Alper Erarslan, 2018 yılında aleni olmayan bir ortamda konuşurken konuşması kaydedildi. Ses kaydı Erarslan’ın şüpheli olarak soruşturulduğu dosyaya eklendi.
Alper Erarslan, borç ilişkisiyle ilgili konuşmasının planlı bir şekilde, kasıtlı hareket edilerek kayıt alındığını savunarak İstanbul Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Dilekçesinde kişiler arasındaki konuşmanın dinlendiğini M.R.A. tarafından rızası dışında kayda alındığını ileri sürerek kişi hakkında kamu davası açılması talebinde bulundu.
Başsavcılık ise ses kayıtlarının Alper Erarslan tarafından işlendiği iddia edilen suçlara ilişkin olarak delil sunma saikiyle hareket edildiği kanaatine vardı. Erarslan’ın özel hayat alanına daihl olan ve özel hayatının gizliliğini ihlal eden bir hususun konuşulmadığını belirterek kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Alper Erarslan, itiraz dilekçesinde; ses kaydının aidiyetinin araştırılmadığını, ses kaydında kesinti ya da montaj olup olmadığına ilişkin tespit yapılmadığını, kendisinin ve ses kaydında isimleri geçen kişilerin ifadelerinin alınmadığını ileri sürdü. İtaraz İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği tarafından reddedildi.
Alper Erarslan bu aşamada konuyu bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.
KİŞİSEL VERİLERİNE SALDIRI
Yüksek Mahkeme şu tespit ve değerlendirmelerde bulundu:
Başvurucunun gizliliğinin korunacağı konusundaki haklı beklentisine dayalı olarak aleni olmayan bir ortamda diğer kişilerle yaptığı konuşmalarının onun rızasına aykırı şekilde kayıt altına alınmasının ve söz konusu ses içeriğinin yine onun rızasına aykırı olarak kullanılmasının özel hayatı kapsamında olan kişisel verilerine saldırı teşkil ettiği ve saldırının anılan hukuki değerler üzerindeki etkilerinin ağır olduğu açıktır.
Mevcut yasal düzenlemelerde, özel hayat alanının parçası olan ve hukuken koruma altında olması gereken kişisel veriler gibi değerlere saldırı teşkil eden eylemler çeşitli tiplerde suç olarak kabul edilmiş ve yaptırımlara bağlanmıştır.
Başsavcılık, başvurucunun rızasına aykırı olarak elde edilen ve kullanılan ses kaydının alınma usulünün başvurucunun temel haklarının korunması konusundaki haklı beklentisine aykırı olmadığına ilişkin olarak ikna edici bir yaklaşım ortaya koyamamıştır.
Zira kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararda, ses kaydını elde eden kişilerin meşru bir amacının bulunduğu ve suç kastının mevcut olmadığı ifade edilmiş ise de başvurucunun rızasına aykırı şekilde gerçekleştirilen söz konusu eylemlerin onun kişisel verilerini ve özel hayat alanını ne suretle etkilediği hususunda herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
“DELİL ELDE ETME AMACINA KESİN ÜSTÜNLÜK VEREN YAKLAŞIM”
Delil elde etme amacına kesin şekilde üstünlük veren türden bir yaklaşımın kategorik olarak böylesi saldırıların hukuk karşısında himaye edilmesine neden olacağı ve anayasal düzeyde teminat altında olan kişisel verileri ve özel hayat alanını korumasız bırakacağı değerlendirilmektedir.
Bu hususlarla beraber ses kaydında kesinti ya da ekleme işlemlerinin yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi konusunda başvurucunun taleplerinin karşılanmaması, ses kaydının planlı şekilde yapıldığı iddiasına ilişkin olarak ismi geçen ilgili diğer kişilerin bilgisine başvurulmaması soruşturmanın açıklığını temin etmemekte; soruşturma sürecinde başvurucunun usule ilişkin güvencelerden yeterli şekilde yararlandırılmadığını göstermektedir.
HÜKÜM: SES KAYDI HUKUKA AYKIRI
Anayasa Mahkemesi inceleme sonunda Alper Erarslan’ı haklı bularak şu hükmü kurdu:
Kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
Kararın bir örneğinin kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.