CHP Sözcüsü Faik Öztrak, bugün CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Öztrak, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Değerli basın mensupları, ‘Nereye gideceğini bilmeyen kaptana hiçbir rüzgâr yardım edemez.’ Hükümet ekonomiyi darmadağın etti. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinden önce, tüm düğmelere aynı anda bastı. Merkez Bankası’nın kasasında döviz bırakmadı. Ekonomiyi büyük bir istikrarsızlığa sürükledi. Ekonomiyi içine sürüklediği bataklığı, seçim sürecinin son durağı olan, yerel yönetim seçimlerine kadar, milletten gizleme çabasına girdi. Bunun için görevden aldığı eski bakan Mehmet Şimşek’i yeniden ekonominin başına atadı. Amerika’dan Merkez Bankası Başkanı ithal etti. O güne kadar uyguladığı politikalara kendi atadığı bakanın, akıl dışı demesini duymadı. Merkez Bankası’nın tabela faizlerini artırmasına göz yumdu. Ama kimseyi akılcı politikalara döneceğine ikna edemedi. Beklediği para da ne dışarıdan ne de içeriden geldi.
Erdoğan, kendi yanlışlarının sonucunda, millete içirmesi gereken acı ilacı, mart ayında yapılacak seçimlere kadar dış borçla erteleyebilme, hedefinden uzaklaştıkça millete yükleniyor. Torba yasayla, ÖTV’yi, KDV’yi, gelir ve kurumlar vergilerini artırdı. Vatandaştan bu yılın MTV’sini almıştı, ‘Bir MTV daha ödeyeceksin’ dedi. Milletin sırtına toplamda 1 trilyon 150 milyar liralık vergi yüklendi. Alınan vergilerin üçte ikisi tüketim vergisi. Yani dar ve sabit gelirli vatandaşların üzerinde kalacak. Hükümet fiyatını belirlediği mal ve hizmetlere de zam üstüne zam yapıyor. Artık bir çay bir simit bile vatandaşa lüks oldu. Geçtiğimiz ay yapılan yüzde 43 dev zammın ardından, çaya bu ay da yüzde 9,5’luk bir zam daha geldi. Çiğ süt fiyatlarına yüzde 35 zam geldi. Bu da önümüzdeki günlerde market raflarındaki süte, yoğurt, peynir gibi süt ürünlerine zam demek.
Enflasyon son aylarda baz etkisiyle bir miktar düştü. Ama bu etki bitti. Önümüzdeki aydan itibaren, TL’nin değer kaybetmesi, dolaylı vergilerin, harçların artırılması ve zamlar nedeniyle enflasyon yeniden hızlanacak. Erdoğan ne kadar ‘Tek haneli enflasyon’ masalı anlatırsa anlatsın, enflasyon cephesinde yılın ikinci yarısında işlerin hiç kolay olmayacağı anlaşılıyor. Vatandaşa çay kaşığıyla verilen, kepçeyle geri alınacak.
Bu ülkede işsizlik hala can yakıyor. İş-Kur’a kayıtlı işsiz sayısı, son 4 aydır 2,5 milyonda çakıldı kaldı. Ekonomi yavaşlıyor. Bugün konut satışları açıklandı. Haziran’da konut satışları bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 44,4 azaldı. Bu, konut satışlarında temmuz 2021'den bu yana en sert düşüş. Sanayi üretimi yıllık olarak bakıldığında, son yedi ayın beşinde geriledi. Seçimde basılan gaza rağmen ekonomi yavaşlama sinyalleri veriyor.
Erdoğan’ın ‘model’ dediği safsatayı uygulamaya başladığı, 2021’in ekim ayından bugüne, cari açık her ay arttı. Rekor üstüne rekor kırıyor. 20 aylık cari açık 87 milyar dolar oldu. Dışarıdan para gelmedi. Açığın 36 milyar doları, ülkenin kasasındaki dövizler satılarak finanse edildi. Ama tulumbada su bitti. Güçlü çıpalara sahip, tüm kesimlerin uzlaştığı, adil olduğunu kabul ettiği, saydam ve hesap verebilir bir biçimde uygulanan ve gömleğin ilk düğmesini yönetimin kendi harcamalarında, radikal bir tasarrufa giderek iliklemeye başladığı, bir program olmadıkça bu sarmaldan çıkmak mümkün değil.
