CHP Sözcüsü, Genel Başkan Yardımcısı ve Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin açıklama yaptı.
Öztrak, deprem sonrası borsanın işlem yapmaya devam etmesi sonrası CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Bölgeden dönünce SPK’ya (Sermaye Piyasası Kurumu) gideceğim. En acı dolu günlerimizde bile, küçük yatırımcıyı soymaya doymadılar. Reziller" açıklamasını anımsatırken, "‘Hızlı karar alacağız’ diyerek kendilerine rejim elbisesi dikenler afet bölgesindeki 381 bin küçük yatırımcı başta olmak üzere milletin borsada silkelenmesine göz yumdu. Depremin ancak üçüncü gününde borsayı kapatmayı akıl edebildiler. O da Genel Başkanımızın uyarılarıyla. Bir defa daha altını çizelim, biz bu rezaletin de hesabını soracağız" dedi.
Öztrak'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
'DEPREM BÖLGESİNDE VE ÜLKEMİZİN HER YERİNDE TÜM KALPLERDE, BÜYÜK BİR ÜZÜNTÜ VAR'
Kahramanmaraş Pazarcık’taki depremin üzerinden, 107 saat; Kahramanmaraş Elbistan’daki depremin üzerinden 100 saat geçti. Yani dört gün geride kaldı. Geçen her dakika her saniye düşmanımız oldu. Ömrümüzden ömür aldı. Boğazımızda kırk düğüm. Acının, kederin, sıkıntı ve öfkenin, yüreklerimize yumruk gibi oturduğu günlerden geçiyoruz. Deprem bölgesinde ve ülkemizin her yerinde tüm kalplerde, büyük bir üzüntü var.
'VATANDAŞLARIMIZ YATAĞINDA UYUDUĞUNA UTANIR HALE GELDİ'
Afet bölgesinden uzaktaki vatandaşlarımız; nefes aldığına, yemek yediğine, sıcak odalarında oturduğuna, yatağında uyuduğuna utanır hale geldi. Her bir yurttaşımızın kalbi; Adana, Osmaniye, Hatay, Kilis, Gaziantep, Kahramanmaraş, Malatya, Adıyaman, Diyarbakır ve Şanlıurfa’daki yurttaşlarımız için atıyor.
'HER BİRİNE ŞÜKRAN BORÇLUYUZ'
Milletimizin büyüklüğünü, kadirşinaslığını, zor zamanlardaki dayanışma gücünü bu deprem felaketinde bir kez daha gördük. İnsanlarımız ellerindeki her imkânı seferber etti. Yardımları bölgeye ulaştırmak için sosyal medyadan örgütlenenler, canla başla çalışan gönüllüler, deprem bölgesine koşan doktor ve hemşireler, yardım kolilerini taşıyan gençler, yaptıkları bağışlarla, depremin yüküne omuz verenler, deprem enkazından taş kaldıranlar… Hepsi bu kâbustan, bu karabasandan uyanacağımızın teminatı oldular. Her birine şükran borçluyuz.
'SARAY YÖNETİMİNİN YAPAMADIKLARINI YİNE MİLLETİMİZ YAPTI'
Milletimiz 20 yıldır hep yaptığı gibi, devletine omuz verdi. Saray yönetiminin yapamadıklarını yine milletimiz yaptı. Depremin ilk anından itibaren, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkan Yardımcılarımız, belediye başkanlarımız, milletvekillerimiz, örgütümüz afet bölgesindeydi. Kurtarma ve yardım çalışmalarına her desteği vermeye başladılar.
'BELEDİYELERİMİZ, TÜM GÜCÜYLE DEPREM BÖLGESİNDEKİ VATANDAŞLARIMIZIN YANINDA'
An itibariyle 130 belediyemiz tarafından, arama kurtarma aracı, iş makinası, itfaiye, ambulans gibi toplam 3 bin 400 araç ve 7 bin 876 personel deprem bölgesine gönderildi. Halen çalışmalarını sürdürüyorlar. Gıda, hijyen, kıyafet gibi insani yardım malzemelerini taşıyan toplam bin 187 TIR ve kamyon, 3 uçak ve 1 gemi bölgeye gönderildi. Mobil mutfak TIR’ları, Ekmek üretimi için mobil fırınlar, jeneratörler, 724 bin battaniye, 35 binden fazla ısıtıcı ve soba… Belediyelerimiz, tüm gücüyle deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın yanında.
