BIST 100 9.368 DOLAR 34,52 EURO 36,17 ALTIN 2.979,54
7° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki yurt krizinde bir kadın öğrencinin dramı: Ya cemaat yurdu ya radikal İslamcı aile evi...

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki yurt krizinde bir kadın öğrencinin dramı: Ya cemaat yurdu ya radikal İslamcı aile evi...

Radikal İslamcı ailesinden kaçarak gelmişti İstanbul’a okumaya. Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyordu. Şimdi iktidarın ekonomi politikaları ve üniversite yurdunun kapatılması sonucunda bir yol ayrımında. Seçim ise o kadar kolay değil... Ya cemaat yurdunda kalacak da ya da eğitimine son vererek ailesinin yanına dönecek.

Sultan Eylem Keleş / KRT TV

Artan kiralar, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki yurt krizi sadece ekonomik bir sorun değil aynı zamanda kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan bir kadının özgürlüğüne de mal oluyor. Barınma krizi, yoksulluk, aile baskısı... Hepsi daha 20’li yaşlarının başında bir genç kızın heybesinde. Artık taşımakta da zorlanıyor. Aslında onun hikayesi Türkiye’deki birçok kadının hikayesi; baskı ve baskıya karşı mücadele, kendi ayaklarının üzerinde kendi yolunu bulma gayreti.

Türkiye’nin güney batısındaki bir şehirde yaşıyordu ailesiyle. Liseye girer girmez başını kapattılar. Direndiyse de olmadı, sonu hep dayakla bitti. O da başka bir yolu seçti; bir bedende iki farklı hayat sürdürmeyi. Her türlü baskıya rağmen, Boğaziçi Üniversitesi’ni kazandı. Ailesine göre Boğaziçi Üniversitesi fethedilmesi gereken bir yerdi, “Mason” yetiştiren bir okuldu. Onun içinse özgürlüğe açılan kapı... En azından öyle sanıyordu. Radikal İslamcı ailesinden koparak, ailesini okuyabilmek için kendi canına kıymakla tehdit ederek geldiği üniversitenin mağduru oldu. Ailesi gibi iktidar da üniversiteyi fethetmeye çalışıyordu. Yurtlar için yıkım kararı verildi. Şimdi bir yol ayrımında, seçim ise o hiç kolay değil...

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki yurt krizinde bir kadın öğrencinin dramı: Ya cemaat yurdu ya radikal İslamcı aile evi... - Resim : 1

* Söyleşi boyunca, kadın öğrencinin tanınmasına yol açacak kişisel ve demografik bilgileri can güvenliği şüphesiyle gizlenmiştir.

“HER 5 ÖĞRENCİDEN 4’Ü YURDA ALINMADI”

- Önce sondan başlayalım, bu barınma krizi nasıl oluştu?

Okuldaki yurtların özellikle kuzey kampüsündeki binaların çok büyük bir kısmı depreme dayanaklı değil ve bu yüzden yıkılması gerekiyordu. Buna dair çürük raporu çok uzun zaman önce çıkmıştı fakat o zamanlardan beri hiçbir şekilde aksiyon alınmadı. Şimdi Kahramanmaraş’taki depremden sonra İstanbul depremi de gündeme gelince okuldaki binaların çoğunun yıkılması gerektiğine karar verildi. 2 tane yurt yıkılacaktı tamamen kuzey kampüsteki. Kilyos’taki yurtlar da TeknoPark yapılacağı için -ki bunlarda genelde belli başlı kişilere ihalesi verilmiş yerler- oradaki yurtlar da yıkılacak ve şu an yurtların kapasitesi yarıya inmiş durumda neredeyse. Başvuran her 5 öğrenciden ortalama 4’ü yurda alınmadı ve Hisarüstü civarındaki evlerin kirası minimum 30 binden başladığı için çoğu öğrencinin bunu karşılayacak durumu yok. Ev sahipleri 5-6 kişi çıkmaya da izin vermiyorlar, özel yurtların da fiyatları 10 binden falan başlıyor ki bunlar da şu anki fiyatları, yerleşmeler açıklandıktan sonra daha da artacağını söylediler. Böyle olunca çoğu öğrenci ortada kaldı ki bazıları kaydını dondurma seviyesine geldi hatta dondurmuş, bırakmış olan arkadaşlarım da var. Ben de aynı durumdayım. 10 bin lira verebilecek bir maddi durumum yok sadece kira için, özel yurda da çıkamıyorum o yüzden ben de o ortada kalmış öğrencilerden biriyim.

