BIST 100 9.636 DOLAR 34,65 EURO 36,32 ALTIN 2.939,44
8° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

CHP'li Özkan FETÖ ile nasıl mücadele edilmesi gerektiğini madde madde anlattı

CHP'li Özkan FETÖ ile nasıl mücadele edilmesi gerektiğini madde madde anlattı

CHP Genel Başkan Başdanışmanı, İzmir Milletvekili Tuncay Özkan Arayış'ın Youtube kanalına konuk oldu. Özkan, röportajda kamuoyunun ilk kez öğreneceği bilgileri paylaştı. Özkan, Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile nasıl mücadele edilmesini İsrail örneği ile anlattı. Özkan, AKP hükümetinin FETÖ'nün 'gariban' tayfası ile mücadele ettiğini ağababalarına dokunamadığını söyledi. Özkan, eline silah almamış, gençlerin geleceğini çalmamış olan FETÖ sempatizanlarının özgür kalması gerektiğini ve rehabilite edilmelerinin şart olduğunu aktardı. Özkan'ın röportaj boyunca 3 bölümde duygusal anlar yaşadığı görüldü. Özkan, Selahattin Demirtaş'ın 'seni başkan yaptırmayacağım' dediği için hapse atıldığını belirtti. Özkan, Milli Görüş'ün merhum lideri Necmettin Erbakan'ın kendisine kumpas kurulduğunda gösterdiği dayanışmayı da ilk kez anlattı.

CHP Genel Başkan Başdanışmanı, İzmir Milletvekili Tuncay Özkan; Arayış isimli Youtube kanalında birbirinden çarpıcı değerlendirmelerde bulundu, Mehmet Emin Altunses'in sorularını yanıtladı. FETÖ kumpasları ile haksız, hukuksuz yere 5.5 yıl cezaevinde tutsak kalan, hücrelerde tutulan Özkan, Fethullahçı Terör Örgütü ile nasıl mücadele edilmesi gerektiiğini anlattı. AKP iktidarının FETÖ'nün gariban tayfasına zulmettiğini aktaran Özkan, "Eline silah tutmamış, devlet kurumlarında, öğrencilerin notlarına, geleceklerine, insanların umuduna çelme takmamış, onları çalmaya, çırpmaya yanaşmamış, bu ülkenin varlığını birliğini ortadan kardırma kastıyla silahlı veya örgütlü mücadeleye girmemiş olanlar dışındaki sempatizanların, onları dinleyenlerin zulüm içerisinde yaşatılmasına karşıyım" dedi. FETÖ'nün gariban tayfasının 'özgür kalması' gerektiğini söyleyen Özkan bu insanların rehabilite edilerek topluma kazandırılması gerektiğini vurguladı. Özkan FETÖ konusunda Atatürk'ün yaptıklarını ve İsrail'da yaşananları örnek verdi.

Özkan'ın röportaj boyunca; 3 kez gözlerinin dolduğu görüldü. Bunlar; aşkı anlatırken, cezaevi yıllarında yaşadıkları ve Necmettin Erbakan bölümleriydi. Özkan, Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın 'senin başkan yaptırmayacağım' dediği için tutuklu bulunduğunu ve serbest kalması gerektiğini söyledi.

Özkan, Milli Görüş'ün merhum lideri Necemettin Erbakan'ın kendisine kumpas kurulduğunda gösterdiği dayanışmayı da ilk kez anlattı. Özkan, kendisi cezaevindeyken Erbakan'ın 4 kez avukatını gönderdiğini, dayanışma gösterdiğini söyledi, Erbakan ile olan tanışıklığını anlattı.

