MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bugün partisinin Samsun mitinginde konuştu. Bahçeli, özetle şunları söyledi:
'BUGÜN KARŞIMIZDAKİ ŞARTLAR, 1919 TARİHİNDEKİ KÜRESEL DAYATMALARLA AZ YA DA ÇOK BENZERLİKLER TAŞIMAKTADIR'
Bugün karşımızdaki şartlar, 1919 tarihindeki küresel dayatmalarla az ya da çok benzerlikler taşımaktadır. Türk milleti Lozan öncesine döndürülmek, Sevr şartları birer birer önümüze getirilmek istenmektedir. Dışarıda taviz, teslimiyet, tutarsızlık ve ilkesizlik türbülansına kapılan, içerde ise yalan, talan, yağma, istismar ve inkar politikalarına bel bağlayan muhalefet partileri ve onların medyaya, iş dünyasına, akademi hayatına, sivil toplum kuruluşlarına kadar uzanmış ayakları, Türkiye’nin karşı cephesinde toplanmışlardır. Ancak milli ilerleyişimizi durdurmaya da takatleri yetmeyecektir.
Lider ülke Türkiye hedefinin nişanesi olan Türk ve Türkiye Yüzyılı vizyonu, yayından çıkmış ok gibidir, menziline doğru süratle ilerlemektedir. 2023 yılında yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerine az bir süre kala, zillet ittifakının adayı hâlâ ortada yoktur. ‘Kazanacak aday’ polemiği, zillet partilerini birbirine düşürmüştür. Bu yıl içinde, sırayla kurdukları eğri bacaklı masalarda 8 kez toplanmışlar, velakin bir arpa boyu mesafe alamamışlardır. Elbette bu husus, kendilerinin bileceği bir konudur. Esasen içine düştükleri buhranın bizi alakadar eden veya edecek bir tarafı da yoktur. Ancak Türkiye’mizin istikbalini risk ve tehlikeye atacak sakıncalı ilişkileri, sarsak irtibatları ve sancılı ünsiyetleri olduğundan dolayı zillet ittifakının kundura derisinden yapılmış maskesini indirmek de bizim için milli bir görevdir.
'TEK SÖYLEDİKLERİ, GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM’E GERİ DÖNME PLANLARIDIR'
Tek bildikleri, tek söyledikleri, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geri dönme planlarıdır. Bunun dışında ne bir projeden ne takdire layık bir hedeften ne de sadra şifa politik ve ekonomik bir tekliften bahsettiklerini duyan, gören, şahit olan çıkmamıştır.
6 artı 1 formatında kurulmuş masada, vatan ve millet sevgisinin kırıntısı yoktur. Gelecekle ilgili en küçük hazırlıkları söz konusu değildir. Her birisinin gizli ajandası, bununla mündemiç farklı cumhurbaşkanı adayları vardır ve karşımızdadır. Birbiriyle anlaşamayan, birbiriyle çatışıp çelişen, birbirinin kuyusunu kazıp masadan kalkmak için fırsat kollayan partilerin ortak akla sahip olduğunu ileri sürmek, temelsiz bir uydurmadır.
Böylesi kriz ve karmaşaya sapmış ucube zihniyetlere Türkiye’nin emaneti düşünülemeyecektir. Sadece yapılanı yıkmak, eskiyi tekrar inşa etmek amacıyla bir araya gelmiş, çıkarları dışında hiçbir şeyi gözetmeyen partilere güven duyulur mu? İtibar edilir mi? Ruhsat verilir mi? Tamam denir mi? Zillet ittifakı kukladır, kuklacı ise Türkiye düşmanlarıdır. Zillet ittifakı, milletin hassas değerleri ile oynayarak, devletin temel kurumları ile çatışarak çıkmaz bir siyaset yolunu seçmiştir.
En başta CHP, çok tehlikeli, sonuçları ağır olacak bir yanlışın içine sürüklenmiştir. Zillet ittifakı karanlık bir projedir, proje sahibi ise her fırsatta Türkiye’ye saldıran yerli ve yabancı mihraklardan teşekkül etmiş yıkım lobisidir. Cumhur İttifakı’na ‘kumar masası’ diyenlerin aklına ve ahlakına şaşarım. Çünkü asıl kumar masası, asıl ihanet masası bellidir. 6 artı 1 sayıda partinin oturduğu masayı altından üstüne inceleyen herkes, neyin ne olduğunu, hangi emellerin havi olup hâkimiyet kurduğunu çok açık görecektir. Türkiye Cumhuriyeti masada kurulmadı, zulmet faillerinin ayaklarına tutunduğu masaya da bırakılmayacaktır.