Erdoğan Litvanya dönüşünde, ‘Ekonomi programımızı, tavizsiz uygulayacağız’ diyor. Bu kaçıncı program diyeceğim ama, ortada açıklanmış bir program yok. Bahsettiği ekonomi programını ne gören var ne de duyan… Zam çok, vergi çok, yoksulluk çok, açlık çok. Program da huzur da yok. Tek bildikleri, hep zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmak. Millete ise ekonomik soykırım uygulamak. Tulumbada su kalmadı. İrrasyonel politikaların mucidi, uçağı havadayken, rasyonel politikalar güzellemesi yapıyor. Ama samimiyetsizlik diz boyu. ‘Mış’ gibi yaparak, seçime kadar bu işi, aspirinle idare edebilir miyim diye bakınıyor.
Ek bütçe dedikleri bir ucubeyi bugün Meclis’e sundular. Getirdikleri ek bütçede, milletten toplayacakları 1 trilyon 150 milyarlık verginin karşılığına, 1 Trilyon 150 milyar liralık harcama yazmışlar. Çünkü ek bütçede açık yasal olarak yazılamıyor. Ek yapılan harcamalarda her şey var ama kamu çalışanlarının maaş ve ücretlerine, emeklilerin aylıklarına, ikramiyelerine yapılan zamlar, sosyal güvenliğe devlet katkısındaki artış gibi, toplamda 794 milyar liralık ek harcama ek bütçede yok. Bunu, Cumhurbaşkanına verdikleri insaf dışı, ödenek yazma yetkisiyle bütçeye, karşılığına gelir yazmadan yazacaklar. Yazdıkları bütçe açığını ikiye katlayıp rekor kıracaklar. Cumhurbaşkanının net borçlanma yetkisinin de insafsızca üçe katlayarak memleketin bütçesini, kaderini tek kişinin iki dudağının arasına bırakacaklar.
Nerede kaldı millet iradesinin tecelligahı TBMM’nin bütçe hakkı? Torba yasayla kur korumalı mevduatın yükünü, Hazine’den Merkez Bankası’na devrettiler. Bütçe açığının önemli bir bölümünü de para basarak karşılayacaklar. Anayasa’ya, yasalara aykırı, saydamlıktan, hesap vermekten uzak, bu bölük pörçük uygulamalarla, güveni artırmıyorlar, aksine azaltıyorlar. Milletimize çıkacak acı faturayı, her gün biraz daha ağırlaştırıyorlar.
Daha önce de tulumbada su bittiğinde Erdoğan; ‘Bu can bu tende oldukça vermem’ dediği rahibi, bir gecede ABD Başkanı’nın makamına teslim etti. ‘Dinletiriz, gösteririz, ama vermeyiz’ dediği, Cemal Kaşıkçı cinayetinin kanıtlarını, dosyasıyla Suudi Arabistan’a devretti. Kendi gazetecilerimizi zindanlarda çürürken, ‘Hiçbir surette iade etmeyiz, ben bu makamda olduğum sürece asla’ dediği Alman vatandaşı Türk muhabiri, Merkel bastırınca apar topar Almanya’ya teslim etti ve daha 15 gün önce, İsveç’e ‘Boşuna uğraşma. Sen Kuran'ın yakılmasına müsaade ettiğin sürece biz sizin NATO'ya girmenize evet demeyiz’ diye meydanlarda caka satarken, Türkiye’ye gelecek İsveç heyetlerine, ‘Kusura bakmasınlar, yorulmasınlar. NATO’ya girmelerine izin vermeyiz’ diyerek kapıdan kovalarken birden çark etti. Tabii bel kıran böylesi bir dönüş insana tulumbadaki su meselesi yanında, yabancı bir ajansın, NATO zirvesi öncesinde, Erdoğan’ın oğlunun kurduğu, Genel Başkanımızın da aileleri konuşmaya buradan başlayalım dediği, Manhattan’daki gökdeleni yapan vakıfla ilgili, yolsuzluk haberinin de etkili olduğunu düşündürüyor. Birilerinin adına aba altından sopa gösterince, işler daha da hızlandı.
Erdoğan İsveç’in NATO üyeliğine onay verdi. Ama samimiyetsizlikte burada da zirve yaptı. Tek bir imzayla, daha önce Meclis’in onayladığı İstanbul sözleşmesini bitiren, kibirli Erdoğan, İsveç’in NATO üyeliği konusunda ‘Yetki Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde demeye başladı. Düne kadar tu-kaka olan AB üyeliği de birden torbadan çıkıverdi. Anlaşılan birileri ona geçmişte AB üyeliği gündemdeyken Türkiye’nin ne kadar rahat para bulduğunu anlatmış. Atalarımız ‘borçlunun yalımı alçak olur’ diye boşa dememiş. Seçimlerden önce, ekonomide yaptığı hataları borçla gizleyebilmek için bakalım Erdoğan’ın süngüsü daha ne kadar düşecek? Bunu öğrenmek için, çok fazla beklemeyeceğiz. Şimdi Erdoğan Körfez yolcusu. Bakalım oralarda, para gelsin diye nelere evet diyecek? Borç almak için hangi emirleri alacak? Hep birlikte göreceğiz.
