15 Temmuz darbe girişiminin ardından, binlerce hakim ve savcı görevden alınmış, birçoğu gözaltına alınmıştı.17 Temmuz 2016'da da hakim olarak görev yapan Mustafa Özterzi, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü FETÖ soruşturması kapsamında gözaltına alındı. Özterzi, "silahlı terör örgütüne üye olma ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme" suçlarından 19 Temmuz 2016'da tutuklandı.
Özterzi, tutuklama kararının ardından haklarının ihlal edildiği savıyla Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu.
DAVA SÜRECİNDE NELER YAŞANDI
AYM, Özterzi'nin başvurusunu incelerken, soruşturma dosyasının gönderildiği İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, "Bylock programını bu aşamada kullanmadığının anlaşıldığı, sabit ikametgah sahibi olduğu, soruşturmanın geldiği aşama ve mevcut delil durumu itibariyle tutuklama tedbiri yerine adli kontrol tedbirinin uygulanmasının daha uygun olduğu" gerekçesiyle Özterzi'nin tahliye edilmesini istedi ve İstanbul 11. Sulh Ceza Hakimliğinin kararıyla 20 Şubat 2017'de tahliye edildi.
Mustafa Özterzi hakkında hazırlanan iddianamede, HSK tarafından görevden uzaklaştırıldığı, FETÖ ile bağlantılı suçlardan soruşturma yürütülen kişilerle telefonla görüştüğü, OHAL KHK'sıyla kapatılan YARSAV'a 2010 yılında üye olduğu, internetten "örgütün propagandasını yaptığı bilinen sosyal medya hesapları ve internet sitelerini takip ettiği, bazı ses ya da video kayıtlarını izlediğini, haber ve yorumlarını okuduğuna dair izler olduğu", cep telefonunda Bylock uygulamasının yüklü olduğuna dair tespit yapılamadığı belirtildi.
BERAAT ETTİ
İddianamede Özterzi hakkında iki tanık ifadesi de yer aldı. Tanıklardan birisi Özterzi'nin 2014 yılında yapılan HSYK seçiminde, hükümetin desteklediği Yargıda Birlik Platformunu desteklemediğini söyledi. Bir diğer tanık ise, Özterzi'nin FETÖ'ye sempati duyduğuna dair hiçbir söz ve davranışına rastlamadığını, muhalif bir insan olduğunu kaydetti.
Yapılan yargılama sonucunda Mustafa Özterzi hakkında beraat kararı verildi.
YARSAV’A ÜYE OLMASI HAKKINDA AYM’NİN GÖRÜŞÜ
AYM, eski hakim Mustafa Özterzi’nin başvurusunu karara bağladı.
AYM verdiği kararda iddianamede yer alan YARSAV suçlamasına ilişkin şu hükme vardı:
"YARSAV üyeliğinin örgütsel bir faaliyet olarak değerlendirilmesi ancak bunun terör örgütünden alınan bir talimat uyarınca gerçekleştiğinin ortaya konulması halinde mümkündür. Aksi durumda farazi bir kabulden hareket edilerek kuvvetli suç belirtisi değerlendirmesi yapılması söz konusu olabilir. Nitekim Yargıtay’ın konuya ilişkin içtihadı da bu doğrultudadır. Bu bağlamda somut olay incelendiğinde 2010 yılında YARSAV'a üye olduğu anlaşılan başvurucu için bu yönde bir tespitin olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir.”
“TELEFON GÖRÜŞME KAYITLARI ÖRGÜTSEL BİR İLİŞKİ BAKIMINDAN KUVVETLİ SUÇ BELİRTİSİ SAYILAMAZ”
Özterzi hakkında görevden uzaklaştırma veya kamu görevinden çıkarma tedbirlerinin uygulanmasının tek başına suç işlediğine dair kuvvetli bir belirti sayılamayacağını belirten AYM, ayrıca şunları kaydetti:
“Özterzi hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan soruşturma yürütülen kişilerle telefon görüşmeleri de suçlamaya dayanak yapılmıştır. Başvurucu, belirtilen görüşmelerin görev nedeniyle mesleğe yönelik olarak yapıldığını savunmuştur. Soruşturma makamlarınca söz konusu telefon görüşmelerinin örgütsel bir ilişki çerçevesinde yapıldığı yönünde bir tespit ya da iddiada bulunulmamıştır. Görüşmelerin içeriğine ilişkin herhangi veri de mevcut değildir. Ayrıca söz konusu görüşmelerin FETÖ/PDY'nin yargı alanındaki yöneticileriyle (imamlarıyla) gerçekleştirildiğine dair bir belirlemede de bulunulmamıştır. Bu durumda bu telefon görüşme kayıtları örgütsel bir ilişki bakımından kuvvetli suç belirtisi sayılamaz.”
AYM kararında, Özterzi hakkındaki tanık beyanlarında da FETÖ üyesi olduğu veya bu yapılanma ile örgütsel bir ilişkisinin bulunduğu yönünde bir açıklamanın olmadığı kaydedildi.
SOSYAL MEDYA HESAPLARI VE HABER OKUMALARI
AYM kararında ayrıca şu hususları kaydetti:
“Başvurucu FETÖ/PDY'nin propagandasının yapıldığı bazı sosyal medya hesaplarını ve internet sitelerini takip etmiştir. Bu kapsamda yapılacak değerlendirmelerde bir kimsenin örgütün propagandasını yapan internet sitelerine ve sosyal medya hesaplarına girmesinin ve bunları takip etmesinin örgütsel amaçla yapıldığını gösteren somut olgular kamu makamlarınca ortaya konmadığı sürece bunların suç işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Somut olayda soruşturma ve kovuşturma makamları başvurucunun örgütsel bir amaçla bu siteleri ve sosyal medya hesaplarını takip ettiğini ortaya koyamamıştır.”
İHLAL KARARI VERİLDİ: GÜVENCELERE AYKIRI BU MÜDAHALEYİ MEŞRU KILMAZ
“Suç işlediğine dair kuvvetli belirtiler ortaya konulmadan başvurucu hakkında tutuklama tedbirinin uygulanmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına aykırı olduğu sonucuna varılmıştır” denilen kararda şu ifadeler kullanıldı:
“Suç işlendiğine dair belirtinin bulunması tutuklama tedbiri için ön koşul olduğundan aksi durumun kabulü, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin tüm güvencelerin anlamsız hâle gelmesi sonucunu doğurur. Olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde de kişilerin suç işlediklerine dair belirti bulunmadan tutuklanmaları durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olarak kabul edilemez.
Somut olayda soruşturma makamları başvurucunun suç işlediğine dair belirtileri somut olgularla ortaya koymadan tutuklama tedbirine başvurmuştur. Bu itibarla olağanüstü hâl döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesinin başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik güvencelere aykırı bu müdahaleyi meşru kılmadığı değerlendirilmiştir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.”