CHP'li Özkan FETÖ ile nasıl mücadele edilmesi gerektiğini madde madde anlattı - Resim : 1

"DOSTALARIMIZLA, DOSTLARIMLA BÜYÜK VE ÇOK ZENGİN BİR AİLEYİZ"

20 yıldır aynı ekiple çalıştığı hatırlatılan Özkan'a 'bunu nasıl başarıyorsunuz?' diye soruldu. Özkan 'Saygımız, sevgimiz sonsuz birbirimize karşı. Karşılıksız seviyoruz. Ben internet tabanlı örgütlenmeyi gerçekleştiren ilk kişiyim. Biz Kaç Kişiyiz Hareketi; bir milyon 386 bin insan... Onların hepsi benim dostum. Miting yaptık milyon milyon geldiler. Onların hepsi benim dostum. Beni çok ağır eleştiren arkadaşlarım var, onlar benim dostum. benimle aynı siyasi görüşü paylaşmayan ama Türkiye sevdamızı, insanlık sevdamızı, büyük Türkiye idealimizi paylaştığımız pekçok insan var onlar benim dostum. Dostlarımızla, dostlarımla büyük ve çok zengin bir aileyiz." diyerek yanıtladı.

AŞK SORUSUNA YANIT VERDİ

'Aşk' sorusuna Özkan, 'Aşk eksikliğin tamamlanmasıdır. Aşk sadece iki insanın birbirine karşı duyduğu ilgi değildir. Aşk; hiç mahpustan çıkmayacağını düşündüğünüz bir insanın özgürlüğü için her gün mücadele etmektir. Aşk; belki de hiç karşılaşmayacağınız yeryüzünde hiç birbirinizi göremeceğiniz, bir ağaç için kavga edebilmektir." dedi.

"AŞK NE GEREKTİRİYORSA ONU YAPMAKTAN GERİ DURMADIM"

Cezaevinden çıktıktan sonra yaptığı ilk işi anlatan Özkan,"Karıma ve kızıma sarıldım sonra Küçük Bebek Yokuşu'ndan aşağı inen katmerli bir monalya ağacına sarıldım, onu öptüm ve okşadım. Aşk; eksiğin tamamlanmasıdır. O monalya ağacı bendeki eksikliği tamamladı. Ben de aşk ne gerektiriyorsa onu yapmaktan geri durmadım. Yıllarca onu çok sevdim, hala onu çok seviyorum." ifadelerini kullandı. Özkan aşkı anlatırken duygusal anlar yaşandı.

ACUN ILICALI'YA YANIT...

Programda Acun Ilıcalı'nın 'Gençleri kimse gaza getirmesin. Dünyada bir kanala muhabir olarak girip televizyon sahibi olan kimse yok.' sözleri hatırlatıldı, programcının, 'Ama biz biliyoruz Tuncay Özkan var' demesi üzerine Özkan, "Ben varım ama, o öyle diyorsa öyle desin ne olacak?" diye yanıt verdi. Özkan, 6 yaşında iken 'gazeteci' olacağını söylediğini ve çocukluk hayalini gerçekleştirdiğini belirtti.

Babasının matbaa işçisi olduğunu söyleyen Özkan, babasını çok genç yaşta, matbaa işçilerinin meslek hastalığı olan kurşun zehirlenmesine bağlı hodgkin lenfoma (kanser) nedeniyle kaybettiklerini anlattı. Özkan babası vefat edince hem okuyup hem çalıştığını parasının olmaması nedeniyle Ankara'nın bir başından bir başına 18 kilometre yürüdüğünü söyledi.

"MUHABİRLİK; MESLEĞİN MARAŞAL RÜTBESİDİR"

'Cumhuriyet gazetesinin gece muhabirliği ile başladım. Sonra kendi televizyon kanalım oldu' diyen Özkan kendisini hala 'bir muhabir' olarak tanımladığını ifade etti, "Bundan büyük bir gurur duyuyorum. Mesleğin maraşal rütbesidir. Hala içimdeki o muhabir çocuğun heyecanını duymaktan, onunla beraber sağa sola koşturmaktan keyif alıyorum. Be mesleği yapan her arkadaşımın da gelecek güzel günlere inancı çok olsun. Çünkü biz çok güzel zamanlarda gazetecilik yaptık. Gelecek; gazetecilik açısından, ulusumuz için çok güzel olacak. Ben başarabildiysem tüm çocukların başarabilme şansı vardır. Onlara direnenin kazanacağını; inançla, imanla yolculuk yapanların mutlaka menzile ulaşacağını hatırlatmak isterim." dedi.