'DEPREM BÖLGESİNDEKİ DRAM, GERÇEKTEN ÇOK AMA ÇOK AĞIR'
Parti örgütümüz de 137 TIR İnsani yardımı, 42 kamyonu, 10 minibüsü, depremden etkilenen bölgelere intikal ettirdi. Enkazdan kurtarılan her canla, yaşadığımız büyük acılar bir nebze hafiflese de deprem bölgesindeki dram, gerçekten çok ama çok ağır. Bu sabah itibariyle; 18 bin 342 yurttaşımızı kaybettik. 74 bin 342 yurttaşımız da yaralı. Kaybettiklerimize yüce Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı, milletimize sabır diliyoruz. Yaralı yurttaşlarımıza acil şifalar diliyoruz.
'GENEL BAŞKANIMIZ KILIÇDAROĞLU, MALATYA, ŞANLIURFA VE DİYARBAKIR AFET BÖLGELERİNDE İNCELEMELERDE BULUNACAK'
Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, Adana, Hatay, Osmaniye, Nurdağı, Islahiye, Kahramanmaraş, Pazarcık, Gölbaşı ve Adıyaman afet bölgelerindeydi. Hafta sonu da Malatya, Şanlıurfa ve Diyarbakır afet bölgelerinde incelemelerde bulunacak. Kurtarma ekipleri, enkaz altındaki insanlarımıza ulaşmak için canla, başla çalışıyorlar. Hem zamana hem de soğuğa karşı büyük bir mücadele veriyorlar. Enkaz başında çalışan insanlarımızı kurtaran, bölgeye yardım ulaştıran herkese güç ve kuvvet diliyoruz. Bu fedakâr insanlar, gösterilen insanüstü gayret, milletimize de umut oluyor.
'BAZI YERLERDE DE İŞ MAKİNASI DA OPERATÖR DE VARDI. AMA KURTARMA EKİBİ YOKTU'
Deprem felaketinden sonra, sahaya gönderdiğimiz, Koordinatör Genel Başkan Yardımcılarımızdan gelen bilgiler, depremden hemen sonra kurduğumuz Afet Koordinasyon Merkezi’ne gelen talepler, planlama, organizasyon ve koordinasyon konusunda sahada, ciddi sıkıntılar olduğunu, yönetimin gerekli hazırlığı yapmadığını gösterdi. Depremzedelere yardım için gelen ekipler havaalanlarında kaldı. Bazı yerlerde iş makinası vardı operatör yoktu. Bazı yerlerde de operatör vardı iş makinası yoktu. Bazı yerlerde de iş makinası da operatör de vardı. Ama kurtarma ekibi yoktu. İş makineleri, operatörler ve kurtarma ekipleri buluşturulamadı. İnsanlar ise enkaz altında bağırıyor, yakınları çaresizce çırpınıyordu.
'GSM OPERATÖRLERİ, DEPREM BÖLGESİNE MOBİL BAZ İSTASYONLARI KURAMIYOR'
Genel Merkezimizde kurulan CHP Afet Koordinasyon Merkezi’ne gelen 27 bin çağrı ve mesajın yarısı, göçük ve enkaz başından gelen yardım çağrılarıydı. Bu çağrılar anlık alındı ve AFAD’a iletildi. Kalan çağrılar ise iaşe ve barınma talepleriydi. Şu saat olmuş, bölgede iletişim hala en büyük sorun. Onun maçına, bunun etkinliğine, mobil baz istasyonları gönderen GSM operatörleri, deprem bölgesine mobil baz istasyonları kuramıyor. Şu çağda, şu günde yapılacak iş mi bu? Bu şirketler, enkaz altındaki milletten faturalarını çatır çatır peşinen tahsil etmeyi biliyor. Ama iş şöyle bir günde hizmete gelince operatörler ortada yoklar.
