BIST 100 9.654 DOLAR 34,64 EURO 36,35 ALTIN 2.920,67
7° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Bekir Ağırdır: Artık Türk seçmeninin tavrını aşk değil, nefret belirliyor

Bekir Ağırdır: Artık Türk seçmeninin tavrını aşk değil, nefret belirliyor

Gazeteci Ayşe Arman, KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır ile konuştu. Arman'ın kendi internet sitesinde yayınladığı röportajda Ağırdır, "Artık Türk seçmeninin tavrını aşk değil, nefret belirliyor" dedi. 

"Olmasını arzuladığımızı değil, sayıların bize ne söylediğini kamuoyuna söylüyoruz. Zerre kadar çekincemiz yok" diyen Ağırdır, insanların kanaatlerinin değişip değişmeyeceğine " Türkiye insanı, bir marka ya da kişi hakkında güvenini, kişisel “temas”la üretiyor, duyduklarıyla değil... ...Samimi ve sahici misiniz? Adil misiniz? Vizyoner misiniz? Yani insanlarla yan yana ve onların içinden biri gibi olabiliyor musunuz? İşte o güven ve temas oluştuysa, siz nereye isterseniz, oraya geliyorlar…" diye konuştu.

Ağırdır, Arman'ın "Neden bu toplumu anlamaya çalışıyorsunuz" sorusuna şu cevabı verdi:

"Kişisel sebebini söyleyeyim: 12 Eylül’den sonra, 90’larda bu ülke zıpladı… Her açıdan… Ekonomik olarak da… Her şey farklıydı… Gazeteler de farklıydı. Zihinler de farklıydı. Hepimizin her şeyi merak ettiği bir zaman dilimiydi… Tenis oynamayı da caz kulübüne gitmeyi de merak ediyorduk… Açıktık her şeye. Ama ne var ki, o dönem, Türkiye, siyaseten yönetilemedi. Ve tıkandı! 92’den itibaren biz, bir grup arkadaş, “Neler oluyor? Ne yapmamız lazım?” diye çok kafa yorduk. Yeniden bir üniversite okur gibi düşünmeye, tartışmaya ağırlık verdik. Haftanın iki günü, doktora öğrencileri gibi çalıştık. Hatırlayacaksınız, 93’le 2002 arasında bu ülkede, her seçimde, başka bir parti birinci oldu. Neden? Çünkü toplum, o büyük dönüşüm sırasında, kendisine önderlik ve kılavuzluk edecek bir vizyoner mi diyelim, deniz feneri mi diyelim, birini bekledi ama onu bulamadı… Ve hepimizin aklı karıştı. Bir yandan da dünyada küreselleşme, bilgi toplumuna geçme, bilgisayarlarla başka bir hayat geçme başlamıştı. Ama bize… Gele gele, 28 Şubat, 99 Marmara Depremi, 2000 ve 2001 ekonomik krizleri geldi. O 4 yıl, bütün toplum, ben de dahil, “Ulan, ne oluyor?! Başımıza ne geliyor? Ortada ne devlet var ne mekanizma ne siyasi önderler!” dedik. Durmadan olan biteni anlamaya çalışıyor, sorular soruyorduk. İşte tam bu noktada, Tarhan Erdem dedi ki, “Ya sen sürekli bu değişimi anlamaya çalışıyorsun. Hadi gel, KONDA’da bunun peşine düşelim…” KONDA’nın vücut bulması biraz böyle. Herkes, siyasi araştırma tarafını bilir ama siyasi araştırmalar, bizim toplam faaliyetimizin sadece yüzde 5’i. Biz, üniversitelerin bile geride kaldığı bir durumda pek çok alanda araştırma yapıyoruz. Mesela Türk insanı üzüntüsünü nasıl yaşar? Kimler duaya vurur, kimler içkiye sarar? Ya da Türk insanı, sorun dediği şeyi nasıl çözer? Kimler konuşur, kimler kavga eder, kimler mahkemeye gider? Daha pek çok şey sayabilirim… Türkiye’de ensest hariç aklınıza gelen bütün konularda araştırmamız var. LGBTİ meselesi dahil… Dolayısıyla biz; şirketlere, markalara, siyasetçilere, kısacası herkese, bu toplumdaki dalgalanmaları anlatmaya çalışıyoruz. Biz mesela, Digitürk’ü kimler izliyor diye araştırma yapmayız. Ama bu toplumun futbolla ilişkisi ya da televizyonla ilişkisi üzerine kültürel araştırma yapıyoruz. Sebebi de ağırlıklı olarak, kendi merakımız…"