Geçen ay Burcu Ferman’ın elektrik faturaları tanımadığı biri tarafından ödendiğinde neredeyse yoksulluğun eşiğine gelmişti. Bu ilk defa karşılaştığı bir durum değildi. 34 yaşında üç çocuk annesi olan Ferman, Anadolulu ve tutucu ailesi tarafından eşinden ayrıldığı için 10 yıl önce evinden atılmıştı. İki yıl boyunca İstanbul’da bir kadın sığınma evinde kaldı ve sonrasında bir kreşte bakıcı olarak iş buldu. Aylık asgari ücret olarak 350 sterlin kazanıyordu ki bu hayatını tekrar düzene sokması için yeterliydi.
Ardından COVID-19 vurdu. Türkiye’de ilk vaka 11 Mart’ta görülürken, ilk ölüm ise üç gün sonrasında gerçekleşti. Suudi Arabistan'dan haçtan dönenlerle beraber enfeksiyon kümeleri büyüdü, ancak salgının merkez üssü, ülkenin doğrulanmış vakalarının yüzde 60'ına sahip olan İstanbul'du.
Ülkenin riskleri göz önünde bulunduruldu (Türkiye, virüsten ciddi bir şekilde etkilenen İran’la kara sınırına, ana hava yollarının merkezlerine ve yoğun nüfusun olduğu şehirlerine sahip) ve ivedilikle sokağa çıkma yasağı getirildi.
16 Mart’ta Türkiye’deki okullar kapatıldı ve Burcu Ferman gelirinin tamamını kaybetti. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan işten çıkarılanlara yardımcı olmak için 12 milyar sterlin değerinde bir yardım paketi açıkladı ancak paranın ulaşması oldukça yavaş oldu.
Bu, sadece cüzdanlara değil, bir zamanlar Erdoğan'ın ölümüne destekçisi olan Ferman gibi seçmenlerin sadakatlerine de darbe vurdu ve bu eksiklik muhalefet tarafından hızla kapatıldı.
Türklerin çoğu hükümetin salgının sağlık yönlerini doğru ele aldığını kabul etse de ekonomik sarsıntı insanları bir zamanlar sarsılmaz olan Erdoğan'a karşı çevirebilir.
Burcu Ferman Times’a yaptığı açıklamada, “Maaşlarımızı şirketten alamadık. Sıfır. Bir parça bile olsaydı, devam etmeyi başarabilirdik, ama hiçbir şey alamadık. Üç ay boyunca sıfır gelir" dedi ve ekledi: “Tabi ki devletin parası olmayabilir. Ancak tutamayacaklarsa, büyük sözler vermemeliler. Binlerce insan öldü ve yoksullar göz ardı edildi.”
FATURALARI İBB'NİN 'ASKIDA FATURA' UYGULAMASI İLE ÖDENDİ
Ona yaşam kaynağı muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) oldu. Devletin vaat ettiği yardımın gelmesini beklerken, Ferman’ın kız kardeşi, faturalarını İstanbul’un CHP tarafından yönetilen Belediyesi (IBB) tarafından başlatılan bir sisteme eklemesini önerdi.
Istanbul Büyükşehir Belediyesi (IBB), şirketlerin ve bireylerin ihtiyaç sahiplerine yardım etmek için kullanılan paraları bağışlamalarına olanak tanıyan bir mali plan yürütüyor.
'Askıda Fatura' adı verilen uygulama, son on yılda Türk fırınlarında popüler hale geldi. Maddi imkanı olan kişilerin kendilerine ekmek alırken, alamayanlar adına yaptıkları ödemelerdi. Belediyeye ait bu plan, ihtiyaç sahiplerinin faturalarının herhangi bir kişi tarafından ödenmesine imkan sağlıyor.
Mayıs ayı başlarında bu sistem için bir web sitesi açıldıktan yalnızca birkaç gün sonra, yüksek katılımdan ötürü, pek çok bağışçının ödeme yapacak fatura bulması bile zorlaştı.
"ERDOĞAN'A TEKRAR OY VERMEM"
CHP'li belediyelerin yönettiği diğer şehirler de bu planı benimsedi ve ‘Askıda Fatura’, Ferman gibi on binlerce Türkiye vatandaşı için küçük bir güvenlik ağı haline geldi.