Erdoğan döneminde, cari açık ve bütçe açığının yanında Türkiye’nin en önemli açıklarından biri de itibar açığı oldu. Bir siyasetçi için, bir siyasi parti için ‘İktidarda’ kalmak önemlidir. Ama İsmet Paşa’nın dediği gibi bundan çok daha önemli olan şey ‘İtibarda’ kalmaktır. Bir hükümet için itibar, vatandaşına hak ettiği refahı sağlamakla, hakkı, hukuku, adaleti korumakla, insanlarına güven vermekle, onların ihtiyaç duyduğu hizmetleri en iyi bir şekilde sağlamakla, yaptıklarının hesabını vermekle olur. Ülkemizi, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 15 sıra, Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 20 sıra, Dünya Mutluluk Endeksi’nde 43 sıra, İnsani Özgürlük Endeksi’nde 46 sıra gerileten, Erdoğan bunların hiçbirini yapmadı. Hukuk devletini bitirdi. Bu ülkede artık hakimler, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıları, Yargıtay dava daireleri, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımıyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararını uygulamayan, kamuoyundaki tartışmalı pek çok davanın hakimi Adalet Bakan Yardımcısı yapılıyor.
Soruyoruz bu Anayasa Mahkemesi, Zimbabve’nin Anayasa Mahkemesi mi? TİP Milletvekili Can Atalay’ın tahliye talebi, Anayasa Mahkemesi kararları ve yasalar ortadayken reddediliyor. Milletin iradesi göz göre göre, birbirini dengelemesi gereken, üç ayrı kuvvetten biri, Yargı tarafından gasp ediliyor. TBMM Başkanı da bunu seyrediyor. Biz buradan bir kere daha tekrarlıyoruz: Can Atalay serbest bırakılmalıdır. Bu yapılan sadece Can Atalay’ın değil, ona oy vererek Meclis’e gönderen tüm vatandaşlarımıza, milletin iradesine saygısızlıktır.
Yargı iktidarın güdümünde olunca, yolsuzluklar arşa varınca, hak, hukuk ve adalet ayaklar altına alınınca, Türkiye’nin dışarıda itibarının kırıntısı bile kalmıyor. Ondan sonra Erdoğan Avrupa Birliği’ne üyelik sorusu soran gazeteciye ‘Ağzın bal yesin’ derken, İtalya Başbakanı, ‘Türkiye’nin AB üyeliğinin gündemin üst sırasında olmadığını’ söylüyor. NATO’daki ortaklarımız, Suriye’nin kuzeyindeki terör yuvalarını desteklememe konusunda, açık teminat vermeden, kurulan koordinatörlükle caka satıyorsunuz. Siz İsveç’in NATO üyeliğinin önünü açarken, İsveç mahkemeleri, Litvanya dönüşü, uçağınızın tekeri yere değmeden, terör suçlamasıyla istediğiniz iki kişiyi iade etmeyeceğini açıklıyor. Öyle görünüyor ki siz bu NATO toplantısında hiçbir şeyi kabul ettirememişsiniz. Ama onların dayattığı ne varsa kabul etmek zorunda kalmışsınız. Yönetiminizin itibar açığını arttırdıkça artırmışsınız. ‘Borç alanın, emir aldığını’ göstermişsiniz.
Milletin sırtına 1 trilyon liradan fazla vergiyi, eli titremeden yükleyen bu hükümet, milyonlarca emekliye sıfır maaş artışı verdi. Oysa seçim öncesinde hükümet, emekli aylıklarında adaletsizliği gidermek için kademeli artış sözü vermişti. Erdoğan da emekli maaşlarının iyileştirilmesi için ‘Arkadaşlarına talimat verdiğini’ söylemişti. Bahçeli de, memura verilen seyyanen zammın kök aylığa yansıyacak şekilde emekliye de uygulanmasını istemişti. Ama bunların alayı samimiyetsiz çıktı. Biz haftalardır, ‘Gelin emeklilerimize hak ettikleri insanca yaşamı sağlayacak bir aylığı verelim. Bununla ilgili düzenlemeyi hep birlikte yapalım’ diyoruz. Dün akşam, emeklileri enflasyona ezdirmemek için önergemizi de verdik. Ama hükümetin büyük ortağı reddetti. Bu konuda sızlanıp duran küçüğü de görmezden geldi. Dolaylı olarak reddetti.