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki yurt krizinde bir kadın öğrencinin dramı: Ya cemaat yurdu ya radikal İslamcı aile evi... - Resim : 2

- Bu zaman kadar nerede kalıyordun?

Hazırlığı online okumuştum, lisans hayatım boyunca 2 senedir hep okulun yurdunda kaldım. Şu anda yaz okulundayım, okulun yurdunda kalıyorum fakat okul durumumu bilmesine rağmen bana yurt çıkmadı ki benzer durumda olan hatta depremzede olan arkadaşlarıma bile yurt çıkmadı.

- KYK ya da okul yönetimiyle görüştün mü? Karşında muhatap bulabildin mi?

Öğrenci Temsilciliği Kurumu’nun yurtlar komisyonu hem öğrenci işleriyle hem yurtlar müdürlüğüyle, bulabildikleri bütün merciilerle toplantı yaptılar. Mezunlar derneğiyle de görüşmeler yaptılar fakat bir türlü yanıt alamıyoruz. Yurtlarla ilgili seminer vardı, tanıtım günlerinde. Onda bizi içeri almadılar, kapının önünde protestolar yapıldı yine de bir yanıt alamadık. Çevredeki KYK’ların bir kısmının bizim için anlaşılması ya da İBB’yle okulun boşluk alanlarında konteyner yerleştirmesi gibi tekliflerde bulunduk fakat hiçbirine olumlu yanıt alamadık.

“OKURKEN ÇALIŞMAK O KADAR DA ZOR DEĞİL, DEDİLER”

- Size herhangi bir yönlendirmede bulundular mı?

Genelde başlarından savmaya çalıştılar yani bazı arkadaşlarıma “Okurken çalışmak o kadar da zor değil” gibi şeyler söylendiğini de duydum.

- Peki sen bu süreçte alternatiflere baktın mı?

Özel yurtların hepsine baktım. Ama...

- Nasıl koşullar?

Şu an 6 kişilik yurtta kalıyorum, okul yurdunda. Orada 6 kişilikler bile 7 binden, 8 binden başlıyor. Bunlar 4 kişiliğe, 3 kişiliğe düştüğünde fiyat 12 bin liranın üstüne çıkıyor. Benim bunu karşılayacak param yok çünkü bu sadece barınmak için harcayacak olduğum para. Bunun yanında kitaplarım, beslenmem gibi diğer temel ihtiyaçlarım da var. Evlerin fiyatlarına baktığımızda Hisarüstü’ndeki çoğu ev depreme dayanıksız. Bunlar kaçak yapılar ve sonradan imar affıyla üstüne kat çıkılmış yerler. Yani okul bizi bir nevi depreme dayanaklı olmadığı için yıktığı binalar yerine Hisarüstü’nde 6-7 kat fiyatına, yine depreme daha da dayanıksız, çürük, soğuk, daha da kötü koşullarda kalmaya bir nevi itiyor bizi. Diğer ilçelere baktığımızda da güvenlik sorunu var. Özellikle bir kadın olarak diğer ilçelerde eve çıkmak daha zor oluyor. Çünkü ulaşımı birazcık sıkıntılı ve gece bir etkinlikten döndüğümüzde ya da dersten çıktığımızda bazı sokakların çok da tekin olmadığını söyledi ev arayan arkadaşlarım. O yüzden civardaki fiyatlar çok fazla, diğer ilçeler de bir kadın olarak güvensiz.

- Aslında dediğin şey önemli; depreme dayanıksız olduğu için yurtlardan çıkarıyorlar ama bölgedeki tüm evler de aynı durumda, depreme dayanıksız. Fiyatları nasıl peki kiralık evlerin? Ev sahipleri nasıl?

Buradaki kiralar en az 30 binden başlıyor ve 120 bine kadar hatta daha da fazlasına kadar çıkabiliyor ki bunlar da bazıları eşyasız evler. 15-20 yıllık gecekondudan bozma, bodrum katlarda, havasız, rutubetli evler ki ısınma sorunu da olan yerler. Bunlara en az kira ödediğin kadar ısınmak için de para ödemen gereken yerler. Ev sahipleri aynı zamanda sıkıntılı çünkü sözleşmeye aykırı bir şekilde, yasalara aykırı bir şekilde bir anda artışa gidilebiliyor ve bunların sonu da olmuyor. Bir anda “Satacağım” deyip evden çıkarılan arkadaşlarım oldu ya da “Sadece kızlar girebilir eve, erkek hiçbir arkadaşınızı sokamazsınız, burası aile apartmanı” tarzında da kısıtlamalar oldu o yüzden Hisarüstü’nde eve çıkmak da zor ki zaten çoğu kişi de karşılayamıyor.

