Çağdaş Gazeteciler Derneği '2019 Yılın Başarılı Gazetecileri Ödülleri'ni belirledi. Çağdaş Gazeteciler Derneği'nden yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
Demokrasi ile gazetecilik arasındaki doğrusal ilişkinin belki de en net gözlendiği bir dönemindeyiz. Hiçbir özgürlük ışığı sızmayan bu dönemde bir haberimizin terör silahı sayılması, bir meslektaşımızın darbecilikle suçlanması, bir başkasının linç edilmesi sıradan olay sayılmaya başladı.
Gün geçtikçe medyanın sermaye yapısı iktidara daha bağımlı hale geldi. Peş peşe gazeteler, televizyonlar kapandı, meslekte istihdam görülmemiş düzeyde daraldı. Otomatikleşen iktidar baskısı, ağır otosansür ve içselleştirilmiş tarafgirlik basın dünyamızı bir ur gibi sardı.
Türkiye’de gazetecilik son yıllarda adeta bir psikolojik mücadeleye, ayakta kalma savaşına dönüştü. Basın ve ifade özgürlüğünü savunmak bile büyük bedeller ister hale geldi. Basın kartı iptalleri, tazminat davaları, yıllarca süren mahkemeler, tutuklamalar ve işsizlik günlük gerçeğimiz oldu...
Kamu yararını öne çıkaran, özgürlüklerine sahip çıkan gazeteciler parmakla sayılabiliyor. Muhabirlerin gazetecilik başarısını ortaya çıkarmalarına imkân sağlayan haber merkezlerinin de azaldığını görüyoruz. Dişe dokunur, özel haberleri yayınlayacak mecralar daralıyor. Bayağılık, sıradanlık, okur avcılığı, demeç gazeteciliği artıyor.
İşte tüm bu tabloya karşın hepimize umut aşılayan, gazeteciliği yaşatmaya çalışan meslektaşlarımızın varlığı oldu. Çağdaş Gazeteciler Derneği, 2019 Yılın Başarılı Gazetecileri Ödüllerini belirlerken bu bakış açısını gözetti ve yine meslek ilkelerini temel ölçüt olarak aldı. Başvurular ve öneriler titiz bir çalışmayla değerlendirildi. 2019 yılının bir özeti niteliğindeki haberler, ülkemizi, sorunlarımızı ve gazeteciliğimizi yansıtan, tarihe düşülen notlar oldu.
'2019 Yılın Başarılı Gazetecileri Ödülleri' şu isimlere verilmesi kararlaştırıldı:
Haber Ödülü: MİYASE İLKNUR
“’Mall of’ oyunları” ve “TOKİ’den Peşkeş– Torunlar’a Çalışmış”
(Cumhuriyet – 3, 15 Eylül 2019)
AKP iktidarını yıllar sonra konu edinecek tüm çalışmaların başlığında ‘RANT’ kelimesinin yer alacağından hiçbirimizin kuşkusu yok. Özellikle inşaata dayalı, TOKİ üzerinden işletilen rant çarkının en çarpıcı örneklerinden birini, geçen yıl Cumhuriyet gazetesinde okuduk. Özel bir şirket çıkarına şahıs arazilerinin imar planlarını değiştiren, kamu gücünü kullanarak arazileri ucuza kapattıran, arazilerin el değiştirilmesinin sağlanmasından sonra üzerine Mall of İstanbul AVM’yi inşa eden Torunlar GYO’ya yönetim kurulu üyesi olan AKP’li eski Küçükçekmece Belediye Başkanı ve dönemin Büyükşehir İmar Komisyonu Başkanı yetenekli Bay Aziz Yeniay ve soruşturma izni vermeyen İçişleri Bakanlığı da dahil olmak üzere arkasında duran iktidar gücü… Gazeteci MİYASE İLKNUR‘un, gittikçe sıradanlaşıp, ‘normal’ kabul etmeye başladığımız rant ve yolsuzluğa dayalı bir ekonomik sistemde, bizzat kamu gücü kullanılarak halkın nasıl dolandırıldığını ortaya çıkaran aynı konunun işlendiği geçen yılki iki haberi, Haber Ödülü’ne değer görüldü.
Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü: SEYHAN AVŞAR
“FETÖ Borsası Mı?”, “FETÖ borsasındaki rüşvet çarkı” ve “Kilit İsim AKP’li Çıktı” başlıklı haberleriyle
(Cumhuriyet – 17, 22 Mart; 9 Haziran 2019)
“FETÖ Borsası” terimini, FETÖ’cü olmakla suçlanan iktidara yakın veya varlıklı isimlerin yargılandıkları davalardan nasıl kurtarıldıklarını anlatmak için kullanıyoruz. Ancak kamuoyu bu kirli ilişkinin somut örnekleriyle, belgeleriyle pek yüz yüze gelmiyor. Cumhuriyet gazetesinden SEYHAN AVŞAR, Fetullahçı terörle ilişkili olmakla suçlanan bazı önemli kişilerin dosyalarına bakan savcıların rüşvet iddiasıyla açığa alındıklarını yazdı. ‘FETÖ ile mücadele’ konusunda yanıt aradığımız önemli sorulardan birine karşılık olacak bilgiler aktaran; söyleneni değil yaşanan gerçekliğin bilgisini kamuoyuyla paylaşan; sorgulayan ve araştıran çalışmalardı ‘FETÖ Borsası’ haberleri. Seyhan Avşar, bu haberi nedeniyle kutlanması gerekirken, “kamu görevlisine hakaret” iddiasıyla 1 ila 2 yıl hapis istemiyle yargılandı ancak bu karanlık dönemin aynası, anlamak isteyenlere ışık tutan haberleriyle gazetecilik adına ısrarlı ve haklı tutumunu sürdürdü. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü, Cumhuriyet gazetesinden SEYHAN AVŞAR‘a verildi.
Mustafa Ekmekçi Haber Ödülü: ALİ EKBER ERTÜRK
“Rektörün Torpili”
(Sözcü – 18 Kasım 2019)
Türkiye her anlamıyla iki ayrı ülke görüntüsü vermektedir. Hem sosyal adaletsizlikler hem de insanların arasındaki gelir uçurumu ne yazık ki gün geçtikçe büyüyor ve bunun en ağır bedelini gençler ödüyor. Türkiye’de yaşayan küçük bir azınlık haricinde büyük çoğunluk yüzde 25’leri geçen işsizlik, çift haneli rakamlardan aşağı düşmeyen enflasyonla mücadele etmeye çalışırken, çaresizlikten bazen hayatlarına son verirken bazıları için bu sorunların esamesi okunmuyor. Kim mi onlar? Sözcü gazetesinde yıllardır kamudaki torpilli atamaları yazan ve halkı, vergileriyle istihdam edilen liyakatsiz kişiler konusunda uyaran ALİ EKBER ERTÜRK, sureti farklı anlayışı aynı bir torpilciyi daha bizlere anlattı haberinde. Prof. Cem Zorlu’nun, AKP’den milletvekilliğinin sona ermesinin ardından rektörlüğüne atandığı bir üniversitedeki kadrolaşmasını konu edinen haberde, Rektör Zorlu’nun, üniversiteye aldırıp genel sekreter yaptırdığı kişinin şirketine de kendi oğlunu yerleştirdiği anlatılıyor. Türkiye’yi adeta bir ur gibi saran bu toplumsal sorunu konu edinen haberleriyle bilinen ALİ EKBER ERTÜRK, Mustafa Ekmekçi Haber Ödülü’nü kazandı.
Rafet Genç Haber Ödülü: MUSTAFA MERT BİLDİRCİN
“Halkın parasıyla gevşemiş”
(BirGün – 12 Aralık 2019)
Her şehrin belediye başkanı o şehrin konusu ve sorunudur, sınırlarını da pek aşmaz; çalışmaları da o şehirde yaşayan vatandaşlar tarafından beş yılda bir gerçekleştirilen seçimlerde gözden geçirilerek, devam edip etmeyeceğine karar verilir. Türkiye’de bu sınırları ‘her anlamı’yla aşan bir belediye başkanı arandığında akla gelecek ilk isim Melih Gökçek olacaktır. Başkent Ankara’da tamı tamına 23 yıl büyükşehir belediye başkanlığı görevini sürdüren ancak kentin konularından çok güncel polemikleriyle anımsanan Gökçek, konu Ankara olduğunda israf, sefa ve aile zenginliğiyle gündeme geldi. Gökçek döneminde, ANKAPARK başta olmak üzere kimsenin kullanmadığı yaya üst geçitleri, fıskiyeli havuzlar, dinozor maketleri, saat kuleleri, kapı girişleri ile kendinden menkul benzeri nice çalışmayla Ankaralıların milyarları har vurup harman savuruldu. Geçen yıl çıkan bir haber, bu savurganlığın sınırlarını, daha doğrusu sınırsızlığını hepimize çok çok iyi gösterdi. Haberde, Ankara Büyükşehir Belediyesi iştiraki Anket A.Ş'ye “manuel terapist” olarak alınan Moldova uyruklu Ana A.’nın Melih Gökçek’in masözü olarak görevlendirildiği yazıyordu. Meğer Gökçek, sağa sola attığı sataşma tweetlerinin stresini belediyeden maaşa bağladığı masözle atıyormuş. Bu haberiyle BirGün gazetesinden MUSTAFA MERT BİLDİRCİN, Rafet Genç Haber Ödülü’nü kazandı.
Behzat Miser Kent Haber Ödülü: İSMAİL ŞAHİN
“Katar Emiri’nin annesi Kanal İstanbul’a nazır 44 dönüm arazi aldı”
(Sözcü – 14 Aralık 2019)
Kanal İstanbul ile ilgili pek çok haber okuduk 2019’da. Ancak son dönem Türkiye’nin en güzel yaylaları ve arazilerini satın alan büyük Katar sermayesinin de Kanal İstanbul bölgesiyle ilgilenmesi dikkat çekti. Sözcü gazetesinden İSMAİL ŞAHİN, Katar Emiri El-Sani’nin annesi Şeyha Moza’nın, proje güzergâhında yaklaşık 13 milyon liraya 44 dönüm arazi aldığını, tarla vasfındaki arazinin bir yılda yüzde 100 değer kazandığını yazdı. Sözcü gazetesinden İSMAİL ŞAHİN, “çılgın proje”nin arkasındaki rant gerçeğini gözler önüne seren haberiyle Behzat Miser Kent Haber Ödülü’ne değer görüldü.
İnternet Haber Ödülü: SERKAN ALAN
Çorlu tren kazası davasına ilişkin haber ve röportajlarıyla
(Gazete Duvar - 2019 yılı boyunca)
Bir ülkenin nasıl yönetildiğine ayna tutmak istiyorsanız, devlet gücünü kullanan siyasetçi ve kamu görevlilerinin, toplumsal düzeyde yaşanan olaylar sonrası takındıkları tutuma bakmanız yeterli olacaktır. Bir cinayet, çok sayıda insanın hayatını kaybettiği kaza ya da doğal afetin ardından ilk iş olarak, olayın aydınlatılmasını sağlayacak her türde delil karartılmak isteniyorsa, bilin ki yaşadığınız ülkede her an her şey başınıza gelebilir ve ne yazık ki bunun hesabını sormanız da hiç o kadar kolay olmayabilir. Çorlu tren kazasında yakınlarını kaybedenlerin mücadelesi işte tam da böyle. Onlarca ihmalin neden olduğu kazanın ne siyasi sorumluluğu üstlenildi ne de kazanın tüm boyutlarıyla aydınlatılması için sağlıklı bir yargılama süreci işletiliyor. Ama Çorlu Aileleri yılmadı, kaybettikleri yakınlarının hesabını sormak için direnişe başladı. Kaybettikleri yakınları için adalet arayan Çorlu Ailelerinin direnişi, bir yandan Türkiye’yi yönetenlerin yüzüne tutulmuş bir ayna diğer yandan herhangi birimizin yarın benzeri bir olayda hayatının sönmemesinin mücadelesiydi. Çorlu Ailelerinin direniş ve hak arama mücadelesinin tüm süreçlerini, Gazete Duvar’da genç bir muhabirin kaleminden takip ettik, takip etmeye devam ediyoruz. Davadaki gelişmeleri, hayatını kaybedenlerin hayat öyküleri ile yakınlarının yaşadıklarını, ailelerin meydanlarda hak arayışlarını bütün detaylarıyla bizlere aktaran SERKAN ALAN, Çorlu tren faciasının meydana geldiği 2018 yılında ve 2019 yılı içerisinde yaptığı haberler ve söyleşileriyle İnternet Haber Ödülü’ne değer görüldü.
Röportaj Ödülü: FİLİZ ZEYREK
“Savaşlar sürdükçe biz çocuklar ölmeye devam edeceğiz”, “KHK’li eğitim emekçisi Seher: Direnmeyi seçtik”, “Yaşamak için yola düşenlerin öyküsü: Mevsimlik işçiler”, “Cevizlerle ekmeğini kazanan Ayşe: Mücadele hep sürüyor” ve “90'larda evimizi yıkanlar şimdi de çadırlarımızı yıktı” başlıklı haberleriyle
(Jinnews - 19 Kasım; 6, 16, 18, 29 Aralık 2019)
Gazetecilikteki en temel bilgilerden biri; mikrofonu kime tutuyorsanız, çektiğiniz fotoğrafta kimlere yer veriyorsanız, kimlerin hayatını sayfalarınıza taşıyorsanız; o sözün, fotoğrafın, öykünün sözcüsü olmaya başladığınızdır. Bu sizin hayata nereden baktığınızı gösterir ki bir kere yanlış yerden bakmaya başlarsanız artık o yanlışın parçası olmuşsunuzdur. Mesleğimiz gazeteciliğin röportaj dalı da hem konu tercihi hem de kimin gözünden yansıtılacağı açısından bu kritik ölçümün yapıldığı dallardan biridir. Öyle bir daldır ki büyük yalanlar da yalın gerçeklik de uzun uzun anlatılabilmektedir. Gazeteciler olarak son dönem çok röportajlar gördük, duyduk; belki de bazılarımız yaşadı, “Şu röportajı yazınca bir atın da düzeltelim” diye. “Onaylı” röportajlardan bahsediyoruz. Geçen yıl Jinnews’ta bir dizi halinde çıkan röportajlar ne ‘onaylı’ ne de yalanları uzun uzun aktarıyordu. Emekçi kadınları, KHK’lı kadınları, Adana gettolarında yaşayan çocukların hayallerini, seslerini bizlere ulaştırıyordu. Jinnews’tan FİLİZ ZEYREK, işlediği konular, bizlere ulaştırdığı sesler ve görüntülerle Röportaj Ödülü’ne değer görüldü.
İzzet Kezer Haber Fotoğraf Ödülü: HARUN ÖZALP
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na Çubuk’ta yapılan saldırı sırasında atılan yumruğun vurulduğu anın fotoğrafı
(DHA – 21 Nisan 2019)
İletişim yöntemi olarak şiddetin benimsendiği dönemlerde çocuklar cinsel tacize uğrar, kadınlar herkesin gözü önünde bıçaklanarak öldürülür, demokratik haklarını kullanan vatandaşlar polis kurşunuyla sokak ortasında son nefesini verir, siyasi linç girişimleri, suikastlar olur. Bu hep böyle midir? Ne yazık ki evet. Biz gazetecilere bu dönemlerde düşen iki temel görev vardır. İlki, olayın görünen gerçekliğini tüm boyutlarıyla sansürlemeden aktarmak; ikincisi de, şiddete meşruluk kazandıracak bir dilden uzak durmaktır. Ne yazık ki Türkiye’de basının çok büyük bir kısmı bu iki görevini birçok olayda yok saymaktadır. Tam da bu aşamada bir fotoğraf karesi her şeyi ama her şeyi tüm çıplaklığıyla ortaya koyabilmektedir. Çubuk’ta bir şehit cenazesinde, Türkiye’nin vatandaşlardan en fazla destek almış ikinci partisi, Türkiye’nin Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişimi sırasında çekilen bir fotoğraf her şeyi anlatıyordu. Aslında Türk demokrasisine atılan yumruk fotoğrafını çeken Demirören Haber Ajansı’ndan (DHA) foto muhabiri HARUN ÖZALP, İzzet Kezer Fotoğraf Ödülü’nü kazandı.
Karikatür Ödülü: CEM DİNLENMİŞ
‘Her Şey Olur’ adlı köşesindeki ‘Poşet Karikatürü’
(Uykusuz – 9 Ocak 2019)
Geçen yüzyılda yaşayan Otto F. Beer’in, “Baskı rejimi altında mizah bilgiye dönüşür” sözüyle kastettiği hal, bizlerin bugün karşı karşıya kaldığı haldir. Türkiye’de uzun zamandır sorgulayıcı gazetecilik yapan gazetecilere, yazarlara, aydınlara, bazı basın yayın organlarına her türlü baskı uygulanmaktadır. Bu karşı koymada elimizdeki en önemli araçlardan biri karikatür olagelmiştir. Gerçi son yıllarda yaşadıklarımızı bazen karikatür ve mizahın dışında anlatma şansımız da kalmıyor. Mesela 2019 yılının başında poşetlerin 25 kuruş karşılığında satılmaya başlanması, uzun süre gündemi meşgul etmiş ve tartışmalara neden olmuştu. Hatta öyle ki enflasyon, zamlar, iş cinayetleri ve yolsuzluklar arka planda kalmıştı. Uykusuz’daki Her Şey Olur köşesinde “Ben gazete okumuyorum gündemi market poşetlerinden takip ediyorum…” diyerek gündemi market poşetlerine taşıyan; çizdiği poşetlerde enflasyon oranları, Diyanet bütçesi, emekliye yapılan zam oranları gibi konular anlatan karikatürist CEM DİNLENMİŞ, Türkiye’de ve dünyada olup bitenleri bir araya getirerek resimlediği karikatürü ile Karikatür Ödülü’ne değer görüldü.
Yerel Medya Haber Ödülü: SİNAN UÇAR - SELAY SAYKAL
Dipsiz Göl’de 15’inci Apollinaris lejyonunun altın küpü aranmış
(DHA –14 Kasım 2019)
Gümüşhane’de deniz seviyesinden 2 bin 140 metre yükseklikteki Taşköprü Yaylası'nda yer alan kaynağı ve akarı olmayan Dipsiz Göl'de “define” söylentisi üzerine, ‘ismi açıklanmayan’ bir kişi, kazı için başvuruda bulundu. Gümüşhane Valiliği ile Kültür ve Turizm Müdürlüğü kazı için izin verdi. Gümüşhane Müze Müdürü Elif Öktem ile jandarma yetkililerinin de eşlik ettiği kazıda, suyu tahliye edilen göl alanı, iş makineleri ile kazıldı. Kazının altında yatan sebep, Roma İmparatorluğu'nun Anadolu'daki 4 büyük lejyonu arasında gösterilen 15’inci Apollinaris lejyonunun var olduğuna inanılan hazinesinin aranmasıydı. Dipsiz Göl’ün tahrip edilme skandalını Demirören Haber Ajansı’nın muhabirleri olan SİNAN UÇAR ve SELAY SAYKAL’dan öğrendik. Haber kısa sürede Türkiye’nin gündemine oturdu. Devletin zirvesinden açıklamalar peşi sıra geldi, bazı görevliler açığa alındı. Bundan sonraki define arama faaliyetleri için ÇED raporu zorunluluğu getirildi. Bu nedenlerle SİNAN UÇAR ile SELAY SAYKAL, Yerel Haber Ödülü almaya hak kazandı.
Sayfa Tasarımı Ödülü: MENDERES ÖZEL - ERSOY DİYAR
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ne ilişkin Şule Çet tasarımı
(Milliyet –25 Kasım 2019)
Kadın cinayetlerinin, erkeğin kadına yönelik şiddetinin simge isimlerinden olan Şule Çet’e ilişkin dava sürecinde, bazen sanıkların ve avukatlarının ifadelerinde bazen basın organlarında bazen de sosyal medyada, ayrımcı ve yok edici erkek egemen zihniyete çok kez şahitlik ettik. Oysa özellikle basın kuruluşlarının, çocuğun üstün yararı, kadına yönelik şiddetin önlenmesi gibi konularda haberciliğin ötesinde bir görev üstlendiği hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır. Bu ve benzeri hassas konularda basın kuruluşlarının öncelikleri arasında farkındalık yaratılması gelmektedir. Milliyet Gazetesi, anlatmak istediğini aslında tek bir kelime bile yazmadan geçen yıl bir manşetiyle çok çok anlamlı bir şekilde başardı. Bitmeyen, hatta bazen teşvik edilen kadın cinayetlerinin durmadığı günlerde, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde özel bir kapakla çıktı Milliyet. Dikkat çeken 1. sayfaları ile Sayfa Tasarımı Ödülü’nü, bu birinci sayfaya imza atan MENDERES ÖZEL ve ERSOY DİYAR aldı.
İnceleme Araştırma Ödülü: BARIŞ PEHLİVAN – BARIŞ TERKOĞLU
Metastaz
(2019)
Toplumsal hafıza ve mesleğimiz açısından araştırmacılık, yeri doldurulamaz önemdedir. Hele ki bizim gibi şeffaf olmayan, hesap verilmeyen ve gününü kurtarma kaygısıyla yaşayan toplumlarda, araştırmacılık daha da önemli bir hale gelmektedir. Bu alanda adlarını ön sıralara yazdıran iki gazeteci, Türkiye’nin siyasi, sosyal ve ekonomik hayatını doğrudan etkileyen bir dini örgütlenmenin, 15 Temmuz Darbe Girişimi sanıklarının mensubu olduğu Gülen Cemaati ile bu yapıyla mevcut iktidar yöneticilerinin de aralarında bulunduğu birçok kişinin ilişkisini ortaya koydu. FETÖ/PDY’ye ilişkin dava ve soruşturmalarında adı geçen ancak ana akım medyada hiç adını duymadığımız bazı isimler var ya, işte o isimler ve o isimlerin bağlantılarını okuyoruz bu kitapta. “Kimleeeer, kimlerle berabermiş” dedirtircesine… BARIŞ TERKOĞLU ve BARIŞ PEHLİVAN, ‘Metastaz’ adlı başarılı çalışmalarıyla İnceleme-Araştırma Ödülü’nü kazandı.
TV Haber Ödülü: ÖZGEN BİNGÖL - VEYSEL DİŞBUDAK
“Genç kızın isyanı”
(Kanal D –4 Aralık 2019)
Ankara’da 22 yaşında bir kadın tecavüze uğradı. Yargıya başvurdu ama sanık, alışılagelmiş erkek egemen ve gerici bakış açısıyla korundu. Savcı, genç kadının “alışık olunmayan bir saatte dışarda olmasını ve alkol almasını” gerekçe göstererek sanığın beraatını istedi. Bu skandal gerekçe Kanal D’nin deneyimli muhabiri Özgen Bingöl ile kameramanı Veysel Dişbudak’ın aracılığıyla kamuoyuna duyuruldu. 2019’da ana akım medyada kadına yönelik ayrımcı dilden uzak, erkek egemen söylemi kıran haberleri ne yazık ki çok az gördük. Reyting yarışı yerine, yeni bir mağduriyet yaratmadan toplumsal cinsiyet eşitliğini önceleyen, kamu yararını gözeten haberleri nedeniyle Televizyon Haber Ödülü, ÖZGEN BİNGÖL ile VEYSEL DİŞBUDAK‘a verildi.
TV Belgesel Ödülü: MAHMUT HAMSİCİ – EGE TATLICI
“Ahmet Türk: 1970’lerden bugüne bir Kürt siyasetçi
(BBC Türkçe – 3 Eylül 2019)
31 Mart 2019’da yerel seçimde ezici farkla sandıktan çıkan Diyarbakır, Mardin ve Van belediye başkanları Ağustos ayında İçişleri Bakanlığı tarafından görevlerinden alındı, yerlerine kayyum atandı. Onlardan biri Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk’tü. BBC Türkçe’den MAHMUT HAMSİCİ ve EGE TATLICI Mardin’de Ahmet Türk’le konuştu, onun 50 yıllık siyasi yaşamını, bu sürede karşılaştığı antidemokratik uygulamaları ve demokrasi umutlarını arttıran dönemleri titizlikle ekrana yansıttı. Güçlü görsel anlatıma sahip çalışmaları yeni medyada video habercilik için de bir örnek oluşturdu. TV Belgesel ödülü, MAHMUT HAMSİCİ ile EGE TATLICI ‘ya verildi.
TV Program Ödülü: MUSTAFA HOŞ
‘Durum’
(Babıali TV)
Televizyonlarda göremediğimiz belgeselleri internetten izlediğimiz gibi artık televizyon programlarında da mecra internet olmaya başladı. Basından çeşitli nedenlerle uzaklaştırılan pek çok televizyoncu artık programlarını internet üzerinden yayımlıyor. Onlardan biri de gazeteci MUSTAFA HOŞ. 2019’da Çorlu ailelerinin hep yanında oldu; haberlerini, programlarını, emeğini, zihnini onların mücadelesine kattı. Yargılamalarla, tazminatlarla, telif hakkı gerekçeli yasaklarla karşılaştı. Buna karşın, doğrularını anlatmaya internet televizyonu Babıali-TV’de Durum programıyla sürdürüyor. Bunların yanı sıra ısrarlı takibi ve yayıncılığı nedeniyle TV Program Ödülü, MUSTAFA HOŞ‘a verildi.
Dayanışma Ödülü: ÇORLU AİLELERİ
Çorlu’da 8 Temmuz 2018’de 7’si çocuk 25 kişinin ölümüyle sonuçlanan kazanın ardından Türkiye’de görülmemiş bir şey oldu. Yakınlarını kaybedenler bir direniş başlattı. En temel ve en basit taleple, gerçek sorumluların yargılanması için, adalet arayışına çıktılar. Ölen çocukları, yakınları için hesap soruyorlardı ama koca bir devlet kulağının üzerine yatmış, hiçbir şey olmamış gibi aileleri görmezden geliyordu. Bu mücadelelerinde saygısızca muameleyle, polis zoruyla, dışlanmayla, davalarla karşılaştılar.
Katliamın üzerinden 1 yıl geçti. 2019 Haziran’ında Anayasa Mahkemesi önünde nöbet tutmak istediler, polis yine saldırdı. Bu kez haklarında dava da açıldı. Yaslı bir aileyi, adalet aradığı için yargılamak hangi vicdana sığar… Ankara’da yargılanmaya başladılar. Çorlu aileleri, isyanları ile hak arama umutları ve inatlarıyla adalet arayışının da simgesi haline geldiler. Mücadeleleri sadece kendi yakınları için değil artık. Gelecek kuşaklarımızın daha medeni, daha insancıl, daha adaletli olmasına katkı sağlıyorlar. Sorumlular yargılansın, kaçamasın, bir daha suç işleyemesin, ihmalde bulunamasın diye ve mücadeleleriyle bize öğrettikleri için, Çorlu tren katliamı aileleriyle dayanışmak için herkesi onların sesini duyurmaya çağırıyoruz. Bu yılki dayanışma ödülümüzü de Çorlu Aileleri ile paylaşmaktan onur duyuyoruz.