BIST 100 9.368 DOLAR 34,53 EURO 36,19 ALTIN 2.980,43
6° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

CHP'li Zeybek, AKP'nin 'Uludağ'ı katletme' planını ortaya koydu

CHP'li Zeybek, AKP'nin 'Uludağ'ı katletme' planını ortaya koydu

CHP'li Gökan Zeybek, Meclis Genel Kurulu'nda görüşülen Uludağ Alanı Hakkında Kanun Teklifi'ne ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. CHP Grubu adına söz alan Zeybek, 'Teklifte bir düzenleyici etki analizinin bulunmadığını görüyoruz. Yine, büyük çevresel tahribatlara götürebilecek yetkiler öngören teklif, bağımsız bir çevresel etki değerlendirme usulü de öngörmemektedir' ifadelerini kullandı.

TBMM Genel Kurulunda, Uludağ’ın farklı kurumlara ait planlama yetkilerinin Uludağ Alan Başkanlığı’nda toplanmasını öngören Uludağ Alanı Hakkında Kanun Teklifi görüşüldü. CHP Grubu adına söz alan İstanbul Milletvekili Mimar Gökan Zeybek, teklifte bir düzenleyici etki analizinin bulunmadığını söyledi ve kanun teklifi ile ilgili çekincelerini sıraladı.

'BÜYÜK ÇEVRESEL TAHRİBATLARA YOL AÇACAK YETKİLER ÖNGÖRÜYOR'

“Teklifte bir düzenleyici etki analizinin bulunmadığını” ifade eden Zeybek, sözlerini şöyle sürdürdü:

Teklifte bir düzenleyici etki analizinin bulunmadığını görüyoruz. Yine, büyük çevresel tahribatlara götürebilecek yetkiler öngören teklif, bağımsız bir çevresel etki değerlendirme usulü de öngörmemektedir. Verilen kanun teklifinin gerekçe kısmında şu ibare bulunuyor: "Uludağ alanında hâlihazırda doğal SİT alanları, kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi, millî park gibi birçok farklı koruma statüsü ve bu koruma statülerine ilişkin farklı merciler tarafından tanınmış idari yetkiler bulunmaktadır, bu durum da ciddi bir yetki karmaşasına yol açmaktadır." Bir millî parkın korunması demek zaten burada sürecin ve hızlı bir biçimiyle tamamlanmasını, inşai faaliyetlerin, turizm tesislerinin yapılmasını, yol, otoyol, otopark gibi inşaatların yapılmasını değil; millî park statüsünün korunabilmesi için başta Orman Bakanlığı olmak üzere millî park statüsünde kendisine yetki tanımlamış olan pek çok kurum ve kuruluşun bu konuda hassasiyet göstermesini öne getirmektedir.

Gerekçelerde Sunulduğu gibi Uludağ Milli Parkı'nda bir yetki karmaşası yoktur.

Milli Parklar Kanunu aslında Uludağ'ın korunması ve geliştirilmesi açısından bugün "Uludağ Alan Başkanlığı" adı altında gündeme getirilen ve güçlü yetkilerle donatılan bu kurum yerine Milli Parklar Genel Müdürlüğü Uludağ Milli Parkı bu yetkilerin önemli bir kısmı tarafından desteklenmiş olsaydı Uludağ gelecek yüzyıllara gelecek, bin yıllara son derece sağlıklı bir biçimiyle aktarılabilirdi.

NEDEN ULUDAĞ ÇOK KIYMETLİ?

Türkiye'nin 4. büyük şehri olan Bursa'nın içme su kaynaklarının %90'ı Uludağ'dan, yer altı sularının neredeyse tamamına yakını Uludağ'dan beslenmektedir.

Türkiye’nin, yağışla gelmiş olanla birlikte biriktirdiği toplam suyu 112 milyar metreküpten 102 milyar metreküpe düştü. Yani toplam su varlığımızın %10'unu bu yıl kaybettik. Bu kanunu önümüze getiren milletvekillerinin Türkiye'nin su fakiri bir ülke olduğunu ve su kaynaklarının korunması gerektiği gerçeğini asla unutmamaları gerekir. Başta tarımsal üretim olmak üzere, her türlü gelişmiş su kullanma tekniklerinin yanında, doğrudan su kaynaklarının bozulmaması ve yer altı, yer üstü su kaynaklarının etkin bir biçimiyle kullanılması için azami gayret göstermek zorundayız.

