Taşkın, "İstanbul seçimlerine neden katılmalıyız, boykot neden yanlış?" sorusuna madde madde cevap verdi.
İşte Taşkın'ın yaptığı o açıklama:
1) Anımsarsanız 31 Mart Yerel Seçimleri öncesinde de “otoriter rejimlerde seçimler neticeyi değiştirmez” diyerek boykot önerenler vardı. Fakat seçimler neticesinde muhalefet mevcut koşullara rağmen çok önemli kazanımlar elde etti. Devlet, sermaye ve medya neredeyse bütünüyle iktidarın denetiminde olduğu halde, İstanbul dahil tüm önemli büyükşehirleri kazandık.
2) Siyaset sadece “sonuç” değil aynı zamanda da “süreç” demektir. Seçim dönemleri, bastırılmış sorunlarımızı halkın gündemine taşıdığımız önemli fırsatlar. Muhalefet gücünü gördükçe umutlanıyor; umutlandıkça gücü artıyor. “Haklıyız kazanacağız” değil, “Haklıyız el birliğiyle kazanabiliriz” demeye başlıyor. Süreç öz gücümüzü görmemize yarıyor.
3) Artı bize yapılan haksızlıkları teşhir ederek toplumun iktidarla ilgili algısını değiştirme şansımız oluyor. Sahiden de son seçimlerde AKP yenilmezlik/muktedirlik algısını ciddi biçimde yitirdi. Siyaset kalpleri ve akılları kazanma sanatıdır. AKP, seçim kampanyasında ve sonrasında ikna gücünü yitirdi. Bunu fark ettikçe daha da kaba yalanlara sığındı ve tehdit söylemine abandı. Bu da halkımızın önemli bir kesiminin kendisini yöneten kadroların inanılmaz niteliksizliğini ve hakikat karşısındaki etik zaaflarını görmesini sağladı.
23 Haziran’a kadar tüm bu alanlarda daha da başarılı biçimde algıyı muhalefet lehine değiştireceğiz. Çünkü karşımızdakilerin sözü tükendi. Hakikatten, hayattan ve toplumdan koptular. Kendi kibirlerine yenildiler. Dünyayı makam arabalarının buzlu, soğuk camlarından görüyorlar. İstanbul’u neden kaybettiklerini (hamasete sığınmadan) soğuk kanlı biçimde düşünemiyorlar bile. Bu nedenle daha da fazla kaybedecekler…
4) Seçim boykotlarıyla ilgili akademik araştırmalar bu yöntemin muhalefet açısından başarılı sonuç vermediğini gösteriyor. Muhalefet ilgisizleşiyor ve morali azalıyor. Bizim toplumumuz siyasi değişimin sandıkla olmasını istiyor. Boykot yerine hakkının aranmasını istiyor. Boykot (doğru ya da yanlış) minderden kaçmak gibi algılanır. Oysa biz 31 Mart’ta kaplanın kuyruğunu yakaladık. Zoru başardık. Kaplan aklını yitirmiş ve yorgun bir durumda. Kaplanın kuyruğunu şimdi bırakmak yanlış olur. 23 Haziran’dan sonra uzun süre seçim yok. O zaman stratejilerimizi yeniden belirleriz.
5) Belki de en önemlisi Ekrem İmamoğlu’nun hakkını aramak için verdiği insanüstü mücadeledir. YSK kararının açıklandığı günün akşamı ceketini çıkarmış, kollarını sıvamıştır. Ona destek için döktüğümüz ter, verdiğimiz emek demokratik, müreffeh ve adil bir Türkiye içindir aynı zamanda. Ekrem İmamoğlu’na yapılan haksızlığa itirazımızı nasıl göstereceğiz? Sandığa giderek ve net bir mesaj vererek.
6) İktidar seçim iptali gibi bir darbeyle, gönül ve akıl kazanmayı değil kaba kuvveti ve adaletsizliği seçmiştir. Ve çok büyük bir kumar oynamaya karar vermiştir. İstanbul seçimini kaybederse bu haliyle tepetaklak gitmesi kaçınılmazdır. İktidar bugün en niteliksiz, en liyakatsız kadroların eline geçmiştir. Bunların belirgin özelliği kibir ve bencilliktir. İktidar partisine oy verenler de artık iktidardan uzaklaşma eğilimine girdiler ve İstanbul seçimleri bunun en net biçimde ortaya çıkacağı seçimler olabilir.
Gelin bir kez daha Adalet, Refah ve Demokrasi için oyumuzu kullanalım. Dersimizi çalışalım ve çok iyi bir ders verelim. Ne kaybederiz? Biz zaten kazandık…