Cumhuriyetin kurulduğu ilk günlerin değişim sancılarını merkezine alan oyunda yazarın son Osmanlı nazırı olan dedesinin hayat hikayesi ele alınıyor. Arka planda ise dönemin olayları ve bir çağın değişiminde yaşanan acılar, umutlar, belirsizlikler ve kuşak çatışmaları anlatılıyor. Usta oyuncu Nevra Serezli ve Aziz Sarvan’ın yanı sıra Leyla Feray, Meral Asiltürk, Fatih Gülnar, Zeynep Sevi Yılmaz, Alişan Özkan, Gizemnur Topaloğlu ve Gizem Çayhanoğlu’nun rol aldığı oyun geçtiğimiz günlerde yazar Ayşe Kulin’in de katılımıyla 10. kez izleyiciyle buluştu. Oyunda rol alan usta oyuncu Aziz Sarvan ve Meral Asiltürk ile bir araya gelerek merak ettiklerimizi sorduk.
Geçtiğimiz günlerde Ayşe Kulin’in de katılımıyla 10. kez izleyiciyle buluştunuz. Oynadığınız oyunun nasıl ilerlediği ve nasıl gittiği üzerine konuşacağız. Ancak ben ilk olarak hikayenin başına dönmek istiyorum. Çok yeni ve taze bir oyun. Oyunun prova süreci nasıl geçti?
Aziz Sarvan: Öncelikle benim için prova süreci Şehir Tiyatroları'nın dışında bir proje olduğu için önemliydi. Ayrıca Nevra Serezli gibi bir ustayla aynı sahneye çıkacak olmak ayrı bir heyecan katıyordu provaya. O heyecan beraberinde yaratıcılığı da getirdi tabii ki. Böyle bir projede kılı kırk yararak çalışmak zorunda bir oyuncu. Bu nedenle de çok keyifliydi.
Meral Asiltürk: Geçtiğimiz günlerde 10.oyunumuzu oynadık ama bizim için en heyecanlı oyundu. Çünkü oyunumuz Ayşe Kulin’in Veda romanından uyarlandı ve dün ilk defa Ayşe Kulin oyunumuzu izlemeye geldi ve onun gerçek yaşanmış bir hikayesi ve ailesinden insanları canlandırdığımız için biz acaba onun hayalindeki oldu mu diye düşündük o yüzden çok heyecanlandık. O da izlerken ne güzel ailemi gördüm diye bize geri bildirimde bulundu. Bu bizim için çok özeldi. Bunun prova süreci yaklaşık bir yıla dayanıyor, çok ince eleyip sık dokuduk ve gerçek bir hikayeden uyarlanıyor olması ayrıca bir hassasiyet gerektiriyor ve tarihsel bir olaylar diziliminden bahsedildiği için de burada bir hata yapmamak gerekiyor. Bunun için de bir sürü oyunculuk provası, teknik provalar, dekor kostüm kısacası bunların hepsi etkili ama gerçek bir tarihten uyarlandığı için ekstradan buna kafamızı yorduk.
Veda çok etkileyici bir roman ve böyle romanların sahneye uyarlanması hem cesaret hem de risk taşıyor. Bir oyuncu olarak bu süreci nasıl yönettiniz?
Aziz Sarvan: Risk her oyun için geçerlidir. Ama Cumhuriyetin 100.yılında Ayşe Kulin'in Cumhuriyet’in kuruluşuna tanıklık ettiği romanı ayrı bir önem taşıyor. Bambaşka bir sorumluluk yüklüyor oyuncunun sırtına. Bir de oynadığım Ahmet Reşat rolü Ayşe Kulin'in dedesi olunca siz düşünün o sorumluluğu. Yönetmenimiz Nedim Saban'ın usta işi oyunlaştırması ve yönlendirmesi işimi çok kolaylaştırdı.
Meral Asiltürk: Benim rolümün şöyle bir zorluğu var: Behice karakterini canlandırıyorum.Son Osmanlı nazırının eşi. Çok derin bir karakter belki de en zor karakteri hepimizin ortak kanıya vardığı durum bu. Çünkü çok fazla iniş çıkışları var, iç duygusu ve iç aksiyonu çok fazla. Bir de Ayşe Kulin’in büyük nenesi. Biz onu ziyaret ettiğimizde bu role hazırlanırken Behice’den çok fazla doneler vermişti çünkü Behice, Ayşe Kulin orta okula giderken hala hayattaymış ve benim aslında yarattığım karakterle ya da Nedim Saban’ın uyarlayıp yazdığı romandaki karakterle fazla örtüşmüyor. Ayşe Kulin’den dinlediğimizde Behice daha sert, daha kuralları olan, çocuklarla çok fazla ilişki kurmayan bir karakter ama benim oyuncu dinamiği olarak Meral olarak da hiç içimde olmayan yerde. Zaten beni bu durum çok zorladı, böyle tarihsel kahramanları canlandırmakta oyuncu olarak her zaman benim fobimdir. Fakat aldığım geri bildirimlerden bana verilen rolü hakkıyla yaptığımı düşünüyorum. Özellikle role hazırlanırken Ayşe Kulin’in verdiği o doneler elbette rolüme çok büyük katkı sağladı.