Ferman sözlerini noktalarken, “‘Erdoğan, AKP’lilere yardım etti’ diyorlar. Ben de AKP seçmeniyim. Belki de kendi akrabalarına ve yakınlarına yardım ettiler ancak gerçekten ihtiyacı olanları unuttular. ‘Eğer seçim olsa yine Erdoğan’a oy veririm’ diyordum ancak bunu artık söyleyemiyorum” dedi.
Özel bir araştırma şirketi olan İstanbul Ekonomi Araştırma tarafından yapılan son bir ankete göre, insanların üçte biri, karantina sürecinde ev faturalarını ödemekte zorlandıklarını ve yüzde 60'ı ise harcamalarını kısıtlamak zorunda kaldıklarını söylüyor.
Yine de Erdoğan'a göre, bu tür programlar siyasi bir hakaret ve 17 yıldır şahsen sürdürdüğü Türk siyasetindeki hakimiyeti için ise bir tehdit oluşturuyor. Geçen yılki yerel seçimlerde İstanbul, Ankara ve bir dizi diğer büyük şehri CHP'ye kaybettiği için, partisine oy verilmesinin en önemli yollarından biri olan kentsel yoksullara sosyal yardım yolu kapandı.
Merkezi hükümet, işsizlik ve emeklilik maaşı ödemelerinden sorumlu iken, belediyeler ise yoksul bölgelerde hedeflenen sosyal yardım ve kalkınma programlarına destek sağlıyor.
Erdoğan, ilk olarak 1994 yılında kazandığı İstanbul Belediye Başkanlığı ile ulusal anlamda önem kazandı. Anadolu'dan gelen göçmenlerin yaşadığı gecekondu bölgelerine ulaşım bağlantıları ve hizmetler getirdi. Bir çoğu daha önce ana şebeke su kaynaklarına bile bağlı değildi. Bu bölgelerdeki insanların kahramanı oldu ve bu kesim, 2002'den beri onu ve AKP’yi ulusal seviyede de iktidarda tutmaya yardımcı oldu.
"AKP'NİN OYLARI DÜŞERSE KAYNAKLAR DA DÜŞÜYOR"
Ankara Bilkent Üniversitesi'nde siyaset bilimci olan Berk Esen, "Erdoğan'ın lideri olduğu İslamcı hareketin hakim olduğu model; belediyeler ve vakıflar aracılığıyla hedeflenen partizan sosyal refahın bir kombinasyonu," olduğunu söyledi ve ekledi:
“Türk sosyal devleti Batı'nınki kadar cömert değil, bu yüzden bu model bu boşlukları dolduruyor. Eğer bir mahallenin oyları [AKP için] düşerse, kaynaklar da aynı oranda düşüyor. Ancak Covid-19'dan önce bile dağıtmak için yeterli para yoktu. Geçen yıl yapılan seçimlerde belediyelerin kaybı bu mekanizmaya gerçekten zarar verdi."
66 yaşındaki Erdoğan, karantinayı boğaz kıyısındaki Huber Köşkü'nde geçirirken CHP'ye defalarca saldırdı ve muhalefet partisini "devlet içinde devlet" olarak hareket etmekle ve ona karşı bir darbe planlamakla suçladı.
Muhalefetin Covid-19’la mücadeleye yönelik projelerinin birçoğu, -Sağlık Bakanlığı tarafından amacına uygun olmadığı iddia edildikten sonra kapatılan Adana'daki 1,000 yataklı hastane gibi- merkezi hükümet tarafından engellendi.
Türk basını tarafından da çoğunlukla engellenen CHP’nin cevap verebilmek için az fırsatı vardı ancak CHP’ye göre yaptıkları hamlelerin karşılıklarını almayı başardılar.
KILIÇDAROĞLU: 'SEÇMEN ERDOĞAN'IN YALAN SÖYLEDİĞİNİ FARK ETTİ'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, The Times’a yaptığı açıklamada “Geçen seneki seçimlerde Erdoğan seçmenlere, ‘CHP’ye oy verirseniz ve kazanırlarsa, CHP’li belediyeler sosyal yardımları kesecek, onlara oy vermeyin’ dedi. Covid-19 salgını, bunun doğru olmadığını gösterdi. Belediyelerimiz, ihtiyacı olan vatandaşlar için sosyal yardımlar ve desteklerde bulundu. Seçmen, Erdoğan’ın bu konuda yalan söylediğini fark etti ve bu Erdoğan’ı rahatsız ediyor” dedi.