VATAN, NAMUS, AHDE VEFA...

Özkan, 'Vatan, namus, ahde vefa' sloganının içeriğini anlatarak, "Vatan bizi var eden her şeydir." diyen Özkan, İzmir'e ilk giren 11 kişilik müfrezeyi ve onlar için dikilen anıtın altında yazan 'Vatan ve namus için öldüler' sözünü hatırlattı. Özkan, "Vatan biziz, ona saygı, onu koruma isteği birinci görevimiz. Namus; bu ülkeyi var eden ruh. Erdemimiz, onurumuz, kadınlarımız, çocuklarımız yarattığımız her şey o ruhun içinde." ifadelerini kullandı.

"ELİNİ KALBİNE GÖTÜREREK ANLATTI"

Üçünsünün vefa olduğunu belirten Özkan, "Bu ülke için bir çakıl taşının üstüne taş koyana, bu ülke için bu topraklarda yaşayan her nefese, her sese; kuşundan balığına, suyundan toprağına, taşından en ulu ağacına kadar hepsine vefa ile bağlı olacağız. Özellikle de biz özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı adayan kurucu dedelerimize, atalarımıza saygı duyacağız. Onun için vatan, namus, ahde vefa... Vatan; bu toprak, namus; o bayrak, ahde vefa; onları ölümübe savunan, en yüksekte tutan kurucularımız. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tarihin her aşamasında bizler için, bizlerin özgür ve bağımsız yaşaması için, güçlü ve umutlu olmamız için, mutlu olmamız için kendi canlarından vagçemeyi bilen atalarımızı saygı ile yad edeceğiz. Onun için; vatan, namus, ahde vefaya bağılıyım" dedi. Özkan'ın bunları söylerken elini kalbine götürmesi dikkat çekti.

"BEN GERÇEĞİN YOLCUSUYUM, HAKİKAT ARARIM; MARMARAY'I BÜLENT ECEVİT VE KABİNESİ YAPTI"

Özkan'a, 'Marmaray'ı Bülent Ecevit yaptı' sözleri hatırlatıldı, trollerin sosyal medyada '1915 Çanakkale Köprüsü'nü Bülent Ecevit yaptı' der' paylaşımları soruldu. Özkan ise şunları söyledi:

Ben gerçeğin yolcusuyum. Ben hakikat ararım. Bazıları yalanlar üzerine dünya kurabiler onlara itirazım yok. O onları mutlu ediyor. Ben hakikat işçisiyim. Marmaray projesini sayın Bülent Ecevit, eski Başkanımız, Genel Başkanımız, bu ülkenin karaoğlanı planladı, finansmanını ayarladı, Bakanlar Kurulu'ndan bunları çıkarttı ve bunlar Resmi Gazete'de yayımlandı. Bütün bunları ortaya koydum.

Birileri illa kendilerinden önceki tarihi yok saymaya çalışıyorlar. Vefasızlık, saygısızlık başka hiçbir şey değil. Ben de ısrarla söylüyorum; Marmaray'ı Bülent Ecevit ve onun kabinesi yaptı.

Özkan kendilerinden öncekileri yok sayanlar için, "Allah kendilerine akıl fikir versin" dedi.

Kendisine kurulan kumpas nedeniyle 5.5 yıl hapis yatan Özkan'a, Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ı ziyareti, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu birlikte gerçekleştirdği Diyarbakır ziyareti ve kendisine kurulan kumpas soruldu.

CHP'li Özkan FETÖ ile nasıl mücadele edilmesi gerektiğini madde madde anlattı - Resim : 2

"BUGÜN OLSA YİNE ZİYARET EDERİM"

Özkan şu ifadeleri kullandı:

Ben Selehattin Demirtaş'ı bütün siyasi çizgisi boyunca takip ettim. Bugün içinde bulunduğu durumu bir hukuksuzluk ve haksızlık olarak değerlendiriyorum. Onunla dayanışma içinde olmayı; bu ülkenin topraklarına, bu ülkenin insanlarına en güzel şeylerden biri olarak görüyorum. O nedenle ziyaret ettim, yine ederim.

