Türkiye’nin değişen ekonomik tablosunun siyasete ve seçmen tercihlerine olan yansımasını Prof. Ersin Kalaycıoğlu Radyo Sputnik’te Atilla Güner’le Akşam Postası’na değerlendirdi.
Prof. Kalaycıoğlu, “İnsanlar daha fazla asgari ücret alacağı için bir süre gelirleri arttığını düşüneceklerdir. İktisatta buna para yanılması denir. Onu fark edinceye kadar olan sürede memnuniyet hissi duyacaklardır. İktidar o arada seçime gidebilirse kendi tabanları için ‘gereğini yaptık’ propagandası yapma imkanı doğacaktır” dedi.
'ASGARİ ÜCRETİ 3 AY YA DA 6 AYDA BİR YÜKSELTMEK LAZIM'
Prof. Kalaycıoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Faiz kararının ardından bir gün içerisinde Türk Lirası’nın değerinde yüzde 5 düşme söz konusu. Bunun anlamı ithal mallarında ve ithal girdilerinde maliyet artışıdır. İthal girdi maliyeti özellikle enerjiden başlayarak bütün kullanılan ara malları ve ham maddelerde büyük artış söz konusu bir senedir ve olmaya da devam ediyor. Döviz kuru muhtemelen daha da yukarı gidecektir. Bütün bunların sonucunda verilmiş olan asgari ücret zammı kısa bir süre sonra yine aynı noktaya dönmemize sebep olacaktır. Bu nedenle asgari ücreti 3 ay ya da 6 ayda bir yükseltmek lazım.
'SEÇİME GİDEBİLİRLERSE...'
Asgari ücret dolar bazında 100 dolar geriye düşmüş oluyor bugünkü kur ile. Ama asgari ücretli eline daha fazla para geçeği için insanlar bir süre gelirleri arttığını düşüneceklerdir. İktisatta buna para yanılması denir. Yani 1 ay öncesine göre artmış olabilir ama 1 sene öncesine göre artmış olmayacaktır ama onu fark edinceye kadar olan sürede memnuniyet hissi duyacaklardır. O arada seçime gidebilirlerse kendi tabanları için ‘gereğini yaptık’ diye propaganda yapma imkanları doğacaktır ama kaç kişi inanacaktır bilemiyorum.
'BİR TEK MERKEZ BANKASI’NIN POLİTİKA FAİZİNDEN İBARET DEĞİL İŞLER'
Kriz devam ediyor. Krizden çıkmamız için adım atıldığını düşündüren hiçbir şey yok. Politika faizi düşürülüyor ama kredi faizleri artmaya devam ediyor. Piyasada çok çeşitli faiz var. Bir tek Merkez Bankası’nın politika faizinden ibaret değil işler. Bir anda 'Türk Lirası’nın değerini düşürmek istiyoruz' diye açıklama yapıyorlar, 'Çin modeli uyguluyoruz' diyorlar. Çin modeli de hangisi acaba çünkü bir tek Çin modeli yok. Şu anda Çin böyle bir model uygulamıyor eskiden uygulamıştı. Herhalde eski Çin modelinden bahsediyorlar.
'HEM ATEŞ YAKILIYOR HEM SU SIKILIYOR'
Merkez Bankası neden kura müdahale ediyor? Bu anlaşılmıyor. 4.5 milyar dolar neden gitti? Eğer Türk Lirası’nın değerini çok düşürüp, rekabete açmak ve ihraç mallarını yabancı paralar cinsinden ucuzlamasını sağlamak ise bırakın düşsün, yok o değil ise o zaman Türk Lirası’nın değerini korumak için gereken adımları atın. İkisi de yapılmıyor. Bir yandan ateş yakıyorsunuz, bir yandan su sıkıyorsunuz. Kararsızlık ve kafa karışıklığının niteliğini gösteriyor. 'Türk Lirası’nın değerini düşüreceğiz' diyorsunuz o zaman neden müdahale ediyorsunuz? Böyle karar mı olur? Tam bir kararsızlık hakim.