Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Azap: Pazartesi günkü rakamlar bizi biraz tedirgin etti

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, "Biz bu hafta tepeye ulaşırız diye bekliyorduk ve 1-2 hafta böyle yatay gidip sonra vakalar azalmaya başlar diye bekliyorduk. Ama pazartesi günkü rakamlar bizi biraz tedirgin etti" dedi.

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, tüm dünya ile birlikte Türkiye'yi de etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla ilgili olarak "Biz bu hafta tepeye ulaşırız diye bekliyorduk ve 1-2 hafta böyle yatay gidip sonra vakalar azalmaya başlar diye bekliyorduk. Ama pazartesi günkü rakamlar bizi biraz tedirgin etti" dedi.

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye'deki seyri ile ilgili olarak açıklamalarda bulundu.

Cumhuriyet'ten Cumhur Önder Arslan'a konuşan Azap, "Ligler ve spor müsabakaları yeniden ne zaman başlar?"sorusuna şu yanıtı verdi:

"Öngörmek gerçekten çok zor. Biz bu hafta tepeye ulaşırız diye bekliyorduk ve 1-2 hafta böyle yatay gidip sonra vakalar azalmaya başlar diye bekliyorduk. Ama pazartesi günkü rakamlar bizi biraz tedirgin etti. Pazartesi test sayısı az olmasına rağmen tanı alan hasta sayısında bir artış var. Bu haftayı görmek lazım. Bu hafta önemli. Ligler ne zaman başlayabilir, ben mayıs sonu olabilir diye düşünüyorum.

Eğer tahmin edildiği gibi giderse. Şimdi bundan sonraki kısım daha zor. Önlem almak, bir şeyi kısıtlamak daha kolay. Ama bir şeyi gevşetmek zordur, çünkü derecesi ne olacak, ne zaman olacak, ne kadar olacak? Yani gevşetme önlemlerini hayata geçirmek, zamanlamasına, derecesine karar vermek daha zor. Dolayısıyla bizi önümüzde karar verme açısından biraz daha zor günler bekliyor. Kolay değil bu kararları vermek. Çok yakın izleyerek, vaka sayılarını, temaslı sayılarını yakın izleyerek bir karara ulaşılmaya çalışılacak."

Sohbetin devamında Arslan'ın yönelttiği sorular ve Azap'ın bunlara verdiği yanıtlar şöyle:

- Bilim Kurulu maçların geleceğiyle ilgili konuyu ne zaman gündemine alacak?

Bence 15 Mayıs’a kadar pek bu konuda bir şey yapma şansımız yok. Salgının tepeye ulaşıp, tepeden sonra nasıl seyir izleyeceğini görmemiz lazım. Ama 15 Mayıs’tan sonra bir değerlendirme yapılır diye tahmin ediyorum. Kişisel görüşüm, halk sağlığıhocalarımıza sormak lazım.

- TFF ligleri haziranda başlatmayı öngörmüştü, ne dersiniz?

Büyük olasılıkla öyle olur. Biz de mayısın ikinci yarısında değerlendiririz. Zaten mayısın son haftası Ramazan Bayramı’na gelmiş oluyor. Sanki o gerçekçi bir tahmin gibi duruyor bir aksilik olmazsa. Beklenmedik bir şey olmazsa. Bu virüste her zaman dikkatli olmak lazım.

- Maçlar öncesi her sporcuya test yapılabilir mi?

Semptom takibi çok kritik. Tabi bazıları hiç belirtisiz de geçirebiliyorlar ama testlerin güvenilirliği çok fazla değil maalesef. O yüzden testi yapıp yorumlamak kolay değil. O zamana kadar daha iyi tanı koyabilen PSR testleri olursa elimizde, tüm dünyada çalışılıyor bununla ilgili, o zaman tabi yapılabilir belki böyle bir uygulama. O testi hemen sahaya çıkmadan önce alıp 15-20 dakikada ya da 1 saat içinde sonuç verme şansınız yok. O testin kendisi, örneğin alınması, laboratuvara gitmesi, çalışılması bir günü buluyor.

8-10 saatlik bir iş. Dolayısıyla siz baktığınızda 8-10 saat, hatta belki 1 gün öncesindeki durumunu göreceksiniz. 1 gün önceden alacaksınız. O sahaya çıktığında hala enfekte olmadığını göstermiyor birincisi. İkincisi, aralıklı bir virüs saçılımı oluyor bu hastalıkta. Kişi virüsü taşıdığı halde, hastalığın böyle garip bir özelliği var, her seferinde virüsü bulamıyorsunuz aldığınız örnekte. Dolayısıyla bunları düşününce de böyle rutin her maç öncesi sporculara bu testi yapmak çok anlamlı olmuyor. Semptom takibi, bilgilendirme, bilinçlendirme, en ufak bir belirtisi, bulgusu olan sporcunun ya da teknik heyetin hemen testinin yapılması; ancak o şekilde hareket edilebilir. Yine olabildiğince sosyal mesafeyi maçlarda tabii ki korunamaz ama maç dışında, yedek kulübelerinde olur, soyunma odalarında olur bunların ve el temizliğinin sağlanması, hepsi önemli uygulamalar.