'NEDEN KAHRAMANMARAŞ’I VE TÜM BÖLGEYİ BU DEPREME HAZIRLAMADINIZ'
Bugün yaşadığımız deprem felaketi sürpriz mi? Hayır, değil. Bilim insanları, Kahramanmaraş merkezli bu deprem için yıllardır bağıra, çağıra uyarılarda bulunuyor. (AFAD’a ait Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı’nı göstererek.) İşte AFAD’a ait resmi doküman. Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı. Ne diyor? Gölbaşı-Türkoğlu segmenti, yani kırılan fay hattı, ‘500 yılı aşkın süredir büyük bir deprem üretmeyen sismik boşluk konumundadır. Bu deprem tehlikesini artırmaktadır.’ Tehlikeli zonlardaki yapıların tahliyesi zorunludur. Betonarme ve statik hesapları doğru olan depreme dayanıklı binalar yapılmalıdır. Bu da devletin raporu. Bu gerçekler devlet tarafından, 2001’den bu yana biliniyor. Biz de 2003’ten bu yana ülkeyi yönetenlere soruyoruz; bu rapor elinizdeyken, siz ne yaptınız? Neden Kahramanmaraş’ı ve tüm bölgeyi bu depreme hazırlamadınız?
'BU, BUGÜNÜN GERÇEĞİ DEĞİL, BİNLERCE YILIN GERÇEĞİ'
Bizim coğrafyamız işte bu… (Avrupa fay ve deprem haritası ve Türkiye deprem risk haritasının göstererek) Türkiye’nin her yeri deprem bölgesi. Burada da gözüküyor burada da gözüküyor. Bu, bugünün gerçeği değil, binlerce yılın gerçeği. Kendinden önceki 57 Cumhuriyet Hükümeti’nin 79 yılda harcadığı paranın 4 katını 20 yılda harcayan, depreme hazırlık için milletten 36,5 milyar dolar vergi toplayan, ekonomik büyüme modelinin merkezine inşaatı koymuş saray yönetimi şehirlerimizi bu gerçeğe göre hazırlamalıydı. Onun yerine kaynaklar dolarla, avroyla garantilere, ışıltılı AVM’lere ve ranta gitti.
'LİYAKATSİZLİK TÜM TÜRKİYE’Yİ ESİR ALDIĞI GİBİ, AFAD’I DA ESİR ALMIŞ'
Bugün yaşadığımız felakete sebep olan zihniyet işte bu zihniyettir. (Erdoğan’ın ‘kaçak yapılara ruhsat verip bağış alıyoruz’ sözlerine ilişkin haber küpürünü göstererek) Kaçak yapılara ruhsat verip, bağış topluyoruz diyen zihniyettir. 1999’da Büyük Marmara Depremini yaşadık. O günden bu yana da İstanbul depremini konuşuyoruz. Ama yaşadığımız son felaket, 20 yıldır ülkeyi yönetenlerin şehirlerimizi depreme hazırlamadığını gösterdi. Böyle bir felakette izlenecek bir afet protokolleri dahi yokmuş. Bunu gördük. İlk gün büyük bir kararsızlık ve şaşkınlık yaşandı. Afetle mücadele için kurulmuş AFAD paralize oldu. Şimdi öğreniyoruz ki, Tanzanya’ya elçi yapılmış önceki başkanı tekrar göreve çağırıyorlar. Kurumun üst yönetimi, atama bakanların, AK Parti’nin akrabayı taallukatıyla doldurulmuş. Liyakatsizlik tüm Türkiye’yi esir aldığı gibi, AFAD’ı da esir almış.
'AFAD PERSONELİNİ BÜTÜN BUNLARDAN TENZİH EDİYORUZ. ONLARIN ÜSTÜN GAYRETLERİNE ŞAHİDİZ'
Elbette bugün sahada cansiperane çalışan AFAD personelini bütün bunlardan tenzih ediyoruz. Onların üstün gayretlerine şahidiz. Ama depremin daha ilk anında bu fedakâr personeli seferber edecek bir yönetim ortada yoktu. AFAD Başkanı sustu, Fuat Oktay konuştu. Devletin askeri ve sivil tüm imkânları depremin ilk dakikasından itibaren seferber edilemedi. Önceki afet protokolünü, ‘Askeri vesayetle mücadele’ bahanesiyle çöpe atan bu yönetim 20 yılda doğru dürüst uygulanabilecek bir afet protokolü hazırlayamamış.
