CHP İdari ve Mali İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu, CHP içindeki 'değişim' tartışmalarına nokta koydu. Cumhuriyet'in sorularını yanıtlayan Kuşoğlu, "Değişim, iktidardan kurtulmaktır" dedi.x
Değişim tabii sihirli bir sözcük. Herkesin iştirak edeceği, destekleyeceği bir sözcük. Ama değişim kontrollü olmalı. Değişim eşyanın tabiatına karşı olmamalı ve değişim olumlu sonuç vermeli. Bu dönem siyaset yapanlar olarak üzerimizde çok büyük bir sorumluluk var. Cumhuriyetin 100. yılında 21 yıllık bir iktidar söz konusu ve bu bir anlamda karşı devrim de inşa etmiş vaziyette. Atatürk ile Cumhuriyet değerleri ile sorunu olan bir iktidar söz konusu. Bu iktidar cumhuriyet açısından, ulus devlet açısından, Anadolu’nun kültürü açısından her an büyük sıkıntılar çıkarabilir.
Bu iktidar muhafazakâr olduğunu söylüyor, ama bizim bildiğimiz Anadolu İslam’ı ile ilgili de sorunları olan, bizim Anadolu Müslümanlığı ile ilgili sıkıntıları olan bir iktidar. Çünkü FETÖ'ye mal ettiği ılımlı İslam'ı kendisi uyguluyor. Eşbaşkan merkezli bir ılımlı İslam uygulanıyor Türkiye'de, uygulanmaya çalışılıyor. Yani din anlayışımızı bile değiştirmeye çalışan, nereye gittiği belli olmayan bir iktidar. Yani laiklikle, dinle, Türk kavramıyla, Türk ulus devleti ile soruları var. Bir taraftan yeni Osmanlıcılığı da savunuyor. Bu toksimoron bir durum. Böyle bir iktidara karşı şu anda mücadele edebilen tek kurum var. O da Cumhuriyet Halk Partisi.
Onların da çok büyük sorumlulukları var ama parti olarak onlar yeni partiler. Bizim gibi 100 yıllık parti değiller. Onlardaki siyasetçiler, birey olarak sorumlu. Yani bizimle beraber hareket eden muhafazakar kesimler, milliyetçi kesimler de de bu iktidara karşı mücadelede sorumlu.
Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında 6 partiyi bir araya getirdik. 21 yıllık bir tehlikenin karşısına oturduk. Yüzde 48 aldık. Hiç kolay olmadı. Yüzde 48'i 51 yapabiliyorsak, bu değişimdir. Benim değişimden kastım budur. Kemal Kılıçdaroğlu'nun da kastı budur. Şu anda kitlelerin beklediği değişim de budur. Benim çocuğum hiçbir zaman yurt dışına gitmek istemedi ama seçim sonrası gitmek istiyor. Bakıyorum toplumda birçok genç aynı vaziyette. Yani özgürlüklerin kısıtlandığı, demokrasinin yok edildiği, adaletin olmadığı bir ülkede yaşamak istemiyorlar. Tek umut Cumhuriyet Halk Partisi. Cumhuriyet Halk Partisi de bir yol çizdi ve bunu 48'e kadar çıkardı. Oyu 25 olan bir parti, 48'e kadar çıkardı. Bunu 51'e çıkarmamız büyük bir değişim olacaktır.
Erdoğan'ı istemeyenler hep vardı ama hiçbir zaman toplam oyları yüzde 30'u geçmedi. CHP bunları bir araya getirdi. Dağınık olmasının hiçbir faydası yok. Önemli olan 48 olması. Şimdi hedefe 2 artı 1 kaldı. Bunu başarmak zorundayız. Değişim böyle gerçekleşecek.
