Kemal Kılıçdaroğlu, Gaziantep’te Kalender Plaza’da yapılan Şanlıurfa Dernekleri Buluşması'na katıldı. Daha önce dile getirdiği ‘helalleşme’ kavramına vurgu yapan Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi:
GAZİANTEP BU BÖLGEDE ÖNEMLİ BİR FARK ATTI: “Bu bölge, görkemli tarihi olan bir bölgedir. Sanayileşme ile Gaziantep, bu bölgede önemli bir fark atmıştır. Bir insanın emeği, alın teri ile çalışıp yükselmesi kadar değerli bir şey yoktur. Emeği ile çalışıp patron olması kadar önemli bir şey yoktur. Bu, ancak dirayetli insanların yapabileceği bir şeydir. Kazandığını har vurup harman savurma alışkanlığından değil, ‘tasarruf edip büyümeyi nasıl gerçekleştiririm’ düşüncesiyle çaba harcayan insandır. Şanlıurfalıların Gaziantep’te önemli bir yere gelmeleri de beni mutlu etti.
Gaziantep’te çalışan Urfalıların dışlandığı yönünde bir algı olduğunu ifade etti, Sayın Başkan. Tabii ben burada yaşamıyorum. Böyle bir algı var mı bunu bilmem ama bir derneğin başkanı olarak böyle bir algıyı dile getirmeniz, böyle bir gerçekliğin olduğunu gösteriyor. Bu gerçeklik sadece ekonomide değil büyük bir ihtimalle siyaset kurumunda da var. Bu konuda çok başarılı olmadığımızı söyleyelim. CHP, burada Şanlıurfalıları görmezden geldi. Yarın Şanlıurfa’ya gideceğim vatandaşlarla konuşacağım.
BİZE YAPTIKLARI ELEŞTİR UFKUMUZU AÇAR: Burada bizi dinleyen muhtarımız, şeyhlerimiz var. Kanaat önderi olmak sıradan bir olay değildir. Kişiyi kanaat önderi yapan toplumun kendisidir. Toplumdan bir vatandaş, bir sorunla karşılaştığında gider kanaat önderine. İşte o kişi kanaat önderidir. O kişi bazen üniversite mezunudur, bazen tahsili de yoktur. Herkes bilir ki o kişi, bir sorun geldiğinde aklın terazisinde tartar, kararını verir. Gittiğim bütün illerde, son üç yıldır, özellikle kanaat önderleriyle toplantı yaparım. Tek tek dinlerim, eleştirilerini de hoşgörü ile karşılarım. Bize yaptıkları eleştiri bizim ufkumuzu açması açısından değerlidir.
ADALETİN OLMADIĞI YERDE GÜÇLÜNÜN SESİ ÇIKAR: Tebaa olmak ayrı, vatandaş olmak ayrıdır. Tebaa olan kişinin söz hakkı yoktur, vatandaşın vardır. Tebaa olan hesap soramaz, vatandaş sorar. Hepimiz vatandaş olarak bu ülkede yaşıyorsak hem siyasi kurumlara soru soracağız. Yani bizim verdiğimiz vergiyi harcama yetkisine sahip olanlara ve onu denetleyenlere soru soracağız ve hakkımızı arayacağız. Bir vatandaş hak arıyorsa arkasında saf tutmak da her birimizin tek tek görevi olmalı. Haksızlığa karşı direneceğiz. Haksızlık karşısında susmuyorsanız siz adaleti savunuyorsunuz. Adalet devletin dinidir. Adaletin olmadığı yerde insanın hakkı olmaz. Haklı ile haksızı ayıramazsınız güçlünün sesi çıkar, garibanın sesi çıkamaz.
Mahkemelerin bağımsız olması lazım. Adalet kanun değildir. Anayasa, ‘Hakim, hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar verir’ der. ‘Kanuna göre karar verir’ demiyor. Çünkü hayatta olan her şey kanunda yazılı değildir. TBMM yerine koyar hakim kendisini, eğer kanunda yeri yoksa vicdani kanaatine göre karar verir. Siyasetçi bunları bilmek zorundadır.
KİM BU KEMAL KILIÇDAROĞLU: Kim bu Kemal Kılıçdaroğlu? Televizyonlarda görüyorsunuz. Bağırıyor, çağırıyor, konuşuyor… Ama kim bu adam? Kendimi anlatayım. 7 çocuklu bir aileden geliyorum. Rahmetli annem okuma yazma bilmezdi. Büyükannem de bilmez. 7 kardeşten üniversiteye giden sadece benim. Diğer kardeşlerim bazıları işçi, bazıları memur olarak emekli oldu. Kimin ne yaptığını kimse bilmez.