'KAYBEDİLEN ZAMANLA BERABER İNSANİ KAYIPLARIMIZ DA ARTTI'
Depremin ilk 24 saatinde yurttaşlarımız enkazın altında bir başına kaldı. Çöken yapıların çoğuna arama kurtarma ekipleri gidemedi. Asker sahaya 24 saat sonra inebildi. O da 3 bin 500 Mehmetçikle. Ne yazık ki bu plansızlık bu organizasyonsuzluk nedeniyle çok önemli bir zamanı kaybettik. Kaybedilen zamanla beraber insani kayıplarımız da arttı.
'YÖNETİMİN ‘DEPREM ÇOK BÜYÜK, NE YAPALIM’ DEME HAKKI ASLA OLAMAZ'
1999’dan 24 yıl sonra, ‘Nerede bu devlet?’ çığlığı kulakları değil, yürekleri parçaladı. Daha önceki depremlerde de benzer sıkıntılar yaşandı mı? Yaşandı. Tüm bu gerçekler karşısında 20 yıllık bir yönetimin ‘Deprem çok büyük, ne yapalım’ deme hakkı asla olamaz. Hele eksikleri söyleyen muhalefete düşman görmüş gibi bakıp parmak sallama küfür ve hakaret etme hakkı, hiç olmaz.
'AFET BÖLGESİNDEKİ 381 BİN KÜÇÜK YATIRIMCI BAŞTA OLMAK ÜZERE MİLLETİN BORSADA SİLKELENMESİNE GÖZ YUMDU'
Hızlı karar alacağız diyenler, depremin hemen sabahında değil, depremden ancak 36 saat sonra, 10 ilimizi ‘Afet Bölgesi’ ilan edebildi. Bu arada millet canıyla boğuşurken milleti soyma derdinde olanlar boş durmadı. ‘Hızlı karar alacağız’ diyerek kendilerine rejim elbisesi dikenler afet bölgesindeki 381 bin küçük yatırımcı başta olmak üzere milletin borsada silkelenmesine göz yumdu. Depremin ancak üçüncü gününde borsayı kapatmayı akıl edebildiler. O da Genel Başkanımızın uyarılarıyla. Bir defa daha altını çizelim, biz bu rezaletin de hesabını soracağız. İnsanlar afetle boğuşurken onları bir de borsa depreminin altında bırakanların yaptıkları elbette yanlarına kar kalmayacak.
'İŞTE ESAS SİYASİ FIRSATÇILIK, BUDUR'
TBMM’nin onayladığı bir uluslararası sözleşmeden bile ülkeyi tek bir imzayla çıkarabilen bu yönetim, millet canının derdindeyken ‘Daha da yetki’ isterim dedi. OHAL’i ilan etti. ‘İhtiyacın yok, ama yapacaksan da bunu bir ayla sınırla, daha fazlasını yapma’ dedik. Olmaz dedi. Düşündüğü seçim tarihinden bir hafta öncesine kadar sürecek bir yetkide ısrar etti. Milletimiz bu kadar acı çekerken, bu kabul edilemez. İşte esas siyasi fırsatçılık, budur. İstismar budur.
'YETKİ OBEZİ ERDOĞAN, DEPREMİ FIRSAT BİLİP OHAL İLAN ETTİ'
Bugüne kadar hiçbir hükümet, doğal afet nedeniyle OHAL ilan etmedi. 1999’da büyük Marmara Depreminde bile, OHAL ilan edilmedi. Ama yetki obezi Erdoğan, depremi fırsat bilip OHAL ilan etti. Mevcut sistemde zaten her şey bir kişinin iki dudağına bakmıyor mu? Bakıyor. Bir de bunun üstüne OHAL yetkileri neden isteniyor? Tam da seçimler yaklaşırken kendisinin de dün ağzından kaçırdığı gibi, ‘depremi siyasi istismara dönüştürmeyi önlemek gerekçesiyle, muhalefeti susturmaya; afet yönetimindeki aksaklıklara yönelik eleştirilerin önünü kesmeye’ çalışıyor. Ama kifayetsiz saray yönetimi, CHP’nin Kuvayı Milliye’den, Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk’tan neşet ettiğini hala anlayamadı. Biz ne tehdide ne sansüre ne de yasaklara pabuç bırakırız.