AKP'LİLERİN TEKLİFLE İLGİLİ SÖZLERİNİ AKTARDI

9 ve 10 Aralık tarihinde komisyonda bu yasa teklifini görüşürken, geçmiş dönemde Millî Parklar Genel Müdürlüğü yapmış Adalet ve Kalkınma Partisi Ankara Milletvekili Nevzat Ceylan'ın açıklamaları oldu. Açıklamalarının bir kısmını noktasına virgülüne dokunmadan aktarmak istiyorum:

"Arkadaşlar, 1958 yılında biz Millî Parkları Türkiye'ye getirdik, Bursa'daki millî park statüsü de Uludağ için 1961 yılında hayata geçti. Bugün Turizm Bakanı kendisine gelmiş olan onama kararlarının tamamını 1.5-2 yıldır onamayarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığına göndermeyip yasal süreci tıkıyor, sonra da geliyor, Genel Kurulda, komisyonlarda yetki karmaşası dolayısıyla kurumların çalışmadığını ve işlerin hızlı gitmediğini söyleyerek bir aldatmaca yapıyor."

Kim söylüyor bunu? AK Parti'nin Ankara Milletvekili.

Nerede söylüyor? Türkiye Büyük Millet Meclisinin Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunun Komisyon görüşmelerinde söylüyor.

Başka ne söylüyor?

Yine onun ağzıyla noktasına virgülüne dokunmadan aktarıyorum:

"Uludağ'da içme ve kullanma suyunun, Bursa'nın 11 su havzası bu bölgede, 7 göl ve göleti var, doğal göl burada, 13 akarsuyu var, 15 kaynak suyu var ve bugün Bursa'da üretilip Türkiye'nin pek çok yerine dağıtılan kaynak sularının da membasının burada olduğunu görüyoruz."

Yine AKP Ankara milletvekili diyor ki:

"Siz burayı Davos yapmak istiyorsunuz."

AKP Milletvekilinin dediğinden anlıyoruz ki aslında AKP burayı Davos yapmak istiyor! Kanunu getiren onlar! Davos yapmak için de alan başkanlığına, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde nasıl ki saraya bütün yetkileri verdiyseler şimdi Bursa Uludağ'a da bir alan başkanlığıyla saray yetkileriyle donatılmış bir başkanlık öneriyorlar.

Ne yapacakmış bu Alan Başkanı?

Kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan bütün mülkleri Bakanlığa devredecek, önce kendisi kamulaştıracak, Turizm Bakanlığının istediği tesisleri alabilmesi talebini de koşulsuz yerine getirerek Bakanlığa devredecek.

Peki, Bakanlık ne yapacak?

İstediği kişi ve kuruluşlara, şirketlere de buraları trampa edecek, satacak, kiralayacak… Yani bunların Davos'tan anladıkları bu!

Biz Uludağ'a baktığımız zaman orada canlı türlerini, bitki türlerini, yer altı, yer üstü su kaynaklarını, oksijen kaynaklarını görüyoruz; onlar ise Birinci ve İkinci Uludağ Oteller Genişleme Bölgeleri'ndeki yapıların yanına yeni yapılar yapmayı, 5 yıldızlı, 6 yıldızlı ultra lüks oteller yapmayı, bu sayede rantı artırmayı hedefliyorlar.

'ULUDAĞ BENİ KURTARIN DİYE BAĞIRIRKEN AKP ULUDAĞ'I KATLETME PEŞİNDE'

Son yirmi yıl içinde Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidar olduğu dönemde Uludağ üzerindeki kayalıkların ya da çorak arazinin, çayır vasfını yitirmiş olan arazi oranının %7'den %13,5'e çıktığını görüyoruz. Uludağ aslında bağırıyor, "Beni kurtarın." diyor, SOS veriyor, "Var olan endemik türlerimi, canlı türlerimi ve yer altı, yer üstü kaynaklarımı koruma konusunda sıkıntıdayım." diyor. Bunu da kelleşerek, bozlaşarak gösteriyor.

'AKP İLE DOĞA VE ÇEVRE KONULARI YAN YANA GELDİĞİNDE TÜM TÜRKİYE NE OLUYOR DİYOR'

Adalet ve Kalkınma Partisi ile doğa ve çevre konuları yanyana geldiği zaman sadece biz değil Türkiye'deki bütün çevreci örgütler, doğaya ve çevreye duyarlı bütün insanlar bir anda "Ne oluyor?" diyor.

Niye?

Kanadalı altın maden şirketi için Kaz Dağları'nın binlerce dönüm arazisinin tarumar edilmesine onayı kim verdi?

Yine, bir millî park olan Rize Çamlıhemşin'deki Ayder Yaylası'na on binlerce metrekarelik binaları yaptırtan kim?