Üç evladım var iki kız, biri oğlan. Onların da eli ekmek tutuyor. Biri İstanbul’da avukatlık yapıyor. ‘Bir CHP’li belediye binasından içeri girmeyeceksin’ dedim. Yarın dedikodusu olur, neden olsun? Siyasete girdiğim gün mal varlığımı internet siteme koydum. Gayet açık. Vicdanen rahatım. Ne kazandıysam alın teriyle kazandım. Ben isterim, bütün siyasetçiler böyle yapsın. Siyasetçinin temiz olması lazım. Ben demem, ‘Benim hiç hatam olmamıştır’. Her birimizin olabilir. Önemli olan tekrar etmemektir.
84 MİLYON DA AYNI ŞEKİLDE VATANSEVERDİR: Bu ülkede 84 milyon yaşıyorsak 84 milyon da aynı şekilde vatanseverdir, aynı şekilde yurtseverdir. Hepimiz eşit vatandaşız. Öyle olmak zorundayız. Benim inancımdan, kimliğimden, yaşam tarzımdan ötürü beni ötekileştirirsen eşitlik kaybolur. Ben ikinci sınıf vatandaş olurum. Ne anayasa ne kanunumuzda ne de inancımızda ikinci sınıf vatandaş var.
HELALLEŞMELİYİZ: Artık bizim helalleşmemiz lazım. Çok bölündü, çok ayrıştık, kavga ettik. Başbakanlar, bakanlar, gencecik filiz gibi çocuklarımız idam edildi. Kimimiz alkışladık, kimimiz öfke duyduk. Başkası idam edilince başkası alkışladı. Bunları bir tarafa bırakmalı, oturup helalleşmeliyiz. Eski yaraları politikacılar, kaşırlar oy alalım diye. Buradan da çıkmak zorundayız. Eski eskide kaldı, ‘Şimdi yeni şeyler söylemek lazım’ diyor Mevlana. Kendi tarihimizi bile bilmiyoruz. Bu topraklarda Mevlana’lar, Hacı Bektaş’lar, Yunus Emre’ler Ahi Evran’lar yaşadı. Tamamı sevgiyi, aşkı, beraber yaşamayı öğrettiler.
İLİME İSLAMİYET KADAR DEĞER VEREN İKİNCİ DİN YOK: İlime, İslamiyet kadar değer veren ikinci din yok. Hakkını yerine getiriyor muyuz, orada şüpheler var. Siyaseti bir bölme aracı değil iyilikte yarışma aracı olarak görmeliyiz. Güzellikte, ahlakta yarışmalıyız. Biz, buraları bırakıp birbirimize bir sürü şeyler yapıyoruz. Eğer destek verirseniz buradan çıkacağız. Söz verdik, milleti barıştıracağız. Niye kavga ediyoruz biz? Barışacağız. Hatamız mı var? Kabul etmek erdemdir.
MİLLETE GÜVENECEKSİNİZ: Biz, İYİ Parti, Demokrat Parti, Saadet Partisi ile bir ittifak yaptık. Halbuki geçmişte bu partiler neredeyse birbirinin düşmanıydı. Her bir liderin olgunlaştığını, ne kadar güzel davrandığını, demokrasi, insan hakları üzerine inşa ettiğini görüyoruz. Demek ki oturup sorunları çözebiliyoruz, o zaman neden kavga ediyoruz? Millete güveneceksiniz. İradesine saygı da duyacaksınız. Bu işin özü budur.
BEN BİLDİĞİNİZ POLİTİKACILARDAN DEĞİLİM: Ben, bildiğiniz politikacılardan değilim. İçim neyse dışım da odur. Neyi düşünüyorsam rahatlıkla söylerim. Evine helal ekmek götüren her kişinin başımın üzerinde yeri var. Zengin bir kültürümüz var. Köyden köye geleneklerimiz var. Oyun havalarımız, masallarımız değişiyor. Biz, bunları kavga nedeni yaptık. Yahu bunlar bizim zenginliğimiz. Ne kadar çok türkümüz, dengbejimiz, uzun havalarımız olursa zenginliğimiz. Biz, bütün bu zenginliği dünyaya duyurmak zorundayız.
SİYASETÇİ SORUNU YAŞAYANI DİNLEMEK ZORUNDA: Sivil toplum örgütlerinin siyasi partilerden daha güçlü olarak ortaya çıkacaklarını düşünüyorlar önümüzdeki yıllarda. Bu çok önemli bir vurgu. Diyelim ki esnafla ilgili kanun çıkarıyorsunuz. Esnaf temsilcisinin görüşünü almazsanız kanun onun ihtiyacını karşılıyor mu belli olmaz. Siyasetçi önce sorunu yaşayanı dinlemek zorundadır. Bizde siyasetçiler böyle yapmıyor. Bir kanun çıkıyor, kimsenin haberi olmuyor. Şimdi bir de torba kanun çıkarıyoruz; hakimin, avukatın bile haberi yok. Demokrasilerde bunlar olmamalı, olmayacak.”