"DEMİRTAŞ BARIŞ İNSANIDIR"

Selahattin Demirtaş bir siyaset adamıdır, bir barış insanıdır. O nedenler de Selahattin Demirtaş'a karşılan bu hukuksuzluğu kabul etmiyorum reddediyorum. Selahattin Demirtaş cezaevinde değil, TBMM'deki sıralarda politika üreten bir lider olarak önümüzdeki günşerde yerini alacaktır.

"DEMİRTAŞ GİBİ PEK ÇOK İNSAN LAYIK OLMADIKLARI YERDE"

İnsaları, rakiplerini hukuku kullanarak yok etme anlayışı, dostalarına adil davran geri kalanını halledersin bakış açısı çok yanlıştır, adaletsizliktir.

Bugün Selahattin Demirtaş ve pek çok insan bugün layık olmadıları yerdeler. Onların layık oldukları yere gelmesi için mücadele etmek; bu topraklarda kardeşliğe, barışa, özgürlüğe, dayanışmaya büyük Türkiye idealine, coşkusuna, çalışmasına güç vermek demektir. Bu dayanışmanın bir parçası olmaktan gurur duyarım.

"DEMİRTAŞ, 'SENİ BAŞKAN YAPTIRMAYACAĞIM' DEDİĞİ İÇİN HAPİSTE"

Selahattin Demirtaş hemen cezaevinden çıkmalıdır. Bugün içeride kalmasının tek sebebi var. Sayın Genel Başkanımızın söylediği gibi; 'Seni başkan yaptırmayacağım' sözüdür. Selahattin Demirtaş 'Sen başkan olabilirsin' deseydi bugün el üstünde tutulurdu. O nedenle diyorum ki; adalet gelecek, layık olmadığı o yerden alınacak layık olduğu yerde mücadelesine, Türkiye'ye iyilik, güzellikler katmaya devam edecek.

SEDAT PEKER VİDEOLARI, 10 BİN DOLAR ALAN SİYASETÇİ...

Özkan, 'Sedat Peker'den aylık 10 bin dolar alan siyasetçi kim?' sorusunu neden sürekli sorduğu, Sedat Peker videoları hakkında düşüncelerini ve 'derin devlet'le ilgili sunları söyledi:

Eğer hatırlatmazsanız çabuk unutuyoruz. İnsanlar benim karşıma geliyorlar bazen hikayeler anlatıyorlar. Benim hayat hikayemle alakası yok. Ben Ankara'da bir ev kadını ile bir matbaa işçisinin oğluyum. Senin baban şurada... Benim babam 40 yaşında ölmüş bir insan. 'Hayır yaşıyor' diyor. Türkiye'de hafızayı tazelemek lazım. Mafya; taşrada devletin sopası, merkezde paydaşıdır. Eğer siyasetçi, iş adamı, devlet görevlisi yoksa mafya yoktur. Birilerine yol açılmıyorsa, yol verilmiyorsa o ülkede mafya olmaz. Birileri göz yummuyorsa, o birilerinin bu işleri yapabilmesi mümkün değildir. Sezgin Baran Korkmaz'a izin vermezseniz bunları yapabilir mi?

"TÜRKİYE CUMHURİYETİ ADALETİYLE, MÜCADELE YAPISIYLA ÇÜRÜMÜŞTÜR"