- Sahadaki sporcular endişelerini nasıl yenecek?

Toplumdaki sıklığı azalmadan muhtemelen müsabakalara izin verilmez. Biz haziranı işaret ederken, orada toplumdaki sıklığı azalacak dolayısıyla sahaya çıkan oyuncuların bir şekilde bu virüsle karşılaşmış olma ve hasta veya belirtisiz şekilde geçiriyor olma olasılığı çok çok düşük olacak. Şöyle düşünün, diyelim İstanbul’un 20 milyon nüfusu olsun. İstanbul’da 200 bin hasta olmasıyla, 20 bin kişinin o esnada virüs taşıyor olması arasında fark olur 20 milyonun içinde. Gidip o futbolcunun, ona denk gelme olasılığı çok azalacak. Tabi sporcuların kişisel yaşantılarında dikkat etmeleri gerekecek, kalabalık yerlerden uzak durmak, sosyal mesafeyi korumak, el temizliği gibi önlemlere herkes uyacak. Zaten ancak böyle bu salgın hafif bir şekilde atlatılabilir.

- Maçlar artık seyircisiz mi oynanacak?

Çok büyük olasılıkla seyircileri bir araya getirme şansı olmaz. Ya da stadyumların kapasitesinin 5’te 1’i, 6’da 1’i kadar alınıp herkes birbirinden uzak oturacak şekilde belki ayarlanabilir ama sadece oturmak da mesele değil. Çıkarken herkes aralarda tuvaleti, kafeteryayı kullanıyor, herkes bir sürü yeri elliyor. O yüzden seyircileri yönetebilmek çok daha zor. Yani belki seyircilerle ilgili karar daha bile sonraya kalabilir. Ama bunu tamamen önümüzdeki 1.5 ay gösterir.

- Taraftarların statta maç izlemesi için kademeli bir geçiş öngörülebilir mi?

Evet orada da öngörülebilir az seyirciyle başlayıp. Ne kadar az temas olursa insanlarda o kadar az virüsle karşılaşılır. Hastalanma riski o kadar düşer. Ama izin de verilse insanlar gitmek ister mi emin değilim. Herkes haklı olarak bu virüsten çok korkuyor.

- Futbolda kalan 8 maçın Antalya’da oynanması fikri ön planda. Takımlar ayrı ayrı otellerde izole biçimde kalacak ve maça çıkacak. Bu fikri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu tür kısıtlama işleri, salgın yönetimi halk sağlığının konusu. Bu işi daha iyi bilen kişiler var. Teknik altyapı uygunsa aslında makul. Hem şöyle bir şey de olur. Sporcular büyük şehirlerden, yaşadıkları şehirlerden kamp havasında uzaklaşmış olurlar, dolayısıyla virüsle karşılaşma olasılıkları azalır. Bu tabii mantıklı. Mantıklı bir öneri gibi duruyor. Hem de sizin söylediğiniz ‘Sahaya çıktığında acaba enfekte mi bu kişi?’ sorusu çok olmaz. Çünkü kontrollü bir ortamda aynı yerde olacak. Orada eğer birileri hastalanırsa bilenecek o, diğerleri taranacak. Çok daha kontrollü bir ortam olur. Daha pratik olur. Bir Play-Off gibi hızlandırılmış şekilde oynanabilir ligler.

- İstanbul’da 29 Ağustos’ta oynanması düşünülen Şampiyonlar Ligi finali ve UEFA’nın 8 takımlı turnuva planı için ne düşünüyorsunuz?

Avrupa’nın pek çok ülkesinden daha uygun olur burada oynanması. Ama bu konuda da karar vermek için erken. Onu da önümüzdeki 1-2 ayda görürüz. Bizim şöyle bir beklentimiz var, havaların ısınması, daha çok da ultraviyole ışınlarının da katkısıyla salgının bulaşma hızının zaten bir miktar yavaşlamasını bekliyoruz. Dolayısıyla ağustos sonunda epeyce bir risk azalmış olabilir. O yüzden Türkiye’de oynanmasıyla ilgili bir sıkıntı olmayabilir ama o zaman da seyircili mi oynatmayı tercih eder seyircisiz mi oynatmayı tercih eder? UEFA biraz da şuna bağlı olacak, seyahat kısıtlamalarını kaldıracak kadar Avrupa’da da azalması gerekecek.

İlginizi Çekebilir
SONRAKİ HABER