‘DEĞİŞİM, İKTİDARDAN KURTULMAKTIR’
Öncelikle 21 yıllık iktidarın değişmesi. Kastımız budur. Bu zihniyetin değişmesidir. Toplum ‘o gitsin bu gelsin’ peşinde değil. Bizim hep beraber böyle bir görevi yerine getirmemiz lazım. Çok büyük bir sorun var. Sürdürülebilirlik ve yoksulluk. Tüm dünya için geçerli bu. Biz ülke olarak küme düşmüş vaziyetteyiz ama bu henüz fark edilmedi. Önümüzdeki günlerde, aylarda, yıllarda bu çok net olarak görülecek. Biz hem ekonomik olarak bir alt kümeye düştük hem de siyaseten dünyadan çok geri kaldık. Onun için değişim öncelikle bu iktidardan kurtulmaktır.
Kemal Bey bu değişimin, yenilenmenin öncüsü olmuştur. 48'e kadar bunu çıkarmıştır. 48'e 51 yapacak olan kişi ya da kişiler önce adayım desin. Gelsin, nasıl yapacağını göstersin, o koltuğa otursun. Ben de arkasında olurum. Kemal Bey hiçbir zaman ‘Ben bu koltukta devamlı oturacağım. Bundan sonraki dönemde de adayım’ demiyor. Değişim, yenilenme tamam ama ne yönde, nasıl, kimlerle? Sadece, yarım ağızla ‘Kemal Bey gitsin’i anladık şimdiye kadar değişim taleplerinden. Sadece ‘Kemal Bey gitsin'in bir anlamı yok. Partili de bu bakışı benimsemedi zaten.
Değişim arzusu ya da tartışmaları keşke düşünce bazında olsa. Yani ‘Ben şu yöntemi benimsemiyorum, karşı çıktığım konular şunlar, partinin ya da Genel Başkanın söylediği konuların dışında şunları savunuyorum’ diyebilmeli insanlar. Ama şimdiye kadar öyle bir şey duymadım. Parti veya Kılıçdaroğlu'nun politikalarıyla ilgili hiçbir eleştiri söz konusu olmadı. Kılıçdaroğlu'nun politikalarına 28 Mayıs akşamına kadar belediye başkanlarımız dahil bütün partililer katıldı. Ve ondan sonra da ‘Yanlış şuydu’ denmedi. Halbuki Cumhuriyet Halk Partisi'nin de olması gereken yanlış olan politikalara zamanında yanlış diyebilmek.
‘KILIÇDAROĞLU KURULTAYDA ADAY’
Kemal Bey 28 Mayıs akşamı ‘Ben bırakıyorum. Ne yaparsanız yapın deseydi bugün parti çok büyük bir kaos yaşardı. Bu büyük bir haksızlık olurdu partiye karşı. 48'e kadar çıkarılmış olan muhalefet hareketine de saygısızlık olurdu. Herkes çok büyük bir yanlış yaptığını, Türkiye'yi tam 48'e getirmişken yani sonuç almaya çok yaklaşmışken bıraktığını söylerlerdi. Ama o şimdi ‘Yakında bir seçim var. Türk siyasetini sağlam bir yere kadar götüreceğim. Karmaşa ve kaos olmadan.’ diyor.
‘KURULTAY KASIMDA’
Kemal Bey aday olur ama yerel seçim sonrasında yeni bir değerlendirme yapar.
Evet, Ekim sonuna doğru il kongreleri bitiyor. Kasım sonunda da kurultayımızı yapmış oluruz.
Çekil çağrıları yapanların bir lideri olması lazım. Gelip bu partiyi nasıl yöneteceklerini, kimle yöneteceklerini, nasıl yüzde 51'e ulaştıracaklarını göstermeleri lazım.
Türkiye'deki seçim kanunu ve siyasi partiler kanunu çok adaletsiz. Bunun adaletli hale getirilmesi anayasamızdan daha önemli. Yıllardan beri bunu söyledik. Halen de söylüyoruz. Ama bu sorun Cumhuriyet Halk Partisi ile ilgili bir sorun değil. Cumhuriyet Halk Partisi'nden başka mahalleden başlayarak seçim yapan bir parti var mı? İktidar Partisi 21 yıldan beri orada bir adalet var mı? Erdoğan'ın dediği dışında başka bir şey söz konusu olabiliyor mu?