Veda 1920’li yıllarda geçen bir roman. Geçmişe dönük nasıl bir çalışma ve araştırma gerçekleştirdiniz?
Aziz Sarvan: Tabii önce oyunu okudum. Sonra romanı. Romanı okuduktan sonra küçük dokunuşlar gerekti. Bunları da dönemin toplu durumunu -zaten bildiğim dönemdi- göz önünde tutarak çalıştım. Cumhuriyetin kuruluşuna giden bir yolda ilerlediği için oyun çalışma çok daha istekli oldu.
Meral Asiltürk: Dramaturgumuz vardı Sevgili Feyza. O bize çok ışık tuttu, onun için fazla düşünmedik. Bu daha fazla yönetmen ve dramaturgun işi. O bize taze bir şekilde getirdi fakat kelime kelime çalışırken biz de geçmişe dönüp baktığımızda oyuncu olarak İstanbul’da kadınlar ne durumda nasıl jest ve mimikleri var, kostüm olarak neler giyiyorlar, onların toplumdaki yeri ne kadar. Tabi ki bu bizim role hazırlanmamızdan sahne üzerindeki hareketlerimize kadar baya ışık tutan bir durum olması gerekiyordu. Öyle araştırmalar yaptık genelde kadın üzerine. Örneğin Osmanlı da kadın, Osmanlı biterken o cumhuriyet döneminde İstanbul işgal altındayken erkekler hep sokakta, kadınlar hep evde ve gerçekten de dünyadan bir haber küçücük dünyalarında bir hayat yaşıyorlar. Bunları araştırdık.
Oyunun konusundan bahseder misiniz?
Aziz Sarvan: Osmanlı'nın artık iflas ettiği son günlerini yaşadığı o işgal yıllarında Osmanlı ile Anadolu'daki hürriyet isteyen halk hareketi arasına sıkışmış bir ailenin yaşadıkları.
Meral Asiltürk: Konusu Osmanlıdaki son Osmanlı Nazırı yani maliye bakanı . Aslında Ahmet Reşat’ın hayatını anlatan bir oyun bu. Bir yanda Osmanlı çöküyor çünkü Anadolu da Mustafa Kemal Atatürk’ün güneşi doğuyor. Tam Kurtuluş Savaşı, Milli Mücadele Anadolu da devam ediyor fakat İstanbul dada bizim konağımızın içinde başka bir hayat var. Saraydan gelen saraylı hanım var. Nevra abla canlandırdı. O hala saraylı tavrını ve oradan aldığı görgüyü ve bilgiyi evde devam ettirmeye çalışıyor ve biz de evin içinde tamamen sanki dışarıda hiçbir şey yokmuş gibi o şekilde yaşıyoruz ama o evimizin içinde bir de Milli Mücadeleye sonradan katılacak olan ve Sarıkamış ta da bulunmuş olan yeğenimiz var. O da evin içinde o kahramanlığa dahil olmaya çalışıyor. Aslında evin içindeyken resmen o an bütün Türkiye’nin bulunduğu durumu biz konağın içinde anlatıyoruz. Ama burada Milli Mücadeleye devam etmeye çalışan insan ve burada da Osmanlıdan bir insan ve onunda gördüğü, bildiği ve ekmeğini yediği bir toprak var. Osmanlıları bırakmak istemiyor ama gördüğü de Milli Mücadele geliyor ve Mustafa Kemal Atatürk’e inanmak istiyor ve olay oraya evriliyor sonra da Cumhuriyetin ilanıyla nihai sona varıyor.
Oynadığınız karakterden bahseder misiniz?
Aziz Sarvan: Biraz önce de bahsettiğim gibi, Ahmet Reşat Ayşe Kulin'in dedesi ve son Osmanlı Maliye Nazırı. Osmanlı'dan Cumhuriyete geçiş yıllarında en çok çelişki yaşayan insan. Ama özünde Anadolu Halk Hareketini ve Mustafa Kemal'i içten içe destekleyen biri.