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki yurt krizinde bir kadın öğrencinin dramı: Ya cemaat yurdu ya radikal İslamcı aile evi... - Resim : 3

- Seninle benzer durumda olan insanlar şu anda ne yapıyor? Ne kadar kişi senin durumunda? Yani barınma problemi yaşayan kaç öğrenci var?

Okul şeffaf bir şekilde o bilgileri sunmuyor, defalarca talep ettik. Fakat kaç kişinin başvurduğunu, kaç kişinin yerleştirildiğini, kaç kişinin ortada kaldığına dair bilgileri asla bize sunmuyor. Biz WhatsApp üzerinden bir nevi kendimizce örgütlendik, bu yurtlar komisyonu öncülüğünde. Orada yaklaşık 1300 kişi falan var ve başvuran her 5 öğrenciden ortalama 4’ünün yerleşmediğini biliyoruz. Okul nüfusunun 18 binden fazla olduğunu düşündüğümüzde yaklaşık 14 bin kişinin falan başvurduğunu tahmin ediyoruz çünkü yurtların kapasitesi paylaşıldığında yaklaşık 2 bin kişilik bir kontenjan olduğu gözüküyor, lisans öğrencilerinin çok büyük bir kısmının ortada kaldırıldığını görüyoruz. Kadınlar ve erkekler, yurt çıkmayanlar olarak kendi öz örgütlenmemizi de oluşturduk, orada ev arayanlar, ev bulanlar ya da özel yurtlarda daha önce kalmış olanlar bilgilerini paylaşıyor ama çoğu da en az 8 binden başladığı için sadece bakmakla yetiniyor.

“OKUL DONDURANLARIN SAYISI ARTACAK”

- Şu an bu problem akut bir problem değil, çünkü tatil dönemindeyiz. Sen yaz okulunda olduğun için buradasın. Esas bu kriz, okullar açılınca patlayacak. O zaman ne olacak?

O zaman çok daha büyük bir sıkıntı olacak çünkü o zaman fiyatlar daha da artmış olacak. Şu an en asgari seviyede, hem özel yurtların hem de evlerin kiraları. O zamana 1-2 katı kadar falan zam gelebilir çünkü şu an okulun yurtlarına da 2 katı zam gelmiş. En basit 15 kişilik odalara bile, aslında 15 kişilik odalar yoktu, kulüp odalarına çöküp odaları 15 kişilik odalara çevirdiler. Onların bile fiyatları çok fazlayken okul donduran kişinin sayısı artabilir diye düşünüyorum.

RADİKAL İSLAMCI AİLENİN MUHALİF SEKÜLER KIZI...

- Sen ne yapmayı düşünüyorsun?

Benim ailem radikal islamcı. Ben birazcık kaçarak okuma fırsatı edinebilmiş biriyim. Ailemde daha önce okuyan bir kadın yoktu. Beni cemaat yurduna gitmeye zorluyorlar çünkü genç ve bekar bir kadın olarak eve çıkmama izin vermiyorlar. Benim için tek kaçış yeri okulun yurduydu, çünkü kampüsün içerisinde ve sadece kadınların olduğunu bildikleri için ailem görece daha çok güveniyordu bu şartlara. Fakat okulun sınırları dışında herhangi bir yerde yaşamama sıcak bakmıyorlar ve özel yurtların da fiyatları çok fazla olduğu için, ailem bir nevi aslında benim o kadar para etmeyeceğimi düşünüyor. O yüzden şu an önümüzdeki güz döneminden itibaren kalabilecek bir yerim yok.

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki yurt krizinde bir kadın öğrencinin dramı: Ya cemaat yurdu ya radikal İslamcı aile evi... - Resim : 4

- Başa dönelim, şurası önemli; “Kaçarak okumaya geldim” dedin. O süreç nasıl oldu? Boğaziçi Üniversitesi’ni kazandığında nasıl bir mücadele vermek zorunda kaldın?

