Anayasa Mahkemesi (AYM) daha önce kendisine yapılan bireysel başvuruyla ilgili kararın uygulanmaması üzerine yeniden karar verdi.
AYM Birinci Bölümü, 7 Kasım 2019 tarihinde, “Aligül Alkaya ve Diğerleri (2)” başlıklı başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
NELER YAŞANDI
AYM’nin kararında süreç şöyle anlatıldı:
“Başvurucular, Ağır Ceza Mahkemesinin 4/5/2011 tarihli kararıyla anayasal düzeni zor yoluyla ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşmesi üzerine başvurucular Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi tüm başvurucuların hakkaniyete uygun yargılanma haklarının, başvurucu Aligül Alkaya'nın ayrıca müdafi yardımından yararlanma hakkının da ihlal edildiğine hükmetmiş, ihlalin sonuçlarının giderilmesi için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine karar vermiştir.
Anılan kararda, diğer başvurucuların mahkûmiyetlerinin esas olarak başvurucu Aligül Alkaya'nın kolluk aşamasında müdafi olmaksızın alınan ifadelerine dayandırıldığı, ayrıca başvurucu Aligül Alkaya dışında diğer başvurucular tanık dinlenmesini talep ettikleri hâlde Mahkemece bu konuda değerlendirme yapılmadığı belirtilmiştir. Kararda ayrıca başvurucuların bir kısmının mahkûmiyetinde esas olarak farklı mahkemelerce dinlenen tanıkların ifadelerinin dikkate alındığı ancak bu tanıkların duruşmada sorgulanmasına imkân verilmediği, bu şekilde tanık sorgulama hakkının gereklerinin yerine getirilmediği, böylelikle bir bütün olarak hakkaniyete uygun yargılanma haklarının ihlal edildiği ifade edilmiştir.
Başvurucular, ihlal kararına dayanarak 28/12/2015 tarihinde yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/3/2016 tarihli ek kararıyla başvurucuların yargılamanın yenilenmesi talebi dosya üzerinden reddedilmiştir.”
“KARARIN YERİNE GETİRİLMEMESİ DAHA ÖNCE VERİLEN İHLALİN DEVAM ETTİĞİ ANLAMINA GELİR”
Ağır Ceza Mahkemesinin AYM’nin kararını uygulanmaması üzerine “hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğini” belirterek yeniden AYM’ye başvuru yapıldı.
Mahkeme, yapılan başvuru üzerine verdiği kararda, “Anayasa Mahkemesi tarafından verilen bir ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmemesi daha önce verilen ihlalin devam ettiği anlamına gelir” dedi.
“DERECE MAHKEMESİ ANAYASA MAHKEMESİ KARARI KENDİSİNE ULAŞIR ULAŞMAZ BAŞVURU YAPILMASINI BEKLEMEKSİZİN YENİDEN YARGILAMA YAPMAK YÜKÜMLÜLÜĞÜNDEDİR.”
Kararda şu ifadeler kullanıldı:
“Anayasa Mahkemesince bir temel hak ve özgürlüğün ihlal edildiğine karar verildikten sonra bu kararın gereğinin yerine getirilmesi, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruları karara bağlama yetki ve görevi verilmesinin zorunlu bir sonucudur. Anayasa Mahkemesi tarafından verilen bir ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmemesi daha önce verilen ihlalin devam ettiği anlamına gelir.
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar üzerine ilgili mahkemenin yasal yükümlülüğü, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir.
Ayrıca Anayasa Mahkemesince yargılamanın yenilenmesine hükmedilen hâllerde derece mahkemesinin yeniden yargılamaya karar vermesi için lehine ihlal kararı verilenin veya ilgili başka kişi veya kişilerin talepte bulunması gerekmemektedir. Derece mahkemesi Anayasa Mahkemesi kararı kendisine ulaşır ulaşmaz -ilgili usul kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak- taraflarca başvuru yapılmasını beklemeksizin yeniden yargılama yapmak yükümlülüğündedir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gereği olarak yeniden yargılama yapılacak hâllerde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak bir kabule değerlik incelemesi aşaması da bulunmamaktadır.”
Bu bağlamda derece mahkemesinin öncelikle yapması gereken şey, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı gereğince yeniden yargılamaya başladığına dair karar almaktır. Esasen derece mahkemesinin yeniden yargılama yapılması yönünde karar almasıyla birlikte bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği Anayasa Mahkemesince tespit edilen önceki kararı kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Mahkeme sonraki aşamada ise Anayasa Mahkemesi kararında tespit edilen ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür.