Meral Asiltürk: Behice. Behice karakterini çok seviyorum yani tanıdıkça sevdim. Dediğim gibi içimde hiç olmayan bir karakter ama aslında Meral’in o duygularına oyuncu olarak bir şeyler kattığımda çok güzel şeyler çıktı fakat korktuğum bazı şeyler vardı. Acaba antipatik bir şeyler mi olacak diye düşündüm çünkü herkesle çatışan, kavga eden bir karakter ama netice de Behice de bir insan ve evin içinde Osmanlının o iktidar mücadelesi ya da Milli Mücadele gibi Behicenin de evin içinde bir mücadelesi var çünkü sarayla hanımla sürekli pasif bir savaş halinde. Ben diye var olmaya çalışan bir karakter. Çocuklarıyla çok güzel ilişkileri var. Onları korumaya çalışıyor, kocasına çok aşık ama o devrin aşkıyla ve saraylı hanıma karşı da çok terbiyeli ama maalesef entrikalarla kocasının gözünü açmaya çalışan bir kişi aynı zamanda. Çok zavallı aslında çünkü batılılaşmaya da özeniyor ama öyle bir şeyler yaparsa da ayıp olacağını düşünüyor, çocuklarının da bir şekilde yetişmesini istiyor onlar için hoca tutuyor. Burada da Behice’nin babası Beypazarında ki bir bey. Oradaki varlıklı aileden gelen bir karakter Behice dolayısıyla bütün o yokluğun içinde etlerimizi, yemeklerimizin hepsini benim babam gönderiyor. Ben de istiyorum ki Behice her şeyi babam sağlıyor ama bu saraylı hanımda borusunu öttürüyor. Behice de cahil cesaretiyle bir şeyler yapıyor evi de karıştırıyor ama sonunda seyirci de Behiceye hak vermeye başlıyor. Ben bunu gelen izleyicilere, arkadaşlarıma ve yakınlarıma antipatik bir karakter mi diye soruyorum. Onlarda ilk başta öyle dedik ama sonradan yazık bu kadına dediğimiz karakter dediler. Kısacası Behice karakterini çok seviyorum.
Daha önce romandan sahneye taşınan oyunda rol aldınız mı ?
Aziz Sarvan: Daha önce Şehir Tiyatroları'nda, roman uyarlaması olarak Kuyruklu Yıldız Altında oyununda oynadım.
Meral Asiltürk: Aldım. Hayatım da herhalde böyle bir döngü var. Zülfü Livaneli’nin romanından Leyla’nın Evi. Yine Nedim Saban uyarlamıştı ve 10 yıl boyunca biz o oyunu Tiyatrokare’de kapalı gişe oynadık. Ben 15 yıldır Tiyatrokaredeyim. Nedim Sabanın şöyle bir güzel özelliği var. Oyunları uyarlaması ve adapte etme özelliği çok iyi ve çıktığında izleyen herkes, seyirciler Leyla’nın Evi’ni okuduğunda resmen oradaki karakterler ve olay örgüsünü ne güzel yapmışlar diyorlar çünkü Veda da çok kalın bir roman ama biz onu 2 saate 80 küsür sayfalık tekste bir sürü karakteri indirgedik. Bunu güzel adapte etmek çok zor. Leyla’nın Evinde de ben bu hazzı, mutluluğu yaşadım ve çok başarılı olduğu içinde 10 yıl kapalı gişe devam ettim ve Avrupa da da o oyunu oynadım.
Peki oyunda sizi en çok etkileyen ve bam telinize dokunan sahneyi sorsam hangi sahne dersiniz ?
Aziz Sarvan: İngilizlerin meclisi bastıkları günü anlattığım sahne ve finalde VEDA ettiğim sahne.
Meral Asiltürk: Ben Saraylı hanımın dönüşüm sahnesine çok üzülüyorum çünkü o da yeğeni Kerime çok bağlı. Çocuğunun oğlu ve oğlunu kaybetmiş ve onun veda ettiği eve yani Milli Mücadeleye katıldıktan sonra o biraz aklını yitiriyor ve onun aklını yitirdiğinde oynadığı bir sahnesi var. Bu sahne çok gerçek ve hayattan bir sahne. O benim çok içimi sızlatan ve izleyenlerin de göz yaşlarıyla ayrıldığı bir sahne.
Son olarak oyun kapsamında söylemek ve eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Aziz Sarvan: Yaşasın Cumhuriyet.
Meral Asiltürk: Cumhuriyetin 100.yılına yakışan çok güzel bir oyun oldu. Bu projenin içinde var olmaktan inanılmaz mutluyum çünkü anlamı çok büyük. Bu oyunda bizim bir misyonumuz oldu bu misyon da bu oyunu layığıyla oynamak. Mustafa Kemal Atatürk’ün adının geçtiği ve onun da içinde bulunduğu ve geçmişimizi tarihimize anlatan gerçek bir hikaye. Ancak baştan çok endişemiz vardı acaba hakkını verecek miyiz diye. Tiyatronun teknik bileşeni de çok fazla. Örneğin dekorcuların orada kolonyayı getirmemesi bütün oyunun dinamiğini değiştirecek kadar etkiye sahip bir oyun. Her şey layığıyla yapıldığında gördük ki; böyle bir ekibin içinde çok doğru bir cast oldu, herkes çok iyi zaten Tiyatrokarede 15 yıldır var olma sebebim bir oyuncu olarak beni çok tatmin eden bir yer. O yüzden Cumhuriyetin 100.yılında böyle bir projede yer aldığım için çok mutluyum.