Ailem normalde okuyacaksam da onların yanında okumamı istiyordu. Yani gözlerinin önlerinde olmamı, kötü yola düşmeyeyim, yaptığım her şey onların kontrolünde olsun diye düşünüyorlardı fakat ben 19 senedir o baskı altında şey yapmaktan çok sıkılmıştım. Evde psikolojik ve fiziksel şiddet de görüyordum. Artık depresyonum çok korkunç bir boyuta ilerlemişti benim için. Ben de kendimce araya insanları sokmaya çalışarak dershane müdürüm gibi, bir nevi onları kendi hayatımla, evden kaçmakla tehdit ederek tercih listemi en azından başka bir şehirde hazırlanması için çabaladım. Yani bu şekilde kaçtım.

- Boğaiziçi Üniversitesi’ni kazandın, Türkiye’nin en iyi, sayılı üniversitesinden biri. Buraya geldiğinde hayallerin neydi, umutların neydi? Şu an karşılaştığın durum sana nasıl hissettiriyor?

Sonuçta Türkiye’nin her tarafından gelmiş, farklı sosyo-ekonomik geçmişlerden, farklı sınıflardan, farklı kültürlerden bir sürü insanla beraber hem akademik olarak hem sosyal, insani, manevi birikim olarak daha üst sınıfa ya da daha üst bir sınıfa taşıyabileceğimi düşünmüştüm kendimi. Ama ben 2020 girişliyim ve tam da o protestoların olduğu zamanda okula geldim, kayyum rektörün geldiği zamanda. O zamandan beri her şey o kadar kötüye gitti ki yani en basit, en temel ihtiyaçlarımız için bile şükreder hale geldik. Çünkü şu an barınamıyoruz. Okuldaki yemekhaneden sürekli zehirlenme vakaları çıkıyor, kütüphanemizi yıkacaklar, bölümdeki hocalarımızı uzaklaştırıyorlar, derslikler yeterli değil. Yani 500 kişini aldığı bir dersin sınıf kapasitesi 100 kişiydi ve içeridekinden daha fazla kişi dışarıda kalmıştı. Yemekhane sıraları çok fazla uzuyor, yurtların önünden falan gidiyor ya da yurtların temizliği o kadar da iyi olmuyor. Bu çoğaltılabilir, kişiden kişiye de değişebilir. Ama çok %100 bir şey beklemiyordum açıkçası, çok tatmin olmayı beklemiyordum ama bu kadar da kötü olacağını düşünmemiştim. Yani Boğaziçi’ni tercih etmeyi düşünenlerin iki kere falan düşünmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü hazırlıklara yurtta kalma garantisi verseler bile lisansta ortada kalmanız muhtemel. Özel bir okula gitmek bu şartlarda daha makul gibi gözükebiliyor.

- Ailen şu an bu barınma krizinde alternatif olarak ne sunuyor? Cemaat yurdu mu?

Evet.

- Peki bunu sana ne şekilde teklif ettiler, nasıl anlattılar? Bu sizin aranızda nasıl bir diyaloga yol açtı?

Yurdun çıkmadığını söylediğimde asla eve dair bir şey söylemediler zaten ve özel yurtların fiyatlarını sordular. Onların da benim para etmeyeceğim miktarda fazla olduğu için direkt babam tanıdığı insanların cemaatlerindeki yurtları önerdi. “Eve çıkabilirim, belki böylece en azından daha kişisel bir alanım olur” falan diye söylediğimde de “Genç bir kızın tek başına yaşaması doğru değil, ailesinden uzakta, başına her şey gelebilir, kötü yola çıkabilir” tarzında şeyler söylediler. Boğaziçi’ne karşı da birazcık ön yargılılar. Çünkü onların kafasında idealize ettikleri o İslamcı ya da şeriat düşüncesinin tamamen zıttı ve özellikle LGBTİ+ protestolarıyla da öne çıkan bir okul olduğumuz için ailem buna karşı çok hassaslar kendi söylediklerine göre ve böyle bir şeyden etkilenip benim de beynimi yıkayacaklarını düşünüyorlar. Bu yüzden cemaat yurduna, en azından oradaki dini propagandalarla Boğaziçi’nde yaşadığım şeyleri kompanse edebilirler gibi düşünüyorlar.

- Nasıl bakıyorlar Boğaziçi’ne? Hakikaten Boğaziçi Üniversitesi de ‘özgürlükçülüğüyle’ bilinen bir üniversite ve arka tarafta da radikal İslamcı bir aile var... Nasıl değerlendiriyorlar okulunu ve senin burada okumanı?

