Prof. Dr. Bayram Öztürk proje hakkında bilimsel tartışmalar yapılmasından çok uzakta olunduğunu belirterek, "En doğru yolu sadece bilimsel verilerle bulabiliriz" dedi. Dr. Özgür Emek İnanmaz ise inşaat sırasında çıkan 1 milyar metreküp hafriyatın sahilde dolgu olarak kullanılacağını ve bunun oradaki habitatı etkileyeceğini söyledi.
Sözcü'den Sevgim Begüm Yavuz'un haberine göre İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bayram Öztürk, Kanal İstanbul tartışmalarını ‘sığ bulduğunu’ belirterek şu tespitlerde bulundu;
"30 yıldır dünyada çalışmadığım deniz kalmadı. Bu ortalıkta hoca diye konuşanların çoğunun doğru dürüst hiçbir bilimsel üretimi, projesi veya yayını yok.Sorunu bilimsel olarak tartışmanın çok uzağındayız. Oysa hidrologların, meteorologların, deniz biyologlarının ve başka birçok bilim dalından insanların bu konuda geniş bir tartışma ortamı oluşturarak en iyi kararı vermesi lazım. Hâlâ geç değil bunun için. En doğru yolu sadece bilimsel verilerle bulabiliriz."
"SU BÜTÇESİNDEKİ DEĞİŞİM BENİ KORKUTUYOR"
Projenin hayata geçmesi durumunda Marmara’nın su bütçesindeki değişimin kendisini korkuttuğunu aktaran Öztürk, “Marmara zaten yeterince kirli ve bu kirlilik kara kökenli arıtma eksikliğinden kaynaklanıyor. Marmara'nın bazıların söylediği gibi tamamen H2S kokacağını düşünmüyorum. Çünkü dikey karışım var. Bu konu atlanıyor. İkincisi ve en önemlisi ise Marmara'ya Ege Denizi'nden gelen yüksek oksijenli alt tabaka suları can veriyor. Marmara 7 bin yıldır böyle. Yani Marmara tamamen ölmez” dedi.
"DENGE ALTÜST OLABİLİR"
Ege Denizi'nden alt akıntıyla giren suyun Marmara Denizi’ni kurtardığı bilgisini veren Öztürk şunları kaydetti: "Karadeniz ve Marmara arasındaki ortalama 30-40 cm seviye farkı ile İstanbul Boğazı iki yönlü akımları, sık sık ekstremlere kayabilen dinamik bir dengededir. 25 m derinlikteki geniş bir kanalla bu iki denizi birbirine bağlarsanız, gerçek boğazdaki gibi iki yönlü fakat maksimum değişime uymayan bir rejim tesis edilecek, iki yönlü akımlar her iki boğazda da azalır, önceki seviye farkı korunamayarak, denge altüst olabilir."
"DOĞAYLA OYNAMANIN EVETİ HAYIRI OLUR MU?"
Kanal İstanbul ile ilgili referandum iddialarının gereksiz olduğunu savunan Öztürk, “Bir bölgenin su bütçesi veya rejimini değiştirmek için referandum yapılmaz. Referandum da ne oylanacak? Doğayla oynamanın eveti hayırı olur mu? Doğada kaybetmek kolay, geri almak ise zordur” şeklinde konuştu.
1 MİLYAR METREKÜPLÜK HAFRİYAT
Deniz Bilimleri Uzmanı Dr. Özgür Emek İnanmaz ise şu tespitlerde bulundu;
"Bakanlığın ÇED başvurusuna göre inşaat aşamasında 1 milyar 150 milyon metreküp hafriyat oluşacağı ve bunu kanalın Karadeniz çıkışına doğru sol sahilde kıyı dolgusunda kullanılacağı belirtilmiş. Bu miktarda bir dolgu bölgedeki mevcut kıyı ve denizel habitatların üstünü örtecektir.
"Türkiye'nin en önemli lüfer yatakları bu bölgededir. Bunun dışında kalkan, kum midyesi gibi diğer ekonomik türlerin yanı sıra ekolojik öneme sahip yüzlerce tür deniz canlısı hafriyatın döküleceği bölgede yaşamaktadır.
"Tuna nehrinin Karadeniz'e taşıdığı kirlilik yükü yapılacak kanal ile birlikte Küçükçekmece ve Marmara Denizi'ne kısa yoldan ulaşacaktır. Marmara Denizi'nin mevcut çevresel sorunları göz önüne alındığında bunlarda artış olacağını söylemek yanlış olmayacaktır.
"275 metre genişlikte olması planlanan yani Boğazdan (en dar yeri 760 m) çok daha dar olan kanalda olacak kazaların yerleşim yerlerine etkisi çok daha fazla olacaktır.
"Diğer bir durum Karadeniz ve Marmara Denizi arasında artacak olan su trafiğinin her iki ekosistemdeki türler üzerine olacak olan etkisidir.
"Süveyş Kanalı yoluyla Ege ve Marmara Denizlerine kadar gelmiş kimi zehirli olan yabancı türlerin (İndopasifik türler) Karadeniz'e daha kolay geçişi söz konusu olacaktır. Kanalın Batı Karadeniz'deki akıntı sistemine nasıl bir etki edeceği, bu akıntılara bağlı başta hamsi olmak üzere pek çok türün göçlerini nasıl etkileyeceği de bilinmemektedir."