Kapadokya'da peribacalarını yolun üzerinde kalıyor diye yıkan kim?

Yine, Dünya UNESCO Kültür Miras Listesi'nde bulunan Süleymaniye Camisi'nin hemen önünde İlim Yayma Cemiyetine ait olan bir öğrenci yurduna, durdurulmuş olmasına rağmen AKP ve MHP'nin Meclis üyelerinin çoğunluk oylarıyla yeniden imar ruhsatını kim verdi?

Yani ne kültüre ne doğaya ne de yüz yıllık cumhuriyetimizin ve binlerce yıllık bir geleneği olan bu topraklardaki bu kadim kültürlerin yaratmış olduğu hiçbir değere saygı duymayan bir yönetim anlayışını görüyoruz.

Son dönemde kıyılarımızda, çadır turizm alanlarında, deniz kıyısındaki orman alanlarında, şimdi de Uludağ Millî Parkı'nda, tamamen Orman Bakanlığı ve onun korumacı yönetim anlayışı devre dışı bırakılarak "Alan Başkanlığı" adı altındaki bir yapılanmaya, rant odaklı bir yapılanmaya sürükleniyoruz.

Şimdi, başka ne getiriyor bu teklif?

Seçilmişler nerede?

Burada imar yetkisini getiriyorlar, bir bölgeyi imara açıyorlar, millî park statüsünden çıkarıyorlar ama demokrasinin en temel organı olan seçilmiş yerel meclislerin hiçbir biçimiyle burada söz sahibi olmadığını görüyoruz. Sadece Danışma Kuruluna üye verebiliyorlar.

Şimdi, buradan hareketle de şunu söylemek gerekir: Biz Cumhuriyetin 2.yüzyılına girdiğimiz bu dönemde, artık halkın kendi oylarıyla seçilmiş yerel belediye meclisleri eliyle o bölgelerle ilgili karar süreçlerinin alınmasını ve uygulanmasını mutlaka savunmak zorundayız.

Yine, burada yasa teklifi kamulaştırmayla ilgili bir düzenleme getiriyor. Uludağ'da Başkanlık istediği yerlerde kamulaştırma yapabilecek, kamulaştırma yaptığı yerlerle ilgili de Bakanlık gerek görürse, buraları "turizm tesisi" adı altında teşvik kapsamına alırsa, tahsis kapsamına alırsa, trampa ya da kiralama kapsamına alırsa da vatandaşın özel mülkiyeti kamulaştırılarak Bakanlık eliyle buraların verilmesinin, dağıtılmasının önü açılacak. Temel mülkiyet hakkına bile aykırı olan bir düzenlemeyle karşı karşıyayız.

Uludağ Alan Başkanlığı tanımıyla ilgili endişelerimizi bir kez daha belirtmek istiyorum. Bu Alan Başkanlığının almış olduğu kararlarla ilgili yurttaşın, siyasetin, yerel meclislerin hiçbir biçimiyle bir karşılığı yoktur.

“Alan Başkanlığı" Adı Altında bir düzenleme yapmak yerine Sakarya Meydan Savaşı'nın geçtiği toprakları, Afyonkarahisar'da, Kocatepe'de, Dumlupınar'da Meydan Savaşı'nın yapıldığı yerleri, Kop savunmasının yapıldığı bölgeyi millî park ilan edilmelidir.

Türkiye'de millî parkların sınırları ve alanları dünya ortalamasının son derece altındadır. "Alan Başkanlığı" adı altında bir düzenleme yapmak yerine tavsiyem, Sakarya Meydan Savaşı'nın geçtiği toprakları millî park ilan ediniz. Gelin, Afyonkarahisar'da, Kocatepe'de, Dumlupınar'da Meydan Savaşı'nın yapıldığı yerleri; gelin, Kop savunmasının yapıldığı, Kop geçitlerinin olduğu yerleri millî park ilan ediniz. Yani millî parklarımızın alanlarını genişletiniz, sayılarını artırınız, sınırlarını büyütünüz.

Ama görünen o ki AKP bu yasa teklifiyle istediği sonucu elde edemeyecek çünkü doğaya ve çevreye inanan, onun hak ve çıkarlarını koruyan, meslek örgütlerinin, çevre örgütlerinin istek ve görüşlerini dikkate alan yeni bir yönetim anlayışının çok yakında iktidar olduğunu hep birlikte göreceğiz.

Görünen o ki; seçime kadar olan 3-4 aylık dönemde Uludağ'a verebildikleri kadar zarar verip sonra çekip gidecekler…

Gidiyor gitmekte olan, geliyor gelmekte olan…