CHP lideri Özgür Özel, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1993'te henüz belediye başkanı değilken dönemin iktidarını eleştirmek için asgari ücret üzerinden yaptığı çay-simit hesabını hatırlatarak, "Ankara'da simit 10 lira, çay 15 lira toplam 25 lira. 5 kişilik bir ailenin 30 gün 3 öğünden 11 bin 250 lira oluyor. Tayyip bey hesap yaparken maaşın yarısını tutuyor diye 'Yazıklar olsun' diyordu. Şimdi en düşük emekli maaşı 10 bin lira. Ey Tayyip Erdoğan, sen zamanında Ecevit'e söylemiştin, ben de sana soruyorum. Sende hiç utanma yok mu?" dedi.
31 Mart'ta gerçekleşecek yerel seçimlere ilişkin yurttaşlara çağrı yapan Özel, "'Bekle bizi İstanbul' demiştik de geldik şimdi yüzleri güldürüyoruz ya bütün Türkiye'de alınan sosyal yardımlar toplamda 3.5 kat arttı ya. Haramiler 'Geri dönelim' diyorlar. Haramiler gelmek istiyor halkçı belediye başkanlarınıza sahip çıkın" dedi.
Satırbaşları şöyle:
İki ay sonra yerel seçimlere gidiyoruz. Birileri bir yandan siyaseti sertleştirmenin, kutuplaştırmanın, bizlere hakaret ederek tahrik etmenin, esas meselelerinin konuşulmamasının hesabında. Bunu Recep Tayyip Erdoğan'ın her konuşmasında görüyorsunuz, sayın Devlet Bahçeli'nin üslubundan görüyorsunuz. Büyüğümüzdür, çok önemli bir görevdedir kızıp da söylese bir şey değil ama prompterdan okuyor. Dünden hazırlamışlar. Camdan okuyor. Camdan bu kadar hakaret olunca bir vaziye olarak hakaret edildiği çok belli. Bu Meclis'te iki prompter kullanılıyor. Birini Tayyip bey değilerini Devlet bey kullanıyor. İkisinin kablosunu takip eden Saray'daki bir odaya çıkıyor. O yüzden biz onlar istedi diye kavga edecek değiliz, hakaretlerine cevap verecek değiliz, onların seviyesine inecek değiliz mazallah çıkarken vurgun yeriz. Bizim derdimiz emeklilerin hesabına yatan aylık, bizim derdimiz cüzdandaki yangın.
"AKP eliyle en zengin yüzde 20 toplamın yarısını alıyor"
TÜİK'in rakamları gerçek değil ama o rakamlarla bile durumun ne kadar içler acısı olduğu görmek, göstermek gerekiyor. En yoksulların içinde dul ve yetim aylığı, hiç geliri olmayanlar, yaşlılık aylığı alanlar, evde bakım maaşı alanlar, tek asgari ücretle geçinmek zorunda kalan çok nüfuslu ailelerin bireyleri var. Asgari ücretliler, asgari ücretin hemen üstünde maaş alanlar ise 2. ve 3. kademede. En üstte kodamanlar var. Burada canı isterse vergi ödeyenler, teşvik alanlar var. En yoksul yüzde 20 gelirin yüzde 5,9'unu alıyor. En zenginler 49,8. Bu tablo dünyada eşi benzeri görülmemiş bir adaletsizlik tablosu. Recep Tayyip Erdoğan ve AKP eliyle en zengin yüzde 20 toplamın yarısını alıyor. Kalan yüzde 80'e bunu aranızda paylaşın deniliyor. Yoksuldan almış zengine vermiş. Emekliden almış saray danışmanlarına vermiş.
"Bir emeklinin eline verdikleri 10 bin lirayı sarayda 27 saniyede harcıyorlar"
En az emekli maaşı asgari ücret kadar olsun demiştik. Önerge, teklif verdik. Arkasında durduk. 17 bine el kaldırdık. O çok milliyetçi olan MHP, çok muhafazakar mahallerden oy alıp onların yoksulluğunu muhafaza edenler ret oyu verdiler. Bizim grubumuz, 'Yetmez ama 17 bin lira' olsun dedi. Onlar 'Emekliye 10 bin lira' dedi. Sarayda işler yolunda. Sarayın bir günlük maliyeti 33.6 milyon lira. Saatlik harcaması 1.4 milyon lira. Bir dakikada 23 bin lira. Bugün asgari ücret 17 bin lira ya, saray bir dakikada 23 bin lira harcıyor. Bir emeklinin eline verdikleri 10 bin lirayı sarayda 27 saniyede harcıyorlar.
Vergide adalet. Bu mücadele çok kıymetlidir. DİSK'in bu mücadelesini destekliyoruz, yanınızda ve arkanızdayız.
Erdoğan'a simit-çay hesabı göndermesi
Erdoğan yola çıkarken 'Benim hesabım simit çay hesabı başkasına bakmam' dedi. O güne baktığında verilen maaş simit çay hesabına göre 5 kişilik ailenin gelirinin yarısıydı. Bugün, Ankara'da bir tane simit 10 lira. Hafta içi 15 yaptılar, 'Seçime kadar yakarsın beni' demiş. 10 liraya geri aldılar. Tayyip beyin sinirli telefonu ile geri çektiler. Çay 15 lira toplam 25 lira. 5 kişilik bir ailenin 30 gün 3 öğünden 11 bin 250 lira oluyor. Tayyip bey hesap yaparken maaşın yarısını tutuyor diye 'Yazıklar olsun' diyordu. Şimdi en düşük emekli maaşı 10 bin lira. Ey Tayyip Erdoğan, sen zamanında Ecevit'e söylemiştin, ben de sana soruyorum. Sende hiç utanma yok mu?