Şimdi emeklilerin sadece bir kısmına verilen zam da hükümetin getirdiği vergilerle, yapılan zamlarla, değer kaybeden Türk lirasıyla, yıl sonuna kadar misliyle geri alınacak. Emeklilerimiz de Erdoğan’ın, ekonomik soykırımının kurbanı olacak. Hükümet, 8 ay sonra yapılacak seçimlere kadar, sebep olduğu ekonomik soykırım konuşulmasın diye, elinden geleni yapıyor. İlk hedefi; CHP, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu ve bize destek 25,5 milyon insanı dağıtmak, etkisizleştirmek, susturmak. İpe sapa gelmez iftiralarına yerde gökte devam ediyor.
Yaklaşan yerel seçimlere giderken, milleti bölünmüş şekilde tutmak istiyor. Roller de troller de belli. Feshane’de sergiler basılıyor. Festivaller iptal edilsin diye kampanyalar yapılıyor. Trollerin hedef gösterdiği sanatçıların, konserleri iptal ediliyor. Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturtulan zat, karma eğitimi tartışmaya açmaya çalışıyor. Erdoğan’ın ortağı, Hizbullah’ı terör örgütü diye kabul etmeyen partinin milletvekili karma eğitime ‘dayatma’ diyor. Bu hükümet ideolojik vesayetle eğitim sistemini mahvetmeyi sürdürüyor. Kız çocuklarını eğitimin dışında tutmanın peşindeler. Bu çağda eğitimin sorunu bu mu? Çağdışı kalmış kafalara eğitimi teslim ederseniz sonuç bu oluyor. Ama oyun içinde oyun var. Hükümetin planı, yaşam biçimi farklılıkları üzerinden, milleti ayrıştırarak, bölerek, ekonomik soykırımı unutturmak, aradan sıyrılmak. Bunun için de yerel seçimlere kadar elinden geleni yapacak.
Türkiye’de 8 ay sonra yapılacak seçimler, çok önemli bir dönemeç. Artık bu ülkenin aydınlık yarınlarına inananlar, dayanışma içinde, yaklaşan seçimlere hazırlanmalıyız. Kendimize güveneceğiz. Birbirimizi suçlamayacağız. Birlikte doğruları bulacağız. Bize oy veren 25.5 milyon dahil, Milletimizin hiçbir ferdinin hakkını yedirmeyeceğiz. Arkamızdaki desteği 30 milyona, 35 milyona çıkaracağız. Hükümetin uyguladığı ekonomik soykırımın, sığınmacı meselesine ikircikli yaklaşımının, İsveç’te Kuran yakılmasından sonra ettiği sözleri, bir gecede yalayıp yutmasından, hayal kırıklığına uğrayan, AK partiye ve Cumhur ittifakına oy veren yurttaşlarımızı da bunun hesabını sormaya saflarımıza bekliyoruz. Despotlara, bölücülere, ülkemizin itibarına kastedenlere, ekonomik soykırım uygulayanlara, hukuk devleti tanımayanlara geçit vermeyeceğiz.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, Tuzla Belediye Başkanı’na hakaret iddiasıyla açılan yeni dava ile ilgili soruya Öztrak, şu yanıtı verdi:
“İBB Başkanımıza daha önce yapılanlar gibi açılan bir kumpas davası. O toplantının videoları var, o toplantıdaki videolara bakıldığında belediye başkanımızın ortalığı sakinleştirmeye çalıştığı, sözlerinde de eleştiri dışında hiçbir hakaret olmadığı çok açık, net bir şekilde görülüyor.”
Öztrak, tahliye talebi Yargıtay 3. Dairesi tarafından reddedilen tutuklu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay ile ilgili soruya ise şu karşılığı verdi:
“Can Atalay’ın şahsında millet iradesine yapılan bu suikasta karşı her türlü desteği verdik, vermeye de devam edeceğiz. Daha iki gün önce Genel Başkanımız, il başkanımız ve Genel Başkan Yardımcılarımız ile birlikte kendisini cezaevinde ziyaret ettik. Millet iradesine kasteden bu yargı kararlarına karşı durmaya devam edeceğiz. TBMM Başkanı’nın da bu konuda harekete geçmesini bekliyoruz.”