BIST 100 9.368 DOLAR 34,53 EURO 36,11 ALTIN 2.962,62
7° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

CHP'li vekil Gürsel Erol'dan çarpıcı kurultay değerlendirmesi: Çağrı yaptı

CHP'li vekil Gürsel Erol'dan çarpıcı kurultay değerlendirmesi: Çağrı yaptı

CHP'nin 38. Olağan Kurultayı'nda genel başkanlık yarışında Kemal Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel yarışmış ve 18 oy farkından sonra seçim ikinci tura kalmıştı. İkinci turda CHP'nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel olmuştu. Kurultay gecesi yaşananlar çok konuşulmuştu. CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol'dan çarpıcı bir kurultay değerlendirmesi geldi. Erol, "Maalesef Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nu onore ederek değil, yaralı gönderdik” dedi.

CHP 38. Olağan Kurultayında Kemal Kılıçdaroğluve Özgür Özel yarıştı. Seçimi ikinci turda Özel kazandı ve CHP'nin 8. Genel Başkanı oldu.

Kurultay öncesi yaptığı açıklamalarla dikkat çeken CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, yeni yönetime çağrı yaptı.

Anahtar listede olmayan milletvekillerin listeye delerek PM'ye girdiğini hatırlatan Erol, uyumlu bir çalışma ortamı sağlamak için meclis grubunda da objektif görevlendirmelerin yapılmasını talep etti.

Kılıçdaroğlu’na verdiği destekle bilinen ve değişimcilere “Fırsatçılar” diyerek tepki göstermesiyle dikkatleri üzerine çeken Erol, Kılıçdaroğlu’nun ayrılış biçimine de sitem etti.

Erol, “CHP tarihinde genel başkanların genel başkanlıktan ayrılmaları nezaket, siyasi sorumluluk ve vefayla kendilerini onore ederek gerçekleşmiştir. Ama ne yazık ki 38. Olağan Kurultay süreci böyle olmadı. Maalesef Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nu onore ederek değil, yaralı gönderdik” ifadelerini kullandı.

“BİZE DÜŞEN PARTİMİZİN BAŞARISINA KATKI SAĞLAMAKTIR”

Sözcü'den Evren Demirbaş'a konuşan Erol'a yöneltilen sorular ve cevapları şöyle...

Uzun bir sürenin ardından CHP'de genel başkan değişimi oldu. Delegeler 13 yıldır Genel başkanlık görevini yürüten Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerine Özgür Özel'i seçti bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kurultay öncesi süreçle ilgili, arkadaşlarımızın siyasi duruşu, söylemleri ve geleceğe yönelik kaygılarımızı kamuoyuna açık bir biçimde paylaştım. Biz parti kültürünü ve tarihini bilen kişiler olarak sorumluluğumuzun farkındayız.

Türkiye'de Cumhuriyet Halk Partisi dışında hiçbir parti demokratik yollarla genel başkanlık düzeyinde rekabetli kongre sonucu bir değişim sağlayamamaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi kurultayları en aykırı görüşlerin dahi çoğulcu biçimde özgürce dile getirilip tartışıldığı alanlardır.

Kurultay bitmiştir ve kararını vermiştir. Demokratik merkeziyetçilik ilkesi gereği kurultayın iradesine saygı göstermek ve o iradenin topluma umut olması için mücadele etmek en temel görevimizdir.

Kurultay iradesi bizler için her şeyin üzerindedir. Bize düşen partimizin birlik ve beraberliği için çalışıp Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel'in dolayısıyla partimizin başarısına katkı vermektir.

“KILIÇDAROĞLU’NU YARALI GÖNDERDİK”

Cumhuriyet Halk Partisi kurultaylarında İsmet İnönü- Bülent Ecevit yarışından uzun yıllar sonra bir genel başkan kongrede kaybetti bu sonuç hakkında ne söylemek istersiniz?

İsmet İnönü – Bülent Ecevit kurultay sonucu 38. olağan genel kurulumuzun süreciyle aynı değil. Bülent Ecevit, kurultay tarihinden 1 yıl önce, Nihat Erim hükümetine CHP'nin bakan vermesine tepki göstererek genel sekreterlikten istifa etmiş, yeni bir ideolojik farklılık ve söylemle aday olmuştur.

Ayrıca İsmet İnönü, Bülent Ecevit karşısında aday olmamıştır. İsmet İnönü'nün Parti Meclisi listesi seçimi kaybedince, İnönü aday olmamıştır. CHP tarihinde genel başkanların genel başkanlıktan ayrılmaları nezaket, siyasi sorumluluk ve vefayla kendilerini onore ederek gerçekleşmiştir.

Ama ne yazık ki 38. Olağan Kurultay süreci böyle olmadı. Maalesef Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nu onore ederek değil, yaralı gönderdik.

“O İFADE DEĞİŞİM İSTEYEN PARTİLİLERİMİZE YÖNELİK KULLANILAN BİR İFADE DEĞİLDİR”

Kurultay öncesinde değişimcilerle ilgili çok sert açıklamalarınız oldu, değişimcilere “Fırsatçılar” yorumunuz çok tepki çekti. Hâlâ aynı düşüncede misiniz?