Erdoğan'a 'DEM' yanıtı
Erdoğan 'Dem, Dem, Dem' demekten başka bir çare görmüyor gündemi unutturmak için. DEM demişken, her siyasi parti ile ne kadar ilişkimiz varsa DEM Parti ile de o kadar ilişkimiz var. Geçen seçimi yalan videolar ile kazanmaya çalıştılar. Gizli görüşme yok randevu verdik görüştük. Bir bardak demli çaylarını içtik, geldiler bir bardak demli çay içtiler. DEM'in Meclis Başkanvekili ile oturup yemek yerler, sohbet ederler kamera önüne çıkınca sahtekarlığa başlarlar. Arkada can ciğer kuzu sarma, burada sahtekar. Özgür Özel'in ve CHP'nin DEM ile olan ilişkisi göz önünde neyse kamera önünde de odur.
"Asrın ihmali ile bu milleti tek başına bıraktılar"
Haftaya 6 Şubat. Büyük depremin yıl dönümü. Biz haftaya Kahramanmaraş merkezli 11 ilimizi etkileyen depremin yıl dönümünde deprem bölgesinde olacağız. Depremin ilk saatlerinde ihanete varan bir kibir, bir korku, büyük kayıpları gördük. Duyan herkes bölgeye yöneldi. 'Talimat gelmeden şehre giremezsiniz' denildiğini, 'Her yardım AFAD'a gidecek' diye TIR'ların bekletildiğini, muhalefet partilerine ait belediyelerin engellendiği, bunun siyasi kaygılarla uzanan dost ellerinin itildiğini gördük. 'Üç saat oldu nerede bu ordu' denilen ordunun üç günün kışlada tutulduğunu gördük. Böyle günlerden geçtik. O sırada çadır yok derken, Kızılay'ın çadır satmakta olduğunu gördük. Sadece bunu Kızılay Başkanı'nı görevden el çektirerek, başka yerlerde ödüllendirerek bu utanmazlığın içinde bile kendi hırsızına sahip çıkıp milletin evlatlarını yalnız bırakan bir iktidar gördük. Asrın ihmali ile bu milleti tek başına bıraktılar.
"Haramiler gelmek istiyor halkçı belediye başkanlarınıza sahip çıkın"
Bu iktidar 25 yıl şehirlerimizi kötü yönetti. Tarihi dokuları tahrip etti. Yeşil alanları talan etti. Buna karşı 2019 yılında bir gelişme oldu. 2019 yılında artık canına tak edenler, Kanal İstanbul ile İstanbul'un boğazına hançer dayayanlara şükürler olsun ki İstanbullular dur dedi. Ankara'yı 'parsel parsel satan', dinazor ticaretinden yolunu bulan bir anlayışa Ankaralılar dur dedi. 11 büyükşehirde talana, kayırmaya, kent suçlarına dur dediler.
Meydan okuyoruz meydan. Eskiden İstanbul'da yağmur yağar Üsküdar göl olur, viyadükler havuza dönerdi. Pandemide her aradığımda belediye başkanlarımız hep sokaktaydı. 'Bekle bizi İstanbul' demiştik de geldik şimdi yüzleri güldürüyoruz ya bütün Türkiye'de alınan sosyal yardımlar toplamda 3.5 kat arttı ya. Haramiler 'Geri dönelim' diyorlar. Haramiler gelmek istiyor halkçı belediye başkanlarınıza sahip çıkın.
"Eskişehir'de müthiş vefalı bir vedayı gerçekleştirdik"
Hafta sonu Eskişehir'deydim. Eskişehir'de müthiş vefalı bir vedayı gerçekleştirdik. İçinden çamur akan bir şehri bir Avrupa kenti haline getiren, son 25 yılda gelişme kat sayısı en fazla kent haline getiren, gidilecek hiçbir yeri yokken 1 milyon turist ağırlayan, Eskişehir'i yaratan Yılmaz Büyükerşen'e, elini öptük, helalleştik. O kenti teslim edeceği bir Cumhuriyet kadınına o şehri teslim etti.
'Değişim diyordunuz ne olacak' diyenlere dün ilan edilen İzmir listesine bakın diyorum, değişim orada. Bu partide kadın ve gençlerin önünü açacağız.
Bahçeli'ye yanıt
Sayın Bahçeli, 'Türkiye İttifakı'ndan rahatsız olmuş. Bize dünya eden, dünya kadar laf ettiğimiz, 'Bu ülkede herkes cumhurbaşkanı olur sen olamazsın' dediğimiz bir kişinin peşine takılıp da saray ittifakına girmedik. Partimde bir kadın aday olup kazanacakken yargı oyunlarıyla partimizi saraya teslim etmedik. Her türlü oyuna rağmen bir tek şeye inandık. Halkımıza inandık. Hem bizde ki hem olmayan şehirlerde net bir ayrım var. Bahçeli 'Biz togg'un yanındayız bunlar karşısında' demiş. Meclis'e Bakan togg ile geldi. 'Bırak anahtarı bizde binelim, reklamını yapalım' dedim. Biz niye togg'a karşı olalım? Togg'a neden babanın, partinin malı gibi bakıyorsun?