Boğaziçi’nin ajan okulu olduğunu, mason yetiştirdiğini ve Türkiye için düşman yetiştiren bir yer olduğunu düşünüyorlar ve beni de bir nevi aslında bu okula yollama sebepleri orayı daha da İslamlaştırmak gibi bir şeydi. Yani oradaki yoldan çıkmış kızları arkadaş olup onları dine döndürmem, bir nevi İslam için misyonerlik yapmam gibi bir şey düşünüyorlardı kafalarında. Eğer böyle bir yere gideceksem orada kendimiz fethedebiliriz tarzında bir şey yapıyorlardı ki BİSAM etkinliği vardı Ramazan’da. Çok uzun bir iftar sofrası kuruldu ve Güney Meydan’da bir sürü insan saf tutup namaz kıldı. Bu onlar için bir şeydi, kazanım gibi bir şeydi. “Seneye burada işte hiçbir kadın kısa bile giyemeyecek” tarzında düşünüyorlardı. Kafalarında Boğaziçi’ni fethedilecek bir kale olarak düşünüyorlardı ve şu anki gidişattan memnunlar.

- Sen de Boğaziçi’ni fethetmeye gelen biriydin aslında.

Evet, onların gözünde öyleydim.

- Peki, onlarla birlikte yaşadığında senin hayatın nasıldı? O İslami öğretilere, İslami hayat tarzına uygun mu yaşıyordun?

Beni liseye geçtiğim zaman zorla başörtüye sokmuşlardı ve ben İstanbul’a gelene kadar bu süreçte hep başörtülüydüm. Bunu başta istemediğimi söylemiştim ama çok fazla şiddet gördüm ve beni tekfir etmeye çalıştılar. Kaçabileceğim bir yerde olmadığı için artık kabullenmiştim. Çünkü evden gidebileceğim bir yer yok, evden kaçamıyorum, dayanışabileceğim insanlar da yok çünkü reşit falan da değildim. Yasal olarak da ailemin sorumluluğundaydım o yüzden bir nevi büyümeyi ve kaçmayı bekledim.

- İstanbul’a geldikten sonra açılmana dair ne söylediler?

Onların haberleri yok aslında. Ben babam beni yerleştirdikten sonra, eve döndüğü zaman gizlice açıldım ve şu an haberleri yok.

- Yaz okulun bittiğinde ailenin yanına, eve döneceksin. Döndüğünde tekrar kapanarak mı eve döneceksin?

Evet, eve yaklaştığım zaman tekrar örtünüyorum. Sonra otogardan uzaklaştığım zaman da çıkarıyorum. İki senedir böyle gidiyor.

- İki farklı hayatın var gibi aslında.

Evet.

- “Onlar beni okutmaya değmeyecek bir para” görüyorlar dedin. Onlar için seni okutmak nasıl bir şey ki?

Bir kadının okumasına çok da gerek yok aslında, çünkü evde çocuğuna bakmalı ya da ev işleri yapmalı. Babam bana şey demişti, “Okuyacaksan da tıp falan oku ileride bize bakarsın ya da eczacı olursun, sen evde çocuğuna bakarsın, dükkanda ben dururum” tarzında şeyler söylemişti. Yani onlar için ne istediğinizin ya da ne hissettiğinizin hiçbir önemi yok, sadece ileride kendilerini garantiye almak istiyorlar. Sadece kendilerine bakacak bir kız çocuğu. Bir kız çocuğunun tek şeyi yaşlandıklarında onlarla ilgilenmesi ve onlara bir erkek çocuk vermesi.

“ELİMİZDE ENES KARA GİBİ EMSAL BİR ÖRNEK VARKEN...”

- Bahsettikleri cemaat yurtlarını araştırdın mı hiç? Kime ait bu yurtlar ve nasıl koşullarda barınma alternatifi sunuyorlar?