"Türkiye Cumhuriyeti'nde mafyaya hizmet eden bir politikacı, milletvekili olabir mi?" diye soran Özkan, "Var, İçişleri Bakanı söylüyor. Hadi kim olduğunu bulalım. 'Hayır'. O zaman ne demek oluyor bu? Birilerinim mafyasıysanız o birileri sizi korurur. Mücadele kimle oluyor? Mücadele diğerleri yok etmekle oluyor. Aslında bu kavgadan ortaya çıkan şey çürümedir. Türkiye Cumhuriyeti; adaletiyle, mücadele yapısıyla, çürümüştür. Bu iltidar tarafından çürütülmüştür. O zaman ne yapacağız? Çürüyen her şey düşer. Onun yerine yenisini yapmak zorundayız. Tuz kokarsa ne yapılır? Tuz kokmuş, kurtlanmış. Ne yapacağız? Halka gideceğiz. Halkın vicdanından daha temiz, halkın alın terinden daha mübarek ve halkın gücünden daha büyük bir güç yoktur. Ve biz halka gidip bu çürümeyi ortadan kaldıracağız." dedi.

"DEVLET KOLPACILARI, LEŞ YİYİCİ, TIRŞİKÇİLER..."

Özkan şöyle devam etti:

Derin devlet nedir? Devlet olduktan sonra derini olmaz. Devlet dediğiniz şey; adalettir, hizmettir, hesap verişebilirliktir. Derini ne? O çürüme. Ne zaman çürürsek o ortaya çıkar. Kolpacılar diyorum, devlet kolpacıları. Beslenmek için gelen tırşikçiler. Leş yiyiciler. Başka, hiçbir şey değiller.

KUMPASTA; ERBAKAN, ÖZKAN'A DAYANIŞMA GÖSTERDİ

Milli Görüş'ün merhum lideri Necmettin Erbakan için Özkan şu ifadeleri kullandı:

Allah rahmet eylesin. Hoca benim için çok kıymetli bir insan. Cumhuriyet gazetesinin muhabir olarak 1986-87 yıllarında Hoca'yı ben takip ettim. Birbirimizi tanıdık ve çok sevdik. 'Bunların Hepsi Faşist' manşetiyle beraber Hoca yeniden siyasi hayata döndü. Ben cezaevine düştüğümde 4 kez avukatını gönderdi. Pek çok kişinin adımı anmaya korktuğu, mücadelemle yan yana olduğunu saklamaya çalıştığı, o karanlık günlerde bana 'sabretmemi, Allah'ın insanları bazen koruma altına aldığını, daha büyük bir felaketten koruduğunu bir şeye ihtiyacım olup olmadığını, bunlarla ilgili elinden gelen yardımı yapabileceğini' söyleyen bir kişidir Necmettin Erbakan.

ERBAKAN'IN 'CESARET' İLE İLGİLİ SÖZLERİ ÖĞRETİCİ OLDU

İçeri girmeden kendisi ile bir uzun röportaj yapmıştım. Benim için çok büyük bir mutluluk, şimdi bakıyorum internette fenomen olmuş dolaşıyor her tarafta. Çok kıymetli bir röportaj, kült haline gelmiş neredeyse. Kendisi bana, cesaretin insanların içerisindeki büyük bir güç olmadığını öğretenlerdendir. Cesaret olaylar karşısındaki duruşumuzdur. Cesaret kara gözlülük değildir. Cesaret iyiyi, doğruyu, güzeli, çirkini, kötüyü, birbirinden ayırt edebilmek ve hak edeni hak ettiği yere koymaktır. İşi ehline vermektir O'nun tabiriyle.

"NECMETTİN ERBAKAN'I CUMHURİYET MİTİNGLERİNE ÇIKARTABİLİRDİK"

Cezaevinde bana yalnızlığımı aşacak pek çok mektup gelmesini sağladı. Saadet Partisi'nin kadın ve gençlik kollarından geldi. O mektuplarla pek çok noktadaki kendi hatalarımı da görme imkanına kovuştum. Onlar bana, benim hiç düşünmediğim, aklımdan bile geçmeyen, benim Cumhuriyet Mitingi yoluyla kendilerine dair iletmek istediğim mesajların kendilerinde korkulara yol açtığını ilettiler. Ben daha sonra düşündüm bu konuda gerçekten; biz o kürsüye birçok vatanseveri, vatan, namus, ahde vefa ilkelerinde buluşabilecek pek çok insanı çıkartabilirdik. Bunlardan bir tanesi de rahmetli Necmettin Erbakan olabilirdi. O zaman akıl edemedik; o mektuplardan sonra anladım ki memleket hepimizin, sadece bize ait değil. Bu ülke bizim gibi düşünen düşünmeyen bütün çocukların memleketi. Bu memleketi hep beraber kucaklamak zorundayız. Benim için büyük bir ders oldu. Kendisine her daim şükranlarımı sunmaktan vazgeçmem, Allah rahmet eylesin.