Bu sistemde en iyisi Cumhuriyet Halk Partisi. ‘Cumhuriyet Halk Partisi'nde gerçek anlamda demokrasi uygulanıyor, çok hakkaniyetli seçimler yapılıyor’ demiyorum. Ama en demokratı yine de Cumhuriyet Halk Partisi.
Bireysel olarak sayın Kılıçdaroğlu hiçbir şekilde delege seçimlerini etkilemeye çalışmaz. Seçimler sırasında bir birliktelik oluşuyor. Bunlar çeşitli gerekçelerle olabilen bir birliktelikler. Biz arzu ederiz ki bu birliktelikler fikri bazda olsun.
‘ERDOĞAN’IN KÖKLERİ DIŞARIDA’
Cumhuriyet Halk Partililer aklı başında insanlar. Tehlikenin farkındalar. Bir karşı devrim inşa edildiğini görüyorlar. Aslında bu karşı devrimi sadece Erdoğan'la sınırlı tutmak, Erdoğan'ın köklerinin dışarıda olduğunu, küresel güçlerin elinde olduğunu düşünmemek çok büyük bir hata olur. Basit görmemek lazım. ‘Karşımızda Erdoğan var, onu yenemiyoruz’ Olay böyle değil. Karşımızda çok daha büyük, çok daha güçlü bir düşman var, küresel güçler var. Bunları görmek, anlamak zorundayız. Bunun çarelerini bulmak zorundayız.
‘KEMAL BEY’E TAVIR YOK’
O arkadaşların da Kemal Bey'e karşı bir tavrın içerisinde olduklarını düşünmüyorum. Tamamen tesadüf olmuştur. Yani öyle simgesel bir tavırları söz konusu değil. Zaten o yönde de bir açıklamaları yok. Bizim birbirimize ihtiyacımız var. Çok büyük bir sorumluluk taşıyoruz. Onun için hiçbirimizin birbirimize küsmeye, birbirimizle ilgili olumsuz laflar etmeye hakkı yok.
Tabii bunu yapıyoruz ama görünür olmadı maalesef. Eksiğimiz ne oldu? Bunu nasıl 51'e tamamlayabiliriz, konuşmamız gerekiyorken maalesef bugün çok dağınık bir görüntü veriyoruz. Toplum bizden bir an önce toparlanmamızı ve tekrar umut olmamızı bekliyor. Çünkü çok yakında yerel seçim var.
Evet. İttifakın öyle veya böyle bir arada olması lazım. Yoksa başarılı olmamız mümkün değil. Bir an önce bunlarla uğraşmamız lazım. Sayın Kılıçdaroğlu'nun da garipsediği durum budur. Yani ‘Ben yarın gidiyorum’ görüntüsü verirse, bu siyasetten doğru olmaz. Ayrılacak olsa bile bunu söylemesi de doğru değil. Ama bir an önce partililerin de toparlanması lazım.
Bir resmi ittifak var biliyorsunuz. Seçim kanunu ile sadece milletvekili seçiminde ittifak yapılabiliyor. Ama yerel seçimlerde de ittifak tadında bölgesel seçim işbirliği söz konusu olacaktır.
‘AKŞENER KAPIYI KAPATMADI’
Birincisi ittifak tabanda, seçmende gerçekleşecektir. En iyi adaylar tespit edilip onlara ağırlık verilecektir. İkincisi de tavanda olacaktır. Liderler bazı kritik yerlerde birlikte tespit yapacaktır. Bu konuyla ilgili olarak ben Meral Hanım'ın da diğer Liderlerin de gereken fedakârlığı ve sorumluluk bilincini göstereceklerini düşünüyorum. Zaten, Meral hanım kapıyı da tamamen kapatmadı.