İsmailağa cemaatine ait bir tanesi. Genelde böyle cemaatlerde de giriş çıkış saatleri çok katı oluyor, aileye haber verecek derecede. 7-8 gibiydi yanlış hatırlamıyorsam son giriş saati ve akşamları herhangi bir etkinliğe doğal olarak gidemiyorsunuz ve bazen benim derslerim o saatlerde bitiyor oluyor. Bu benim için çok büyük bir sıkıntı olacak. Etkinlikleri ya da akşamları arkadaşlarımla vakit geçirmeyi geçtim. Aynı zamanda yurtta geçirdiğiniz zamanda da zorunlu namaz kılma, sabah namazına uyandırma, belli dini etkinlikler, okumalar yapma gibi zorunluluklarda da tutuyorlar insanları. Sırf daha makul bir şekilde barınabilmek için. Elimizde Enes Kara gibi emsal bir örnek varken de çoğu arkadaşımızın bunlara mecbur bırakılması, özellikle kadınlar eve de çıkmadıkları için, ailesi izin vermediği için artık cemaat yurtlarını falan düşünmeye başladılar, yoksa okulu bırakacaklar. İnsan artık bir karar vermek zorunda kalıyor. --Okumak için psikolojimi mi feda etmeliyim yoksa kendi mental sağlığım için okulu dondurmalı mıyım ya da bırakmalı mıyım gibi hayati bir karar vermek zorunda kalıyor bir nevi.

-Aslında senin için iki durumda aynı gibi gözüküyor gibi değil mi? Bir yandan okulu dondurursan ailenin yanına, başka bir hayatı yaşamaya gideceksin. Diğer taraftan da okulda kalmanın tek koşulu – sana sunulan alternatif- cemaat yurdunda kalmak gibi.

Evet, yani eğer bir çıkış yolu bulamazsam cemaat yurdu dışında ikisi de bir nevi benim için aynı sonuca geliyor.

- Barınma krizi yaşama biçimlerinde erkeklerle kadınlar arasında bir farklılık görüyor musun? Erkeklerin aileleri tarafından zorla cemaat yurduna gönderilme oranıyla kadınlarınki aynı mıdır mesela? Erkek öğrenciler başka bir çıkış yolu bulabilir mi?

Barınma krizi hepimizi en kötü şekilde etkiliyor ama kadınları bir tık daha fazla etkilediğini düşünüyorum çünkü eve çıkma oranları kadınlarda her zaman daha az oluyor, aileleri izin vermediği için. Özel yurtları bile aile bazen tercih etmek istemeyebiliyor, bendeki gibi. Erkeklerde de erkektir yapar tarzı çok klasikleşmiş bir erkeği yücelten, erkek çocuğu yücelten düşünceye rastlayabildiğimiz için – tabii tam bir oran veremem ama- bana sanki kadınların özellikle cemaat yurtlarına zorunda kalma oranı daha yüksekmiş gibi geliyor. Özellikle WhatsApp gruplarındaki öz örgütlenmemizde gördüğüm kadarıyla.

- Seninle benzer durumda olanlar var mı? Yani aileleri İslamcı olup da çocuğunun okumasını isteyip ya cemaat yurduna yönlendiren ya da okul kaydını dondurmasını bekleyen...

Okulda benim gibi aileden gelen çok fazla insan var. Bunlar da ya bir şekilde küçük ufak tefek işlerde çalışıp kendileri geçinmeye çalışıyor ailesiyle bağını kestiği için ya da benimki gibi ikili bir hayat kurmaya çalışıyorlar. Ama bu gerçekten çok yıpratıcı oluyor. Bir süre sonra hangisinin kendi benliğiniz olduğunu unutabiliyorsunuz. Yani bu bir nevi sizin psikolojinize de mal oluyor. Bu şekilde çok fazla insan var. Onlar da bu iki yoldan birini seçmek zorunda kalıyor ama benim gibi ailesi zoruyla başını örtmüş, sonradan açılmış ve bu şekilde ya bağını kesmiş ya ikili hayat yaşayan kadın sayısı çok fazla. Erkeklerde genelde hala inançlıymış gibi rol yaparak hayatlarını bir tık daha kolay sürdürebiliyor, başörtüsü gibi bir şey olmadığı için.

- Evet, kadınlar da öyle bir temsil de var...

Evet.

- Bu ikili hayat nasıl hissettiriyor sana? Az önce biraz açtın ama...