"MUSTAFA KEMAL'İN SANCAĞINI, GÖNLÜMDEKİ SANCAĞI ASLA YERE İNDİRMEDİM"

Özkan birinci hedefinin; "Mustafa Kemal ülküsünü, çağdaş, uygarlık düzeyini yakalayabilecek düzeyde 21. yüzyıla taşımaktır. Bugünkü devlet anlayışını Atatürk'ün bakış açısı ile 21. yüzyıla nasıl taşırız? 21. yüzyılın sonunda, 22. yüzyıla nasıl taşırız? 22. yüzyılda ülkemizi daha güçlü, daha büyük, daha zengin nasıl getiririz? Bu kavgada yer almaktan çok onurluyum. Mustafa Kemal'in sancağını, gönlümde asılı olan sancağı asla yere indirmedim. Bana inanan, güvenen bu ülkenin insanlarının hiçbirisini yere baktırmadım. Faşizmin tezgahlarında da baktırmadım. Onların işkencehanelerinde de baktırmadım. Mapuslarında da baktırmadım. Duruşma salonlarında da baktırmadım. Onların yüzüne karşı her şeyi haykırmayı kendime ödev bildim. Ben bir kavagnın ürünü, bir mücadelenin sonucuyum." ifadelerini kullandı.

"BAŞKA TÜRKİYE YOK"

Eskiden daha sert olduğunu ifade eden Özkan, bunun kimseye faydası olmadığının farkına vardığını belirterek; "Türkiye'nin bugün konuşmaya, anlamaya, birbirinin derdini, birbirinin gönlünden geçeni, sevdasını, bilgisini, aklını anlamaya ihtiyacı var. Çinkü başka Türkiye yok." dedi.

"BİR KOLUNDA MUSTAFA KEMAL, DİĞER KOLUNDA 'HAKİMİYET ALLAH'INDIR İMZASI BULUNAN SEYYAR SATICILARI SOKAKLARA KİMİN SALDIĞINI BULABİLSEYDİK..."

90'lı yıllarda yaşananlara dikkat çeken Özkan, "Eğer 1990 yıllarda bir kolunda Mustafa Kemal imzası, diğer kolunda 'Hakimiyet Allah'ındır' imzası bulunan seyyar satıcıları sokaklara kimin saldığını bulabilseydik. Aslında bugünkü ötekileştirmenin önüne geçebilirdik. Ama öyle bakmadık. Biz 28 Şubatlara da böyle geldik. Pek çok sorunu da böyle yaşadık. Mapushaneler bizim gibi düşünen insanlarla dolu. Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu sorunların çözümünde diyalogdan başka, birbirimizin gücüne güç katmaktan başka, dayanışmaktan başka, bu demokrasi cephesini büyütmekten başka çözüm göremiyorum. Omuz omuza bu ülkeyi kurucularımızın bize gösterdiği hedefler doğrultusunda yeniden inşa etmek zorundayız. Başka çıkış yolu yok." ifadelerini kullandı.

CHP'li Özkan FETÖ ile nasıl mücadele edilmesi gerektiğini madde madde anlattı - Resim : 3

"ZULÜM İÇERİSİNDE YAŞATILMALARINA KARŞIYIM"

Özkan, Fethullahçıların halen kendisi hakkında 'Fethullahçı' diyerek Twitter hesapları ile kara propagandaya devam ettiğini belirterek hayatı boyunca Fethullahçılara karşı verdiği mücadeleyi anlattı:

Bugün gelinen noktadan başlayarak anlatmak isterim. Eline silah tutmamış, devlet kurumlarında, öğrencilerin notlarına, geleceklerine, insanların umuduna çelme takmamış, onları çalmaya, çırpmaya yanaşmamış, bu ülkenin varlığını birliğini ortadan kardırma kastıyla silahlı veya örgütlü mücadeleye girmemiş olanlar dışındaki sempatizanların, onları dinleyenlerin zulüm içerisinde yaşatılmasına karşıyım.