Orada kullanılan ifade değişim isteyen partililerimize yönelik kullanılan bir ifade değildir. ‘'Değişim'' sözcüğünün arkasına sığınarak kendilerinin değişmemesini garanti altına almaya çalışan bir avuç kişi için kullanılmıştır.

Bu tartışmayı devam ettirmeyi doğru bulmuyorum. Az önce de söylediğim gibi kurultay sürecinde konuşulması gerekenler konuşuldu, söylenmesi gerekenler söylendi. Artık partimizin yerel seçimlerde başarılı olması için mücadele verme zamanıdır. Yeni söylenecek sözlerimiz olursa bunları bir sonraki kurultayımızda ifade ederiz.

“SON 48 SAATİ HİÇ UYUMADAN GEÇİRDİM”

Kurultayın düzenlenmesi ve kontrolünden sorumluydunuz daha önce sandalyelerin havada uçuştuğu kongrelerde bu sefer tansiyon yüksekte olsa çirkin görüntüler ortaya çıkmadı. Bunun önünü almak için nasıl tedbirler aldınız?

CHP tarihinin en yüksek katılımın olduğu, en iddialı ve tarafların fazlaca keskinleştiği bir kurultay yaşadık. Katılımcı sayısı 50 bin, salonun kapasitesi 10 bin idi. kapalı alanda kitleleri kontrol etmek, yönlendirmek, kitlelere tam anlamıyla hakimiyet sağlamak çok mümkün değildir.

Salonun iç güvenliğinin emniyet mensuplarınca sağlamasına izin vermedim. Olası küçük kargaşalarda emniyet personeli partililerimizi tanımadığı için küçük kargaşalar bile çok farklı yere gidebilirdi. Salonun tüm dış ulaşım, güvenlik sorumluluğunu emniyet teşkilatı aldı. Salon içi tüm güvenlik sorumluluğunu ben aldım.

Salonun fuaye alanlarının güvenliğinin geçişleri genel merkezimizin güvenlik şirketleriyle, salon iç güvenliğinin tamamını partililerle sağladım. Her iki adayımızın taraftarlarından görevliler alarak sükûnet içerisinde geçen bir kurultay yaşadık.

Tabii bu süreçte ben günde 4 saat uyuyarak, son 48 saat hiç uyumadan geçirdim. Çünkü güvenlik açısından çok riskli bir kurultaydı.

“BİRLİK VE BERABERLİĞİN HER ORGANA YAYILMASI GEREKTİĞİ DÜŞÜNCESİNDEYİM”

Kurultay gününe kadar katılmış olduğunuz televizyon programlarında toplumda bir değişim beklentisinin olduğunu ve Ekrem İmamoğlu'nun aday olması durumunda kendisi için çalışacağınızı söylemiştiniz. Yine aynı fikirde misiniz?

Bu söylemlerimiz ve değerlendirmelerimiz artık hükümsüzdür. Genel başkanımız Sayın Özgür Özel de İBB başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu da partimizin umudu olma iddiasını ortaya koyarak kongremizin onayını almışlardır.

Bize düşen bu süreçten sonra kendilerine destek olmaktır. Ayrıca sayın genel başkanımız Özgür Özel kongre bana yetki verdi. Partideki MYK ve meclis grubunu istediğim gibi belirlerim düşüncesinde olmayarak partinin birlik ve beraberliğinin her organa yansıması gerektiği düşüncesindeyim.

Örneğin PM listesini delerek giren arkadaşlardan bir kısmını MYK'ya alınmalı. Meclis grubumuzda bazı arkadaşlarımızın davranışlarından dolayı kırgınlıklar var. Bu kırgınlıkları giderecek uyumlu bir çalışma ortamı sağlamak için meclis grubumuzda da objektif görevlendirmeler yapılmalıdır.

Yerel seçime yeni bir yönetimle gidiyoruz, var olan umudu ve beklentileri boşa düşürecek dar kadrocu bir anlayışla hareket edemeyiz. Geride bırakacak bir partilimiz bile yok. Yerel seçimi seferberlik olarak görüp herkesin katkısına ihtiyaç duyacağız.

“BEN TOPLANTI ODASINDA OLSAYDIM O İSİMLER ODADA OLAMAZDI”

Kurultay'da seçimin ikinci tura kalması sonrasında Kılıçdaroğlu'nun çekilme kararına “çekilemezsiniz” diye bağıran ve danışmanı olduğu iddia edilen İmam Bakır Üküş, yaptığı bir açıklama da sizin Kılıçdaroğlu'na ihanet ettiğinizi iddia etti. Bu kişinin görevi nedir partide bir karşılığı var mıdır?

Aslında bu süreç kamuoyuna eksik anlatılıyor. İkinci tur başlamadan belediye başkanı arkadaşlarla genel başkanın çekilmesi gerektiği konusunda hemfikir olarak bu düşüncemizi Sayın Kılıçdaroğlu'na iletmek üzere Engin Özkoç genel başkanı aradı.