Tezgâh altı siyasi ilişkilerle milli geleceğimize ipotek koymayı heves edenlerin, bu heveslerini kursaklarında bırakmaya söz verdik, yemin ettik. Onlar, varsın birbiriyle oynayıp günbegün oyalanıp dursunlar. Cumhurbaşkanı adayı o mu olsun, bu mu olsun diye masalara yüz sürsünler. Keyifleri yetene kadar yedi düvelle güç birliği yapsınlar. Cumhur İttifakı, tarihine bakacak, hizmetine bakacak, çalışmaya bakacak, milletine bakacak, ülkesine bakacak, büyük işler başarmaya bakacak; küresel güç Türkiye’nin mimarbaşılığı nasıl olurmuş cümle aleme ispatlayacaktır.
'CUMHUR İTTİFAKI OLARAK BERABERLİĞİMİZİ SONUNA KADAR KORUYACAĞIZ'
Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümünü cumhurun zaferiyle taçlandırmanın gayesindeyiz. Bu haklı ve tarihi mücadelemizde yol haritamız bellidir. Türk ve Türkiye yüzyılına milli birlik ve kardeşlik şuuruyla ulaşmanın azmindeyiz. 2023 yılında yapılacak cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçimlerini, Türk milletinin karar anı, Türk tarihinin yol ağzı, Cumhuriyet’in yeni yüzyılla demokratik sözleşmesi olarak değerlendiriyoruz. Seçimlere giden süreçte adayımız belli, kararımız nettir. Karar verdik, mutlaka tatbik ve takip edeceğiz. Cumhur İttifakı olarak, beraberliğimizi sonuna kadar koruyacağız. Hiçbir gevşemeye, suizanna, gönül kırgınlığına müsaade etmeyeceğiz.
Seçime kadar değil Türkiye yüzyılının çatısını el birliğiyle öresiye kadar, aziz milletimizi medeniyetler ve milletler mücadelesinde üst lige taşıyana kadar biriz, diriyiz, birlikte cumhurun ruh kökü, Cumhuriyet’in sarsılmaz güvencesiyiz. Diyorum ki Cumhur İttifakı, Türkiye’dir. Cumhur İttifakı; pazarlıksız, aracısız, hesapsız, hilafsız, hilesiz vatan türbedarı, Türk milletinin has bahçesidir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin ve Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı da Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.
'BİRİNCİ HEDEFİMİZ, SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZIN ÇOK YÜKSEK BİR OY ORANIYLA SEÇİLMESİ'
Birinci hedefimiz, Sayın Cumhurbaşkanımızın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ikinci döneminde de çok yüksek bir oy oranıyla seçilmesi, başarılı çalışmalarına ara vermeden devam etmesidir. İkinci hedefimiz, Milliyetçi Hareket Partisi’nin milletvekili sayısıyla siyasal destek seviyesini en çoklaştırmak, yıllardır layık olduğumuz hakkımızı milli iradenin oluruyla almaktır. Nihai arzumuz, Cumhur İttifakı’nın TBMM’de çok güçlü bir temsil imkanına kavuşmasıdır.
Türkiye’mize geniş katılımlı, kapsayıcı, demokratik nitelikli, milletimizin özlemlerini yansıtan, devlet ve millet dengesini titizlikle kuran bir anayasa kazandırabilmek için Cumhur İttifakı olarak TBMM’de nitelikli çoğunluğa ulaşmamız mecburiyet, parlak bir gelecek için de mükellefiyettir. Bunu birlikte yapacağız, elbette başaracağız.
'TÜRKİYE, ARADIĞI DEMOKRATİK ENERJİYİ BU YENİ SİSTEMDE BULMUŞTUR'
Türkiye, aradığı demokratik enerjiyi bu yeni sistemde bulmuştur. Türk milleti tarihiyle, kültürüyle, kimliğiyle, sosyolojisiyle uyumlu muazzam bir yönetim sistemini tercih etmiş; Türkiye Cumhuriyeti geçmişle geleceği buluşturan dinamik bir kulvara geçmiştir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne ‘tek adam yönetimi’ diyenler yalancıdır, yozlaşmanın çukurundadır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne ‘istibdat, şahsım rejimi’ diyenler; utanmadan, sıkılmadan diktatörlük lekesi sürenler, on numara müfteridir. Türkiye, siyasi müflislerin havsalasının dahi alamayacağı bir seviyeye Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle tırmanmıştır.