"BENİM KALDIĞIM HÜCREDE BİR FETHULLAHÇI KALIYORSA O BENİM GÖNLÜMÜ RAHATLATMAZ"

Bir kere cezaevindeki insanların haklarını, insanlık onurlarını asla ayaklar altına aldırmamak lazım. Kim olursa olsun. Ben bazı konferanslarda böyle konuşunca beni dinleyenler, 'ya nasıl söylüyorsun, bak sen bu kadar acı çektin' diyorlar. İşte o yüzden söylüyorum, ben söylüyorum. Benim kaldığım hücrede bir Fethullahçı kalıyorsa o benim gönlümü rahatlatmaz. Benim gönlüme daha büyük acı ve ızdırap verir. Benim kaldığım hücrede haftanın 3 günü kanalizasyon basar hücreyi. O pisliği ben temizlemek zorunda kalırım. Benim kaldığım hücrede düvardaki küf çiçek açar. Küfün çiçek açtığını ben hücrede gördüm. Şimdi orada bir insan yatacak ve şimdi orada bir insan kalacak, ve ben bundan 'bak görüyor musun adalet'. Hayır efendim. Hayır reddederim bunu. Onun insanlık onurunu, sağlığını mutlaka ve mutlaka devlet güvencesi altında tutacaksınız. O benim çektiğim zulmü çekmeyecek. Cezası varsa çekecek, ama öyle yok efendim, bankasına para yatırdın... Bunlar çok saçma şeyler. Böyle mücadele olmaz. İnsanları cezaevine doldurarak mücadele olmaz. Cezaevi sistemimiz insanları vazgeçiren bir sistem değil.

İSRAİL FETÖ BENZERİ ÖRGÜTÜN KÖKÜNÜ NASIL KURUTTU?

İsrail'de FETÖ benzieri bir örgüt ortaya çıktını belirten Özkan, o örgütün Cumhurbaşkanını suikatle öldürdüğünü söyledi şunları anlattı:

İsrail ne yaptı? Amerika'daki ağababalarını buldu, getirdi. Ekonomik kaynaklarını kuruttu. Silaha sarılan, devlet kadrosu içerisinde silahlı militanlık yapmaya başlayan bütün kadrolarını aldı cezaevine koydu. Ve çıktı dedik; 'ben bugünden itibaren ilan ediyorum ki; bunlara üye olanlar, sempati duyanlar gelip kendileri söylerlerse bunlarla ilgili işlem yapmayacağım. Onlar bir milyon diye umuyorlardı, milyonlarca insan çıktı. Geldiler, söylediler. Televizyonda 'prime time'ın en yüksek olduğu zaman bunun nasıl bir tehlikeli bir örgüt olduğunu bir devlet görevlisi, bir din görevlisi ve bir psikiyatrist çıktı insanlara anlattı. Ve o insanların hiçbirisi içeri alınmadı. Bu silahlı ve terörü yaymaya çalışan kadroların dışında.

"BUNLARI REHABİLİTE EDECEKSİNİZ"

İzmir Konak'ta yaşadığı bir olayı aktaran Özkan şu ifadeleri kullandı:

