Gazeteci-yazar Kemal Öztük’ün YouTube kanalındaki ilk konuğu eski TBMM Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç oldu.
Arınç, Öztürk’ün “KHK meselesini nasıl çözeceğiz?” şeklindeki sorusuna şu yanıtı verdi:
Faciadır. KHK bir faciadır. Allah biliyor ki en az 7-8 televizyondaki mülakatımda en sonda sadece buna dikkat çekmek için “Biz bir maaş alacaksak Yüksek İstişare Kurumu’ndan, bunun yarısını zaten öğrencilere burs olarak veriyordum, gene vereceğim, yarısını da KHK mağdurlarına vereceğim demiştim. Çok eleştirildim ama ben sadece KHK faciasına dikkat çekmek için bunu yaptım. Bu zaten yaptığım bir şey benim. Çevremde o kadar çok bu felaketi yaşayan insan var ki. Ben onlara acıyorum, merhamet ediyorum. Aslında onlardan da özür diliyorum. Evime temizlik yapmaya gelen, daire başkanlığından ihraç edilmiş bir kadını gördükçe, eşi polis, ihraç edilmiş bir başka kadını gördükçe ben yerin dibine geçiyorum. Ve onlara birkaç kuruş daha fazla vereyim de bir katkım olsun diyorum. Kırıkkale’den yumurta getirip de kapı kapı satmaya çalışan bir genel müdür yardımcısı görünce felaket görüyorum. Bir benzinliğe gittiğim zaman bir Danıştay üyesinin pompa tuttuğunu gördüğüm zaman acı duyuyorum. Bir lokantada, restoranda bulaşıkçı olarak çalışan bir genel müdür gördüğüm zaman perişan oluyorum. Tüm bunları yaşıyor Türkiye. Kimse savunamaz bunu.
Arınç, “15 Temmuz’dan önce de şüphelenilen kişiler vardı, ya görev yerleri değiştirilirdi ya da görevden alınırlardı” dedi.
15 Temmuz’da bir facia yaşandığını ve ardından OHAL ilan edildiğini söyleyen Bülent Arınç, bu kararın yüzde yüz doğru olduğuna inandığını söyledi.
“2 yıl süren OHAL’de onlarca kararname çıktı, yüz binden fazla insanın da kamudan ihracına karar verildi. Diyanet’ten, TRT’den, ordan burdan şurdan...” diyen Arınç, haklarında şüphe duyulan bazı kamu görevlilerinin 15 Temmuz’dan önce de isimlerinin geldiğini, bu kişilerin görev yerlerinin değiştirildiğini ya da görevden alındıklarını söyledi. Zamanında kendisinin de tedbir olarak bu şekilde davrandığını örneklerle açıkladı:
Ben daha çok kendi bölümümde İnsan Kaynaklarında ise bu kişi, Destek Hizmetlere verirdim. İzmir’den alır Bitlis’e verirdim, Bitlis’tekini alır bilmem nereye verirdim. Bilgi İşlemden alıp geri hizmetlerden birine verirdim.
15 Temmuz’dan sonraki karar, kanaattir. Kanaat delil değildir. Hukuki tanımlama böyle olmaz
15 Temmuz ve öncesinde “tedbir amaçlı” gerçekleştirilen bu işlemlerin haklılığını savunan Arınç, bu tarihten sonra ise hukuki tanımlamaya ters düşen durumların yaşandığını savundu:
Ama 15 Temmuz’dan sonra, işte devletin güvenliğine tehlike oluşturan örgütlerin aidiyeti, mensubiyeti, iltisaki olanlar ihraç edildiler. Bu hukuki bir tanımlama değil, tedbir bu. Hukuki tanımlama böyle olmaz, çünkü bu bir kanaattir. Kanaat delil değildir. Ve adiyeti, iltisakı, irbitabı konusunda en çok kamu kurumlarından alınan görüşe bağlı kaldılar. İdari bir karar. İdari karar olduğu kendi yapısı içerisinde konuşuyor. Yargı kararı değil.
Arınç, 100 binden fazla kişinin ihraç edildiğini, binlerce listenin yayınlandığını, maddi hata olduysa düzeltilenlerin olduğunu, içlerinde bu durumu hakedenlerin bulunduğunu ancak pek çok kişinin mağdur edildiğini savundu:
Büyük bir çoğunluk kurum kanaatiyle ihraç edilmiş oldu ve bunlara yüklenen aidiyet, iltisak, mensubiyet sadece gazete okumaya, Digitürk aboneliğini iptal ettirmiş mi ettirmemiş mi, Bank Asya’da para artışı var mı yok mu ona, okullarına göndermiş mi göndermemiş mi, hangi dershaneye gitmiş, ona bağlı kaldı.
“TERÖRİST SEN Mİ GELDİN?”
Gri listeye alınan kişilerin kamudan ihraç edildiğini ve bu şekilde ihraç edilen kişilerin özel sektörde “Terörist sen mi geldin?” şeklinde karşılandığını, dolayısıyla iş bulamadığını, yurtdışına çıkışlarının da engellenerek mağdur edildiğini söyledi.
Yargı yoluna gidemeyen kişilerin İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmaya başladığını, dönemin Başbakanı Binali Yıldırım zamanında hükümetin AİHM’e gidilmeden Başbakanlığa bağlı OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu kurmak için çalışmalara başladığını anlatan Arınç, suçlanmaların karşılığı bulmak için komisyon kurulduğunu ancak karınca hızıyla ilerleme sağlandığını söyledi.
“ÖNCE TERÖRİSTTİ, TERÖRLE MÜCADELEDE ŞEHİT DÜŞTÜ”
Bülent Arınç'a yargılanan kişilerden aklanıp, beraat edenlerin işlerine geri dönememeleri de soruldu. Arınç, “can yakıcı” olarak yorumladığı soruyu Zekeriya Altunok örneğiyle yanıtladı:
En son feci bir olay yaşandı. Bildiğiniz gibi bir polis memuru mesleğinden ihraç edilmiş. Sonra yargılanmış. Sanıyorum 15 ay kadar da tutuklu kalmış, beraat emiş, beraat ettikten sonra görevine iade etmemişler, söylediğiniz sebepten. Askere gitmiş. Ağrı’da PKK’yla yapılan çatışmada şehit oldu. İki masum evladı var. Önce teröristti, askere gitti, terörle mücadele şehit süştü. Dün niye terörist dediniz bu adama? Bugün niye şehit diye sahip çıkıyorsunuz. Araştırdım, eşi kadıncağız iş aramaya gittiğinde "Senin kocan teröristlikten ihraç edilmiş, seni işe alamayız" demişler.
'BUGÜN İÇİN EN AZ BİR MİLYON KİŞİ MAĞDUR OLDU'
Suya atılan taş örneğini veren Arınç, mağduriyetlerin giderilmemesi durumunda gelecek nesillerin bunun acısını çekebileceğini söyledi:
Bu ihraçların yanında en az 5 defa halkalar büyüdü ve en az 1 milyondan fazla insan mağdur oldu bugün için, böyle gitmesi mümnkün değil. Yarın ikinci, üçüncü nesilller bunun acılarını çekebilirler.
KARARNAMELERDE İMZAM YOK, KHK İLE İHRAÇTA ROL OYNAMADI
OHAL sürecindeki Kanun Hükmünde Kararnamalerde imzasının olmadığını söyleyen Arınç, 15 Temmuz’dan bir yıl önce -7 Haziran 2015 seçimlerinde- aktif siyasete veda ettiğini hatırlattı.
Kanun Hükmünde Kararnameyle ihraç edilen kişilerin ihraçlarında rol oynadığı iddialarını yalanlayan Arınç, birlik mesajı verdi:
Zekeriya isimli ihraç edilmiş bir polisin şehadeti, herkese yol göstermesi gereken bir olaydır. Mağduriyetler bir an evvel giderilmelidir ve özellikle bu Barış Pınarı Harekatı’nda ülkede çok büyük bir birliktelik oldu, herkes askerimize, Cumhurbaşkanımıza dua etti. Bu beraberlikte gözü yaşlı olan insanların da gözlerinin yaşını silmek lazım Mazlumların gözyaşı varsa, biz beraberliğimizi korumakta zorlanabiliriz.