Yıllarca yayıncılık sektöründe bulunmuş Hayati Yıldız’ın Ters Kule Yayınları’ndan çıkan Beyaz Bayraklı Çocuk, ilk bakışta geçmişle hesaplaşan bir roman kahramanın hikâyesi gibi başlasa da daha sonra zamanın, mekânın kurgusal değişimiyle okuru şaşırtıyor.
Roman, 1980’li yıllarda idam edilen Şükrü’nün mektuplarının izini sürerken hem geçmişi hem de günümüzü anlatıyor.
Denize dökülen bir dereye “Afrika Vadisi” adını takmıştık, her gün en büyük maceramız içerilere doğru keşifler yapmaktı. Yarattığımız canavarları alt ede ede vadinin içlerine girer, imparatorluğumuza dâhil ettiğimiz göller inşa eder, orada bir türlü yakalayamadığımız balıkları arardık. Yorgun argın eve dönüş yolunda iddialarla geçen konuşmalar arasında kavgamızı eder, sonraki güne küs girer, akşam “En iyi arkadaşımı yitirdim mi?” korkusu yaşar, ertesi gün yine kaldığımız yerden başlardık.
Sürmene’den çocukluk arkadaşı Şükrü’nün, idam hükmüyle tutulduğu tek kişilik hücresinde yazdığı bölük pörçük mektupların izini sürerek geçmişle hesaplaşan Mesut, aslında benliğinin derinliklerinde ülkenin bugünüyle hesaplaşır.
BUGÜNDE SAKLI GEÇMİŞ VE GELECEK
Bugünde saklı geçmişi ve bugünde saklı geleceği kesitler halinde romanına yediren Yıldız’ın kurguladığı şimdi, okura adeta gerçek hayattaki geleceği sunuyor. Bu negatif gelecekte, baskıcı ve otoriter dikta koşullarında geçmişin birkaç isyan denemesinin ardından yenilmiş bir toplumun ve bireylerin resmi çiziliyor. Oysa hayat devam ediyor.
İsyan edenleri, düşenleri ve ölenleri, yeni isyanların acemi taşıyıcıları, yeni zamanların farklı dertleri ve umutları takip ediyor. Her satırında “Acaba?” dedirten Beyaz Bayraklı Çocuk, bugün yaşadığımız sürecin varabileceği yer konusunda edebiyat cephesinden bir ikaz olarak da okunabilir.
MECERACI ÇOCUKLAR TOPLUYOR
Beyaz Bayraklı Çocuk, ne geçmişin realitesini gözden kaçıran bir güzelleme, ne de geleceğe ilişkin saf bir umut taşıyor. Karamsar olmadığı gibi iyimser de sayılmaz.
Yıldız’ın gerçekçi anlatımıyla edebiyatın bugüne tuttuğu projektör sayesinde, romanda önümüze açılan dünya pek de iç açıcı değil.
Hayati Yıldız’ın, “Göndere çektiğimiz beyaz bayrağa rağmen saldırıya uğradık biz” diyen roman kahramanları hâlâ yıkıntılar arasında dolaşıp “Afrika Vadisi”ni keşfetmek üzere yola çıkacak korsan gemisine maceracı çocuklar topluyor.