Bu hükümet modelinin dünyada hiçbir yönetim sistemine benzemediğini ileri sürenlere, 1921’de aynı minvalde eleştirilere maruz kalan Gazi Mustafa Kemal’in sözüyle cevap veriyorum: ‘Biz, bize benziyoruz. Biz, kendi benliğimiz içinde ve kendi mizaç ve tabiatımızla terakki ediyoruz ve edeceğiz inşallah.’ Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni hazırlayan Cumhur İttifakı, kabul edip onaylayan aziz Türk milletidir. Millet ne diyorsa boynumuzun kıldan incedir. Milletin seçimini karalayanlar, demokrasiyi ağızlarına alamaz, adaleti diline dolayamaz, ahlaktan da bahis açamaz.
'CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ’YLE ÜLKEMİZ DIŞ POLİTİKADA ALTIN YILLARINI YAŞAMAYA BAŞLAMIŞTIR'
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle birlikte ülkemiz, dış politikada altın yıllarını yaşamaya başlamıştır. Siyasi ve ekonomik ablukalara cesurca karşı durulmuştur. Orta Doğu’da, Uzak Doğu’da, Kafkaslar’da, Orta Asya’da, Afrika’da, Balkanlar’da, Ege ve Doğu Akdeniz’de söz geçiren, söz dinleten, egemenlik haklarından bir milim taviz vermeyen bir Türkiye gerçeği ortaya çıkmıştır. Otobanlar, kara ve demir yolları, havalimanları, köprüler, tüneller, tüp geçitler yapılmış; ülkemiz dev bir şantiyeye dönüşmüştür. Dünyayı mahvı perişan eden salgınla en tesirli mücadeleyi Türkiye yapmış, insan onuru, insan ve toplum sağlığı esas alınmıştır. Dar ve sabit gelirli insanlarımızın enflasyon canavarına ezdirilmemesi amacıyla transfer harcamaları, mali ve sosyal destekler artan ölçeklerde sağlanmıştır.
Türkiye’de hiç kimse aç ve açıkta bırakılmamıştır. Türk Devletleri Teşkilatı kurularak Türk Birliği’nin ümitleri yeşermiştir. Kızılelma ülküsü etrafında tam bir kucaklaşma yaşanmıştır. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşta iki tarafla aynı anda görüşen, barışın ve kalıcı çözümün müdafisi tek ülke, Türkiye olmuştur. İstanbul Anlaşması’yla Karadeniz Tahıl Koridoru açılmış, mağdur ve mazlum toplumlara el uzatılmış, vicdan seferberliğine köprü inşa edilmiştir.
Kıbrıs Türklüğünü dünyaya anlatan, tanınması için geceyi gündüze katan, KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’nın gözlemci üyesi olmasına ortam hazırlayan, Karabağ’ın azatlık mücadelesinde Azerbaycan’la kol kola giren bir Türkiye, hepimizin haklı gururu haline gelmiştir.
'MAALESEF EKONOMİDE AYAK OYUNLARI HİÇ BİTMEMİŞTİR'
Maalesef ekonomide ayak oyunları hiç bitmemiştir. Küresel tefecilerin tertiplerinde bir azalma görülmemiştir. Türkiye’nin faiz, kur ve enflasyon sacayağında yıkımını düşleyenlerin, yönetilemeyen bir ülke olmasının hesabını yapanların, sokakları karıştırmak suretiyle demokrasi dışı arayışları teşvik edenlerin alçakça kurgularında bir gerileme yaşanmamış, bilakis bir artış gözlenmiştir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle alayına birden aşılmaz bir sur çekilmiş, bütün oyunlar bozulmuştur.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun 18 Kasım 2022 tarihinde sosyal medya hesabından yaptığı İstanbul Borsası’nın itibarına gölge düşürme, manipülasyon yapma teşebbüsü, tek kelimeyle ahlaksızlıktır. Son bir yıldır rekor üstüne rekor kıran İstanbul Borsası, Kılıçdaroğlu’nun uykularını kaçırmaktadır. Yatırımcılara ‘Borsa’ya girmeyin’ çağrısı yapan Kılıçdaroğlu, gavurun kılıcını sallayan, Türkiye’nin güvenirliğini ve imajını sakatlamaya çalışan milli güvenlik sorunudur. Türk şirketlerinin değerini düşürmek için tezvirat borsası işleten, buna karşılık İstanbul Borsası’nın yükselişinden dolayı çılgına dönen Kılıçdaroğlu’nun yolu, namertlik yoludur.