Konak ilçemize gittim, elinde 2 tane yavrusu ile bir anne geldi. Bir okulda hademelik yapıyormuş, kocası da hademe... İşten atılmış, o akdar ızdırap dolu. Yardımcı olmak için ben bir iş adamı arkadaşımdan rica ettim. Oraya gönderdim, temizlik işçisi olarak çalışacak. Bir hafta sonra işten çıkarıldı, bana telefon etti. Açtım arkadaşıma sordum, 'neden yaptın?' diye. 'Ya Tuncaycım orada bir kod var, o kod çıktığı zaman ben işten çıkarmak zorundayım' dedi. Ya insaf ya.. İnsaf... Öğretmenler, pazarda limon satanlar... Bunları alacaksınız rehabilite edeceksiniz, bunları tekrar hayata kazandıracaksınız. Ve o kazandırdığınız insanları takip edeceksiniz. Bunlar düşman değil. Onlar bizi düşman olarak görebilirler. Ama onlar bizim düşmanımız değil. Biz onları kucaklamak, topluma kazandırmak zorundayız. Böyle mücadele olmaz.

"ELİNE SİLAH ALMAYANLARIN ÖZGÜR KALMASI GEREKTİĞİNE İNANIYORUM"

Mezarlığa gömdürmeyerek, açlıkta, sefahalette onları en öne sürerek böyle bir vicdansızlıkla filan mücadele olmaz. Ben eline silah almayan, devlet kadroları içerisinde bu terörü yaymaya çalışmayan tüm kadroların özgür kalması gerektiğine inanıyorum, ayrıca bunların topluma kazandırılması gerektiğine inanıyorum. Onları biz akılla, sevgiyle rehabilite etmek zorundayız.

ATATÜRK NE YAPMIŞTI?

Ha Fethullahçılıkla sonuna kadar mücadele... Mustafa Kemal Atatürk, babaları Kurtuluş Savaşı'nda kendisine karşı düşmanlık etmiş olan kendisine karşı mücadele etmiş olan Ali Kemallerin çocuklarının devlete kazandırılması ve onların yetenekleri ölçüsünde adaletle devlet kadrolarında yer almasına müsaade etmiştir. Çünkü bu büyük yürekliliktir, büyük vicdanlılıktır. Onlar da devlete sadakatle çalışmışlardır. Şimdi siz insanları 'şu'cu, 'bu'cu diye onların yaptığı yöntemlerle fişlerseniz, onların yaptığı yöntemle yok etmeye kalkarsanız onlardan farkınız kalmaz.

"FETHULLAH'IN İTLERİ YILDIRAMAZ BİZLERİ"

Şimdi soruyorum; sen FETÖ ile mücadele edeceksin, insanlarla mı mücadele edeceksin? Ben bunu kabul etmiyorum. Ben Tuncay Özkan, evimden alınıp götürülürken, evimi basan Fethullahçı polislere karşı beni seven insanların bir sloganı vardı; 'Fethullah'ın itleri, yıldıramaz bizleri'. Hiçkimse kalmasa ben buradayım, ben bu mücadeleyi sürdürürüm. Ama bu yöntem yanlış bir yöntemdir. Ve onları büyütür.

"İNGİLTERE'DE MAHALLE SATIN ALDILAR

Almanya'da kolonileri var ve Alman devletinden para alıyorlar. Zekeriya Özler filan hepsi orada. Afrika'da kolonileri var, İngiltere'de mahalle satın aldılar, buradan götürdükleri paralarla. Türkiye'ye dönük mücadele yöntemleri var. Amerika'da kolonileri var, para kazanmaya devam ediyorlar. Bunlarla ilgili bir mücadele var mı? Yok.

"BU İŞİ TÜRKİYE'NİN BAŞINA BELA EDENLERLE MÜCADELE EDECEKSİNİZ"

Neyle mücadele ediyorsunuz? Garibanlarla... Ben o garibanlarla dayanışma içerisindeyim. Bu kadar net söylüyorum. Gücünüzün yettiği ile mücadele etmeyeceksiniz. Bu işi Türkiye'nin başına bela edenlerle mücadele edeceksiniz. O zaman soracağız FETÖ'nün siyasi ayağı nerede? AK Parti kendi iç temizliğini yapmadığı için bugün garibanlarla mücadele ediyor. Kendi içi temizliğini bitirse bu sorun büyük ölçüde ortadan kalkar.

İşte Özkan'ın şiir de okuduğu o çarpıcı röportaj: