BIST 100 9.233 DOLAR 34,46 EURO 36,56 ALTIN 2.923,95
7° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

'Bürokrasi azalacak dendi, azalan kadın katillerine verilen cezalar oldu'

'Bürokrasi azalacak dendi, azalan kadın katillerine verilen cezalar oldu'

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bartın Milletvekili, Parti Meclisi ve TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi Av. Aysu Bankoğlu, 2021 Yılı Bütçe görüşmeleri kapsamında, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda 'Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı' Bütçesi hakkında konuştu.

CHP Bartın Milletvekili, Parti Meclisi ve TBMM Anayasa Komisyonu üyesi Av. Aysu Bankoğlu, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda devam eden 2021 yılı Bütçe görüşmeleri kapsamında, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın gelecek yıl bütçesine dair bir konuşma gerçekleştirdi. Bakan Zehra Zümrüt Selçuk'a yönelik sorular sorup özellikle kadınların yaşadığı sorunlara ilişkin tespit ve görüşlerini aktardı.

CHP Bartın Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu, konuşmasının başında, Sayın Bakan'ın her şeyden önce bir "kadın" olarak Kabine'de varlığının, tüm kadınlar için önemli olduğunu vurguladı ve tam da bu sebeple, kendisinin birtakım kararlara imza atarken, tüm kadınları düşünmesi gerektiğini belirtti.

Bankoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Şu gerçeği de unutmamak gerekiyor, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı olarak Sayın Bakan'ın sorumluluğu, neredeyse Cumhurbaşkanı'ndan bile daha fazla. Aile, kadın hakları, çalışma hayatı ve bir de üzerine sosyal hizmetler; bu önemli alanların hepsi Bakan'ın sorumluluğunda. Kendisine, devam eden bu zorlu görevlerinde, ne kadar şans dilesek az kalır!

Ülke olarak geldiğimiz noktada, aslında vahim tabloda, Anayasamızın 17. maddesini hatırlatmak zorundayım. "Kişinin Dokunulmazlığı, Maddi ve Manevi Varlığı" kenar başlıklı bu madde üzerinden "kadınların yaşam hakkına" dikkat çekeceğim; zira yaşamımız tehdit ve tehlike altındayken geri kalan her şey, teferruat oluyor. Devlet'in, tüm mekanizmalarıyla, kadın cinayetlerini önlemek ve aslında tüm yurttaşlarının "yaşam hakkı"nı koruma konusunda Anayasal sorumluluğu mevcuttur. Bu sorumluluk, hem eşitlik ilkesini öngören Anayasa Madde 12'den, hem de ailenin korunmasını düzenleyen Anayasa Madde 35'ten ileri gelmektedir.

Kadınların yaşam hakkı, Bakanlığınızın bu "iş yükü" sebebiyle, âdeta arada kaynıyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte "uçacağız" ve "bürokrasi azalacak" denildi ama gerçekte azalan, kadın katillerine hükmedilen cezalar oldu.

"Ailenin gücü" elbette önemlidir ancak bir kadının birey olarak varlığı da en az o kadar önemlidir. İktidar'ın, kadınları sadece geleneksel "bakım" rolleri ile tanımlamaktan ve politikalarını bu şekilde anlatmaktan vazgeçmesi gerekir."

Bankoğlu, gerçekleştirdiği konuşmanın devamında, kadına karşı şiddetle ilgili açıklanan veriler arasındaki farklılıklara işaret etti. Bakanlığın açıkladığı sayılar ile bu konuda uzman sivil toplum örgütlerinin açıkladığı sayılar arasındaki farkların, büyük bir güvensizlik ortamı yarattığını söyledi ve "Neden?" diye sordu.

Bakan'ın daha önceki açıklamasının aksine, "şüpheli ölüm sayıları"nın bu gibi istatistiklerde her zaman ayrı olarak verildiğini vurguladı; ardından şöyle konuştu:

"Aslında atılması gereken temel adım, son derece basit: İstanbul Sözleşmesi, uygulanmalıdır. Bu kadar basit! Zaten, 6284 sayılı Kanun da bir uluslararası sözleşme niteliğindeki İstanbul Sözleşmesi'ne atıf yapmaktadır.

Bir yasanın varlığı, mevcudiyeti farklı; lafzına ve ruhuna yani amacına uygun olarak hayata geçirilmesi, uygulanması farklı bir şeydir. Başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere tüm yasaları uygulamak ve korumak İktidar'ın elinde.

İstanbul Sözleşmesi'nin bizatihi kendisinin tartışılmak zorunda bırakıldığı ülkemiz için bakın GREVIO (Kadınlara Karşı Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Uzman Eylem Grubu) Raporu'nda ne diyor:

İstanbul Sözleşmesi'nin bakış açısının anlaşılmasında / benimsenmesinde yetersizlik var. Yani şiddetin, bir "eşitsizlik" sorunu olduğunun anlatılması gerek.

İstanbul Sözleşmesi uyarınca, toplumsal cinsiyet eşitliği bütün politika ve önlemlerde ana ilke olarak kabul edilmelidir. Bu noktada mühim olan "toplumsal cinsiyet eşitliği" zihniyetini yerleştirebilmektir.

Ayrıca, Rapor, uygulamadaki eksikliklere işaret ediyor. Devlet'in, "cinsiyet eşitliği" ile "kadına yönelik şiddet"in bağlantısını kurma yönünden daha etkin olması gerektiğini söylüyor.

CHP Bartın Milletvekili ve Parti Meclisi üyesi Av. Aysu Bankoğlu, konuşmasını sonlandırırken Bakan Zehra Zümrüt Selçuk'a yönelik şunları söyledi:

"Yine Devlet olarak taahhüt ettiğimiz, buna rağmen hayata geçirmediğimiz bazı noktalar var. Örneğin, Cinsel Şiddet Kriz Merkezleri, ülkemizde halen kurulmamıştır. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri olan ŞÖNİM'ler, kadınların rahatlıkla ulaşabileceği yerlerde konumlandırılmalıdır. İktidar'ın, "ALO 183"ün bilinmesi ve yaygınlaşması için daha çok farkındalık yaratması gerekiyor. Öte yandan, KADES uygulaması için "ne güzel" demek isterdik ancak bu uygulamayı yüklemiş olduğu hâlde erkekler tarafından canına kıyılacak kim bilir kaç kadın var?

Pandemi döneminde "ev içi şiddet" belirgin şekilde artmaya devam ediyor, acilen önlem alınmalı. Kadınlara yönelik sosyal yardımları artırın; sığınma evine yerleşmek isteyen kadınlar için süreçleri kolaylaştırın. Şiddete uğrayan kadınların başvurabileceği hastaneleri belirleyin ve pandemi döneminde bunları duyurun.

Tacize uğrayan kadına, yetkililer “Bu saatte orada ne işin vardı?” diyerek yargı dağıtamamalı. Susmayın Sayın Bakan. Bunlar olurken lütfen susmayın!

Kadına çalışmak, barınmak ve çocuğunun eğitimi için hiçbir güvence vermeden, onun sosyal koşullarını iyileştirmeden, ortalaması 370 lira olan nafaka ödemesini kısıtlamayı düşünmek vicdansızlıktır. İşte bu sebeplerden dolayı hiç susmayın lütfen. Lütfen önce bir kadın; sonra bu işin Bakan’ı olarak sessiz bir seyirci olmayın.

İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanabilmesi noktasında bir Bakan, bir yurttaş, bir anne olarak destek verirseniz Türkiye tarihine adınızı altın harflerle yazdırmış olacaksınız. Tüm kadınların teşekkürünü ve duasını alacaksınız. Gücünüzü, inisiyatifinizi kullandığınız her olumlu adımda, arkanızda olacağımıza emin olun. Kadınları yaşatın ki; çocuklar ve ülke yaşasın."