CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, dün Amasra'nın Kaleşah mahallesinde, 14 Ekim'de Türkiye Taşkömürü Kurumu'na (TTK) ait maden ocağında yaşanan grizu patlaması sonucu yaşamını yitiren madencilerin ailelerini ziyaret etti.
Nazlıaka ve beraberindeki heyet, ilk olarak madenci Yener Saygın'ın anne ve babasının evine giderek başsağlığı dileklerini iletti. Saygın'ın ablası, annesinin üzüntüden tansiyonun çıktığını ve bu nedenle sağlık ocağında olduğunu belirterek Nazlıaka'ya şunları söyledi:
“BABAMA, ‘KARDEŞİMİN CENAZESİNİ NASIL GÖTÜRECEĞİZ’ DEDİK”
“Elim ayağımdı benim, şimdi tek kaldım diyorum. Sadece kardeşim adına üzülmüyorum; 41 can, hepsi benim kardeşim. 500 kişiyi etkiledi bu olay. Birçok söylenen var. Gündüz vardiyası erken çıkartılmış; doğru mudur, değil midir? Tehlikesi vardıysa bunlar niye içeri salındı? Bilmiyoruz ne vardı ne yoktu, ihmal var mıydı?
Hepsine bakacağız, araştıracağız. Biz, takipçisi olacağız sonuna kadar. Hiçbir zaman içimiz soğumayacak ama yetkili, sorumlu kim varsa bu belki 5, 6, 10 sene sürecek, arkasını bırakmak istemiyoruz. Biz yandık, başkaları olmasın.
Soma'da yandık, bittik hep dedik. Ben, kendi kardeşim için hiçbir zaman düşünmemiştim. Koşa koşa hastaneye nasıl gittik, o saatler nasıl geçti, sabah nasıl oldu… Çok acı bir şeydi. Sabah her şey bittiği zaman en acısı biz, babama, ‘Kardeşimin cenazesini nasıl götüreceğiz' dedik.
“BURADAKİ FAKİR KÖY ÇOCUKLARI YER ALTINDA GÜNEŞE, EĞLENCEYE HASRET”
Babam maden emeklisi olduğu için bizim çocukluğumuz ambulans sesiyle geçiyordu. Biz, ambulans olunca koşa koşa giderdik babamın vardiyasına; ‘kimmiş, oymuş, buymuş', geri giderdik. Babamın vardiyası değilse umursamazdık.
O yüzden biz kardeşimin girmesini asla istemedik. O da mecbur kaldığı için… Maalesef buranın coğrafyası, kaderi böyle. Millet buraya gezmeye eğlenmeye gelirken, yer üstünde yazları çok güzel geçirirken bizim buradaki fakir köy çocukları yer altında güneşe, eğlenceye hasret.
Yaralı çıkanlar var, sağlam olanlar var; belki 15-20 gün, 3 ay, 6 ay sonra aynı yere tekrar gidecek. Ben, onlara üzülüyorum. Belki alım olacak, işçi alınacak; onun eşi, dostu, kardeşi… Bu coğrafyanın kaderi bu, mecbur. O gece her ambulansın önüne atladık, kardeşim hangisinde diye.
“7 GÜN OLDU SENDİKA BİR KEZ GELMEDİ”
Şu an sendikayı kapımızda göremedik daha, zaten gelmesin de. Madenci Anıtı'na Rus gemisi çelenk bırakıyor, bizi en çok yaralayan da bu saatten sonra… Hadi köyleri anlıyoruz uzaktır ama Amasra'dan burası, buradaki ev, 7 günde gelinmez mi? Gelmesinler, istemiyoruz zaten o ayrı bir şey. Sendika bizim gözümüzde daha farklıydı ama artık başka.”