“SANIĞIN HAKLARI ANAYASA'DAKİ GÜVENCELERLE BAĞDAŞMAYACAK ÖLÇÜDE KISITLANMIŞ OLUR”
Bu çerçevede ihlal, yargılama sırasında gerçekleştirilen usule ilişkin bir ihmal, işlem veya başka bir eksiklikten kaynaklanıyorsa söz konusu hususun ihlale yol açmayacak şekilde giderilmesi/düzeltilmesi gerekmektedir. Ancak bu yükümlülük, derece mahkemelerinin bazı ihlal kararlarının gereklerini duruşma yapmaksızın -dosya üzerinden- önceki kararının aksi yönünde karar vererek veya kararında ihlal nedenini gideren birtakım değişiklikler yaparak yerine getiremeyeceği şeklinde anlaşılamaz. Anayasa Mahkemesinin kararında tespit edilen ihlallerin işin durumuna göre duruşma yapmaksızın giderilebileceği anlaşılırsa bu yöntemle de ihlalin sonuçları giderilebilir. Hangi yöntemle ihlalin sonuçlarının giderileceği belirlenirken ihlalin niteliği nazara alınarak bir değerlendirme yapılmalıdır.
Somut olayda başvurucuların konuyla ilgili ilk başvurularında Anayasa Mahkemesi tanık sorgulama ve dinletme hakları ile müdafi yardımından yararlanma hakkının gereklerinin yerine getirilmemesi nedeniyle bir bütün olarak hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.
Anayasa Mahkemesi birçok kararında, herkesin adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık dinletme ve sorgulama, müdafi yardımından yararlanma haklarıyla ilgili ilkeleri belirlemiştir.
Buna göre sanığın; ceza yargılaması sürecinde tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi, tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılama bakımından gereklidir. Ancak bu mutlak bir hak değildir. Makul gerekçelerle getirilen kısıtlamalar, kimi zaman bu imkânı ortadan kaldırabilir. Diğer yandan bir mahkûmiyet, sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları Anayasa'daki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur.
İHLAL VE TAZMİNAT KARARI
Avukat imkânı sağlanmayan sanığın kolluktaki kabulünün (ikrar) mahkûmiyet kararında kullanılması müdafi yardımından yararlanma hakkına telafi edilmez biçimde zarar verir. Soruşturma evresinde elde edilen bu kabulün kötü muamele ve işkence altında verildiği belirtilerek reddedilmesi durumunda mahkemece bu durum araştırılmadan kabulün dayanak olarak kullanılması önemli bir özen eksikliğidir.
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı verip ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına hükmettiği bu gibi durumlarda ilgili yargısal merciler, ihlal kararının niteliğini dikkate alarak ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde hareket etmek zorundadır.
Somut olayda ilk derece mahkemesi yasal yükümlülüğüne aykırı biçimde yargılamanın yenilenmesi talebini reddetmiştir. Yapılması gereken şey, yeniden yargılama yapılarak usule ilişkin güvencelerle ilgili ihlal nedenlerinin giderilmesi, sonrasında oluşan kanıt durumuna göre yargılamanın sonucuna dair değerlendirmelerde bulunulması ve ulaşılan vicdani kanıya göre yeni bir hüküm kurulmasıdır.
Başvurucuların aleyhinde ifade veren ve beyanları mahkûmiyette belirleyici olarak esas alınan tanıkların duruşma açılmadan sorgulanması olanaklı değildir. Başvurucuların bu türdeki tanıklarla yüzleşebilmesi ve onların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması ancak yargılamanın yenilenmesine ve duruşma açılmasına karar verilmesi ile mümkün olabilir.
Soruşturma evresinde başvurucu Aligül Alkaya'nın kabulünün kötü muamele ve işkence altında verilip verilmediği, mahkûmiyet için delil olarak kullanılıp kullanılmayacağı hususu da tanıkların sorgulanmasına ilişkin eksiklik giderildikten sonra anlaşılabilir. Ağır Ceza Mahkemesinin yargılamanın yenilenmesi istemini reddederken yaptığı yorumun Anayasa Mahkemesi ihlal kararıyla örtüşmediği dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin başvurucular hakkındaki kararda tespit ettiği ihlalin ve sonuçlarının derece mahkemelerince ortadan kaldırılmadığı anlaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Hakkaniyete uygun yargılanma hakkına yönelik olarak daha önce verilen ihlal kararının gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle ikinci kez ihlal kararı verildiği gözetildiğinde yalnızca ihlal tespiti yapılmasının ve yargılamanın yenilenmesine hükmedilmesinin başvurucuların mağduriyetinin giderilmesi bakımından yeterli olmayacağı değerlendirildiğinden başvuruculara tazminat ödenmesine de karar verilmiştir.”