Sonuçta onlar bu bilinçte olan kişiler. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimindeki bilinçle hareket edilirse bunların hepsinin aşılacağını düşünüyorum.
‘CHP’DE ‘KAÇAK’ OLDU’
Edilmesi lazım. İstanbul ve Ankara bizim için çok önemli. Türkiye için çok önemli. Ekrem Bey'in de Mansur Bey'in de başarılı yönetimleri var. Siyasi karşılıkları var. Bunu devam ettirmeliler. Her ikisininin de İstanbul ve Ankara'yı alacağına güvenimiz tamdır.
Evet bu ittifakla ilgili bazı sorunlar sıkıntılar vardı. 48 olduğumuza inanmayan yani 50 artı biri aşabileceğimize inanmayan Cumhuriyet Halk Partililer de vardı. Bunları tespit ediyoruz. Bize oy vermeyenler de vardı. Cumhuriyet Halk Partisi'nden olup da oy vermeyenler de vardı. Bunlar her zaman o yüzde 2'yi tamamlayabilecek durumdalar.
Kaçak oldu evet.
Tespit ediyoruz. Yani daha önceden oy aldığımız yerler, şimdi almadığımız yerler. Onlara bakınca birçok şeyi tespit edebiliyoruz.
Evet ama onunla ilgili gereken müracaatlar yapıldı. Ama siyaseten kullanılmadı. Tahmin ettiğimiz gibi YSK tarafından verilen karar Erdoğan'ın lehine oldu. Yani göz göre göre böyle hukuksuz, adaletsiz bir karar alınabildi. Tutup da bu konuyu siyaseten sahiplenip ondan sonra da yenilmek, o da doğru olmayabilirdi.
Çok büyük bir risk alıp çok büyük bir başarıya ulaşma zorunluluğu bu sonucu ortaya çıkıyor. Kemal beyin alması gereken bir riskti, Kemal Bey de o riski aldı.
Bu konular maalesef o dönemde çok konuşulamadı. Keşke bunlar tartışılabilseydi, farklı alternatifler getirilebilir diye konuşabilseydik ama çok zor şartlar vardı. Bir ara ittifak bile söz konusu değildi. Yani Kemal Bey'in o partileri bir araya getirmesi, böyle bir tablo yaratması o kadar zor ve sıkıntılıydı.
‘GÜVEN EKSİK KALDI’
Toplum çok büyük bir beklenti içerisindeydi. Bunun tabi siyasi sonuçları muhakkak olacaktı. Bazı değişimler söz konusu oldu. Ama o değişimlerden sonra değişen arkadaşlar tekrar bu görevlere gelmezler diye bir şey söz konusu değil. Partide de benzer sorumluluklar alabilirler her an. Yani bir küskünlük, dargınlık, bir savaş söz konusu değil.
Evet, bu çok önemli bir konu. Biz devleti, devlet kurumlarını, Türkiye'yi daha fazla savunur görünmeliydik. Yani Kemal Bey'in güvenilir, dürüst, birikimli bir devlet adamı olması daha fazla ön plana konulmalıydı. Bu çok büyük bir eksiklik oldu. Seçim sürecinde politikalarımızda gerekli olan revizyonları yapmadık.
Güven meselesini ön plana çıkarabilirdik. Devlet adamlığı meselesi ön planda olmadı. Kemal Bey'i samimi bir şekilde gösterebilmeliydik.
Bizim de tüm derdimiz bu. Ülkenin durumu net olarak görünsün ekonomik zorlular anlaşılsın istiyoruz. İnsanların alım gücünü yitirdikleri çok net. Ama bunu görebilmeleri için daha biraz zaman geçecek. Henüz onun farkında değiller.