Ben de divan başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu'nu telefonla ulaşamayınca salonda aramaya başladım. Sayın genel başkan gelinceye kadar oylamaya başlanmamasını seçim kuruluna iletmesini söylemek için. Sayın Ekrem İmamoğlu'na ulaşmak istedim.

Bir süre sonra belediye başkanlarıyla toplandığımız odaya Sayın Ekrem İmamoğlu geldi. Bu kararı kendisine ilettik fakat Sayın Kılıçdaroğlu salona çekilmek üzere gelirken oylama başlatılmış ve sosyal medyada sürecin gelişimini farklı anlatan bir paylaşım olmuştu.

Sayın Kılıçdaroğlu paylaşımdan dolayı çok üzülmüş, salona geldiğinde delegenin yüzde 70'i zaten oyunu kullanmıştı. Çekilmesiyle ilgili basına yansıyan görüntülerin çekildiği ortamda ben yoktum ve artık çekilmesini anlamlı hale getirecek bir süre de kalmamıştı, zaten delegenin yüzde 70'i oyunu kullanmıştı.

Ben toplantı odasında olsaydım kamuoyunda tartışılan o isimler o odada olamazdı. Odaya en son ben girdiğimde genel başkan dışarı çıkıyordu. İmambakır Üküş denilen kişi bağırarak yürüyordu, kendisine müdahale ederek ortamı germemesini sesimi yükselterek söyledim. Konu bundan ibarettir.

“ADAY OLSAYDIM YİNE YÜKSEK OY ALIRDIM”

Delegede ciddi karşılığınızın olduğunu biliyoruz. Oğuz Kaan beyden veya yeni genel başkanda size liste için teklif geldi mi? Şahsi olarak girseydiniz listeyi deleceğinizi bilmenize rağmen neden aday olmadınız?

Gelen teklifleri anlatmayı etik olarak doğru bulmuyorum. Biz kurultay sürecinde Sayın Kılıçdaroğlu ile anılan isimler olduk. Seçilmiş bir genel başkana karşı zaman zaman sert tepki vermiş ve söylemlerde bulunmuşum.

Benim PM adaylığım bir muhalefet hareketi olarak değerlendirilebilirdi. Bu da yeni seçilen genel başkanımıza karşı doğru olmazdı. Ne adaylığımla ne de seçilmemekle ilgili bir sorun yaşamazdım.

Ben bir önceki kurultayda hiçbir listede olmadığım halde 824 oy almıştım. Aday olsaydım yine en yüksek oyu alabilirdim. Ama siyasetteki sonuç çekilmeniz değil, olduğunuz yerdeki siyasi duruşunuzdur. Siyasette önemli olan her şey mubah deyip seçilmek değil ilkelerinden taviz vermeyerek dik durmaktır ve hayat siyasetten ibaret değildir.

Alacağın siyasi tavır rakibinin yüzüne baktığında pişmanlık ve utanma duygusunu yaşamaman gerekir. Siyasetin sonucunu yalnızca seçilmeye endeksli değil duruşunla iz bırakabilmektir.

“BİZİM ÖNCELİĞİMİZ PARTİMİZİN GELCEĞİDİR”

Kongreyi kazanan mevcut yönetimin izleyeceği politikalar toplumda arzulanan değişimi gerçekleştirememesi durumunda sorumluluk alıp müdahale eder misiniz?

Bizim aile olarak CHP ile bağımız 100 yıllık bir süreçtir. Cumhuriyetimize ve devlete sadakatle, partimize sorumlulukla bağlıyız. Partide unvanımız, sıfatımız ne olursa olsun hiç kimse Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurumsal kimliğinin üstünde değildir. Parti bizlerle var olmadı, bizden sonra da yok olmayacak.

İsimlerin hiçbir önemi yok, kişiler gelip geçici partimiz kalıcıdır. 100 yaşında bir parti olan cumhuriyet halk partisi geleceğin öncüsü bir partidir.

Sosyal demokrasinin anlamı tam da budur zaten. Bizim önceliğimiz de partimizin geleceğidir. Olmamız gereken her yerde olur, partimiz için doğru olduğuna inandığımız her tavrı demokratik yöntemlerle sergileriz.

“İŞTE BU DEDİRTEBİLİRİZ”

Partinizdeki değişim sonrasında kamuoyunda CHP'ye karşı umutsuzluğun bir nebzede olsa değiştiğine dair değerlendirmeler yapılıyor. Değişim sizce topluma umut olacak mı?

Bunu zaman gösterecek, doğal olarak her değişim yeni bir umut yaratır. Şu an sayın genel başkan ve kadrolar değişti. Bu, toplumda yeni bir umudu, heyecanı yaratmaya yönelik bir beklenti yarattı.

Yeni söylemler, yeni siyaset dilimiz, yeni kadrolar, ideolojik farklılıklar ve çözüm odaklı politikalarımızla ancak umut için ‘'işte bu'' dedirtebiliriz. Bu da zaman alacak bir süreç. Bu sürece her bir partilimiz katkı sunacaktır.