Kendisi de madencilikten emekli olan Saygın'ın babası, oğlunun eceliyle ölmediğini vurgulayarak şöyle konuştu:
“BENİM UŞAĞIM KATLİAMLA GİTTİ, YANİ BU ECEL ÖLÜMÜ DEĞİL”
“Çocuğum katliamla öldü, kaza değil. Amasra mevkiinde, köyleri falan, bir günde 10 kişi ölür en fazla, yaşlılar falan. Burada 41 kişi öldü deyince katliam bu. Oradaki adam, torpille Ankara'dan, İstanbul'dan bir yerden geldi. 8-10 sene, o grizu ölçüm şeyleri var, orada çalışacak da ondan sonra oraya verilecek o adam. Bir şey görmemiş zengin çocuğu sen oraya ver…
Bilgisizlik ya. Çok arkadaş canlısıydı, çoluk çocuğunu düşünmemiş herhalde o anda, yolda gelirken onları kurtaracağım diye uğraşmış. Gaz maskesi istasyonuna arkadaşları maskeyi değiştirmeye gelmişler, o maskeyi değiştirmeye gelmemiş; omzuna, sırtına almış arkadaşını, götürsün diye uğraşmış.
Herkesten önce çıkabilirdi. Bir kızı var, 12 yaşında; ‘Bir kızım var, onu okuturum' dedi. Katliamla gitti ya. Sen tedbir alacaksın ki ocakta kaza olmayacak. Herkes vazifesini yapacak; mühendisi, çavuşu olsun. Yüzde 1 kaza olduğu zaman tehlike değil, yüzde 2 kaza olduğu zaman o ayaktan geri çekerlermiş.
Yüzde 3 veya 4 olduğu zaman mutlaka grizu patlarmış. Bu baca ağzından görünüyor yani, niye haber vermiyorsun? Benim uşağım katliamla gitti, yani bu ecel ölümü değil. Bir tek gece uykusunda unutuyorum oğlumu, hep gözüme geliyor, hiç aklımdan çıkacağını zannetmiyorum.”
Bir süre madencilik yaptığını anlatan abisi de kardeşinin madenci olmasını istemediklerini, ama hayat şartları yüzünden bu işe yöneldiğini belirterek şunları dile getirdi:
“O KORKTUĞUMUZ TELEFON EN SONUNDA GELDİ”
“Kader bizi bir şekilde bırakmadı. Bir şekilde o hep kaçtığımız, korktuğumuz telefon en sonunda geldi. Korkarız yani telefondan vakitsiz geldiği zaman. Dün de bir hukuk bürosuna vekaletimizi verdik. Birden fazla yere verilebilirse de veririz. Takipçisi olacağız, tarafıyız bu işin.”
“MÜCADELENİZDE HEP SİZİNLERLE BİRLİKTE OLACAĞIZ”
Aylin Nazlıaka da aileye, “Bunan sonraki süreçte de hep yanınızda olacağız, özellikle hukuk mücadelenizde hep sizlerle birlikte olacağız. Torununuzla ilgili olarak da artık o çocuklar bize emanet. Elimizden geleni yapacağız. Elbette onun babacığını getiremeyiz ama elimizden gelen desteği de vereceğiz” dedi.
Nazlıaka ve beraberindeki heyet, daha sonra madende yaşamını yitiren Öner Yıldız'ın evine giderek eşine taziye ziyaretinde bulundu. Yıldız'ın eşi, acısını tarif edemeyeceğini ifade ederek bundan sonra 2 çocuğu için ayakta kalacağını kaydetti. Yıldız'a söz verdiğini belirten eş şunları aktardı:
“ÇOCUKLARIM İÇİN AYAKTA DURACAĞIM”
“‘Bana bir şey olursa çocuklarımız için ayakta duracağına söz ver' demişti. Ona sözümü tutacağım. Çocuklarımın iyi bir eğitim alması için elimden geleni yapacağım. Şu anda ne yapacağımı bilmiyorum. Fatura nasıl ödenir, bozulan bir şey nasıl tamir edilir… Hep o ilgilenirdi. Çok büyük bir aşktı bizimki. Bir haftadır televizyonu açıp haber falan izlemiyorum, sadece onun fotoğraflarına bakıyorum.”
Nazlıaka ve beraberindeki heyet, daha sonra hayatını kaybeden madenciler için okutulan mevlitlere katıldı.