Şöyle bir şey yapıldı. Dar gelirli kesimlerin seçimler düşünülerek desteklenmesi söz konusu oldu. Türkiye'de gerçek anlamda ekonomi ile ilgili yapılması gerekenler yapılmıyor, bir istikrar programı yok. Mesela şirketler var, aslında bitmiş, ölmüş. Bunların öldüğü anlaşılacak. Burada çalışanların çalışamayacağı, işsiz kalacağını göreceğiz. Şirket sayısı, üretim, istihdam azalacak. Bunlar bir süre sonra ortaya çıkacak. Ama zorla bu sistemi devam ettirmeye çalışıyorlar. Asıl yerel seçimlerden sonra çok fazla kötü şeyler göreceğiz. Yerel seçimlerden sonraki üç sene içerisinde bunları yapmaya çalışacaklar.
Yapısal reformları yerine getirmeye çalışacaklar. Çünkü bunları yapmazsak bize gelebilecek bir para kalmıyor.
Tabii, evet. Bankalar mesela, kamu bankaları aslında bankacılık falan yaptıkları yok. Normal bankacılık kurallarına göre sistem çalışmıyor. Bunların da yok olması gerekiyor. Bunlar yok olduğunda da ki muhakkak olacak, o zaman bu esnafa, vatandaşa yansıyacak sıkıntıyı göreceğiz. Yani hasta biraz daha yaşasın diye entübe edilir ya ekonominin durumu şu an da tam da böyle.
Çok anormal yükselmez. Yükselişi kontrol edebilirler. Ama bu 30 liraya, 40 liraya kadar çıkabilir. Bunu idare edebilirler ama bu normal değil. Anormal koşullarda devam ettirilen bir ekonomi var. Reform ne kadar geciktirilirse maliyet de o kadar aratacak.
CV'si gayet iyi ama Türkiye Cumhuriyeti kendi içinden şu anda Merkez Bankası başkanı çıkarabilecek durumda. Biz o çalışmaları yapmıştık. Onlarca Merkez Bankası başkanı adayı bulmuştuk. Eğer biz iktidar olsaydık Türkiye Cumhuriyeti içerisinde, banka içerisinde, ekonomik kurumların içerisinde çok daha yetenekli, işi çok daha iyi bilen birileri gelir, otururdu. Bu çöküşü gösteren bir atamaydı maalesef, üzüldüm.
Mehmet Bey bu ülkeyi bilen birisi. Bakanlık da yaptı ama bu dönemki bakanlığı geçmişteki bakanlıkları gibi olmayacak. Koşullar çok farklı. Sorumluluğu sadece Tayyip Erdoğan'a karşı olan bir bakanlık bu. Mehmet Bey bir aydan beri bakan olduğu halde hala rasyonel zeminde ne konuşabiliyor ne politika üretebiliyor. Ne kadar sıkıntılı olduğunu anlıyorum.
Şu anda 2.7 trilyon liraya ulaşmış vaziyette. Bu Merkez Bankası tarafından üstleniyor. Merkez Bankası'nın bunları üstlenmesi demek para basılması demektir. Para basarak açıkların kapatılması borçlanmayla kapatılmasından daha da tehlikeli bir konu. Para basmak demek sonuçta halkın fakirleştirilmesidir. En kötü yöntemdir.
Türkiye ekonomik sorunlarını çözebilir. Ama bunun çözümü öncelikle ekonomide değil, siyasette. Türkiye demokrasisini, adalet sistemini tesis etmeden, kendi insanına, yatırımcısına, gencine güven vermeden başkalarına güven veremez. Yatırımcı gelmiyor. Tam tersine yatırımcı yurt dışına gidiyor. Yurt dışında Türklere ait en az 200-300 milyar dolar para var. Bunlar bu rejime güvenmedikleri için paralarını yurt dışına çıkarmış kişiler. Türkiye'ye güvenilir bir ülke olsa bu para gelecek. Hem beyin hem sermaye göçü yaşıyoruz. Ekonomiyi 3 yılda ayağa kaldırırız.