Aile evinde onların idealize ettiği Müslüman kız portresine uymak zorundayım, hayatta kalabilmek için. Beş vakit namaz kılıyormuşum gibi, tamamen onların o şeriat kurallarına uyuyormuşum gibi davranmak zorundayım. Bu şekilde düşünmesem bile karşı da gelemiyorum, tartışmaya da giremiyorum, çünkü bu bir şekilde şiddetle sonuçlanıyor. Buraya geldiğimde, İstanbul’a geldiğimde hala bunu sürdürüyormuşum gibi davranmaya çalışıyorum. Onlara katıldığım noktalar oluyor bazen -İslam dışında, hayat tarzına dair- buradan ortaklaşmaya çalışıyorum bağımı kesmemek için. Çünkü sonuçta iki hafta sonra yurt kapanacak ve benim aile evine dönmem gerekiyor. Bakalım yani, aradaki boşluklarda kalacak yer bulana kadar belki bu mezuniyete kadar sürebilir, en azından hayatımı bu şekilde sürdürmem gerekecek.

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki yurt krizinde bir kadın öğrencinin dramı: Ya cemaat yurdu ya radikal İslamcı aile evi... - Resim : 5

“FİZİKSEL VE PSİKOLOJİK ŞİDDET GÖRÜYORUM”

- Buradaki üniversite öğrenciliğini sürdürürken ailenin kontrolü devam ediyor mu üzerinde?

Onlara dair bir portre oluşturdum. Sadece ders çalışıyorum, bütün arkadaşlarım dindar, hepsi kız ve çok ideal bir Müslüman kız portresi çiziyorum. Yaşadığım gelişmeleri genelde onlara anlattığım için bir nevi daha güveniliyor ama ismi Unisex olan bir arkadaşım kadın olsa bile onu her seferinde erkekmiş gibi, sanki onlardan habersiz kötü yola düşmüşüm gibi hala bana güvensizlikleri devam ediyor. Yani 21 yaşına gireceğim kısa bir süre sonra, hala buna dair psikolojik ya da fiziksel şiddet görmeye devam ediyorum.

- Kontrol ediliyor musun, denetleniyor musun? Telefonuna bakma, canlı konum isteme, fotoğraf-video isteme gibi...

Aniden bir şekilde görüntülü arayabiliyorlar ve açmazsam bazen onların da krize gireceği, bayılmalı falan böyle şeyler yaşayabiliyorum, bu yüzden işe girdiğimi söylüyorum bazen gerçekten işe giriyorum ve bir şekilde kaçamak kaçamak cevaplarla kaçmaya çalışıyorum. Ama çoğu zaman yalanlarla ya da onlar için makul olabilecek cevaplarla geçiştirmeye çalışıyorum.

- Çalışmana bir şey diyorlar mı?

İstanbul’da geçinmek çok zor ve ailem bana o gerekli olan parayı her zaman yollamıyorlar. Çünkü taşradaki ekonomiyle İstanbul’daki ekonomi arasında fark olabiliyor. Burada bir öğüne 150 lira vermek zorunda kalabiliyorsunuz ama bu taşrada yarı fiyatına olabiliyor. Mesela kiraların burada 30 bin olduğuna inanmıyorlar. İnternetten bu fiyatı gösterdiğimde bile, ben yalancıysam bile siteye bile inanmıyor olabilirler. Çünkü taşradaki o küçük şehirlerde 2 bin liraya, 3 bin liraya gayet makul bir evde kalabiliyorsunuz. O yüzden çok sık para yollamıyor ailem. Ben de okuldaki kütüphanede, çeviri işleri yaptığımı söylediğimde sonuçta o kampüs sınırları içinde kaldığımda ve bildikleri bir devlet kurumunda çalıştığım için bazen sıkıntı olmuyor ama kendi paramı kazanmam ve ekonomik özgürlüğüme kavuşacağım diye hala onların o bağımı kesme korkusu yaşadıklarını hissedebiliyorum.

- Şimdi ne hissediyorsun? Yaz okulu bittiğinde geri döneceksin ve bu barınma krizi çözülemezse belki bir daha buraya dönemeyeceksin.

Kendimce bir çıkış yolu aramaya çalışıyorum. Acaba okulu dondursam mı ve bu süreçte para biriktirip sonrasında özel yurda ya da eve çıkmayı düşünsem mi diye. Fakat bu süreçte sonuçta İstanbul’da kalacak yerim olmadığı için bunu da ailemin yanında yapmam gerekiyor ve sadece bir iki hafta onlarla geçirdikten sonra bile toparlanmak benim için çok zor oluyor çünkü artık kendi benliğimizi bile tanıyamaz hale geliyorsunuz. Onların idealize etmeye insana uymaya çalıştığınız için onların yanında, o yüzden şu an kendimi çıkmazda hissediyorum.