkemizin siyasi zeminini şekillendirebilir ve geleceğine etki edebilir. Korku ve endişe iklimi yaratarak, toplumu baskı sürecine alma çabalarının sonuç vermemesi için, yetkili mercilerin görevlerini layıkıyla yapması gereklidir. Bir taraftan hayatında hiç güvenlik makalesi bile okumadığını ifade ederken, diğer taraftan teröristlerin ayakkabı numaralarını dahi bildiğini, attıkları her adıma vakıf olduğunu iddia eden kişi ve kurumlar, medyatik olmak için CHP'li belediye başkanlarıyla uğraşmak yerine teröristleri takip etsinler, yakalasınlar. Taksim saldırısı sonrası, İçişleri Bakanı’nın ABD'nin taziyesini kabul etmemesi, müttefiklik ilişkisini tartışmaya açmasına karşın, partili cumhurbaşkanının taziye mesajları için ABD'ye teşekkür etmesi ve ABD Başkanı Biden’la görüşme yapması devlet yönetimindeki tutarsızlığın, ciddiyetsizliğin ve liyakatsizliğin en net fotoğrafı olarak kayda geçmiştir.
Kaos ve gerilimden beslenerek siyasi varlığını idame ettirmeye çalışan çağdışı anlayışa geçit verilmeyecek, halkımızla beraber, kardeşlik ve dayanışmayla bu kötü günler de atlatılacaktır. Ne terör örgütleri, ne de onları siyasi ikbal uğruna kullanan efendileri galip gelemeyecektir. Terörü lanetlemek hepimizin insanlık görevi olsa da yitirdiğimiz canlar geri gelmiyor. Bu tip hadiselerde başarı; zanlıyı yakalamış olmaktan çok saldırıyı engelleyebilmektir. Bir kez daha terörü lanetliyor, hayatını kaybeden yurttaşlarımıza rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Tüm bu müessif durumlara, toplumun baskı altına alınarak çaresizliğe sürüklendiği bu sürece rağmen Cumhuriyet Halk Partili belediyelerimizin gıptayla bakılan hizmetleri; iktidarın dengesini bozarak saldırganlaşmasına neden olmakta, yerel yönetim hegemonyasını yıktığımız iktidar partisinin 2023 seçimlerini kaybetme korkusunu körüklemektedir. Genel Başkan yardımcılarımız, il yönetim kurulumuz, ilçe başkanlarımız, belediye başkanlarımız ve belediye meclis üyelerimizle bir araya geldiğimiz iki günlük toplantılar dizisinde ele aldığımız ana tema; yerel yönetimlerden ziyade, 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri olmuştur.
AKP’nin rant ve çıkar odaklı yönetim anlayışı, küresel kapital sistemin yaşadığı krizlerle birleşince geniş halk yığınlarının yaşadığı kitlesel yoksulluk, belediyelerimize yeni görev ve sorumluluklar yüklemiştir. Özellikle Covid-19 salgınında merkezi idarenin başarısızlığının halka yansımasının önüne CHP’li belediyelerin başarılı kriz yönetimi geçmiştir. İki günlük kampımızda; tüm gayretleri CHP’li belediyelerin hizmet etmelerini engelleme üzerine siyaset yapmak olan AKP’li merkezi yönetimi değiştirmek için örgütümüz, belediye başkanlarımız ve meclis üyelerimiz kitlesel bir seferberliğin kararlılığını göstermiştir. Belediye başkanlarımız ve meclis üyelerimizin yerel siyasi aktör olma rollerinin ötesinde, halkımızın geleceğini aydınlatma yolundaki eylem ve etkinliklerin paydaşı olacağı vurgulanmış, sürdürülebilir ve erişilebilir klasik ve yeni nesil belediye hizmetlerinin halka sunulmasının tek yolunun iktidarın değiştirilmesiyle mümkün olacağı belirtilmiştir.
Halka en iyi hizmeti vermeyi bir yurtseverlik görevi olarak gören Cumhuriyet Halk Partili Belediye başkanlarına karşı AKP’nin partizan tutumu, açılan soruşturmalar, bütçe kısıtlamaları ve baskılara karşı topyekûn örgütsel mücadelenin yapılacağının altı çizilmiştir. 2023’teki Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimleri'nde gerçekleştireceğimiz değişimin ardından hem yerel hem genel idarenin kapitalist neo-liberal ekonomi yapısı değiştirilecek, toplumcu belediyecilik ve adil bütçe kanunlarıyla halkın yoksulluğunu giderici çalışmalar yapılacaktır. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun büyük emek verdiği 6’lı Masa’nın tüm ilkeleri benimsenerek, üzerinde uzlaşı sağlanacak cumhurbaşkanı adayımızın Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı olacağına inancımız tamdır. Ekonomiden adalete, sağlıktan eğitime, dış politikadan basın özgürlüğüne, inanç özgürlüğünden yerel yönetimlere kadar tüm alanlarda AKP iktidarı karanlık bir dönem olarak tarihe geçecek ve fakat tıpkı yüz yıl önce olduğu gibi milletin iktidarında egemenlik yine kayıtsız şartsız milletin olacaktır. Yerel Yönetimlerden Sorumlu ve Örgütlerden Sorumlu Genel başkan yardımcılarımız, İl yönetim kurulu, ilçe başkanlarımızın, belediye başkan ve meclis üyelerimizin katılımıyla bugün tamamladığımız kampımızın İzmir’e ve Türkiye’ye hayırlı olmasını diliyor, kampımıza katkı koyan tüm yol arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
(ANKA)