'CENAZESİNİ, ÇÖP POŞETİ İÇİNDE TESLİM ALAN DEDENİN, TUTTUĞU BİR DEFTER YOK MU'
Yaşadığımız deprem felaketinin daha ilk anından itibaren Erdoğan işi gücü bıraktı. Muktedir imajını korumak için milleti tehdit etmeye başladı. Sosyal medyaya erişimi engelledi. Milletin depremde elindeki en önemli iletişim aracını elinden almaya bile cesaret etti. Beyefendi, defter tutuyormuş, defteri de günü vakti saati geldiğinde açacakmış. Peki, milletin tuttuğu defter ne olacak? Cenazesini, çöp poşeti içinde teslim alan dedenin, tuttuğu bir defter yok mu? Ölmüş evladının elini, deprem enkazında saatlerce tutan çaresiz babanın, tuttuğu bir defter yok mu? ‘15 yaşındaki kızım okul birincisiydi. Gelseydiniz yaşayacaktı’ diye feryat eden annenin, tuttuğu bir defter yok mu? Korkacaksanız, asıl bu defterlerden korkun. Bugün millet soğukta bir başına. Barınma, tuvalet büyük sorun. Bu eziyetleri çeken insanlarımızın, tuttuğu bir defter yok mu?
'ATAMA İÇİŞLERİ BAKANI, PARTİLİ CUMHURBAŞKANINI SUÇLUYOR'
Erdoğan ‘yağma var, bunun için OHAL çıkarıyorum’ diyor. Atadığı Bakan, ‘böyle bir şey yok, yönetilmezlik duygusu oluşturmak için bu haberler çıkarılıyor’ diyor. Vatandaşımıza yanlışı kim yapıyor? Haberi çıkaran kim? Erdoğan. Atama İçişleri Bakanı, partili Cumhurbaşkanını suçluyor. Bu kafalar ülkeyi böyle yönetemezken, vatandaşlarımızda yönetilmezlik duygusu oluşturmak için özel bir çabaya hiç ihtiyaç yok. Yetkiniz çok. Ama yönetme yeteneğiniz hiç yok. Sıfır.
'ARTIK HİÇ KİMSE AR DAMARI ÇATLAYANLARLA, MİLLETE SIRTINI DÖNENLERLE, MİLLETİN KANINI EMENLERLE AYNI HİZAYA GELMEMİZİ BEKLEMESİN'
Ar damarı kalmayanlar bugün çıkmış, ‘Millete 10 bin lira verdik. Evleri de bir yılda biz yaparız’ diye konuşuyorlar. Siz bu kafayla hiçbir şey yapamazsınız. 20 yıldır yan gelip yatmışsınız. Şimdi mi yapacaksınız? Siz ancak boş boş konuşursunuz? Algıyı yönetmeye çalışırsınız. Milletimizi içine düşürdüğünüz enkazdan, biz çekip çıkaracağız. Milletimizle, gençlerimizle el ele verip yaraları biz saracağız. Artık hiç kimse ar damarı çatlayanlarla, millete sırtını dönenlerle, milletin kanını emenlerle aynı hizaya gelmemizi beklemesin. Biz milletimizle aynı hizada olmaya devam edeceğiz.
'HERKESE, SAHADAKİ ÜSTÜN GAYRETLERİYLE UMUDUMUZ OLAN GENÇLERİMİZE, SONSUZ TEŞEKKÜRLERİMİZİ SUNUYORUZ'
Bir kez daha depremde yitirdiklerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. Sahada canla başla mücadele eden kurtarma timlerine, insanlarımıza yardım elini uzatan herkese, sahadaki üstün gayretleriyle umudumuz olan gençlerimize, sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Biliyoruz, gidenleri geri getiremeyiz. Ama böyle bir millet iyi bir yönetime kavuştuğunda, bu afetlerin yarasını da hızla saracaktır. Bundan bizim hiç şüphemiz yoktur.
(ANKA)