Kılıçdaroğlu, “Erdoğan, tabanını konsolide etmek adına kutuplaştırma politikası sürdürüyor ve CHP’yi önündeki en büyük engel olarak görüyor” dedi.
CHP’nin, Erdoğan’ın sadık seçmen kitlesinin oylarını alıp alamayacağı, cevabı zor bir soru. Bu sorunun cevabı, aslen 2023 yılında yapılması gereken genel seçimlerin erkene alınması yönünde artan dedikodular sebebiyle daha da önem kazanıyor.
Çoğunluğunu düşük gelirli seçmenin oluşturduğu Erdoğan’ın tabanı daha dindar bir yönelime sahip ve geleneksel olarak seküler bir parti olan CHP’ye karşı bir güvensizlik duyuyor. Siyasi denklemin öbür ucunda da AKP’nin patronajı sayesinde müthiş gelirler elde eden büyük şirketler var. Erdoğan, salgın başladığından beri, video konferans üzerinden iki tane mega hastane açtı. Bu hastaneler, Erdoğan’ın müttefiki olan iş insanlarına milyarlarca sterlin para aktarmasını sağlayan özel finans yoluyla inşa edildi.
Bazı muhalifler bile bütün yatakların acil bakım üniteleri olduğu bu yeni ve yüksek kalite hastanelerin, Türkiye’nin Covid-19 vaka ve ölüm sayılarının düşük tutmasında büyük bir etkisi olabileceğini kabul ediyor. Şu ana kadar Türkiye’de Covid-19 ile bağlantılı sadece 170,132 vaka ve 4,692 ölüm yaşandı.
Ancak yolsuzluk inkar edilemez boyutlarda. Holdingler, Erdoğan’ı basın üzerinden övmek ve AKP tabanına sosyal yardım yapan dini kurumlara bağış yapmak karşılığında devletten çok karlı ihaleler alıyorlar.
Erdoğan’ın basın üzerindeki kontrolü, Türkiye’nin Covid-19’dan az hasarla çıkmasını kendi kişisel başarısıymış gibi yansıtmasına yardımcı oluyor.
İstanbul Ekonomi Araştırma Genel Müdürü Can Selçuki, “Hükümet, kamu sağlığı konusunda başarılıydı, genel algı da bu yönde. İstikrarlı bir şekilde halkın yüzde 50’si Covid sürecinin iyi yönetildiğini düşünüyor” dedi. Selçuki, “Şu anda hükümet eşittir Erdoğan, o yüzden eğer hükümet başarılıysa Erdoğan da başarılı. Ancak şimdi işin sağlık kısmı atlatıldığı için, her şey Erdoğan’ın salgın sonrası ekonomiyi nasıl yöneteceğine bağlı. Ve belediyeler sayesinde, muhalefet ilk defa daha önce hiç kendisine oy vermeyen seçmenlerle bağlantı kurmuş durumda” diye ekledi.
CHP KORONAVİRÜSTE İKTİDARI GEÇTİ
Koronavirüs, CHP’ye uzun zamandır ilk defa Türklerin temel ihtiyacını karşılama, ve bunu AKP’den daha iyi yapma fırsatını verdi. Genel Başkan Kılıçdaroğlu, partisinin erken seçimlere hazır olduğunu ve Erdoğan’ın mağlubiyetinin ‘kaçınılmaz’ olduğu konusunda ısrarcı.
Kılıçdaroğlu sözlerine söyle devam etti: “Kaynakların savurganca kullanımı, tutarlı bir planlamanın olmaması ve sorumsuz borçlanma bizi ekonomide ciddi problemlerle karşı karşıya bırakmıştır. Vatandaşlarımız ödediği vergilerin nerelere ne kadar harcandığını dahi bilmemektedir… Tarihin bize gösterdiği süreç diktatörlerin kalıcı olmadığıdır.”
Anketlere göre, Erdoğan Türkiye’deki en popüler siyasi figür olmaya devam ediyor, ancak kendisine olan destek, kritik bir noktaya gerilemiş durumda. AKP, sadece Meclis’te MHP ile koalisyon kurabildiği takdirde hükümet kurabiliyor ve buna rağmen iki partinin toplam oy oranının yüzde 50’nin altına düşme tehlikesi var. Bu kadar ufak payların olduğu bir durumda, yüzde birkaç puanlık bir oy kayması, Erdoğan için bir felaket anlamına gelebilir. Covid sonrası dünyada, bu oy kayması Burcu Ferman gibi seçmenlerden gelebilir.