Samsun’dan diyorum ki bu Kılıçdaroğlu tasfiye memurudur, taşeron siyasetçidir; CHP, Aziz Atatürk’ün ilkeleri ve Türkiye tehdit altındadır. Bu zillet zihniyeti ne söylerse söylesin, hangi iftiradan medet umarsa umsun, bugün devlet çok daha güçlü, millet çok daha umutlu, gelecek çok daha aydınlıktır. Bilhassa terörle mücadelede çok önemli kazanımlar elde edilmiş, bölücü terör örgütünün ve diğer kanlı yedeklerinin beli kırılmıştır. Fakat terörizmi besleyip palazlandıran dost görünümlü şaibeli ülkeler, Türkiye’nin önünü kesmek, güvenliğimizi ve huzurumuzu sabote etmek için kiralık katil kullanmaktadır.
13 Kasım’da İstanbul Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde yaşanan hunhar saldırı, Türkiye düşmanlarının faal olduklarının şüpheye yer bırakmayacak en son kanıtıdır. Gerek İstiklal Caddesi’nde gerekse de terörle mücadele esnasında şehit düşen tüm vatan evlatlarına bir kez daha Allah’tan rahmetler niyaz ediyor, tedavi altında bulunan kardeşlerimize şifalar diliyorum. Dün gece yarısı başarıyla icra edilen Pençe-Kılıç Hava Harekatı’yla teröristlerin saklandıkları barınak, sığınak, mağara ve inleri isabetle vurulmuş ve hamdolsun kullanılamaz hale getirilmiştir. Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’mizi tüm gücümüzle destekliyor, gazaları ve mücadeleleri hayırlı olsun diyor, en alt rütbeden en üst rütbeye kadar hepsini birden tebrik ediyor, başarılar diliyorum.
İstiklal Caddesi’nde bomba patlatan katil her şeyi bir bir açıklarken hâlâ CHP’sinden İP’ine kadar malum partilerin yöneticileri, sözde somut delil peşindedir, kanlı saldırıyı örtbas etmenin amacındadır. Terörist ‘YPG’ye katıldım, ben teröristim’ itirafını yaparken zillet partileri, ağız birliği etmişçesine ‘Hayır, kuşku var’ diyerek suyu bulandırma yarışındadır. CHP’nin bir grup başkanvekili, ‘Teröristin hangi örgüte mensup olduğu muamma’ sözlerini ağzından kurşun gibi çıkarmıştır. İP’in bir genel başkan yardımcısı da ‘Terörist taşıdığı pakette ne olduğunu bilmiyor olabilir’ iddiasını küstahça ifade etmiştir.
Zillet ittifakı, HDP’yi ürkütmemek, PKK/YPG’yi gücendirmemek, üstelik cinayetleri maskelemek için milletimize ve şehitlerimize adeta hakaret kuyruğuna girip zehir saçmayı siyaset zannedecek bir sefalete savrulmuştur. Devletin değil terör örgütünün açıklamasına itibar edecek kadar alçalmışlardır. Teröriste ‘terörist’ diyemeyen kim varsa bizim gözümüzde teröristin eylem ve fikir yoldaşıdır.
Acılarımızı paylaşmak yerine nifak kusanların, devleti ve hükümeti töhmet altında bırakanların dili terör dilidir, propagandası terör propagandasıdır; bunların iki dünyada da yatacak ve sığınacak yerleri yoktur. Karşımızdaki tablo zillettir, rezalettir, hezimettir, hıyanettir, aleni suç ortaklığıdır.
'HERKESİ TÜRKİYE VE TÜRK MİLLETİ ORTAK PAYDASINDA BULUŞMAYA ÇAĞIRIYORUM'
Milletimin her ferdini Cumhur İttifakı’nın ahlaklı mücadelesine davet ediyorum. Herkesi Türkiye ve Türk milleti ortak paydasında buluşmaya çağırıyorum. Bizim çağrımız; halkın, haklının ve hakkı yenmiş gariplerin çağrısıdır. ‘Bu millet, bu vatan, bu bayrak benim’ diyen her kardeşimle yolumuz birdir. Bizim için hiçbir siyasi hedef ve proje, Türkiye’nin egemen devlet vasfından, Türk milletinin var oluşundan, insanımızın huzur ve refah gayesinden daha önemli ve öncelikli değildir. Biz; hainlere, eşkıyalara, canilere, sömürgecilere karşı helalin, şühedanın, gazilerimizin ve milletimizin yanındayız. Biz, tek devletin, tek milletin, tek bayrağın, tek vatanın tarafındayız. Biz, bağımsız ve güçlü Türkiye’den, büyük Türk milletinden tarafız.